İlhan Taşcı'dan “Paralel Hat-Dinlemeler ve AKP-Cemaat Kapışması”

Gazeteci-yazar İlhan Taşcı, “Paralel Hat-Dinlemeler ve AKP-Cemaat Kapışması” adlı yeni kitabında Türkiye'yi sarsan böcek-telekulak skandallarını gizli belgeler ve olaylarla aydınlatıyor. İlhan Taşcı ile kitabını konuştuk.

İlhan Taşcı'dan “Paralel Hat-Dinlemeler ve AKP-Cemaat Kapışması”
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.10.2014 - 12:16

'Koca kulak' işbaşında, hizmette sınır yok!

Cümle âlemi birlikte dinleyen Hükümet ile Cemaat, çıkar çatışmasına düştüklerinde birbirlerini nasıl dinledi? Ülke genelinde kimler, neye göre ve nasıl dinlendi? FBI tarafından eğitilen tüm dinlemelerin efendisi istihbaratçı kimdir ve Başbakan Erdoğan ile nasıl bir ilişkisi vardır? Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) Başkanı, hangi kritere göre belirlendi? Dinlemeler konusunda kimlere 'Başbakan sizlerden istediğini bulamıyor' mesajı iletildi? Gazeteci-yazar İlhan Taşcı, “Paralel Hat-Dinlemeler ve AKP-Cemaat Kapışması” adlı yeni kitabında Türkiyeyi sarsan böcek-telekulak skandallarını gizli belgeler ve olaylarla aydınlatıyor. İlhan Taşcı ile kitabını konuştuk.

- Kesin dinlenenler, ne olur ne olmaz diye dinlenenler, bir dinleyip bakalım denilenler, ömür boyu kulağımız sende denilenler... Dinlenmeyen kalmadı. 'Vatan'a (!) hizmette sınır yoktu/yok!
- Bir Başbakanın “benim kriptolu telefonumu bile dinlemişler” dediği ülkede, zaten hiç kimse dinlenmediğini düşünmedi, düşünmüyor da. Yargıcından savcısına, sivil bürokratından askerine, gazetecisinden hekimine herkes dinlendi.
Hükümet ne dedi; 'yasadışı işiniz yoksa neden korkuyorsunuz?' Sorun şu; “devlet” hukuku dolanarak, hileye başvurarak, kendi yurttaşını yasadışı dinliyor. Adına da 'önleyici istihbarat, dinleme' diyor. İlginç yanı, bu tür dinlemelerin kaydı da yok! Daha da vahimi, 'Türkiye’de dinleme yapan birimlerde ne tür cihazlar var, kaç mobil cihaz, hangi birim tarafından kullanılıyor' bilinmiyor. Düşünebiliyor musunuz, dinleme cihazlarının envanteri bilinmiyor! 
Böylesi bir ortamda, Cumhurbaşkanı ve ailesi de dahil kimsenin kurtuluşu yok. Kurtulamadılar da. Dinlendiklerini onlar da biliyor. Mesele kimin, nasıl dinlediği. Bu noktaya ışık tutmaya çalıştım. 
Şu ana kadar ortaya çıkmış dinleme ve izlemeler tamamen profesyonel, yalnızca devlette olabilecek teknolojiyle elde edilmiş kayıtlardır. Devlet mi kullanıyor bu aletleri, yoksa devlet gücünü kullanma yeteneği olan bir organizasyon mu? Kitabın yazarı olarak benim de derdim tam burada başlıyor ve bunun izini sürerek ulaştığım bilgileri paylaşıyorum.

"DİNLEMEDE EŞİK; 25 NİSAN 2007 TARİHLİ EMNİYET YAZISIDIR"

- “Koca kulak”ın anatomisini nasıl bir kronolojik izlekte yazdın?
- Türkiye’deki yasayla belirlenmiş dinleme sınırının aşıldığı ilk ve en önemli eşik, 25 Nisan 2007 tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı imzalı yazıdır. Bu yazı üzerine mahkemenin verdiği izleme ve dinleme kararıyla tüm ülke dinlenebilir hale, tüm yurttaşlar da şüpheli haline getirilmiştir. Genelkurmay Başkanından bakanlarına, siyasi parti liderlerinden yöneticilerine kadar tamamının ses ve görüntü kayıtları da bu tarihten sonra çıkmıştır. 
Bu, iktidarı güçlendiren bir mekanizma olduğu için AKP hükümeti yaşananları görmezden geldi. Tayyip Erdoğan ve ailesini de kapsama alanına alan 17 Aralık süreci de, yıllarca yasadışı dinlemeye göz yummanın bir sonucudur. 
Ama artık çok geç. Yedi yıl boyunca öylesine kayıtlar yapıldı ki, istedikleri kadar hakimlere, savcılara, polislere, bürokratlara operasyon yapsınlar, tutuklama kararları çıkartsınlar o kayıtlar bir gün ortalığa dökülecek. O kayıtların ana merkezine ulaşılması da olanaksız çünkü çoğu yurtdışına çıkarıldı bile.

"ÇOK DAHA SERT SES VE GÖRÜNTÜ KAYITLARI ORTAYA ÇIKARILACAK"

- Özellikle seçim öncesi sıkı bir aksiyon yaşandı malum. İzdivaç programı izletir düzeyde servis edildi tapeler, art arda patladı! Ve “paralel” , kabul edelim ustaca günah keçisi yapıldı, dahil oldukları/olmadıkları herşey üstlerine yıkıldı. Millet bunu yuttu/yutmadı! Esas mesele bunun neye varacağıydı? Hala da öyle..
- Başta Erdoğan olmak üzere hükümet kanadı her şeyin kontrollerinde olduğunu sanıyorlardı. Tam da bu noktada kaybettiler. Örneğin HSYK üyeleri içinde cemaatçilerin olduğu uyarısında bulunan Adalet Bakanına, Erdoğan, “Olsun canım, nasıl olsa hepsi alnı secdeye gelen insan değil mi?” demiştir. Demek ki kriter alnın secdeye değmesi değilmiş. 
Ayrıca herşeyi cemaat yaptı demek bir iktidar açısından birincisi kolaycılık, ikincisi acziyettir. İşin esası, beraber yürüdüler, beraber dinlediler, çıkar çatışmasına düştüklerinde de birbirlerini dinlediler. Ve göreceksiniz çok daha sert, tartışmalı ses ve görüntü kayıtları ortaya çıkarılacak.

"YETER Kİ ALNI SECDELE DEĞSİN, KRİTER O!"

- Cemaatin sistemini nasıl yüze çıkarıyorsun kitapta?
- Kamu kurumlarındaki kişiler, elde ettikleri bilgileri kendi abilerine aktarıyor. Hep bir yukarı aktarılıyor bilgi. Dolayısıyla değişik kurumlardan elde edilen bilgiler önce havuzlarda toplanıp, işleniyor sonra da nasıl kullanılacağı belirleniyor.

- İşin mahkemeler boyutu da önemli. Öyle ki bir Ergenekon soruşturması kapsamında 56 yargıç ve savcıya kulak verildi. Savcı dahi başsavcıyı dinledi. Bu boyutu MİT kanadından yazıyorsun.
- Almanya, ABD’nin kulağı ülkenizdeyken MİT tutup gazetecileri, akademisyenleri, terör örgütü üyesi adı altında dinliyorsa geçmiş olsun. Bu dinlemeler de kimi zaman kod isimle, kimi zaman IMEİ numaralarıyla yapılıyor. Bir an için istihbarat böyle dinler denilse bile bu kararlara imza atan yargıçlara bakmalı. Onlar da diyor ki; 'MİT bizi kandırdı, oyuna getirdi'. Tablo bu kadar net aslında!
Hakim ve savcılar şüpheli hale getiriliyor ve şüphelinin kimliği için “faili meçhul” yazılarak dinleme kararları çıkartılıyor. Bunu yapanlarsa Adalet Müfettişi unvanını taşıyanlar. Adı sanı belli kişiler neden kod isimle dinlenir, neden faili meçhul kararlarla izlemeye alınır? Bu soruların yanıtı önleyici dinlemeye sığmaz. Amaç, siyasete veri toplama çabasıdır.

"TİB'İN ÇAYCISISINI BİLE ERDOĞAN ATADI, NE PARALELCİSİ!"

- Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), dinlemelere panzehir olması amacıyla kuruldu ama tam tersi oldu. Erdoğan'ı da bin pişman etti! O paranoyanın uygulamalara yansıyışını, kritik noktalara getirilen hangi “muteber ve mutemet” isimleri merkeze alarak yazdın?
- Ülkede telefonları üç kurum dinleyebiliyordu -o da ancak mahkeme kararıyla-; Emniyet, Jandarma ve MİT. Fakat bu 2006'da, TİB'in, ilgili yasa teklifi, Bakanlar Kurulu'ndan bile gizlenerek sessiz sedasız TBMM'ye son anda getirilerek kurulmasıyla değişti.
Dinlemelerin merkezi TİB’deki çaycıdan en tepedeki Başkanına kadar tüm personel Erdoğan’ın seçimiyle o görevlere gelmiştir. Belirlenmiş üç aday arasından TİB Başkanı olarak Fethi Şimşek’i, Erdoğan seçti. Daha ilginci Şimşek’in kimle çalışacağını da Erdoğan belirledi ve Şimşek ile tanıştırdı. O kişi, eski emniyet istihbaratçısı, FBI’da eğitim almış, emniyette dahi çocuk olarak anılan Basri Aktepe'dir. 
Ana omurgayı belirleyen iktidardır, Tayyip Erdoğan’dır. Şimdi bakmayın onlar paralelcidir demesine…

- Gel de sorma! Vatandaş dinlendiğini özetle nasıl anlar?
- Yetkililere göre ortam dinlemesinde batarya erken biter. Telefon dinleniyorsa da televizyonun yanına getirilirse parazit yapar. Ayrıca telefonların ayrıntılı faturasına bakmalı. Casus yazılım varsa faturada tanımadığınız numaralara SMS atıldığını görürsünüz. O zaman ya güvenilir bir servise inceletmeli ya da fabrika ayarlarına dönmeli.

- Rakamlarla AKP dinlemelerinin bilançosu nedir?
- AKP’nin iktidara geldiği 2002'de dinlenenlerin sayısı yaklaşık 15 bin idi. 2011’den 2014’ün ilk yarısına kadar toplam 1 milyon 483 bin 579 dinleme gerçekleştirildi.

gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr

Paralel Hat-Dinlemeler ve AKP-Cemaat Kapışması/ İlhan Taşcı/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 195 s.






Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler