'En ağırı ihanetle suçlanmak'

Parti yönetimi tarafından ihraç istemiyle 4 milletvekiliyle birlikte Disiplin Kurulu'na sevkedilen DSP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli, Bülent Ecevit'in "vasiyeti" doğrultusunda bölünmenin önüne geçilmesi için sunduğu önerilerin Genel Başkan Zeki Sezer ve yönetim tarafından algılananamadığını ancak önerisinin Eskişehir sandığına yansıdığına dikkat çekti. Parti yönetimini eleştiren İçli, "Sol partiler sağ partilere benzememeli, onlara özenmemelidir. Alternatif oluşturabilmek için sorunların farkındalığına varabilmek ve öncelikle sol partilerde düzen değişikliğine gitmek öncelikli konudur" dedi.

'En ağırı ihanetle suçlanmak'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.04.2009 - 21:01

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer'in partisinin hafta sonu gerçekleştirilecek ''İl Başkanları ve Parti Meclisi Çalışma Toplantısı''nda istifa etmeyi düşündüğünü açıklamasını da değerlendiren Tayfun İçli, "Genel Başkan, resmi istifamı pazar günü sunacağım demesine göre gayri resmi istifa ettiği anlaşılıyor. Keşke böyle bir süreç yaşanmasaydı diyorum kendisi de, partimiz de yıpranmasaydı. Çünkü bu yaşanan süreç hoş bir süreç değil. Keşke DSP'nin saygınlığına zarar gelmeseydi" görüşünü bildirdi. İhraç istemiyle parti yönetimi tarafından Disiplin Kurulu’na sevkedilen DSP Eskişehir Milletvekili İçli, karara tepki göstererek, yönetime eleştirilerde bulundu. DSP’nin Kurucu Başkanı Rahşan Ecevit’in yönetime yönelik “DSP Ecevitsizleştiriliyor” yönündeki eleştirilerini anımsatan İçli, yerel seçimlerde “partinin beklenen sonuçları” aldığını söyledi. DSP'de yaşanan son gelişmeleri ilişkin sorular sorduğumuz Tayfun İçli'nin verdiği yanıtlar şöyle:

 

- Yerel Seçim sonuçlarını partiniz aldığı oy oranı bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tİ: Partimiz açısından beklediğim bir sonuç alınmıştır. DSP Genel Sekreterliği'nden istifa gerekçelerimdeki nedenlere bakılacak olursa öngörülerim de ne denli haklı olduğum görülecektir. Bu sonucu değiştirebilmek için 2007 milletvekili seçimlerinden bu güne kadar yoğun çaba sarf ettim. Sayın Genel Başkan'a, başkanlık kurulu üyelerine ve milletvekili arkadaşlarıma görüşlerimi tüm açıklığı ile ilettim. Bu görüşlerim kimi zaman basında da yer aldı. Eskişehir milletvekili olmam nedeni ile görüşlerimi Eskişehir de bıkmadan ve usanmadan kamuoyu ile paylaştım. Bölücülere, gericilere, hırsızlara karşı bir güçbirliği, işbirliğinin oluşturulması için çağrıda bulundum. Ülkenin karşı karşıya bulunduğu tahlike ve tehditlere karşı sağ sol ayrımı yapılmaksızın işbirliğinin gerçekleştirilmesi dileğimi ısrarla kamuoyu ile paylaştım. Aslında bu dilek Bülent Ecevit’inde vasiyetiydi. Sağ sol ayrımının şimdilik atiye (geleceğe) terk edilmesini, parçalanmayı, bölünmeyi teşvik eden öncelikli olmayan kimi nedenlerin şimdilik soğutulmasını önerdim. Bu önerim üzülerek belirtmek isterim ki, Genel Başkan ve kimi üst yönetici arkadaşlarım tarafından algılanmadı. Ama bu önerilerim Eskişehir de gerekli ilgili ve desteği bulmuş ve sonuçları 29 Mart seçimlerinde sandığa yansımıştır. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen ve arkadaşları AKP hükümetinin bilinen her türlü baskısına, gücüne ve kimi basın organları ve çevrelerin yalan, dolan ve iftira kampanyalarına karşın ezici bir çoğunlukla seçimden zaferle çıkmışlardır. Eskişehir İl Genel, Belediye Meclisi üyelikleri listeleri dürüst ve ülkemiz için görünen tehlikeleri algılamış, geçmişte CHP,SHP,DYP,ANAP gibi partilerde siyaset yapmış kişilerin de katılımları sağlanarak hazırlanmış ve Eskişehir’li hemşehrilerimizin büyük bir güven ve desteğini almışlardır. Büyükşehir’in dışında metropol ilçe Tepebaşı Belediye Başkanlığı'nı DSP adayı Ahmet Ataç kazanmış, Odunpazarı Belediye Başkanlığı ise CHP’nin %19 civarında bir oy alması nedeni ile çok az bir farkla AKP’ye kaptırılmıştır.

