Operaevsiz opera mucizesi
Borusan Filarmoni Orkestrası'ndan doğumunun 200. yılında Wagner konseri.
Sonuna yaklaştığımız 2013 yılı iki büyük opera bestecisinin doğumlarının 200. yılı. Dünyanın tüm müzik ülkelerinde opera gösterimleri ve konserlerle kutlanan bu yıldönümlerini, birkaç konser ve opera konser seslendirisi dışında, biz zorunlu olarak sessiz geçiriyoruz.
Verdi için İstanbul İtalyan Kültür Merkezi’nde 2012 sonlarında bir konser yapılmıştı. İstanbul Devlet Operası da birkaç konser vermişti. Wagner’i ise yılın sonuna doğru Borusan Filarmoni anımsadı.
Peki, bu önemli yıldönümünde bu bestecilerin en azından birer operası oynanamaz mıydı? Oynanamazdı, çünkü oynanabileceği bir sahne yoktu koca ülkede. Aydınlanma devrimimizin çok önemli bir parçası olan müzik devriminin gerçekleştirildiği (ilk konservatuvar, ilk müzik öğretmen okulu, yetenekli genç müzikçilerin yurtdışına gönderilip dönüşlerinde öğretici olarak görevlendirilmesi, Avrupa’dan önemli müzik insanlarının davet edilmesi, Anadolu’da halk müziği derlemeleri) 23 yıllık tek parti yönetimini izleyen 67 yıllık çok partili dönemde bir tek operaevi yapabilmiş, sonra yakıp yeniden yapmışız.
Bugün operalarımız asla operaya uygun olmayan salon ve sahnelerde mucize yaratmaya çalışıyorlar. Çünkü tek operaevimiz yani Atatürk Kültür Merkezi (AKM) 5 yıldır kapalı, başlanan yenileme çalışması Gezi olayları sırasında durdurulduğu için de ne zaman açılacağı ya da açılıp açılmayacağı bilinmiyor.
Ne Kültür Bakanlığı’ndan, ne de yenileme çalışmasını üstlenen Sabancı Holding’den ses var aylardır. Mimar Özgür Ecevit’in 2001 yılında teslim ettiği Ankara Operaevi projesi de kimbilir hangi sümenin altında uyutuluyor 12 yıldır!
İşte bu koşullar içinde izledik 7 Kasım Perşembe akşamı Lütfi Kırdar’da, Borusan Filarmoni’nin Wagner’in “Nibelungen’in Yüzüğü” dizisini oluşturan Ren Altını, Walküre’ler, Siegfried ve Tanrıların Sonu adlı dört operasından bölümler seslendirdiği konseri, şef Gürer Aykal’ın deyişiyle bir salon dolusu kahraman.
Wagner’in müziğinin zorluğuna gönderme yapıyordu kuşkusuz değerli şefimiz ama bu zorluk o bu sözü söylediği sırada çoktan unutulmuştu, bence. Tenor Ünüşan Kuloğlu ve bas Tuncay Kurtoğlu, orkestranın da başarılı eşliğiyle, Wagner’in müziğinin içine çekmeyi başarmışlardı biz dinleyicileri.
Ardından da orkestra çalgısal bölümlerde bu müziğin senfonik yapısının görkemini apaçık ortaya çıkardı. Gerçek bir müzik şöleniydi.
Not: Bu yazıyı bitirdikten sonra gördüğüm Bakû’ya Haydar Aliyev Kültür Merkezi haberi durumumuzu tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Fazla söze hiç gerek yok.
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Erdoğan belayı satın aldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Yıkılması gerekiyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Trabzonspor'da ayrılık!