Silah revaçta çözüm uzakta

Bugün içinde Libya’nın da bulunduğu Akdeniz bölgesi küresel dengesizliğin merkezi durumunda. Libya krizi bu dengesizliğin en önemli unsuru haline gelmiş bulunuyor. Türkiye’nin askeri olarak da dahil olacağı Libya birbirinden farklı onlarca grubu içinde barındıran, aşiret yapısının çözülmediği, ABD ile Batı ülkelerinin, Rusya ile Ortadoğu’da birlikte çalıştığı müttefiklerinin ayrı ayrı saflarda olduğu son derece karmaşık bir ülke.

Silah revaçta çözüm uzakta
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.01.2020 - 07:30

LİBYA NEDEN ÖNEMLİ?

Doğu Akdeniz, stratejik öneminin yanı sıra, enerji kaynakları açısından “denizlerin paylaşımı” için bir çatışma alanına döndü. Her şeyden önce Akdeniz, Kıbrıs, Sicilya, Malta Adalarını, Doğu Akdeniz ile Hint Okyanusu’nu birleştiren Süveyş Kanalı’nın bulunduğu bölge. Bu, buraya hâkim olan güçlerin, dünya petrol pazarında etkisi büyük olan Ortadoğu ile komşu bölgelerini de kontrol altında tutabilecekleri anlamına geliyor. Bölge devletleri ile dünyadaki önemli güç odaklarının ilgisini çekmesinin başlıca nedeni bu. Doğu Akdeniz’in bir başka önemi de Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan ticaret yolunun üzerinde bulunması.

Bu nedenle  Doğu Akdeniz’de çıkarları olan ülkeler için istikrarsızlık ve kaos yaşanan Libya’da egemen hale gelmek Doğu Akdeniz’de önemli bir köşeyi tutmak demek. Elbette ülkenin bugünkü “istikrarsız ve kaos” halinden, bunun yol açtığı bölünmüşlüğünden uluslararası güçler ile bölgesel aktörler sorumlu. 2011 Ekimi’nde Albay Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden sonra yaşanan çatışmalar sonrası rakip güçler arasında müzakerelere rağmen ülke bugün biri Tobruk’ta diğeri Trablus’ta olmak üzere iki hükümete sahip.

Ancak, her iki “hükümet” de kendilerini destekleyen milis güçleri tarafından adeta “rehin” alınmış durumda olduğundan Libya’yı gerçek anlamda “yönetiyor” sayılamaz. General Halife Hafter’in, petrol bölgesi Cyrenaica’yı da kontrol eden Libya Ulusal Ordusu (LUO) Tobruk Temsilciler Meclisi Hükümeti’ni desteklerken, Misrata ve Trablus’taki milis güçleri ise BM destekli Trablus Ulusal Uzlaşı Hükümeti’ni desteklemekte.

DIŞ AKTÖRLER: OYUNCULAR 4 GRUPTA

Libya’da 2011’deki krizin başlangıcından bu yana süren iç çatışmalarda dış faktörlerin de etkili olduğu bilinmiyor değil. BM, krizin başından beri ülkede. Zaten Kaddafi’yi deviren operasyon BM’nin onayıyla gerçekleşmişti. BM ilerleyen zamanda çeşitli gruplar arasında uzlaşma sağlama amacıyla BM Destek Misyonu’nu (UNSMIL) oluşturdu. BM dışında Libya’da faaliyet gösteren oyuncuları dört grupta toplamak mümkün. 

1- Birinci grupta Mısır, BAE, Suudi Arabistan, ABD ve Rusya yer alıyor. Tüm bu ülkeler Tobruk hükümetini destekliyor. Hafter’e Bingazi ve Doğu Libya’dan aşırıları atması için gerekli olan silah ve hava desteğini de bu ülkeler sağlıyor. Mısır’ın Libya’da olmasının “kendi iç sorunlarından” kaynaklanan gerekçeleri var. Mısır hükümeti, başta “terörist” olarak adlandırdığı Müslüman Kardeşler olmak üzere bölgedeki radikal İslamcılara karşı verdiği savaşta aradığını Hafter’de buldu. Kahire’nin amaçlarından biri ülkenin en zengin petrol bölgesi olan Cyrenaica’da IŞİD ile Mısır’daki istikrarı bozacak nitelikteki gruplara karşı bir “tampon bölge” oluşturmak. 

Uluslararası çevrelerde, Mısır-Libya ilişkisi için “Mısır hapşırdığında, Libya nezle olur” benzetmesi yapılır sıklıkla. Bu, Mısır’daki siyasi gelişmelerin Libya’nın içişlerine nasıl yansıtıldığının bir göstergesidir. Mısır’ın Libya’daki çıkarları öncelikle ekonomik ve güvenlik kaygılarına dayanmakla birlikte, Hafter’in varlığı Kahire’ye bu çıkarları kanalize etmek için ideolojik bir konum da kazandırdı. İki ülke arasındaki kabaca 700 mil uzunluğundaki çöl sınırı her iki taraftaki kabilelerin birlikte yaşadığı farklı bir tehdidi temsil ediyor. Silahlı savaşçılar, Sina’da süregelen cihatçı bir kalkışmayı gerçekleştirmek için Mısır’a geçti.

Mısır Hafter’in Libya’nın Doğu’daki Cyrenaica’da askeri operasyonlarına destek verdi. Mısır hava kuvvetleri, Birleşik Arap Emirlikleri’yle birlikte, İslamcı milislere saldırmak ve Hafter’in güçlerine yeniden üstünlük sağlamak için doğrudan müdahale etti. Libya’da yürürlükte olan bir BM silah ambargosu olmasına rağmen, Kahire ve Abu Dabi Hafter güçlerini destekledi, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) zırhlı araçlar sağladı ve hatta Hafter’in eskimiş hava kuvvetleri için uçak ve yedek parça tedarik etti. Bu destek Hafter’in otoritesini korumasında çok önemliydi. BAE ise bölgedeki İslamcı güçlerin etkisinin azaltılmasıyla ilgili daha çok.

2- Trablus merkezli Ulusal Uzlaşı Hükümeti’ni destekleyen Türkiye, BM, AB ikinci grubu oluşturuyor ve Tobruk hükümetinin Ensar el Şeria ve El Kaide gibi radikal İslamcı örgütlerle bağı olduğunu ileri sürdükleri Libya Şafak Koalisyonu adlı gruba destek veriyor. 

3- Üçüncü grubu oluşturan Libya’nın batı komşuları Tunus ve Cezayir, kendi ülkelerindeki radikalleşmeyi engelleme ve sınır kontrollerini iyileştirme çabası içindeler. Bu nedenle her iki ülke, Libya’nın tüm güçlerinin temsilcileriyle görüşme halinde.

4- Son grubu ABD ile başta İtalya olmak üzere Batılı ülkeler oluşturuyor. Tarihsel bağları nedeniyle de İtalya’nın Libya’yla ilişkileri daha kapsamlı ve özel bir içerik taşıyor. Libya konulu, resmi ya da gayri resmi zirvelere bu ülke ev sahipliği yapıyor çoğu zaman. Tobruk ile Trablus hükümetleri arasındaki çatışmayı önlemeye yönelik girişimleri de var. Bu, her zaman iyi sonuçlar vermiyor. Örneğin Libya’nın güneyinde Fezzan bölgesinde karşı güçler arasındaki çatışmalara müdahalesi, Trablus hükümetine verdiği destekten ötürü, diğer gruplarca güven vermediği için başarılı olamıyor. Libya kıyıları göçmenler açısından ana çıkış noktası malum, bu nedenle  İtalya, daha çok arabulucu durumunda. Bu nedenle çatışan gruplardan birinden yana tamamen destekleyici tutum alması mümkün değil.

DİĞERLERİ...

ABD’nin ise, kendi deyimiyle ilgilendiği konu “terörle mücadele”. Bu ülke 2015’te IŞİD mevzilerine karşı bir hava harekâtı gerçekleştirmişti. Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD arasında halen faaliyetini sürdüren bir de temas grubu var. Hafter yanlısı güçlerin Temmuz 2016’da birkaç Fransız danışmanın öldürülmesinden sonra Fransa’nın Libya’daki konumunu yeniden dengelemesi çok zor. Şu an bu ülkenin Libya’ya ilişkin “politikası” durmuş halde. İngiltere ise Hafter’e Libya içinde daha büyük rol verilmesinden yana bir tutuma sahip.

ÖNCE YERLEŞ SONRA DENETLE

Küresel merkezler ile bölgesel güçlerin, çıkarları doğrultusunda bölgedeki devletleri denetimleri altında alma çabası Doğu Akdeniz’e yerleşme amaçlarıyla birleşmiş durumda. Batılı aktörlerin Rusya’nın Doğu Akdeniz’e inmesini engellemek istemeleri bölgeyi askeri bir çekişme haline getirdi. Büyük güçlerin bölgeye ilişkin “eylemleri”nden bazı örnekler:

“İngiltere’nin terk etmiş gibi görünse de Kıbrıs’ta üsler aracılığıyla halen mevcudiyeti ve Körfez Krizi sırasında Kıbrıs’taki bu üslerini kullanmış olması, ABD’nin bölgedeki kimi fiziki ileri üslerine (İncirlik/Adana, Suda/Girit, Gaeta/İtalya vb.) ilave olarak uçak gemisi gruplarını Akdeniz’de dolaştırması,, Rusya’nın hemen her dönemde Doğu Akdeniz Havzası’nda üs edinme gayretleri, Fransa’nın 1 Mart 2007’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Baf kentinde bulunan “Andreas Papandreu Hava Üssü”nün kullanımını da içeren bir askeri işbirliği antlaşması imzalaması bu çabalara birer örnektir. (Kaynak: Dr. Cihat Yaycı, Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu ve Türkiye)

ÜSTÜNLÜK KURAN YOK

Gruplar arası ittifaklar açısından bakıldığında Libya’da tek bir grubun diğerleri üzerinde üstünlük kurma ve ülkeyi birleştirme şansı yok. Trablus hükümeti içinde bulunduğu bölgeyi bile kontrol edecek güçte değil aslında. Burada Heysem al-Ta-jouri, Abdulgani al-Kikli, Abdülrauf Kara önderliğindeki milis güçlerinin yanı sıra Trablus’un Suq al-Jouma mahallesindeki Nawasi Tugayı ve başkentteki diğer Misrata milislerinin liderliğindeki güçler daha fazla hâkimler ve hükümetten de bağımsız bir konumları var.

Diğer faktörleri de anımsatalım; Libya’nın batısındaki Zintan Askeri Konseyi, bir zamanlar “Onur Harekâtı”nın (Hafter yanlısı askeri koalisyon) bir parçası iken, son zamanlarda LUO’dan uzaklaştı. Bunlar da şimdi ayrı bir güç durumundalar. Güneyde siyasi ve etnik parçalanma mevcut. Tarihi kabile düzeni bozulmuş durumda. Kaddafi yönetiminde bölgeye liderlik eden Kadfafa kabilesi etkisini yitirmiş görünüyor. Kabile düzeninin bozulması, hepsi yasadışı insan ticaretini kontrol eden Tebu, Awlad Sulaiman, Warfalla ve Tuareg kabileleri arasında çatışma olasılığını yükseltti. Trablus hükümeti müdahale etti ancak başarılı olamadı. Bugün Fezzan bölgesi Trablus ve Tobruk hükümeti arasında parçalanmış halde.


YARIN: KÖRFEZ ÜLKELERİ, ABD ve RUSYA


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler