Arzu Süzmen

O ceket çıktı bir kere!

13 Mayıs 2019 Pazartesi

 

Waquet ve Laporte, “Moda” isimli kitaplarında, modanın kapsayıcılığını şöyle belirtiyor: “Bir kumaş, bir renk, bir dekorasyon motifi, bir giysi biçimi, aynı zamanda yabancı bir aksan, bir yolculuk istikameti, bir yazar, bir besteci, bir politikacı, bir fikir, kısacası her şey moda konusu olabilir.”

Bu noktadan baktığımızda, Ekrem İmamoğlu ve “herkes için konuşma vaktinin gelmiş olması” en son moda konusudur.

YSK’nin İstanbul seçimlerinin iptaline yönelik kararının ardından Beylikdüzü Yaşam Vadisi’nde yaptığı ve “tarihi konuşma” olarak nitelendirilen seslenişinde İmamoğlu, “Sanatçı da konuşacak, iş insanı da konuşacak. Artık bu toplumda işçisi de, eski siyasi de, memuru da, öğretmeni de, herkes konuşacak” diyordu. Öyleyse yeni eğilim susmamak, her kesim için, özgürce konuşmaktı.

Politikacılar kendilerini halka sunarken, giysilerin sembolik anlamlarından faydalanırlar. Obama’nın yaptığı gibi halktan biri, sıradan bir vatandaş olduğunu vurgulamak isteyenlerin kimi zaman bir kot pantolon üzerine tişörtle çeşitli etkinliklere katılmaları gibi… Bülent Ecevit’in “Mavi gökyüzünü, gökyüzü özgürlüğü, özgürlük de barışı temsil eden güvercini sembolize ettiği için”, mavi gömleği ve siyah kasketi sembol olarak seçmesi gibi.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau ve takım elbiselerinin zarif kesimini vurgulamak için bir stil detayı olarak kullandığı renkli, desenli çorapları gibi istisnalar hariç, politikacılar genellikle modaya uymak gibi bir amaç gütmeksizin, çok fazla risk almadan, klasik, resmi ve kendilerine olan güvenlerini yansıttıklarından emin oldukları kıyafetler giymeyi tercih ediyorlar.

Daha çok lacivert ve gri renklerde ceket ve pantolondan oluşan takım elbiseleri sıklıkla giymek, tekrarlanan görünümlerin göze aşina gelmesinden dolayı popülerlik sağlamakta politikacılara yardım eder. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve birçok AKP’li bakanın başta mavi olmak üzere farklı renklerdeki ekose ceketlerinden vazgeçmeme sebepleri bu tekrarın popülerliğe dönüşme ihtimali olabilir.

Ancak hayat bu ya, politikada ve modada da bazen beklenmeyen olur.

O tarihi konuşmada Ekrem İmamoğlu, konuşmanın tonunun en yükseldiği noktada, “Yolumuz uzun, heyecanımız yüksek, gençliğimiz var” sözlerini söylemeden tam önce, kravatını boynundan çıkarıverir.

1998’de Hollanda Prensi Claus’un Amsterdam Kraliyet Sarayı’nda düzenlenen Afrika modasıyla ilgili bir ödül töreninde “boynumun etrafındaki yılan” diye tanımladığı kravatı çıkarıp, eşi Beatrix’in ayaklarını dibine atması gibi, İmamoğlu bu “boğucu” aksesuardan kurtulur.

Sonra üniforma görünümlü lacivert ceketin güvenli, resmi, biraz uzak alanından çıkılır. Yine o konuşmada Ekrem İmamoğlu, hafif bir gülümseme eşliğinde, ceketin altından çıkan beyaz gömleğin kollarını sıvar. The Washington Post’tan Robin Givhan’a göre politikacıların kolları sıvamasının resmiyetten uzak olma, yoldaşlık, samimiyet gibi sembolik anlamları vardır. Kolların görünürlüğü, politikacının önceden yazılmamış, dürüst cevaplarla konuşmasının simgesidir.

Kolları sıvamak, Türk Dil Kurumu’nun tarifiyle, “Bir iş yapmaya güçlü bir biçimde, istekle hazırlanmak ”tır. Talimat alacağını söylediği on altı milyon insanın hakkını aramak için mücadeleye hazır olduğunu ilan etmektir.

Kolları sıvamak, “Artık kişilere, gruplara, partilere, derneklere, cemaatlere yardım yok” demenin, moda yoluyla ifadesidir.

O ceket çıkmıştır bir kere, elbet her şey çok güzel olacaktır.

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları