Türkiye’nin büyüme modeli iflas etti

İSO Başkan Yardımcısı ve MAKFED Başkanı Adnan Dalgakıran: Entelektüel ve yaratıcı bir sınıf yaratmadan Türkiye içine girdiği sarmaldan çıkamayacak.

Türkiye’nin büyüme modeli iflas etti
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.11.2018 - 23:10

 

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkan Yardımcısı ve Makina İmalat Sanayii Dernekleri Federasyonu (MAKFED) Başkanı Adnan Dalgakıran, Türkiye tam olarak sanayileşmeden hizmet sektörünü geliştirerek hata yaptığını söyledi.

Dalgakıran, “Gelişmiş ülkelerde kişi başı 10 bin doların yüzde 40’ı sanayiden geliyor, bizde yüzde 16’sı. Batı büyüyor bizi de beraberinde götürüyor. Yaratıcı, entelektüel bir sınıf yaratmadan bu sarmaldan çıkamayız. Her gelen kendi ideolojisine göre insan yetiştirmeye çalışıyor. Düşünen, merak eden, sorgulayan, empati kurabilen... Bu temel değerleri aşıladığımız zaman devamı gelir. Mümkün olduğunca gençlerin kafasına az parmaklık koyalım. Farklı görüşte olan insanlar birbirleriyle komşu olmak iş yapmak istemiyor. Bu bölünmeyi ortadan kaldırmalıyız. Güçlü ve sürdürülebilir bir ekonomi istiyorsak önce bunları halletmemiz lazım. Yoksa teşviklerle hayal ettiğiniz büyümeyi yakalayamazsınız” dedi.

Yaşanan sıkıntının ana nedenlerinden birinin dışarıdan alınan döviz kaynaklarının TL gelirli işlere yatırılması olduğuna işaret eden Dalgakıran, 2019’un da zor geçeceğini vurguladı. Adnan Dalgakıran ile ekonominin içine girdiği sarmaldan nasıl çıkacağı ve sanayinin sorunlarını konuştuk.

Güven sorunu var

-Şu anda sanayicisinden yurttaşa kadar herkeste bir güven problemi var, ne diyeceksiniz?

Ekonomide güven çok önemli. Dünyada birbirine güvenmeyen toplumlardan biriyiz. Eğer paranız altınınız yastık altındaysa, mevduatların yarısı dövizdeyse sizin o ülkeye güvenle ilgili sorununuz var demektir. Neden bu insanlar bu ülkeye güvenmiyor diye tartışmanız gerekiyor. Asıl en ciddi konu birbirimizle olan diyaloglarımızda ciddi hasar oluştu. Farklı görüşte olan insanlar birbirleriyle komşu olmak iş bile yapmak istemiyor. Bu bölünmeyi ortadan kaldırmalıyız. Türbanlı- mini etekli, Alevi - Sünni, Kürt-Türk, gibi kavramların asla aklımızdan geçmediği bir Türkiye yaratmalıyız. Çocuklar da bu siyasi angajmanların gölgesinde bilenerek büyüyolar. Güçlü ve sürdürülebilir bir ekonomi istiyorsak bunları halletmemiz lazım. Teşvikler vererek bir yerlere gelinebilir. Ama o hayal ettiğiniz büyük Türkiye sonucuna ulaşamazsınız. Arabayı sürekli ve hızlı bir ivmeyle yukarı götürmek istiyorsak bunları tartışmamız gerekiyor.

Yaratıcı sınıf şart

-Var mı bunları tartışacak ortam?

 Durum tespitini doğru yapamıyoruz. Girişimci oranı en yüksek ülkeler başında Yunanistan, ikinci sırada Türkiye geliyor. Önemli olan daha fazla üniversite daha fazla girişimci daha fazla öğrenci filan değil. Önemli olan nitelik. Fark yaratabilen, inovasyon yapabilen, küresel ölçekte düşünebilen girişimci ve sermaye sahiplerine ihtiyacımız var. Nitelikli girişimciniz olursa siz eğitimde de önemli çığır açarsınız. Teknoloji üreten firmaların ne olursa olsun gerekirse ayaklarına kırmızı halı serelim bu ülkeye getirelim. Bunlar aynı zamanda eğitim kurumları olacaktır. Türkiye’ye önerdiğim hızlı çıkış bu. Önemli olan bu yaratıcı sınıfı yetiştirmek. Amerikan Çalışma Bakanlığının yayımladığı bir rapor var. Diyor ki bugün Amerika’da doğan çocukların yüzde 65’i yetişkinlik çağında, bilinmeyen meslekleri yapacaklar. Kim yaratacak bu işleri bizim yaratacağımıza inancım yok. 300 yıldır dünya ekonomisinden aldığımız pay aynı. Türkiye’nin problemi entelektüel bakışı yakalayamıyor. Bir parça girişimcilik yapıp sonra bir araba bir ev alıp doygunluğa ulaşan girişimci yapısıyla bir yere varamazsınız.

2019 sıkıntılı geçecek

-Makine sektöründe işler nasıl gidiyor?

-Bu yılı 18 milyar dolar ihracatla kapatabiliriz. Ama içeride yatırımcılarda sıkıntı var. Makine alanında yatırımlar çok yavaş. İçerisi daralırken dışarısı genişliyor. Sektörün ciddi ölçek sorunu var. İhracatın büyük bi kısmını az sayıda firmamız yapıyor. Türkiye’de 13 bin 750 tane makine firması var. Almanya’da 6 bin firmayla 300 milyar dolarlık ihracat yapılıyor bizde 13 bin 750 firmayla 18 milyar dolar. Ölçek sorunu çözülmeden gereken kalite, verimlilik, inovasyon ve katma değer gibi unsurlar da oluşturulamıyor.

