Adnan Binyazar

Çorum kadını

29 Mayıs 2020 Cuma

Kadının, aile geçimini sağlamada nelere katlandığı, “evin direği” olma onuru, konuyu abartıp laf kalabalığına boğanlardan değil, meydanlarda “anam, bacım” çığırışlarıyla oy avcılığına çıkanlardan -hiç değil!-, onun yüreği burkan, yalın olduğunca da gerçekçi dilinden dinlenmeli.

Otla, çöple karın doyurmak

Genç yaşlarında gazeteciliğe başlayıp, kısa sürede basınımızdaki onurlu yerini alan, gerçeği savunmasıyla haksız yere yıllarca hapislerde yatırılmasına karşın, düşüncelerini Anadolu’nun verimli toprağıyla mayalayan Mustafa Balbay’ın gözlemleri bu gerçeği yansıtıyor:

10 Mart’tan sonraki yeni yaşam düzenimizde özlediklerimin başında Anadolu gezileri var. Bir köy kahvesinde ağacın etrafındaki sandalyelere oturup tunç yüzlü insanlarla konuşmak, bir tarla kıyısında çalışan kadınlara, ‘Az mola vermez misiniz’ diye sorarken oturacak bir yükselti aramak...

2014 yılıydı; özgürlükten sonraki bir yılda 40’tan fazla şehir dolaşmıştım. Çorum’da, elleri toprak rengi bir kadına sormuştum:

‘Alın terinizin karşılığını alıyor musunuz, ne yiyip ne içiyorsunuz?’

İki elini beline koydu, şu yanıtı verdi:

‘Biz burada otla, çöple karnımızı doyururuz, siz Ankara’da Cumhuriyeti koruyun yeter!’ ”

Erdemin başı dil

Yusuf Has Hacib, “İnsanı Mutlu Kılan Bilgi” anlamına gelen Kutadgu Bilig’i 11. yüzyılda yazmıştır. Düşünsel içerikli bu yapıtında, ruhun başlıca dört erdemini anarak, bunların insana bağışlanmış en değerli armağanlar olduğunu belirtir: Bilgelik-adalet-cesaret-ılımlılık. Bu kavramların içerdiği anlamı kişiliğine sindiren çok az insanın bilinçle kullandığı dil de “erdemin başı”dır.

Atatürk, dili tam bağımsızlık bilincine ermenin kaçınılmaz aracı sayıyordu:

Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil bilinçle işlensin.

Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Kurtuluş Savaşı’nda omzunda mermi taşıyarak ülkesini bağımsız kılan bir ulusun, karnını ancak otla çöple doyuran kadını, Ankara’da Cumhuriyetin yok olacağı kaygısına düşer.

Erdemli kadınlar

Genç yaşlarımda 7 yıl öğretmenlik yaptım Çorum’da. Öğrencileri başarılı kılmak amacıyla velileriyle bağlantılar kurardım. Bir süre sonra oraya yerleştim. Yıllarca yatılı okullarda okuduğumdan, aile ilişkilerinin yabancısıydım. Çorum kültürel yeniliğe yönelmenin yanında, bana yaşamın temelini öğreten toplumsal yapının kapılarını da açmıştı.

O kapının ardında; şefkatli, özverili, çocukları azarlayıp dövmeden eğiten Çorum kadınını tanımıştım. Hemen her gün Çorum kadınının beni aydınlatan inceliklerinden biriyle karşılaşıyordum. Yabancıyı kendilerinden sayıyor, onu kendi elleriyle yaptıkları yiyeceklerle, içeceklerle ağırlıyorlardı.

Bayram günleri yaklaşınca, yaşlı olmasına karşın yüzünün gençlik parıltısı sönmeyen Makbule Teyze’nin yalın, özdeyişlerle ilginçleşen konuşmasını dinleyeyim diye gün sayardım. Bir bayram günü, coşkuya kapılıp “Ne güzel konuşuyorsun sen Makbule Teyze!” demiştim. Yüreğinin aydınlığı yüzüne vurmuş, “Ben güzel konuşmuyorum, sen beğeniyorsun” demişti.

Berlin’de geçirdiğim bu Şeker Bayramı’nda Makbule Teyze’nin ruhu gelip ta buralarda buldu beni. İçimden Kutadgu Bilig’deki söz geçti:

İnsan odur ki, erdemini ayırt edeni, erdemli kıla!

Balbay’ın kadınını düşünerek, “İşte, Makbule Teyze soyundan bir Çorum kadını!” dedim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları