Salgında işinden olan Yusuf Derin yaşadığı sıkıntılı günleri anlattı: ‘Bir lokma ekmek yoktu’

Koronavirüs mağduriyeti, istatistiklere sadece ölüm ya da vaka sayısı olarak değil, işsizlik, yoksulluk olarak da yansıdı. Türkiye, Yusuf Derin’i İŞKUR önünde ekmek parası için koştururken tanıdı. Bir televizyon kanalında akan gözyaşları yürekleri dağladı... Yusuf Derin’in Ankara’daki evine konuk olduk...

Yayınlanma: 12.06.2020 - 06:00
Salgında işinden olan Yusuf Derin yaşadığı sıkıntılı günleri anlattı: ‘Bir lokma ekmek yoktu’
Abone Ol google-news

Yoksulluk öyle bir şeydir ki, insanın gözlerine koca bir umutsuzluk yerleştirir... Yoksulluk herkes gibi nefes almaktan, herkes gibi uyumaktan alıkoyar insanı... Derdini anlatsan bir türlü, anlatmasan başka...

Ağlasan, çaresizliğini haykırsan gururundan olursun, içine atsan öfken kabarır.. Victor Hugo’nun sözündeki gibi: “Öyle alçak bir kapıdır ki açlık, geçilmesi zaruri oldu mu, insan artık ne kadar büyükse, o kadar çok eğilir.” 36 ay taksitli buzdolabına bazen bir domates bile koyamamaktır yoksulluk...

Bazen ekmeğin küflenmemiş yerini bulup çıkarmak, fatura korkusundan posta kutusuna bakamamak, banka birikmiş borçları isteyecek diye telefonu sessize almak, bazen de yardım kuyruklarında kimse seni görsün istememektir...

Daha acısı, oyuncak ister diye çocuğu, ancak uyuyunca eve girebilmektir yoksulluk... Her felaket önce yoksulu vurur... Üç kuruşluk ekmeğine darbe olur... Yangında ilk gözden çıkarılacaktır onlar... Yok sayılırlar, görmezden gelinirler.. Ama ne zaman bir kanal haber bülteninde, yoksulun gözyaşı akar, işte o gün “pamuk şefkatler cebe” kampanyası başlar.

Salgını işsiz geçiren 3 milyon 971 bin kişiden biri olan Yusuf Derin’in hikâyesi de “Rakam Değil, İnsan” yazı dizimizin ikinci gününde böyle bir trajediyi yansıtıyor.. Urfalı Yusuf, 25 yıl önce askerlik için Ankara’ya geldi.

Kendisi Bahçelievler, eşi Keçiören’deydi... Çarşı iznine çıktığında tanıştılar, konuştular, anlaştılar. Evlenmek istediler, Sevda’nın ailesi gördü, istemedi. Sebep yoksulluktu... Yusuf kararlıydı, vermezlerse kaçıracaktı... İnat edip evlendiler... İki çocukları oldu... Şimdi biri üniversitede, ötekisi daha 11 yaşında...

DOKUZ İCRA VAR

Yusuf garsonluk yapıyor, eşi asgari ücretle bir temizlik şirketinde çalışıyor. “Ailelerimizin durumu kötü ama 25 yıldır çalışıp çocuklarımı kimseye muhtaç etmedim. Ta ki koronaya kadar... çok zor duruma düştüm... İnsanın birikmişi olmayınca, üstüne bir de borcu varsa, evi kira, çocukları okul çağındaysa hayat çok ama çok zorlaşıyor. İnanın İpek Hanım, intiharı bile düşündüm. Çaresizlik çok kötü bir şey, Allahım kimsenin başına vermesin. Çocuklarımın istediğini alamadığım zaman canıma kıymak istedim” diyor... Üstüne basa basa çocuklarına hiç haram para yedirmediğini söylüyor ama helaline de ulaşamıyor artık... “Eşim her zaman söylüyor, ‘Senin işin varken evine dört dörtlük bakan insansın, üzülme’ diyor ama insan kalbine söz dinletemiyor, çaresizlik çok fena İpek Hanım...” O güne, yani FOX TV Ana Haber bülteninde herkesin Yusuf Derin’i tanıdığı güne gidelim... Neden çay satmak için İŞKUR’un oraya gitmeyi tercih etti?

Anlatıyor: “Aslında orada bir park var, ben oraya gitmiştim. İŞKUR’un önündeki kuyruğu görünce termosumu alıp, oraya yöneldim... Ben de önceden buraya başvurdum ama yardım alamadım.” Koronavirüs memlekete ulaştığından beri işsiz. Ekmek kapısı kapanmış, haliyle o da işinden olmuş. “Şimdi açıldı, geri gittim, ama pandemi nedeniyle iş yok... Dört senedir zaten sigortasız çalışıyorum. Üzerimde dokuz icra var, toplamı 50 bin lira... O icraları gören beni sigorta yapmıyor maalesef. Alacaklılar işyerine gelir de rahatsız ederler diye çekiniyorlar herhalde.”

Üstteki fotoğraf televizyondan alınmış bir ekran görüntüsü... Türkiye’nin Yusuf Derin’in acısına tanık olduğu günün fotoğrafı...

O sabah uyanıyorlar... Eşi Sevda Hanım temizliğe gidiyor yine... Kendisinin işi gücü yok... Salonda televizyona bakıyor... Küçük kızı uyanıyor ve dolabı açıyor. Dolap bomboş... Babasına koşuyor kız: “Baba evde bir lokma ekmek yok, ben ne yiyeceğim!” FOX TV Ana Haber bülteninde Yusuf’un içi yanıyor: “Ekmek alacak param yok, kızımın bakışını hayatımın sonuna kadar unutmayacağım.” O anda aklına geliyor, termosa çay koysa, gidip parkta satsa... Eşini arıyor... Ama evde termos yok, zaten eşi de “Ramazan ayında herkes oruçlu Yusuf, kim senden çay satın alır. Milletin cebinde para yok, oradaki insanlar zaten aç, ekmek peşinde iş arıyor...” diyor.

