Adnan Binyazar

Uyarı!

01 Mayıs 2020 Cuma

Kesin bir zamana bağlanmasa da sanırım yayılımcı Covid-19 geldiği yerde çakılıp kalmayacak. Konunun, yeryüzünün bütün ülkelerindeki uzmanları da bu salgının, veba-kuduz-verem-grip gibi, ardında yüz binlerce ölü bıraktıktan sonra etkisini yitireceği kanısında.

Louis Pasteur kuduz, Vladimir Khavkin veba, Robert Koch verem, Richard Schope grip aşısını bularak dünyayı sarsan salgınların önünü aldı. Koronavirüs adı anılır anılmaz, bilim insanları işi gücü bırakıp salgını etkisiz kılacak aşıyı bulmaya koyuldu.

Tifüs aşısının yaratıcısı Refik Saydam’dır, koronavirüs aşısını da niye bir Türk bulmasın!

İnsanımızın erdemi

Ülkemizin yetkin hekimleri, bu salgından tezce kurtulmanın, insanın sabrına, gelişmeler karşısında gösterdiği dirence bağlı olduğunu savunuyor. Profesöründen uzmanına, hemşiresine, hastabakıcısına, temizlik işçisine, herkes; özverili bir dayanışma bilinciyle önlemeye çalışıyor koronavirüs yayılmasını. Onların arasında günlerce evine gitmeyip gününü hastanede geçirenler, gün boyu bir sandviçle karın doyuran gencecik asistanlar, onlara dışarıdan yemekler getiren gönlü yüce kadınlarımız var.

Koronavirüs hastalığı saptanıp tedavisi yapılan bir genç doktorun, iyileşir iyileşmez, evine gidip eşini, çocuklarını göreceğine işinin başına geçtiğini yazdı gazeteler...

Meclis

23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Atatürk’ün kurtuluş-kuruluş yolunda geliştirdiği halkın devletini kurma düşüncesinin ürünüdür. TBMM’yle, tek kişilik saray yönetiminin yerini halkın özgür iradesi almıştır.

Evinden dışarıya çıkamayanlar, çocuklarıyla bir olup üç beş metrekarelik balkonları bayraklarla, Atatürk resimleriyle donattı, şiirlerle, şarkılarla, oyunlarla kutladılar 23 Nisan’ın 100. yılını.

O gün gazeteler, TV ekranları, çocukların yürek titreten görüntüleriyle doldu taştı. İstanbul’da lösemili çocukların hastanede bağımsızlık bayrakları açtığını, bayrakların önünde yeni doğan kuzuyu kucaklayan köylü çocuğunu, renklere bürünmüş binlerce çocuğun arasında, onların sevincini duyarak salıncakta sallanan Atatürk’ü görenler gözyaşlarını tutamadı. Yılların yazarı Ertuğrul Özkök, “Tarihimizde ilk defa milli İstiklal Marşımızı söyledik” başlığıyla yayımladı yazısını. Yıllardır, 23 Nisan Çocuk ve Gençlik Bayramı’nı görmezden gelenlere anlamlı bir uyarı değil midir bu!

23 Nisan 100. yıl armağanı

Gezi olaylarında görmüştüm. Kızlı erkekli gençler, ellerindeki çatal kaşıklarla tencerelere, sahanlara, tepsilere, bardaklara vurarak yaratıkları ritimle, duyarlı yüreklere özgürlük şarkıları söylemişlerdi!

Ahura Ritim Topluluğu, Anadolu’nun yemyeşil bir dağ eteğinde Kul Himmet’in haksızlıklara başkaldıran şiirini, sazlı, davullu, tefli ritimlerle sunan türkülü bir film yaptı. Siyahlar içindeki gençlerin ortasında beyaz giysili bir kız çocuğu yer aldığına göre, filmin, Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan’ın 100. yıl kutlamalarına özellikle denk getirildiği anlaşılıyor.

Bu ilginç gösteriyi izlerken, kulağıma çocukların sevinç sesleri doldu. Ozanın deyişi söylenirken de dünya malına güvenen gafiller, düşünen dilleri susturanlar, haram yiyenler, coşkun ırmakların duru suyunu kanarak içmek isteyenleri öldürenler geçti gözümün önünden...

Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün

Yalan dünya senin olsa ne fayda

Akıbet alırlar tatlı canını

Bülbül gibi dilin olsa ne fayda

 

Söylersin de söz içinde şaşmazsın

Helâli haramı yersin seçmezsin

Nasibin kesilir, sular içmezsin

Akar çaylar senin olsa ne fayda.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları