Kahkaha terapisi yayılıyor...
“Bu kadar gülünecek ne var”, demeyiniz, bazıları vara yoğa güler, gülmek şurada kalsın kahkahasız duramaz. Julie Ostrow da yıllardır gülüyor, gülmeyi öğretiyor.
O bir gülme dersi hocası ve kahkahası başladı mı, Denizli horozu gibi kesilmeden en az on dakika sürüyor. Bu yönde rekor ve ödül sahibi: 2013 yılında ABD’de yapılan ve Kanada’dan yarışmacıların da katıldığı bir müsabakada birinci oldu; bir daha tekrarı olamadı, onun rekorunu kıracak kimse çıkmayınca yarışma iptal edildi. Bu yarışmanın ilki Kanada’nın Montreal şehrinde 2011’de yapılmıştı, ertesi sene tekrarlandı ama “Baki kalan bu kubbede bir hoş sedadır” denilecek kahkaha yakalanamadı; ta ki ertesi sene Bayan Julie oraya gelene kadar.
Julie Ostrow’un, öyle gülünmez böyle kahkahalı gülünür diye yarışmaya katıldığı gün jüri, bulaşıcı bir kriz gibi gülmekten karın ağrısına yakalanıp fenalık dahi geçirmiş; o günün hatırasına bugün bile anlatılır, söylenir. Julie, işte rekoru kırılmaz biçimde ABD ve dahi Kanada’nın gülme şampiyonudur. Bu yöndeki başarısını paraya çevirmeyi de akıl etmiş ve bir gülme-kahkaha atma dersi icat etmiş. Gülmeyi beceremeyenlere online ders dahi veriyor. Dünyanın mini mini bir virüs yüzünden tepetaklak olduğu şu günlerde çeşitli yöntemleri deneyip ruh sağlığını ayakta tutmak isteyenler için Bayan Julie biricik nimet, arasan bulunmaz Hint kumaşı.
Kulüp kuruldu
Bugünlerde Julie’yi ağırlayan TV kanalları saymakla bitmez, güldürücümüz özellikle sabahları yer alan kadın kuşağı programlarının bir numaralı misafiri oldu. Gittiği her yerde televizyon stüdyosu çın çın çınlıyor.
Salgının herkesi evine kapadığı, dünya kapitalizminin tersine çıkarılmış ütüsü buruşmuş bir gömlek gibi astarının, sökük ve döküğünün, iyi teyellenmemiş ipliğinin sırıttığı şu günlerde insanların gülmeye ihtiyacı bir kez daha ortaya çıktı. Gülmezsek olmayacak, bu belli. Kanada’nın, Bayan Julie’den esinlenerek yola çıkmış pek çok gülme kulübü, derneği, sosyal yardımlaşma kuruluşları, gülmenin insan sağlığına ait evvel eski bilinen o meşhur sözün peşindedir: “Bir kahkaha bir pirzolaya bedeldir.” Demek ki kahkahanın protein değeri de var!
Kahkaha terapisi giderek yayılan bir akım; yoga gibi, pilates ve benzeri etkinliklerle eş koşuluyor, benzer bulunuyor. Birkaç hafta içinde yüzlerce web sayfası kuruldu, online gülme dersi veriliyor; demek daha evvel gülmeyi bilmiyorlardı, hayır belki de unutmuşlardı. Gülme-kahkaha merkezlerinden birisi Alberta’nın, şimdi adeta kısmen sokağa çıkma yasağı uygulanan, Kanada’da merkez üssü sayılacak biçimde virüs salgınının en kuvvetle hissedildiği, eyalet başkenti Edmonton’dadır.
Gülmeyi yogadan ayırmadıkları için adı ‘Laughter (kahkaha) Yoga Club’dır; yüzlerce üyesi var, fakat şu günlerde bir araya gelemiyorlar, ekrandan birbirlerini ‘gıdıklayıp’ güldürüyorlar. Aslında bu kulüp uluslararası bir organizasyonun parçasıdır, gerçekte “Gülme-Yoga Üniversitesi” adıyla kuruludur. Kurucusu Hint doktor Madan Kataria’dır, çevresi pek kalabalıktır; her ulustan, dünyanın her yerinden on binlerce takipçisi var. Edmontonlular da üyelik aidatı ödeyip buraya katılıyor ve gülmeye başlıyorlar.
Dr. Madan, web sayfasından takipçilerine duyurunca, buna ilk başta Edmontonlu takipçiler eklendi: “Koronavirüsü yenmenin en iyi yolu kahkaha atmaktır” dedi.
Virüsten evvel, iş dünyasına garanti veriyordu: “Çalışanlarınızı günde 10 dakika güldürürseniz, işyerindeki verimliliğiniz garanti ediyorum yüzde 12 artar!” Bu sözler ne denli bilimseldir, bilemedim ama koskoca doktor bunu söyleyip ardından gelenler olursa herhalde doğrudur. Hiç kuşkusuz gülmenin insan sağlığına olumlu etkisi olmalı; nedir öyle, hayat somurtup oturmaya değer mi!
Bizim ailemiz ahbaplarından, eskiden, bir Ayten Ablamız vardı; dört beş kez evlenip boşanmış, bir o kadar söz kesip el sıkışmış bir hanımdı, süslü püslü bir kadındı. Bize gelir giderdi, ben çocuktum, o zamandan beri kahkahasını unutmam. O güldü mü sanki ağlar, gözlerinden yaş gelir, bizim ailenin kadınları da dudak ucuyla ona ayıp olmasın diye birazcık acımalı bir tebessüm ederdi. Rami taraflarında oturuyordu, bize Kadıköy’e oradan gelir giderdi. 1973 yılında Sağmalcılar’da çıkan kolera salgınında hayatını kaybetti, gülmesi işe yaramamıştı. Yok, koleradan değil, salgına karşı korunmak için saat başı bir limon sıkıp içmiş, üstüne yarım bardak sirkeyi boca etmiş midesine; iç kanama ve tansiyon düşüklüğündendi. Neşeli kadındı vesselam...
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!