Yusuf dinlemiyor, bir koşu komşusuna gidiyor. Termosunu ödünç alıyor. İçine çayı dolduruyor, doğru İŞKUR’un önüne... Üç, dört çay satınca, “Hah diyor, kızımın ekmeğini götürebilirim...” O anda televizyonların muhabirleri geliyor kuyruğun önüne... Yusuf Derin’e mikrofonlarını uzatıyorlar...

Çaresiz adam, o sabah yaşadıklarını en içten haliyle, gözyaşlarıyla anlatıveriyor... Akşam olup da ana haber bülteni yayımlandığında artık onu herkes tanıyor... O gün 17 lira kazanıyor... Ekmek alıyor, bir tane ramazan pidesi, yoğurt ve bir de yol parası... Ancak yetiyor ... Dalga geçenler de oluyor. Hani diyorlar ya “koronavirüs insana çok şey öğretecek” diye, istemeyen öğrenmiyor... Biri “Bu virüste çay mı satılır” diye makaraya alıyor... “Yazık, yoksul bile yoksulun halinden anlamıyor!” diyor.

15 BİN LİRA YARDIM GELDİ

Ertesi gün telefon çaldığında umutlarının yeşerdiğini, hayata başka bir pencerenin açıldığını görecekti Yusuf. Hayırseverlerden 15 bin liraya yakın para geliyor. Bankalara yetmiyor, ama hiç değilse elden aldığı borçları kapıyor.. Ankara Büyükşehir Belediyesi, gıda yardımı yapıyor. Bir ay önce başvurduğu 1000 liralık devlet yardımı da tesadüf bu ya, yayından sonra çıkıveriyor. “Yalnız olsam inanın gider sokakta yatarım. Ayakkabı boyacılığı yaptım, simit sattım, helal paramın peşinden koştum. Dilencilik yapmadan evime her zaman para götürdüm, evlatlarımın karnını her zaman doyurdum. Ama şimdi...” diyor, yutkunuyor...

“700 lira kira veriyoruz. Eşimin kazancı kira ve aidata gidiyor... Doğalgaz, elektrik ödeyemiyoruz...” diyor Yusuf Derin, üç aydır ödeyemediği faturalarını gösteriyor.

Ufak tefek, tertemiz yüzlü bir adam... Ankara’nın Keçiören ilçesinde, bir bodrum katında oturuyor... O yutkununca, siz de susuyorsunuz... Kelimeler yetmiyor, ne diyeceksiniz ki? Çalıştığı yerlerde onu çok sevdiklerini anlatıyor, “Sabah 9’da gider, gece 12’de eve dönerim” diyor... Zaman zaman ağlıyor, hayalini anlatıyor: “Şu borcum bir bitse, bir SGK’li olabilsem, beş yıl sonra da emekliyim!” SGK’li işe girmek, üstündeki borcu temizlemek... Eskisi gibi evine ekmek götürebilmek istiyor...

YÜZÜĞÜNÜ SATIP PARA GÖNDEREN OLDU

Derin ailesini en çok hayatında hiç görmediği, uzaklardan arayanların yardım eli uzatması etkiledi... Eşinin çalıştığı yerde, “Gazetelere çıkmışsın, şöhret olmuşsun” diye alay edenlere çok kırılmışlar... Bir üst komşusu... Televizyonda gördük bile demeden “Bu bizim ramazan erzağımız, her sene dağıtıyoruz, bu da sizin nasibiniz” demiş ve gitmiş...

Yusuf anlatıyor: “Arada bizi kıranlar, karnımızın açlığını duymayanlar oldu ama inanın dünya üzerinde bu kadar iyi insanın olduğunu da bilmiyordum. Kimse kimseye karşılıksız bir şey yapmaz diye düşünüyordum. Hiç tanımadığımız insanlar, telefonla arayanlar oldu. Zannedersin canciğer arkadaşım, ‘Üzülme kardeşim, bugünler geçecek’ diyenler... Beraber ağladık... Herkes pandemi sürecinin geçeceğini söyleyerek teselli etmeye çalışıyor.

Aslında sen de biliyorsun bunu. Ama hani derler ya bıçak kemiğe dayandığı zaman elin ayağına karışır, ne yapacağını bilmezsin.. Her gün, elektriği mi kesecekler, suyu mu kesecekler, onu düşünüyorum. O günlerde başvurmadığımız yer kalmadı... Hep aynı şey yazıyor: Süreç devam ediyor... Süreç devam ediyor da, hayat da devam ediyor, ben nasıl yaşayacağım...” Bir gün İstanbul’dan bir kadın arıyor, “Benim param yok ama şu an kuyumcudayım, yüzüğümü sattım sana parasını göndereceğim” diyor... Bin lira geliyor.. Sincan’da bir teyze hoşaf ve tarhana yolluyor. Halı gönderen bile oluyor. Kazağını veren...

Hatta o kazağı şimdi küçük kız giyiyor. Bir tek kim mi aramıyor, zenginler!.. Bu da beni şaşırtıyor... Televizyon kampanyalarında birbiriyle yarışan ünlüler, hali vakti yerinde olanlar, Yusuf’un gözyaşlarına neden kayıtsız kalıyor, bilinmez... Derin ailesi eski günlerine dönmek istiyor... Kızlarının, “Baba evde ekmek yok” demediği günlere...


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler