“Çanakkale'nin 100. yılı anısına”

Sekiz bestecili yapıtın dünya ilkçalınışı CRR’de yapıldı.

“Çanakkale'nin 100. yılı anısına”
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.04.2015 - 14:08



Geçtiğimiz cumartesi yani 18 Nisan akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’na sekiz genç bestecimizin “Çanakkale’nin 100. Yılı Anısına” besteledikleri yapıtların dünya ilkçalınışlarını dinlemeye gitmiştim. Ama dinlediğim, bana göre, sekiz ayrı yapıt değil, sekiz bestecinin birlikte oluşturduğu tek bir yapıttı. Çünkü sekiz besteci tam bir imece biçiminde, birbirleriyle iletişim içinde çalışmışlardı. Ortaya çıkan ve Bilkent Senfoni Orkestrası’nın Avustralyalı şef Matthew Coorey yönetiminde, mezzosoprano Asude Karayavuz, bas Tuncay Kurtoğlu, anlatıcılar İrem Arslan Aydın ve Mert Yavuzcan’ın katılımıyla seslendirdiği müzik baştan sona uyumlu bir akış içinde gelişen bir bütündü. Tasarı yönetmenliğini Nusrat İspir’in, küratörlüğünü ve kurgusunu Hasan Ali Karasar’ın üstlendiği yapıta, bu nedenle, rapsodi ya da daha iyisi senfonik şiir denebilir diye düşünüyorum. Özetle, o akşam sekiz bestecinin yarattığı bir yapıtın dünya ilkçalınışını dinlemiş olduk ki bu da büyük olasılıkla dünyada bir ilktir.

Yapıtta imzası olan genç bestecilerin – Yiğit Aydın, Mahir Çetiz, Evrim Demirel, Recep Gül, Füsun Köksal, Turgut Pöğün, Onur Türkmen ve Tolga Yayalar – Türkiye’nin değişik kentlerinde doğmuş ve ilk müzik eğitimlerini yapmış olmaları da, tıpkı Bilkent Senfoni Orkestrası’nın kadrosunun çokuluslu ve şefinin Avustralyalı oluşu gibi, özel bir anlam taşıyordu konu Çanakkale olunca. Yapıtta, Çanakkale Savaşı’na “hamasi” değil, insancıl bir yaklaşımla oluşturulmuş ve savaşın korkunçluğu, yarattığı acılar, yol açtığı yıkımlar vurgulanmış. Bestecilerin savaşa katılan her iki yandan askerlerin mektup, anı, günlük ve röportajlarından esinlendikleri ve yararlandıkları yapıtın sonsözü (epilog) ise, Atatürk’ün dünyada başka hiçbir devlet adamının bugüne dek söyle(ye)mediği o ünlü seslenişine bırakılmış: “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve rahat içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak ülkelerden evlatlarını savaşa gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Yalnızca benzersiz bir ilkçalınışı değil, sekiz genç bestecimizin en yeni çalışmalarını dinleme olanağı verdiği için de önemli bir konserdi. Çağdaş ve aydınlık Türkiye’nin bütün olumsuz çabalara karşın bitmediğini, çalışmayı ve üretmeyi sürdürdüğünü gösteriyordu. Konserde orkestra da, solistler de, müzik de çok iyiydi ama ben konser bittiğinde, salondaki –çoğunluğunu belki de müzikçilerin oluşturduğu- izleyicilerde gözlediğim coşkuyu en çok buna yordum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon