Çiğdem Toker

80’lere mi dönüyoruz?

13 Ocak 2016 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mayıs akşamı devlet kanalı TRT’deydi. MİT TIR’ları haberini yazan Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar için “Haberini yapan bedelini ağır ödeyecek” dedi.
Can Dündar, Ankara Temsilcimiz Erdem Gül ile birlikte 48 gündür tutuklu. (O da 7 Haziran seçiminin sonucu 1 Kasım gibi çıkmadığı için.)
Üç gün önce bir kadın, bir şov programına bağlanıp “Çocuklar ölmesin” dediği için “Beyaz” hakkında terör soruşturması açıldı. Şu anda işini kaybetse ve bir daha hiçbir program sunamayacak biçimde aforoz edilse bile ölünceye dek maddi sorun yaşamayacak olan Beyaz’ı, özür dilemesi de kurtarmadı. Kadın hâlâ aranıyor.

*** 

Şimdi şu tıkır tıkır işleyen saate göz atalım:
Canlı bomba eylemiyle 10 kişinin yaşamını yitirdiği Sultanahmet Patlaması’nın üzerinden sadece 3 saat geçmişken...
13.30: Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyükelçiler toplantısında, barış talep eden akademisyenleri hedefine koyuyor. “Bu suça ortak olmayacağız” temasıyla hazırlanan metni imzalayan “Barış İçin Akademisyenler” inisiyatifi için:
“Çoğu maaşını devletten alan sözde aydınların ihanetiyle karşı karşıyayız (...) “Ey aydın müsveddeleri, sizler karanlık ve cahilsinizdiyor. (Ç.T.: Buradaki kilit kavram “maaşın devletten alınması”.)
14.21: Erdoğan’ın açıklamasından 51 dakika sonra; ödeneğini devletten alan AA (Anadolu Ajansı), ödeneğini devletten alan Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) açıklamasını servis ediyor.
YÖK, bir grup akademisyenin “teröre destek veren bildirisinin, akademik özgürlük ile bağdaştırılamayacağını” belirtip “bu bildiri ile ilgili olarak hukuk çerçevesinde gereği yapılacaktır” diyor. (Ç.T.: Buradaki kilit kavram, “hukuk çerçevesinde”.)
15.05: 44 dakika sonra YÖK Başkanı Yekta Saraç, sosyal medya hesabından açıklama yapıyor. İçişleri Bakanı Efkan Ala ile önümüzdeki hafta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bir toplantı yapılacak. İdari ve akademik personelin yaşadıkları akademik ve güvenlik boyutundaki sorunlar bütün yönleriyle ele alınacak. Artan terör olayları nedeniyle bölgedeki yükseköğretim kurumlarında görev yapan personelin ve eğitim gören öğrencilerin bu hadiselerden etkilenmemesi için alınması gereken kararlar ve atılması gereken tüm adımlar istişare edilecek.
(Ç.T.: Buradaki kilit kavram: “Alınması gerekli kararlar”.)

*** 

Özetleyip aktardım; tam metinler bulunabilir.
Gerek YÖK’ün kurumsal açıklaması, gerekse YÖK Başkanı Saraç’ın duyurduğu açıklama metinlerinin akademik değil “güvenlik bürokrasisi” dil ve üslubuyla kaleme alındığını anlamak için uzman olmak gerekmiyor.
Özellikle Prof. Saraç’ın metni, TBMM kürsüsünden (3 Mart 2015) “anayasayı tanımadığını” söyleyerek ifade özgürlüğünü kullanan (!) Bakan Ala’nın görüp onay verdiğinden neredeyse şüphem yok.
Anayasal dayanağı olmadığı halde, 7 Haziran’dan sonra ülkenin bütün iklimini değiştiren sokağa çıkma yasaklarının “amir” i konumundaki Ala’yı, bu kez akademik camiada gerçekleşecek muhtemel bir altüst oluşun kurucuları arasında izleyeceğiz.
Gazeteciliğin ilk yıllarında izlediğim dosyalardan biriydi “1402”likler. 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na dayanması nedeniyle böyle anılan yaklaşık 5 bin kişi, darbeye “fikren” itiraz etmenin bedelini, sürdürdükleri kamu görevlerinden alınmakla ödediler. Tek cümlelik yazılarla hayatları altüst olan kamu görevlileri, yıllar süren acılı yargı sürecinin ardından haklarına yeniden kavuştuklarında birçoğu bambaşka işler yapıyordu. Sokağa çıkma yasaklarının ardından “90’lara mı dönüyoruz” sorusunun iyimserliği, vahşet arttıkça anlaşıldı.
Bugünden itibaren de “80’lere mi dönüyoruz” sorusunu duyabiliriz. Ama emin olun; bu kez öncekinden de “iyimser” bir soru olacak bu. Döndüğümüz yer çünkü; geride bıraktığımız tarihin herhangi bir kesiti değil, düpedüz karanlık.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları