Altaylı: 'Tayyip Bey çok sinirliydi, programı terk edecekti'

Habertürk gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı, Gezi eylemleri sırasında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı meşhur röportaj ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Altaylı: 'Tayyip Bey çok sinirliydi, programı terk edecekti'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.11.2014 - 18:32

Kendisinin herhangi bir röportaj talebinde bulunmadığını belirten Altaylı, Erdoğan’ın koltuğa zaten çok sinirli oturduğunu ve reklam arasında da programı terk etmeye kalkıştığını söyledi.

Habertürk gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı, Radikal’den Armağan Çağlayan’a verdiği röportajda, Gezi sürecinde Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı programı anlattı. Röportaj teklifinin bizzat Erdoğan’dan geldiğinin altını çizen Altaylı, Erdoğan’ın  yumuşatıcı bir mesaj vermek için böyle bir talepte bulunduğunu düşünerek onunla program yaptığını ifade etti. Dönemin başbakanının o günlerde televizyona çıkmasının başka bir mantığının olamayacağının altını çizen gazeteci, ancak ilk soruyu sorduktan sonra Erdoğan’ın yumuşatıcı bir açıklama yapmayacağını anladığını belirtti.

‘O röportaj‘ hakkında öne çıkan bölümler şöyle:

“BENİM BAŞBAKAN’LA RÖPORTAJ YAPMA GİBİ BİR TALEBİM YOKTU”

İşte Başbakan’la röportaj işi. Benim Başbakan’la röportaj yapma gibi bir talebim yoktu. Belki bunu ilk defa anlatıyorumdur. Telefon çaldı, Başbakanlık basın müşaviri Lütfullah Göktaş. Sonra dedi ki “Yarın sana geliyoruz”. Benim de kayınpederim yeni ölmüştü sandım ki ziyarete gelecekler. “Eve mi?” dedim, o da dedi ki “Hayır, Tayyip Bey seninle televizyonda bu olayı değerlendirmek istiyor” dedi. “Ben davet etmedim ki” dedim. “Seninle konuşmak istiyor bu meseleleri” dedi.

“YUMUŞATICI BİR MESAJ VERMEK İSTİYOR DİYE DÜŞÜNDÜM”

Telefonu kapattım, Turgay beyi aradım. Anlattım ne olduğunu. Ne konuşabiliriz ki diye düşündüm. İçimden de bir ses diyordu ki bana “Tayyip bey yumuşatıcı bir mesaj vermek istiyor ve o mesajı da benim aracılığımda söylemek istiyor.” Televizyona çıkmasının başka bir mantığı olamaz o günlerde.

“TAYYİP BEY ÇOK SİNİRLİ BİR ŞEKİLDE OTURMUŞTU”

Ak Parti’nin İstanbul İl Başkanlığı’na gittik. Röportaj salonu hazırlanmıştı. Tayyip Bey geldi oturdu. Çok sinirli bir şekilde oturmuştu. Ben normal bulmuştum onun sinirini. Benim de aklımda bir yumuşama vardı. İlk sorum da şuydu “Tayyip Bey siz her zaman anketlere, kamuoyuna önem veren bir lider oldunuz. Ortada da böyle bir durum var. Acaba bu kararınızı bir anketle en azından İstanbul halkına sorarak gözden geçirmeyi düşünmez misiniz?

“YUMUŞAMA MAKSATLI SANDIĞIM PROGRAM BAŞKA BİR BOYUTA GİRDİ”

Başbakan gözlerinden ateşler fışkırarak dedi ki, “Ecdadımızın eserini ihya etmek için halka mı soracağız?” Bunu deyince benim için program bitti. Ben yandım. Çünkü belli ki o şekilde devam edecekti. Benim yumuşama maksatlı sandığım bu program birden bire başka bir boyuta girdi. Şimdi o programla ilgili birçok eleştiri var.

“O PROGRAM TAYYİP ERDOĞAN’IN NASIL BİR BAKIŞ AÇISINA SAHİP OLDUĞUNU GÖSTERDİ ”

Neyi çanak tuttum? Dedim ki “İki ayyaştan kastınız İsmet Paşa’yla Atatürk mü?” Hadi o gün bu soruyu biri başbakana sorsun. Bunu sormasam “Sormadı şerefsiz” olur. Sorduğun zaman çanak olur. Sordum ve adam “Değil” dedi ben ne yapayım? O program Tayyip Erdoğan’ın kişiliği hakkında yapılmış en önemli programdır. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir bakış açısına sahip olduğunu o programdan daha iyi hiçbir program göstermedi. Atatürk meselesi orada konuşuldu. Şunu sordum “Atatürk adından rahatsız olduğunuz için mi Atatürk Havalimanı’nı ve Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıyorsunuz?” O gün bir kişi daha sorabilir miydi bunu? O gözlerinden ateş çıkan Başbakan’a sorabilir miydi bunu? “Hayır olur mu adlarını yine Atatürk koyacağız” demişti. “Ofisimden oturup vapurdan sarmaş dolaş inenlere bakıyorum” itirafı oradan çıkmadı mı? Bundan daha önemli bir argüman var mı Tayyip Erdoğan’a karşı.

“ERDOĞAN REKLAM ARASINDA KALKMAYA ÇALIŞTI”

Elbette ki kibarca sordum. Düzgünce sordum. Elbette ki kavga etmedim. Niye kavga edeyim? O günün ortamını düşünün. Taksim’de 100 bin kişi var. Ortalık kan revan. Diyelim ki ben Başbakan’la kavga ettim. Onu delirtecek şeyler yaptım. Zaten çok sinirliydi. Alkolik diyemezsiniz dedim. Her içen alkolik değildir dedim. “Ak Parti’li olanlar alkolik sayılmaz” dedi. Bunların hepsi çok önemli laflar. Bu tartışmadan sonra Başbakan reklam arası istedi. Reklam arasında kalkmaya çalıştı. İkna ettik oturttuk. O gün ben diyelim ki kavga ettim Başbakan’la. İyice sinirlendi. Polislere emir verdi gidin, dağıtın orayı dedi. 15 kişi öldü. Bu seferde diyeceklerdi ki Başbakan’ı tahrik etti 15 kişinin ölümüne sebep oldu. “Bekara karı boşamak kolay” derler ya aynen öyle. 100 bin kişi izliyorsa herkesin kafasında 100 bin soru var. Ben hangi birini sorayım. Kendimce önemli bulduklarımı sordum. Sonuçta ben bir grup soru sordum. Aldığım yanıtlardan da ortaya çok enteresan bir Tayyip Erdoğan portresi çıktı. O programdan sonra hem Tayyip Erdoğan çok kızgındı sorduğum sorudan ötürü hem de dışarıdakiler çok kızgındı. Hakem gibi. İki tarafın da öfkeli olduğu bir hakemdim ben. Demek ki doğru kararlar verdiğimi düşünüyorum. Elbette ki toplumun bir kısmının, benim de içinde bulunduğum bir kısmının ruhunu daha okşayacak bir takım şeyler yapabilirdim. Doğru mu olurdu bilemiyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler