‘Partiye katılın’ dediler ‘Biz gazeteciyiz’ dedik

Arcayürek, CHP'nin yayın organı Ulus'tan ayrılıp, DP'ye yakın Vatan'a geçişini anlatıyor...

‘Partiye katılın’ dediler ‘Biz gazeteciyiz’ dedik
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.06.2016 - 19:49

Yokluğun cehennemin öbür adıdır

Sevgili Cüneyt;

Tam 1 yıl olmuş bu dünyadan göçüp
gideli... Yokluğuna dayanmak öyle
zor ki...

Kapı komşusu dostumuz Ahmed Arif’in şu dizeleri seni toprağa verdikten sonra belleğime adeta mıh gibi çakılı kaldı:

“Yokluğun cehennemin öbür adıdır.

Üşüyorum, kapama gözlerini...”

Evet… Bir türlü söküp atamıyorum belleğimden bu dizeleri...

Elli beş yıl birlikte; kaderde, kıvançta ve tasada, her şart ve ortamda hayatı doya doya yaşadık. En güzel değerleri karakter yapında toplayan çok özel bir kişiliktin. Dışarıdan sert, uyum sağlanması zor bir insan izlenimi verirdin. Oysa hep iyiden, güzelden, doğrudan yana oldun. Eğilmedin, bükülmedin, hiçbir zaman boğun eğmedin. Seninle hep gurur duydum.

Nur ve huzur içinde yat...

- İsterseniz Ulus gazetesine dönelim yine.

Evet, işte Çetin’le beraberiz... 300’er lira maaş alıyoruz. Kürdün Meyhanesi vardı, yanında Şükran Lokantası... Karpiç’e gidilir. Karpiç, basının büyük isimlerinin bir araya geldikleri bir yerdi. Terbiyemiz gereği o sofranın kenarına ilişir, ustaları dinlerdik. Aka Gündüz’ler, Nurettin Artam’lar; bir devrin yıldız adamları bunlar... Bir müddet sonra Çetin; bugünkü Altan kardeşlerin annesiyle flört etmeye başladı. Onu da alıyoruz, Gar Gazinosu’na gidiyoruz. Böyle geçiyor günler... Benim en yakın dostlarımdan Nusret Baban, Babanlardan Kürt Nusret derdik, onunla dolaşırdık. Karpiç’ten sonra ya Ankara Palas’ta pavyona gidiyorsun ya da iki tane bar var onlara... Orada oturur içilir, bazen ekibe Nizam Payzın da katılır. Nizam Payzın, Şirin Payzın’ın babası... Çok terbiyeli uzun boylu yakışıklı bir adam.

Cumhuriyet’in çınarı Cüneyt Arcayürek’i andık

Neyse, Ulus’a dönersek, önce Çetin ayrıldı Ulus’tan... Benim ayrılmamın sebebi de şu: Bizi bir gün partiye çağırdılar. Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Dursunoğlu, “Madem Ulus’ta çalışıyorsunuz partiye kaydolacaksınız” dedi... “Olmaz, biz gazeteciyiz” dedik. Çetin’i kovdular. Gerçi önceden Akşam’la anlaştı gitti galiba... Beni de ağabeyim Dündar’ın, muhalif Kudret gazetesinde çıkan bir haberini bahane ederek suçladılar. İstifa ettim. Kudret gazetesi beni aldı. Bir müddet sonra da Vatan’a girdim. O zaman Vatan DP’nin sözcüsü gibi. Ahmet Emin Yalman başyazar. Parlamento muhabiri Sabahattin Sönmez, DP’yle çok içli dışlı ve her yere beni de götürüyor. Siyasetle doğrudan ilişkim böyle olmuştur. Konuştuğum adamlar da Celal Bayar, Fuat Köprülü, Adnan Menderes...

- Vatan’da ne kadar çalıştınız, darbeyle mi ayrıldınız?

1950 seçimlerini geçirdim orada. Gazeteciliğin tadını Vatan’da öğrendim. Sabahattin Sönmez beni Meclis’e götürüyor. Sabahattin Abi’nin evine gidip oradan telefonla haber yazdırırdık. Ve saat 12’de filan biterdi iş. Sabahattin Abi sonra fena halde hastalandı. Teşhis de koyamıyorlar. DP iktidarda. Gazete Vatan, “Ya ben ne yapacağım” dedim şimdi. Sabahattin Abi’nin yerine muhabirlik yapacaksın. Sabahattin Abi de rica etti “hasta olduğumu gazeteye söyleme” diye. Koca Sabahattin Sönmez, hastaneye yatarsa gazetenin işine son vereceğini düşünüyor. Söylemem de ne yaparım?

Aklıma Adnan Menderes’in Özel Kalem Müdürü Basri Aktaş geldi. Durumu anlattım. Başbakan Menderes’in yanına girdi çıktı. “Buyurun Cüneyt Bey” dedi. Girdim, Adnan Bey gülerek, “Gel bakalım Cüneyt Bey, ne istiyorsun?” dedi. Dedim “Beyefendi, ‘Ne isterim ben sizden, sadece haber”. “Söyleyeyim o zaman” dedi ve hemen başladı anlatmaya. “Bu mahalli idare seçimlerinin hepsini biz kazandık” dedi. “Bu haber değil” dedim. “Anladım” dedi. “Yaz öyleyse... Bugün Genelkurmay Başkanı’nı değiştirdim yerine de şunu getirdim.” Kara deniz hava bilmem ne yazdırdı bana isimlerle. Gittim gazeteye verdim. Gazetede manşet, Metin Toker çılgına döndü.

Ertesi gün gittim yine, Basri yine içeri aldı. Adnan Bey, bu sefer dedi ki “Bu antidemokratik kanunlar var ya hepsini değiştiriyoruz. Şimdi emir veriyorum Adalet Bakanı’na ona git sana demeç versin, hepsini söylesin.” Gittim, adam döktü her şeyi bana... Yine manşet. Tam 10 gün böyle...

- Adnan Bey’le aranız hep böyle iyi mi gitti?

Ben Vatan’dan ayrılıp Ulus’a geçeceğim haberleri çıkınca Özel Kalem Basri Bey çağırdı. Dedi ki ‘Beyefendi’nin canı fena halde sıkkın Ulus’a gidiyormuşsun. Bana dedi ki gidin çocuğa söyleyin bunu yapmasın.’ O zaman Zafer var DP’nin yayın organı ‘orada işe başlasın 500, Sümerbank’a da basın müşaviri yapsınlar oradan da 500 versinler.’ ‘Yok’ dedim ‘Basri bunu yapamam ben. ‘Alışık değilim böyle şeylere.’ Sonra Meclis Lokantası’nda Adnan Bey ile karşılaştık. ‘Niçin Ulus’a gidiyorsun. Ekmek parası istedin de biz vermedik mi?’ dedi. Sonra bazı haberler nedeniyle Adnan Bey’le Ahmet Emin Yalman ipleri koparmaya başladı. Başbakanlıktan Sabahattin Abi’yi çağırdılar. Gitti. Ben dedim ki ‘Tamam canımıza okuyacak. Kovduracaklar.’ Menderes ona ‘O mavi gözlü sıska bir oğlan ne güzel yazmış bu haberi’ demez mi? Böyle de bir duruşu vardı. O duruşa rağmen beni 1954’lerde aldı hapse tıktı. Ben hapse girdim. İki üç gün sonra İsmet Paşa geldi hapishaneye. Camlı odada karşılıklı. Sen bağırıyorsun o bağırıyor o delikten duyuyorsun. İsmet Paşa ‘Üzme kendini ben halifenin idam fermanıyla yola çıktım” dedi. ‘İş o noktaya geliyor zaten’ dedim. Bugünkü iktidar sahipleri Adnan Beyi yere göğe sığdıramıyor ama bugünkü olayların tohumunu Adnan Bey başlatmıştır.

- Vatan’dan ayrılış nasıl oldu?

Adnan Bey, 1950’de iktidara geldiğinde çok sevecen, iltifatkârdı. Sonra 53’ten itibaren baskı başladı. 54’te seçimleri açık ara kazanınca Adnan Bey daha çok artırdı yaptığı saçma sapan şeyleri. O zaman basın da ona cephe aldı. Ben DP yüzünden ipleri kopardım Vatan’la. Ulus’a gittim. Ben Ulus’un Meclis muhabiriyken Adnan Bey CHP’nin bütün malvarlığına el koyan bir yasa getirdi. Bunun içinde Ulus da var. Halbuki Ulus Atatürk’ün parasıyla kurulmuş. Hayır CHP’nin diye onu da götürecek. Kapatılma kararını Meclis’te izledikten sonra gittim gazeteye. Curcuna. Hiç unutmuyorum, Altan Öymen ile elimizde boyalar, ‘Faşist Menderes’ falan yazdık duvarlara... Bu kez Nihat Erim, Yeni Ulus diye bir gazete çıkardı. Oraya gittim. Ama elimize doğru dürüst para geçmiyor. O sırada Metin Toker, Akis’i çıkartıyor. Ama DP havasında... Beni çağırdı, dedi ki Cüneyt her hafta yazı yaz. 25 kâğıt vereyim.’ Ayda 100 lira eder, biz Yeni Ulus’ta brüt 90 liraya talim ediyoruz Yeni Ulus’ta... Peki dedim. Bir zaman sonra birgün Metin çağırdı. İşime son verdi. Kovulduktan sonra Rapor’u çıkardım. Bir gün sonra ‘para yok’ dediler. Sonradan öğrendim ki Koraltan’ın oğlu ‘buna yardım etmeyin’ demiş. Onu da kapattık, elde kuruş da kalmadı. Adnan Bey 57 seçimine kadar başta. Bana kimse iş vermiyor. Niye? Ben Akis’teyken Adnan Beye karşı çıkmış ve hapse girmişim ya... Bitti. Damgalı eşek. Aynı bugünkü gibi. Bence 50’den sonra toplum kendi değerlerini aramaya başladı. Ben o dönem solcuların yanındaydım. Mesela İlhan Selçuk, Çetin Altan... Bunlar benim arkadaşlarım. Miyase İlknur ‘İlhan Abi’ kitabında yazmış bunları. İlhan bambaşka Çetin bambaşka. Hepsinin buluştuğu bir şey var solculuk. Bunlar komünist filan değildi ya...

Siyasetin göbeğinde 60 yıl


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler