''Deniz, Türkiye'nin Che Guevarası'dır''
İdam edilişlerinin 37. yıllarında dava arkadaşlarını anlatan Mustafa Zülkadiroğlu, ''Deniz'ler idam edildi ama Deniz'lerin ölümüyle birlikte Türkiye'nin devrimci hareketine bir gelenek bıraktılar ve bayrak oldular'' dedi. Bugün Deniz'in mücadelesine saygı duyan, onu bir bayrak olarak görenlere düşen görevler olduğunu söyleyen Zülkadiroğlu, ''Eğer Deniz yaşarken Ergenekon Davası gibi bir dava olsaydı Deniz mutlaka ve mutlaka buna başkaldırırdı. Kitleyi bu hukuksuzluğa karşı hukukun yok edilmesine karşı, hukuk dışı davranışlara karşı mücadeleye çağırırdı, sokağa çıkardı'' diye konuştu.
Deniz'lerin idama götüren süreci anlatan Mustafa Zülkadiroğlu, ''Deniz savunmasında uygulanmayan 27 Mayıs Anayasası'nı uygulatmak için eyleme geçtiklerini söyler. Ama bu anayasayı ihlalden idama mahkûm olur. Bu gerçekte bir komedidir'' dedi. Deniz'in anayasayı uygulamayanlara karşı başkaldırdığını vurgulayan Zülkadiroğlu, ''Anayasayı daraltarak, anayasanın kolunu kanadını kıranlar, Denizleri -bu anayasa uygulansın diyenleri- idam etmişlerdir'' şeklinde konuştu. Asıl meselenin devrimcilere gözdağı verilmesi olayı olduğunun altını çizen Zülkadiroğlu, ''Nasıl Che Guevara'yı Bolivya'da öldürdülerse, Türkiye'de de Deniz ve arkadaşlarını asarak, Türkiye devrimcilerine bir gözdağı vermek istediler'' dedi. Mustafa Zülkadiroğlu'nun Cumhuriyet Haber Portalı'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
- Dava arkadaşı olarak Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ı bize anlatabilir misiniz? Halk Denizleri neden bu kadar benimsedi, o dönemin tanığı olarak değerlendirir misiniz?
MZ: Deniz'leri anlatmak 27 Mayıs'tan başlayan bir sürecin varmış olduğu nokta olarak Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ı anlamak gerekir. 27 Mayıs Anayasası ile birlikte sağlanan haklar, siyasal haklar, Türkiye tarihinde ilk defa 'sosyalizm'i yasal bir düzeye sıçrattı TİP ile birlikte. Türk siyasi hayatında hapishanelerde var olan sosyalizmi TİP ile beraber Türk siyasi hayatı içine girdi. Hüseyin İnan, Deniz ,Yusuf, Mahir Çayan,Sinan Cemgil ve bir çok devrimci, bu sürecin bir ürünü olarak; Türkiye İşçi Partisi'nde başlayan sosyalizm sürecinin bir ürünü olarak ortaya çıktılar ve bu süreç ile birlikte 1960'ın 28 Nisan gençlik hareketinin devamı gençliğin kitle hareketini sürdüren insanların başında Deniz gelir. Diğer devrimcilerin 'Denizler' olarak anılmalarının asıl önemli nedeni Deniz'in bir kitle önderi olmasıdır. Hangi eylemlerle kitle önderi olmuştur. İşte İstanbul Üniversitesi'nin işgalini gerçekleştiren hareketin lideridir. 6. Filo olaylarında Amerikan erlerini Dolmabahçe’de denize döken eylemin lideridir. Samsun'dan Ankara'ya yapılan 'Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü'nün önderidir. Vietnam Kasabı Commer’i havaalanında eylemle ilk karşılayanların başıdır. Bu devrimci kitle hareketlerinin önderidir Deniz. Bu önderlik içinde defalarca cezaevine girmiş, her cezaevine girişiyle de toplum içinde çok daha tanınır hale gelmişti önderi olduğu o hareketler. Ve Deniz o anlamda devrimci sokak hareketi ile Deniz'in adı özdeşleşmiştir. Ve o dönemde gençlik hareketinin, emekçi halk hareketine eklemlenmesi, grevlere gitme, grevlerin yanında yer alması, fabrika işgallerinin yanında yer alması, toprak işgallerinin yanında yer alması gençlik hareketinin; o hareketin ve o hareketin liderinin kitleler tarafından çok daha sevgiyle karşılanmasına yol açmıştır ve oradan gelen sevginin kaynağı o devrimci mücadelenin bir ürünüdür. Yoksa Deniz'in daha sonra günümüzde medyanın fiziksel özelliklerini ön plana çıkartarak medya dünyasının şov dünyasının yaratmaya çalıştığı imajın ötesinde, hayatın içinde, hayatı değiştirme mücadelesi içerisindeki başarısı ve kararlılığıdır Deniz'in milyonlar tarafından sevilmesinin nedeni.
- Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın ''silah zoruyla anayasayı degiştermekten'' yargılanarak idam edilmelerini nasıl değerlendirirsiniz?
MZ: Deniz'lerin idamı bir çok açıdan değerlendirilebilir. Bu değerlendirmelerin herkesin kendi bulunduğu konumdan kendi kafa yapısının sonucu olarak ortaya çıkması çok doğaldır. Bir nesnel gerçeği önemli olmayan yanlarını açıklayarak ortaya koyabilirsiniz ama bu yanlış olur. Deniz'lerin idamındaki asıl neden şudur. Çelişkiyi doğru koymak lazım. Çelişki anti emperyalist devrimci mücadele önderleriyle, emperyalizm yanlıları arasındaki çatışma içinde anti emperyalist Amerikan emperyalizmine karşı çıkan gençlerin hesabının görülmesi ve onlara bir gözdağı verilmesi olayıdır. Deniz ve arkadaşları mevcut emperyalizme bağımlı, bir ülkenin tam bağımsızlık mücadelesinin onun önderliğini yapan insanlardır. Ve bu ülkenin bağımsızlığını yitirtenler, emperyalizm ile işbirliği yapanlar tarafından idam edildiler. Çelişki budur. Onun ötesinde burjuva hukuku açısından bakıp da bunlar efendim bu cezaları hak edecek suçlar yapmamıştı demek, olaya bu şekilde bakmak fasa fisodur. Bu, Denizlerin devrimci mücadelesini hafife almaktır. Benim bu konuda söyleyeceğim şey budur.
Deniz Gezmiş'in davaya bakış açısı nasıldı?
MZ: Deniz ve arkadaşları savunmalarında uygulanmayan anayasa, 27 Mayıs Anayasası'nı uygulatmak için eyleme geçdiklerini söylediler. Ama bu anayasayı ihlalden idama mahkûm oldular. Bu gerçekte bir paradokstur. Anayasayı uygulamayanlara karşı başkaldırdı Deniz. Ve o insanlar ki o anayasayı tekrar değiştirerek daraltarak, o anayasanın kolunu kanadını kıranlar, Denizleri -bu anayasa uygulansın diyenleri- idam etmişlerdir. Bu, Denizlere karşı yapılan iddianın ne kadar mesnetsiz ve tutarsız olduğudur. Asıl mesele Denizlerin devrimci olması ve devrimcilere gözdağı verilmesi olayıdır. Nasıl Che Guevara'yı Bolivya'da öldürdülerse, Türkiye'de Deniz ve arkadaşlarını asarak, kimisini dağda öldürerek, kimisini kentte öldürerek -büyük bir kırım geçirerek- Türkiye devrimcilerine bir gözdağı vermektir. Deniz, 'bu ülkenin Che Gueverası'dır.
- Denizlerin dava süreci ve asılma aşamasına kadar geçen süreçten bahseder misiniz? O süreçte siz aranızda neler konuşuyordunuz?
MZ: Dönek Oral'a göre, defalarca Cumhuriyet'te yazdı. Aslında şunu iyi belirtmek lazım Deniz'in Oral ile arası yoktur. Ne yazık ki Deniz ile mücadele beraberliği yapmamış olan insanlar tarafından çok fazla 'biz Deniz'le beraberken' diye başlayıp, devrimcilikten pay almaya çalışılır. Oral sürekli Deniz'i anlatır. Deniz sorar 'Bizi asacaklar mı?' der. Oral 'şöyle olacaktır böyle olacaktır' diye kıvırtır ama Deniz babasına yazdığı mektupta 'bizi asacaklar' der. Çünkü Deniz'in kafasında bu mücadeleyi bu boyutta taşırken ta 69 senesinde yakın arkadaşlarına söylediği bir şeyi ,’’ bu defteri kapatmayı’’ yapar. Silahlı mücadeleye başlatıp. Türkiye devrim mücadelesine bir örnek bırakmayı gerçekleştirir Deniz. Deniz bu doğrultuda senaryoyu yazmış, oynamış ve onurlu bir şekilde de defteri kapatmıştır. Bu kararlı ve o onurlu mücadeledir ki bugün Deniz'i devrimci gençlik mücadelesinin hâlâ bayrağı yapmıştır.
- 68 ruhunu nasıl tarif edersiniz?
MZ: Türkiye 68'i, Batı 68'inden kökleri ve eylem niteliği açısından tamamen farklı olan bir harekettir. Batı 68'inin peygamberleri Marcuse' dir. Ama Türkiye 68'inin esinlendiği insanlar ise Mustafa Kemal'dir, Lenin'dir, Marx'tır. Kurtuluş Savaşı, tam bağımsız anti emperyalist mücadeledir. Batı 68'i ise burjuva demokrasisinin sınırlarını genişletmek üzerine kurulmuş olan bir harekettir. Türkiye 68'i devrimci bir harekettir, Batı 68'i reformist bir harekettir. Bu ikisi birbirinden çok farklıdır. Bugün geçmişte 68 hareketinde yer almış olanların bir kısmı Türkiye 68'ini Batı 68'ine benzetme çabası içerisinde. Böyle bir şey külliyen hatadır.
- Bize Denizlere ilişkin unutamadığınız bir anıyı paylaşır mısınız?
MZ: Deniz’le cezaevinde beraber olduk, sokak hareketlerinde beraber olduk. Birlikte içki içtik, mavra yaptık. Üniversitede devrimci arkadaşlığımız oldu, örgüt arkadaşlığımız oldu, devrimci öğrenci birliği içinde. Birlikte gençlik hareketi içinde bir siyasal mücadeleyi verdik, bizim önderimizdi ve biz onun en yakınındakilerdik. Anlatılacak çok şey var. Ama ben Deniz'in insancıllığını, düşmanına bile olan saygısını vurgulayacağım bir olayı anlatmak isterim. 69 senesi mart ayıydı. İstanbul Üniversitesi'nde sağcılar merkez binayı sardılar. Biz içerideydik. İçerden üniversiteyi savunuyoruz onlar dışarıdan taş atıyorlar, bombalar atılıyor, bir çatışma ortamı. Biz iki tane sağcıların adamlarını yakaladık, ondan sonra getirdik Deniz'in karşısına, '2 tane esir yakaladık ne yapalım bunlara' diye sorduk. 'Esire iyi muamele edin' dedi. Biz de ne yapalım onu söyle dedik. Cevabı 'bırakın gitsinler' oldu. Şimdi hatırlıyorum da karşı taraftan birini aciz yakaladığı zaman işkence eden, eli kolu bağlı olan devrimcileri öldürmeye sakat bırakmaya kadar uzanan. Şimdi bunlarla Deniz’i karşılaştırdığımız zaman, Deniz'in ne kadar farklı bir insan olduğunu gösterir. Aynı şekilde bu davranışı Amerikalıları kaçırdığı zamanki tavrıyla, çizgi olarak Deniz'le çok uzlaşan bir şey, Deniz öldürmeyi, yok etmeyi hiçbir zaman amaç olarak, siyasal amaç olarak gören biri değildi. Zorunluluk olduğu zaman yapılabilir diye düşündüğünü sanıyorum ama hiçbir zaman ölüme dayalı bir mücadele anlayışı yoktu. Evet silahlı mücadeleyi savunur, başkaldırıyı savunurdu ama insanları yalnız öldürerek bir yere varılacağını hiçbir zaman savunmadı.
- Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı bize biraz anlatabilir misiniz?
MZ: Yusuf ile Ankara'da ODTÜ'de beraberliğimiz oldu. 15-16 Haziran'dan sonra biz Filistin'e gitmeden evvel, onların da zaten bir dağa çıkma hazırlığı vardı. Yusuf, korkusuz, çok alçakgönüllü bir arkadışımızdı. Aramızda ciddi bir devrimci dostluk bağı, sevgi bağı vardı. Hüseyin ile benim arkadaşlık edebilme şansım olmadı. Aynı zamanda aynı yerde bulunmadık. Ama Yusuf'la Ankara'da sık sık DEV-GENÇ döneminde birlikte olduk Ankara'ya gittiğimizde, zaman zaman da onlar İstanbul'a eyleme geldiklerinde. Gözü kara, akıllı, kararlı bir devrimciydi. Ama şöyle karşılaştıracak olursak, diğer iki arkadaşımızın önderlik vasıfları Deniz'le mukayese edilemeyecek kadar başkadır. Deniz'in içerideki önderliği ve haklı şöhreti onların kat kat üzerindedir yani onlar Deniz'e eklemlenmiştir Yusuf ve Hüseyin. Sembol 'Denizler'dir.
- Filistin süreci hakkında bilgi verir misiniz?
MZ: O dönemin siyasal yaklaşımı içinde Çin Hindi'ndeki savaşın yaygınlaşmasına karşılık Ortadoğu'da da devrimci bir çemberin genişlemesi,Türkiye’yi de Filistin mücadelesinin içine alan yeni bir cephenin de olacağı tartışılırdı. Tabii ki Filistin'in mücadelesine bizler katılarak sembolik destek verdik. Orada bizim savaş gücümüze ihtiyaç olan bir hareket yoktu. Bizim yapmış olduğumuz, oraya gidip onlara sembolik destek vermek uluslararası devrimci dayanışması içinde olduğumuzu göstermek şeklindeydi. Ve tabii ki bu ilişkiler içinde oradaki mücadeleden çok şey öğreniyorduk, deneyim olarak. Önemli olanda da budur. Baskı dönemlerinde Ortadoğu devrimcilere kucağını açmıştır. Filistin hareketi Türkiye'den giden birçok devrimciyi barındırmıştır. 71'de de oldu bu, 12 Eylül sonrasında da oldu, böyle bir ilişkidir Filistin'le olan şey, yoksa silahlı eğitim açısından Türkiye'de askerlik yapan, oradaki verilen silahlı eğitimden çok daha fazlasını öğrenir. Türk ordusu içinde normal askerlik yapanları kastediyorum.
- Denizler idama giderken "3-3" diye bağıran sağcı politikacılar hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Örneğin, Baki Tuğ'un idamları hâlâ savunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
MZ: Şimdi herkes bulunduğu yerden savunuyor. Bir karşıdevrimci için devrimci can düşmanıdır. Herhalde biz de Baki Tuğ'a farklı gözle bakmıyoruz. Aramızda uzlaşmaz bir çelişki vardır, antogonizma vardır. O yaptığı şeyi karşıdevrim açısından haklı olduğunu söylüyordu. Evet karşıdevrim açısından haklıdır ama devrimci mücadele açısından da bizim düşmanımızdır. '3-3' söylemi doğrudan doğruya Demokrat Parti'li asılan o 3 kişiye karşılık kan davasının sonucu olduğu üzerine Süleyman Demirel tarafından örgütlenmiş bir harekettir. Ki bugün hâlâ çok enteresandır. Ankara sergisini açtığımız zaman Çankaya Kültür Merkezi'nde alt katta eski bir AP'li yani Süleyman Demirel'in siyasi çizgisinde olan birinin anma günü vardı. Süleyman Demirel orayı ziyarete gelmişti. Üst katta da 68’in 40. yıl sergisi vardı. 2 gazeteci 'yukarıda Denizlerin sergisi var, görmek ister misiniz' diye sorunca, büyük bir hızla kaçıp gitmiştir. Hâlâ herkes bulunduğu yerdedir fakat makyaj yaparak kendini korumaya çalışmaktadır. Konuşmamızın başında bahsettiğim çelişkiye gelince anti emperyalist mücadele ve işbirlikçiler arasındaki çelişki, uzlaşmaz bir çelişkidir. Ve Deniz'in bu konudaki sözü ''Hainlerle pazarlık yapılmaz''dır.
- İdamlara karşı şerh koyan Askeri Yargıç Nahit Saçlıoğlu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
MZ: İstanbul'da yanılmıyorsam Remzi Şirin hâkim, Cihanların yani THKO davasının İstanbul kanadındaki bir davada verdiği bir karar var, '3-5 tane silah ile devlet yıkılmaz' diye. Hemen ardından mahkemeyi lağvettiler, değiştirdiler. İlk başta söylediğim bu bir devrim-karşıdevrim kapışmasıydı. Bu uzlaşmaz çelişkinin iki yanının arasındaki mücadele hareketidir. Bir tarafta karşıdevrimciler kazanmış gibi gözükürken, Türkiye devrimci mücadelesine bir Deniz Gezmiş armağan ettiler. Onu ölümsüzleştirdiler.
Toplum içinde bu anlayış yaygındı. İsmet Paşa hiçbir zaman bizimle aynı bakış açısında değildi ama bir kısım siyasetçiler kahraman yaratmama konusunda çok ustadırlar, bunlardan birisi İsmet Paşa’dır. Mesela Adnan Menderes'in idamına karşı çıkarken de o açıdan karşı çıkmıştır. Eğer asılmasalardı o mezar falan yapılmazdı. Ama bir de şöyle de bir şey var ki, mücadelenin koşulları hiçbir zaman oya işler gibi şunu yapalım, bunu yapmayalım anlayışına müsaade etmez. Yani buradaki o bakış açısı şüphesiz Süleyman Demirel ile aynı safta olmayan insanların Türkiye devletinin bu kadar zayıf bir silah gücüyle, öğrenci örgütleriyle yıkılmayacağını düşünmenin getirdiği bir şeydir. Ama hiçbir zaman Denizler suçsuzdur diye bir şerh yoktur. Ama biz Denizlerin suç işlemediğine inanıyoruz. Ama biz Denizlerin suç işlemediğine inanıyoruz. Suç işleyenlerin bu ülkeyi satanlar. Süleyman Demirel ve Adnan Menderes’ten başlayan Demokrat Parti Amerikancılar olduğunu hâlâ söylüyoruz. İşte 68 ruhu dediğimiz şey de özünde budur.
- Söz İsmet Paşa'dan açılmışken, o dönemde İsmet Paşa'nın çabaları hakkında bilgi verir misiniz? Cevdet Sunay'ın ''Paşa sen bu işe karışma, onlar hakkında karar verildi'' sözlerini nasıl yorumlarsınız?
MZ: Çünkü onlar hakkında verilen karar CIA ve Amerika tarafından verildi. Düşünün Commer’i Türkiye’den Vietnam kasabı Commer’in gitmesine sebep olanların başında gelir Deniz. Daha Türkiye’ye iner inmez havaalanında uçağını taşlamaya kalktık. Ve Deniz’le beraber o eylemden içeri giren 5 kişiden biri de benim. Deniz'in öyle bir tavrı var. Amerikalıları denize döken hareketin başında gene bu var… Amerikan çıkarlarını çok ciddi kalıcı zararlar vermiş olan bir önder, kitlelerin kafasına Missouri zırhlısı geldiği zaman İstanbul’da kerhaneleri badana ettirip hayat kadınlarını Amerikan askerine peşkeş çeken İstanbul halkının yerine, Amerikan askerini istemeyen bir İstanbul halkının o mentalitesini değiştiren bir önderdir. Deniz’in sebep olduğu hareketler. Onun önderliğinde olmuştu. Amerika için affedilecek bir durum değildi. Ve Che’nin nasıl hesabını kestilerse Denizlerin de hesabını keseceklerdi. Ve diğer bir sürü insanı da faili meçhullerle öldürdüler. Sanırım İnönü'nün idamın önüne geçmek istemesinin sebebi kahraman yaratmama isteğiydi. Çünkü İsmet Paşa daha sonraki dönemde devrimci gençlik hareketine de yan çizip karşı çıkmıştı. 'İşgalde bir, boykot da birdir’ diyen, İstanbul Üniversitesi’nin işgalini destekleyen İsmet Paşa gençlik hareketinin sosyalistlerin kontrolüne giderek gittiğini görünce Nasıl ki Milli Bakiye Sistemi'nin TİP’in büyümesine yol açtığını gördüğünde hemen ondan sonraki seçimde AP ile işbirliği yaparak değiştirdiyse burada da hemen makası değiştirip devrimci gençlik hareketine belli bir tavrı koymuştur.
- İmza meselesine gelecek olursak Meclis ve Senato'dan 35 imza toplansa idam kararı Anayasa Mahkemesi bozacaktı. Bu süreci nasıl değerlendirirsiniz? Uçak kaçırma olayının bir etkisi var mıdır?
MZ: Onun bir tek belirleyicisi vardır ABD ve CIA. O örgütlenmenin sonucudur o iş. her türlü ağırlık konmuştur Amerika tarafından. Cesaret edememiştir bir çok insan imza vermeye, uçak kaçırma olayı falan önemli değildir bence hiçbir koşulda o imzalar atılmayacaktı. O işin bahanesidir. Ve şunu unutmamak lazım ki Denizleri idam eden karar her ne kadar askeri mahkemelerde verse de, Meclis tarafından onaylanarak, Meclis asmıştır Denizleri. Kararı onaylayan Cevdet Sunay da bir NATO paşasıdır.
- Devrimci arkadaşları faili meçul cinayete kurban giden Taylan Özgür'ün yanına defnedilmeleri vasiyetinin gerçekleşmemiş olmasını nasıl değerlendirirsiniz?
MZ: O günün şartları içinde bu vasiyetin yerine getirilmesi çok zor. Karşıdevrim asmış, o asılma üzerine de Deniz’in siyasal içerikli isteğini de şüphesiz yerine getiremeyeceklerdir. Hatta imam namaz bile kıldırmamaya kalkmıştır ve Cemil Amca namazı kıldırtmıştır. Denizlerin namaza falan ihtiyaçları yoktu, ama ailelerin isteğiydi. Açılmış olan 3 tane çukura da o anlamda defnedilmeleri şeklinde olmuştur. Yıllar geçtikten sonra tabii ki Türkiye’nin değişik politik koşullarında mezarlar farklı bir hale geldi. O günün şartlarında egemenlerin tavırları bundan başka bir şey olmayacaktı ve o tavrı aşabilmekte mümkün değildi.
- Son söz olarak eklemek istediğiniz herhangi bir şey var mı?
MZ: Denizler idam edildi ama Denizlerin ölümüyle birlikte Türkiye’nin devrimci hareketine bir gelenek bıraktılar ve bayrak oldular. Bugün Deniz’in mücadelesine saygı duyan, onu bir bayrak olarak görenlere düşen görevler var. Eğer Deniz yaşarken böyle bir Ergenekon Davası gibi bir dava olsaydı Deniz mutlaka ve mutlaka buna başkaldırırdı. Kitleyi bu hukuksuzluğa karşı hukukun yok edilmesine karşı, hukuk dışı davranışlara karşı mücadeleye çağırırdı,en geniş kitle eylemlerini düzenlemeye çalışırdı. Bugün Deniz’e alkış tutanların, Deniz'e tapınanların; bu tapınmayı alkış tutmayı bırakıp Deniz gibi davranmaları gerekir. Deniz'le beraber olmak budur, Deniz'leri anlamak budur.
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- Elazığspor'dan maça çıkmama kararı!
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti
- Çete lideri savunma yaptı, tutukluluğa devam kararı!