-Hangi sektörlerde makine yatırımları azaldı?

Hemen hemen her alanda düşüş var. Sanayi üretimi rakamlarında da bu görülüyor. İnşaat makinelerinde işler durdu gibi. Ama ihracat yapanlar hiç durmadı. Belli bir ölçekte olanlar finansman yönetimini iyi yapanlarda bir problem yok. Ama sadece iç pazar odaklı çalışanlarda sıkıntı var. Aynı sektöre bu kadar firmayı yaşatmanız zor. Liberal ekonomilerde ya da serbest pazarlarda devletin yönlendirici bir mekanizma olarak var olması gerekiyor.

-Yatırımlarda nerelerde yanlış yapıldı?

Türkiye’nin sadece inşaat odaklı büyümesi yanlış. Bugün yaşadığımız sıkıntının ana nedenlerinde biri dışarıdan aldığımız döviz kaynaklarını TL gelirli işlere yatırmamız. Yani bugün bir sanayi tesisi kurduğunuzda parayı yatırırsınız kazanırsınız geri ödersiniz. Ama öbür taraftan size geri dönen bir şey yok. Türkiye’nin çok borcu var deniyor. 100 bin lira tek başına birşey anlatmıyor. 100 bin lirayı nereye yatırdığınız önemli. Mesela 1 trilyon doları alıp da bunun geriye ödeyebileceğiniz işe yatırırsanız sorun yok. Ama 100 bin lirayı alıp geriye döndüremeyeceğiniz alana yatırırsanız sorun vardır. Türkiye’nin bunu analiz etmesi gerekiyor. 30 senedir iş hayatındayım. Bu sürede 6 tane böyle sıkıntılı dönem yaşadım. Bu son olmayacak.

-Böyle devam ederse kriz daha da derinleşir mi?

2019 da sıkıntılı geçer. Mecburen tedbirler alınmalı.

İç piyasa kötü

-İç piyasa kötüyse firmaların durumu ne olacak?

Ekonomide yaşananlar onları ihracatçı olmaya zorluyor. Ama bu kolay bir şey değil. Makine, mandalina gibi değil. Alacak, yiyecek, iş bitecek... Makineyı yolladığınız yerde servisiniz olmalı, yedek parçalarınız olmalı, güvenilirlik vs. topyekün bir iş bu. Organizasyon inovasyon ve pazarlama süreçlerini iyi yönetebilen firmalar büyüyor.

Sihirli değnek arıyoruz

-Entelektüel bakış açısı nasıl olacak ki, var mı öyle bir ortam?

İçinde bulunduğumuz durumu vasatlık olarak adlandırıyorum. Bu vasatlıktan çıkış gelişmişlik seviyesine çok farklı bir hikâye. 60 yılda bunu sadece iki ülke başarabildi, Güney Kore ve Tayvan. Kültürel değişimleri, odaklandıkları noktalar ve eğitim sistemleri onları bu noktalara getirdi. Makine sektörü Türkiye’nin önündeki önemli şanslardan biri. Türkiye bunu iyi kullanamıyor. Meselelerimize kültürel olarak çok kısa vadeli bakıyoruz. Kısa vade içinde de sihirli değnekler arıyoruz. Sizin nitelikli insan kaynağınız yoksa gökten para yağdırsanız bir şey yaratamazsınız. Bu sarmaldan yaratıcı sınıfınız olmadan çıkamazsınız.

Şeffaflığın bayrağı dikilmeli

-Hangi tedbirler onlar ?

Türkiye’yi topyekün reforme edecekseniz o zaman eğitimden demokrasiye her şeyi değiştirmeniz gerekiyor. Yönetim biçimlerini değiştirmelisiniz. Şeffaflığın bayrağını ülkeye dikmelisiniz. Hiçbir popülizme yer vermeden katmadeğeri, kaliteyi, verimliliği ve ölçek ekonomisini geliştirecek bir teşvik mekanizması kurmalısınız. Katmadeğirli teknoloji alanlarına odaklanılmalı. Türkiye her yıl 1 milyon kişiye iş yaratmak zorunda. Hizmet sektörüyle bunu yapmak sanayiiye göre daha az maliyetli. Türkiye aslında tam olarak sanayiileşmeden hizmet sektörünü geliştirerek hata yaptı. Gelişmiş ülkelerde kişi başı 10 bin doların yüzde 40’ı sanayiden geliyor bizde ise yüzde 16’sı. Kimse eleştiriyi duymak istemiyor. Ben şirkette beni eleştirsin diye maaş veriyorum elemanlarıma. Ben mühendisim ve verilerle durum tespiti yapmadan hareket edemem. Biz takdir edilmeyi bekliyoruz. Ego tavan. Yaptıklarımızı çok abartıyoruz. Hedefler büyük olmalı. Gidecek yol keyifli olmalı. İnsanlar yaptıkları işten zevk almalı.

Finansman büyük risk

-İş dünyası için yaratıcıcı beyinler entelektüel bakıs açısı ne kadar önemli ki?

Türkiye’nin entelektüel yanı tüm alanlarda kötü. Analitik düşünemediğin zamna mukayese edemiyorsun. Senin mühendsinin analitik zekâsı yoksa yaratıcı olamaz yani Ar-Ge yapamaz. Yani değişmesi gerekenler değişimi talep etmez. Etmez yani sadece var olan sistemin devamını ister ve ona göre kamunun da ona yaklaşmasını ister.

-Sanayiciler olarak önümüzde kısa ve orta vadede ne tür riskler görüyorsunuz?

Finansman maliyetleri en büyük risk. Faizlerin tek haneli rakamlara düşmesi lazım. Bizim kendi kaynaklarımız büyümemiz için yeterli değil.

-Şu anda yatırım iklimi var mı?

Yok.

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler