Muhammed Ali kim, siz kim...

08 Haziran 2016 Çarşamba

Şu dünyanın işine bakın... Cassius Marcellus Clay, Jr., namıdiğer Muhammed Ali, daha toprağa girmeden cenazesi üzerinden “prim yapmaya” kalkışan kalkışana!
Eski dünya ağırsıklet boks şampiyonunu 3 Haziran’da 74 yaşında kaybettik. Epeydir Parkinson’dan mustaripti. Konuşma dahil pek çok yeteneğini yitirmişti. Eşi Lonnie’nin deyişiyle “insanlarla gözleriyle, kalbiyle konuşmaktaydı”... Cuma günü ABD’nin Kentucky eyaletinin Louisville kasabasındaki memleketinde toprağa verilecek. Neyse ki törende “ileri gelen katılımcı sayısının çokluğu” gerekçe gösterilerek, kendisiyle alakasız isimlerin, anısına dünyaya kendi promosyonlarını yapmalarının önüne geçildi.

***

O, çocukken yüreklerimize kazınan “kelebek gibi uçan, arı gibi sokan adamımız”. “Eski Türkiye”nin siyah-beyaz TRT’sinde maçlarını izlemek için sabaha karşı uyanır, dövüşlerini koltukların üzerinde zıplayarak izlerdik. Sayesinde boks sporunu sevdik. Doğru, boks pek çok insan için şiddet yüklüdür. Ama sevenleri için kahpeliklerle dolu bir dünyada rakiple teke tek hesaplaşma iradesi ve insana dair cesareti gerektirir. Ve Muhammed “boksun en büyüğüdür”. Belki dünyayla hem yumruklarıyla hem de sivri diliyle hesaplaştığından...

***

Ömrümüzün bir kısmı da onun yaşam yolunu izleyerek geçti. Demeçlerini okuduk, dinledik, filmlerini izledik. Nev-i şahsına münhasırdı. Ne melekti ne aziz... Her insan gibi koşullarının ürünüydü. Yani Afro Amerikalılara en insanlık dışı zulümlerin reva görüldüğü bir coğrafyanın.
Kimileri onu “sivil haklar aktivisti” diye ansa da pek öyle değil. ABD’de Martin Luther King’in 1963 Ağustos’unda namlı “Bir Hayalim Var” konuşmasını yaptığı dönemde trendler sivil haklar, entegrasyon iken; 22 yaşındaki Muhammed Ali açıkça ırk ayrımcısı reaksiyoner bir hareketten etkilendi. Kin ve nefret telkin eden, beyazları “mavi gözlü şeytan”, kendini ise “mesih” ilan etmiş Elijah Muhammed’in “İslam Ulusu” hareketine katıldı, “PR adamı” oldu. Değişimi yaş aldıkça geldi. Elijah Muhammed’in 1975’teki ölümüyle ayrılıp “hakiki İslam” olduğuna inandığı yolu seçti. Beyaz adamla çalıştı ama onlara tenezzül etmedi, çalıp çırpmadı, haksızlık yapmadı.

***

Onu ayrı ve özel kılan asla “mağduru” ve “ağlak”ı oynamaması. Mazlumiyet edebiyatına yatıp sinsilik ve kurnazlıkla yalan dolana sapmadı. Onu kimse kandıramadı. Ringde yumruklarını konuştururken ırkçılığın, savaşın, şiddetin ve militarizmin karşısında durdu. 1965’te Vietnam Savaşı’nda askere gitmeyi reddedip “Viet Kong ile kavgam yok. Hiçbir Viet Cong bana nigger (zenci) demedi” diyerek hapsi göze aldı, lisansı ve unvanlarından oldu. Zulme prim vermezken sıradan Amerikalıyı düşünmeye sevk etti. “Dünyada şiddetin en büyük kaynağı kendi hükümetim. Buna sessiz kalamam” derken “hain” etiketlerine boyun eğecek hali yoktu. “Boks makineli silahlarla, bazukalarla, el bombalarıyla, bombardıman uçaklarıyla savaşa gitmeye benzemez. Ben boks yapıyorum, temiz dövüş kazanıyorum. Fakat savaşta niyet öldürmek, öldürmek, öldürmek ve masum insanları öldürmeye devam etmektir” diyen oydu.
Son tahlilde inançları bizi ilgilendirmez. Nasıl durduğu ve insanlık tarihinde yerini nasıl aldığı ilgilendirir. Ve o yerin ülkemizde Deniz Naki gibi genç sporculara ve Amedspor gibi kulüplere sırf barış pankartı açtılar diye binbir haksızlığı reva görenlerle hiç alakası yok. Üzerine alınacaklara edilecek tek laf: “Kelebek gibi uçup, arı gibi sokan” adam kiiiim, siz kim!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları