Aykut Küçükkaya

Haber Müdürüm Hakan Kara...

29 Nisan 2019 Pazartesi

Hukuk garabeti bir kararla Hakan Kara, Musa Kart, Güray Öz, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör ve Emre İper yeniden hapse girdiler.
Söze nereden başlayayım... Hadi 90’lı yıllara doğru gidelim... Eski binamıza, o ünlü üçüncü kata...
Benim muhabirlik ve editörlük yıllarımın haber müdürüydü Hakan Ağabey... O meşhur İstanbul Haber Servisi’nde muhabirken Haber Merkezi’nde gece editörü olmamı isteyen de oydu; yıllar sonra Haber Müdürlüğü koltuğunu İbrahim Yıldız’ın odasında bana teslim eden de...
O yazıişleri toplantılarına katılmadığı zaman, yerine ben girerdim... Girmediğim zamanlarda da “Türkiye ve dünya gündemini” hazırlar, birbiri ardına “bomba haberleri” sıralardım.
Çok çalışırdık... Hayatımız gazete idi... Tıpkı şimdiki gibi!..
Bilgisayara olan tutkusu nedeniyle tüm gece mesaimizde Hakan Ağabey gazetedeydi. Hatta biz gece servisle evimize doğru yola çıkarken o, hâlâ bir program üzerine çalışır dururdu.
Bazen şaşırırdık... İçimizden, “Ya, yine evine gidemedi, gazetede sabahlayacak” derdik... Cumhuriyet internet dünyasına adım atarken işte onun sabahlamalarının büyük katkısı oldu.
Gazetede işler bittikten sonra saatlerce süren sohbetlerimizde birikimiyle bize yön verdi. Dünyayı, müziği, çevreyi önemseyen bir gazeteci. Haber müdürlüğünü bana devrettikten sonra köşe yazısı yazmaya başladı. Köşe yazıları da o müthiş birikimi yansıttı..
Silivri zindanından çıktığında odasında buluşmuş, yine saatlerce konuşmuştuk...
O bana düşüncelerini anlatmıştı; ben de ona yaşadıklarımızı... Bizim yaşadıklarımız sosyal medyada paylaşılacak şeyler değildi. Hâlâ da öyle!..
Hakan Ağabey sekiz ay önce Cumhuriyet’teki veda yazısında şöyle yazmıştı:

*

“Gerçeğin peşinde koştuk hep.
Uğur Ağabey’in ölümünden sonra da sürdü baskılar, ölüm tehditleri… Sonra Ergenekon süreci... Çalkantılar eksik olmadı hiç: Tartışmalar, kavgalar, istifalar… Büyük çoğunluğu kamuoyuna yansımadı.
Cumhuriyet’in zarar görmesine kimse izin vermedi. Söz konusu olan Cumhuriyet ise eğer, yaşanan sıkıntıların, öfkenin, dargınlıkların önemi yoktu. İnsanlar bu gazete için yaşamlarını verdiler.
Durum yine öyle. Cumhuriyet gazetesinde, mahkeme kararı gereği yeniden seçim yapıldı. Yeni bir yönetim belirlendi. İnternette bu değişimi sevinçle karşılayanlar var. ‘Tamam işte ne güzel oldu’ diyenler. Üzgün olanlar, tepki gösterenler de var. Benim sözüm işte o üzülenlere. Elbette üzülebilir, Cumhuriyet’e kızabilirsiniz. Gazeteye mektup yazın, tıpkı tüm haber müdürlüğüm boyunca bana yaptığınız gibi yöneticilere telefon açın, görüşlerinizi dile getirin. Ama Cumhuriyet’i almaktan asla vazgeçmeyin. Cumhuriyet sizin gazeteniz. Sahip çıkın ona. Bizler gelip geçiciyiz, Cumhuriyet kalıcı. Bugün Türkiye’de, Cumhuriyet’e her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Ben, Cumhuriyet gazetesinin olmadığı bir Türkiye’yi hayal bile edemem. Cumhuriyet’siz nefes alamayız.
Emre Kongar’a yönelik bazı tweet’ler gördüm. Niye ayrılmıyorsun demiş biri. Gerçi o gereken yanıtı vermiş. Ben yine de söyleyeyim: O bir ‘Cumhuriyet yazarı’. Yönetici değil. Hepimiz gibi yapacağına kendi karar verir. Cumhuriyet kimsenin malı değil. Ve bilmeyenler için altını çizmekte fayda var: Emre Kongar, İlhan Ağabey’e çok yakın biriydi. Onun çok sevdiği bir yazardı.
Bana gelince, yaşanan onca şeyden sonra gazetede kalmam artık mümkün değil. Hafta başında istifa ettim. Sessiz sedasız ayrılıyorum. Söyleyecek şey çok elbette. Ama bunun ne zamanı ne de yeri: Önce Cumhuriyet.
İstinaf Mahkemesi’nin kararının ardından yeniden Silivri yolu görünmezse eğer, kızımla ilgileneceğim en çok. Ayrı kaldığımız zamanların onda bıraktığı izleri silmeye çalışacağım. Birlikte müzik yapacağız. Bizimki 8 yaşına girdi. Piyano çalmayı öğreniyor. Sanırım Nadir Nadi gibi, benim gibi o da bir ‘Mozart dostu’ olacak. Onun doğum günlerini kutlarken Uğur Mumcu’yu anıyoruz hep. Doğum günleri aynı: 22 Ağustos. Ve elbette ki Cumhuriyet okumaya devam edeceğim.”

*

O içinde kin tutmayan bir Cumhuriyetçi, iyi bir gazeteci, iyi bir baba, iyi bir aydın. Benim ise her daim haber müdürüm... Şimdi 5 Cumhuriyetçiyle birlikte bu kez Kandıra Cezaevi’nde. Eşi Sinem’den, kızı Ada’dan, özgürlüğünden bir kez daha ayrı bırakılıyor.
Hakan Kara’nın veda yazısında yazdığı gibi, “Bizler gelip geçiciyiz, Cumhuriyet kalıcı. Bugün Türkiye’de, Cumhuriyet’e her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Ben, Cumhuriyet gazetesinin olmadığı bir Türkiye’yi hayal bile edemem. Cumhuriyet’siz nefes alamayız...”
Yine Hakan Ağabey’in yazdığı gibi söylenecek çok söz, yazılacak çok şey var.
Ama şimdi ne sırası ne de zamanı...
Önce demokrasi, hukuk ve “özgürlük”...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bitsin bu işkence!.. 29 Kasım 2021

Günün Köşe Yazıları