 

- Siz ve muhalif millletvekili arkadaşlarınızın partiden ihraç istemini nasıl yorumluyorsunuz? DSP İzmir Milletvekili Recai Birgün'ün Ankara'da CHP'nin adayı Murat Karayalçın'ı destek amacıyla aday çıkarmayan parti yönetiminin siz ve bazı vekil arkadaşlarınızın bunun aynısını İstanbul'da Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyerek yaptığınız şeklinde görüş bildirdi. Sizin bu konu hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyim?

Tİ: Şaşkınlık ve üzüntüyle karşılıyorum. Bunun bir çok nedeni var. İlk ve öncelikli nedeni, 'Demokratik Sol’a tuzak kurmak ve ihanetle suçlanmak bu nedenlerden en ağırı. Beni 'Demokratik Sol’a ihanetle suçlayan arkadaşların bir çoğu başka partilerde siyaset yaparken ben DSP’nin her kademesinde görev yapan biri olarak 1993 yılı sonunda DSP’de aktif siyasete atıldım. 1994 yılında Ankara Yenimahalle Belediye Başkan adayı oldum. 1994 yılında parti meclisi üyesi ve genel sekreter yardımcılığı görevinde bulundum. Daha sonraki yıllar Genel Başkan Yardımcısı olarak rahmetli Bülent Ecevit ile birlikte çalıştım. 1999 yılında Ankara milletvekili oldum. DSP’nin TBMM’de Hukuk Kurulu Başkanlığı yaptım. 57.Hükümet döneminde Devlet Bakanı'ydım. 2004 yerel seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösterildim. Unutulan bir çok görevde bulundum. Son olarakta 2004 yılında genel sekreterlik görevini başta rahmetli Bülent Ecevit olmak üzere bir çok arkadaşımın ısrarı ile kabul ettim. 10 Şubat 2006 tarihinde ise o dönem yaşanan sıkıntılardan dolayı bu görevden istifa ettim. 2007 yılı milletvekili seçimlerinde ise örgütün ve genel başkanın ısrarlı talepleri ile aday gösterildim. İkinci nedeni ise hükmün (Demokratik Sol’a tuzak kurmak ve ihanet) söz yerinde ise yargılanmadan verilmiş olmasıdır. Merkez Disiplin Kurulu'nun yazısında ve eklerinde hakkımda böyle bir suçlama bulunmadığı gibi kanıtta bulunmamaktadır. Zaten böyle bir suçlamanın akıl ve mantıkla ilgisi de olamaz. Genel Başkan'a hitaben yazılmış mektuptaki görüşlerimizin ihanet olması, parti suçu olarak kabul edilmesinin de hukukla, mantıkla ve ahlakla bağdaşması da mümkün değildir. Zira sözü edilen mektup Genel Başkan'ın tutumu nedeni ile 6 ayı aşkın süredir bir araya gelemeyen ve bu nedenle de görüşlerini Genel Başkan'a iletemeyen 5 milletvekilinin kaygı ve görüşlerinin iletilmesi için kaleme alınmış ve bizzat mektupla genel başkana gönderilmiştir. Bu mektupta dile getirilen görüş ve istekler Genel Başkan tarafından dikkate alınmamış Ahmet Vefik Alp İstanbul adayı olarak gösterilmiştir. Benim İstanbul’a gitmem Kılıçtaroğlu’nun desteklemem ve kampanyasına katılmam gibi iddialar tamamen gerçek dışıdır. Ancak asıl önemli olan şudur. Parti suçu bizzat Genel Başkan ve Başkanlık Kurulu ile Örgüt Kurulu üyeleri tarafından işlenmiştir. Parti Meclisi’nin alınan kararına göre DSP adaylarını Merkez Yoklaması ile belirleyecektir. Bu karar Yüksek Seçim Kurulu'nun sorusu üzerine Yüksek Seçim Kurulu’na da bildirilmiştir. Adaylar merkez yoklaması ile belirleneceğine göre Genel Başkan'ın ve örgüt kurulunun Ankara’dan aday göstermeme ve Karayalçın’ı destekleme gibi bir karar ve tutumu alenen ve zımnen olamaz. Ankara’da aday göstermemekle CHP’ye destek olan parti yönetiminin İstanbul adayı daha belirlenmeden Genel Başkan'a gönderdiği görüş ve önerileri içeren mektubu suç kanıtı olarak kabul etmesi ve Demokratik Sol'a tuzak kurma ve ihanet etme olarak algılaması ve 5 milletvekilini genel sekreterin yazılı açıklaması ile hain ilan etmesi hukuken ve ahlaken kabul edilir bir davranış olarak görmek mümkün değildir.
 

- DSP Genel Başkanlığı'na adaylık konusundaki görüşlerinizi öğrenebilir miyim? İsmi genel başkanlık için geçen Yilmaz Büyükerşen ve Mustafa Sarıgül'ün adaylıkları konusundaki düşünceleriniz nedir?

Tİ: Bilindiği üzere Genel başkanlığa adaylığımı açıkladım. Benim daha adaylığı açıklanmayan kişiler hakkında şimdiden görüş bildirmem yakışık almaz. Ancak Yılmaz Büyükerşen ve Mustafa Sarıgül hakkındaki düşüncelerim hem partililerimizce hem de kamuoyunca çok iyi bilinmektedir.


- Partinizin İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın Bülent Ecevit'in son isteğinin AKP'ye karşı solda birlik vasiyetini seçime bir kaç gün kala DSP Genel Başkanı Zeki Sezer'e aktarmıştı, fakat bir birlik gerçekleşmedi. Sizin konu hakkındaki değerlendirmenizi öğrenebilir miyim?


Tİ: Ahmet Tan’ın, Zeki Sezer’e ne söylediğini bilemem. Ancak ben yukarıda da belirttiğim üzere sadece 'Sol'da birlik' değil geniş çaplı bir birlik ve işbirliği önerimi 2006 tarihinde ki genel sekreterlikten istifa gerekçemde açıkladığım gibi, bu tarihten sonraki tüm açıklamalarımda dile getirdiğimi söyleyebilirim.

 

- Rahşan Hanım ile Zeki Sezer arasında yaşandığı dile getirilen soğukluk hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
 
Tİ: Ecevit’in adını kullanmayın. DSP’nin adını değiştirin. Ya da size emanet edilen DSP’yi ilkelerinden uzaklaştırdınız gibi algılanacak açıklamalar bizzat Rahşan Ecevit tarafından yapıldığı gibi; DSP Ecevitsizleştirmek isteniyor. Hesaplayacağız şeklindeki açıklamalar bizzat Rahşan Ecevit tarafından dile getirilmiştir.


- Sol ittifakın 2007 Genel Seçimleri'nde sandıkta istenen etkiyi yaratmadığı eleştirisi dillendirilmişti. Buna katılır mısınız? Yerel seçimlerde olası bir ittifakın seçim sonuçlarına etkisi hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?


Tİ: Evet, 2007 de yapılan ittifak istenen etkiyi yaratmamıştır. Ama bunun suçu ittifakta aranamaz. Bunun bir çok nedeni vardır. İttifak görüşmelerinin kapalı kapılar ardında birkaç parti yöneticisi tarafından yapılması, ittifakın CHP, DSP olarak iki parti ile sınırlı tutulması, ittifakın sadece sınırlı sayıda milletvekili pazarlığına dönüşmesi, DSP örgütlerinin bu görüşmelerden haberdar edilmemesi ve dışlanması, ittifakın program ve projesinin olmaması, halka yeterince anlatılmamış ve katılımcılığın sağlanmaması, CHP ve DSP örgütleri arasında seçim çalışma organizasyonunun kurulamamış olması ve bunun gibi bir çok neden ittifaktan beklenen başarıyı getirememiştir. Karşılıklı kırıcı açıklamalar da toplumda yeterli güveni oluşturamamıştır. Bu ittifaka ağır eleştiriler yöneltmek yerine, nerede hata yapıldı sorusuna yanıt aramak ve daha kapsamlı ve ilkeli ittifaklar nasıl kurulur sorusuna yanıt aramak en doğru olanıdır. Nitekim 2009 yerel seçimlerinde halk tepede gerçekleşmeyen ittifakı tabanda gerçekleştirmiştir.
 


- Seçmenin AKP'ye alternatif olarak solu iktidara taşıması için nasıl bir politika izlenmesini önerirsiniz?

 
Tİ: Sol partiler sağ partilere benzememeli, onlara özenmemelidir. Dünya da olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda sol partiler ne yazık ki sağ partilere benzemişlerdir. Bunda 12 Eylül askeri darbesinin çok büyük etkisi olduğu gibi siyasi partiler hukukunun da etkisi büyük olmuştur. Siyasi partiler üst yönetimleri demokratik denetimden yoksundur.Büyük ayrıcalıklarla donatılmışlardır. Erişilmezdirler. İstisnalar olmakla birlikte bu yöneticilerin büyük bir çoğunluğu kendilerini tekrar seçecek seçicileri nasıl seçecekleri ile meşguldürler. Örgütlerde ve halkta siyasi parti yöneticilerine karşı güven eksikliği çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Yozlaşma, siyasi etikte ki erime, kimliksizlik, kişiliksizlik, sağ partileri taklit ve onlara benzeme özelliği sol partiler için ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Sisteme alternatif oluşturabilmek için sorunların farkındalığına varabilmek ve öncelikle sol partilerde düzen değişikliğine gitmek öncelikli konudur.
 


- Son olarak, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, partisinin hafta sonu gerçekleştirilecek ''İl Başkanları ve Parti Meclisi Çalışma Toplantısı''nda istifa etmeyi düşündüğünü açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tİ: Bence sayın Genel Başkan istifa etmiş çünkü, resmi istifamı pazar günü sunacağım demesine göre gayri resmi istifa ettiği anlaşılıyor. Keşke böyle bir süreç yaşanmasaydı diyorum, kendisi de, partimiz de yıpranmasaydı. Çünkü bu yaşanan süreç hoş bir süreç değil. Keşke DSP'nin saygınlığına zarar gelmeseydi. Ama böylesi olaylarda kişileri sorumlu tutmak insanı doğru teşhise ve doğru tedaviye götürmez. Daha önce de bunu ben istifa gerekçemde de Genel Sekreterlik'ten istifa ederkende belirtmiştim. Eğer parti içinde bir huzursuzluk var ise böyle bir huzursuzluk nedeniyle parti gerekli atılımı yapamıyorsa bunu ilkin parti içi düzende aramamız gerekir diye düşünüyorum. Yani sadece sayın Genel Başkan değil Türkiye'de ne yazık ki bir kast sistemi oluşuyor, bu 12 Eylül'den sonraki yapılan değişiklikler siyasi partiler yasasında benzer mevzuat. Genel Başkanı ve etrafındakilerini koruyan denetlemeden hesap vermekten saydamlaştırmaktan uzaklaştırıyor. Ve hiç hoş olmayan bir yapılaşma oluyor. Bu tabii ki öncelikle örgütlerde rahatsızlık yarattığı gibi halka da güven vermiyor, halkta böyle yapılaşmaları onaylamıyor. Dilerdim ki sadece sayın Genel Başkan'ın istifası değil başta Örgütten Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı'nın ve Genel Sekreter'in de istifa etmesi gerekirdi. Çünkü o süreci başlatan Genel Sekreter'in yazılı açıkalmasıdır. Dileğim o ki Demokratik Sol Parti bu istifadan sonra daha iyi yerlere gelir. Bu doğum sancısıdır diye düşünüyorum. Ve Demokratik Sol Parti hep ilklerin partisi olmuştur. İnanıyorum parti içi demokrasinin yerleşmesinde, örnek olmasında halkın yeniden güveninin sağlamasında sağlıklı bir kurultay gerçekleştirir ve kadrolarını yeniler. Ve bir çok kişiye de kucak açar çünkü Türkiye gerçekten çok zor bir süreçten geçiyor. Halkı kucaklayabilecek, kültürüyle, düzgün yapısıyla partilileriyle bunu gerçekleştirebilecek bir parti olduğuna inanıyorum. Sayın Genel Başkan'ın istifasının da hayırlı olmasını diliyorum. Genel yönetim zaafiyleti derken herkese haksızlık etmek istemem, çok değerli arkadaşlarımız olabilir yönetimde; ama böyle söylemlerde tabii ki kurum sorgulanır. Oradaki kişilerin ferdi iyi niyetli olup olmamaları değil kurum sorgulanır. O nedenle arzu ederdim ki biraz evvel söylediğim gibi sayın Genel Başkan'ı istifaya zorlayan süreçte kendinde sorumluluk bulan parti yöneticilerinin istifa etmesiyle, yapılacak olan kurultayın daha sağlıklı bir kurultay olmasını sağlayacağını düşünüyorum. Hayırlısı olsun.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler