''AKP yardımlarla 'hedef kitle' yarattı''
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi, "Yolsuzluk ve Yoksulluğun yenilmesi ve Yasakların kaldırılması" olarak ifade edilen "3Y" sözüyle iktidara gelen AKP'nin tam tersine "3Y"yi yaygınlaştırıp, derinleştirdiğini belirterek, "hedef kitleler" yaratıldığını söyledi. "Sosyal devlet" adı altında gerçekleştirilen kömür ve benzeri yardımların AKP'nin "oy deposu olarak gördüğü yoksul kitleleri istismarı" olarak niteleyen Selvi, iktidarın Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) uyarılarını dahi dikkate almadığına dikkat çekti.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, yerel seçimlerin yaklaştığı dönemde “sosyal yardımlara” hız veren iktidarın tavırını yorumladı. Sorularımızı yanıtlayan Selvi, yardımlar sırasında ihtiyaç sahibi kişilerin recide edildiğine vurgu yaparak, CHP’nin bu konudaki politikalarını anlattı. Selvi’nin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
- AKP'nin yaklaşan yerel seçimler öncesi yaptığı yardımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
CS: AKP, 2001’de yaşanan ekonomik kriz sonrası yapılan seçimlerde, seçmene “3 Y” ile formüle ettiği, “Yoksulluğu, Yolsuzluğu yeneceği, Yasakları kaldıracağı” sözü vererek Mecliste üçte iki çoğunluk sağlayarak iktidara gelmiştir. Seçmen yaşanan ekonomik krizin sorumlusu olarak gördüğü partileri öylesine cezalandırmıştır ki DSP % 23’lerden %1’e düşmüş, merkez sağ ise tam anlamıyla çökmüştür. AKP, 2002 Milletvekili Genel Seçimleri ve 2004 Yerel Seçimlerinde, ekonomik krizlerinde etkisiyle iyice yoksullaşan kesimi, kurulan ramazan çadırları ve dağıttığı erzak kolileri, para, burs, kömür vb. yardımlarla etkilemeyi önemli ölçüde başarmıştır. Bunu başlangıçta yeşil sermayeyi harekete geçirerek gerçekleştirmiştir. Yeşil sermayenin dışında da, AKP’nin güçlü bir biçimde iktidara geleceğini fark eden kimi çevrelerde önemli bir biçimde bu kervana katılmışlardır. AKP, iktidarı boyunca, verdiği sözleri yerine getirmemiş, yoksulluğu derinleştirmiş ve yaygınlaştırmıştır. Ancak AKP, iktidara gelir gelmez, kendisine önemli bir oy desteği sağlayan bu yardım dağıtma yöntemini iktidar olanaklarıyla geliştirmiş ve 2004 yerel seçimlerinin ardından AKP’li Belediyeler ordusu da buna katılmışlardır. AKP, oy deposu olarak gördüğü yoksul kitleleri istismar etmeyi ta başından beri kafasına koymuş ve onları bu konuda "hedef kitle" olarak seçmiş ve çalışmalarını bu yönde planlı, programlı bir biçimde yürütmüştür. 2002 seçim döneminde, AKP il, ilçe teşkilatları bölgelerindeki fakir kimselerin listelerini oluşturarak onlara kendi kaynaklarından yardımlar ulaştırmaya çalışmışlar, iktidar olursak bunun arkası gelecek mesajı vermişlerdir. İktidara gelir gelmez yaptıkları ilk işlerden biri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF) aracılığı ile her il, ilçe, köy ve mahalledeki yoksul aileleri kayıt altına alarak kapsamlı bir veri tabanı oluşturmak olmuştur. Bu tespit edilen yoksul ailelerin listelerinin AKP teşkilatının elinde olduğunu düşünüyorum. Bu ailelere tek tek ulaşarak SYDTF tarafından yapılan yardımların kendileri tarafından yönlendirildiği izlenimi vermektedirler. Hatta daha da ileri giderek, SYDTF mütevelli heyetlerinde yasaya aykırı olarak, "hayır sever vatandaş" yerine AKP il Genel Meclis üyelerine yer verilmeğe başlanmıştır.
- AKP’nin yardımları dağıtırken bazı aldığı kriter nedir? Yoksullar mı yoksa çokca dile getirildiği gibi yandaş kesim mi?
CS: AKP 6 yıllık iktidarında, kendi zenginini yaratmış ancak halkı yoksullaştırmıştır, altı yıllık iktidarı boyunca verdiği sözlerin hiç birini yerine getirmemiştir. Ekonomiyi IMF ve Dünya Bankası’na, dış politikayı ise ABD ve AB’ne kayıtsız şartsız teslim etmiş. Kendisi ise Cumhuriyet’in kazanımlarını, "altın yumurtlayan tavuklarını" yok pahasına tek tek elden çıkarmakla, yandaşlarına peşkeş çekmekle, kurum ve kuruluşları ele geçirmekle, kendi zenginini, medyasını, sosyetesini yaratmakla meşgul olmuştur. Halk kendine verilen sözlerin yerine getirilmediğini, işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluğun arttığını ve yaygınlaştığını yaşayarak görmeye başlamıştır. Bunu fark eden AKP, iktidarda kalabilmek uğruna gücünü sağladığı iki kaynağa olanca gücüyle sarılmaya çalışmaktadır. Bu kaynağın biri, "din istismarcılığı" dır. Bilindiği üzere bu konuda Anayasa Mahkemesi tarafından da mahkum edilmiştir. Bu kaynağın ikincisi ise yoksullara ve yoksullaştırdığı yurttaşlara yapılan yardımlardır.
- İktidarın yardımlar için "sosyal devletin gereğini yapıyoruz" savunmasını nasıl yorumluyorsunuz?
CS: İktidarın dağıttığı yardımları "sosyal devlet" in bir gereği gibi göstermeye çalışması, yoksullaştırdığı kitleleri oy deposuna dönüştürme çabalarına kılıf hazırlama anlayışından kaynaklanmaktadır. AKP iktidarında "sosyal devlet" ilkesinden uzaklaşılmıştır. Bu konudaki Anayasa gereği olan görev ve sorumluluklarını yerine getirmemiştir. AKP iktidarında vatandaş; Çalışma hakkında geriye gitmiştir; yatırıma, üretime, istihdama önem verilmemiş, işsizlik en önemli sorun olmaya devam etmiş gelinen noktada ekonomik krizin de etkisiyle sosyal patlama düzeyine ulaşmıştır. Adil ücret hakkında geriye gitmiştir; belirlenen asgari ücretler, emekli, memur, işçi maaşlarına yapılan zamlar açlık-yoksulluk sınırının altında kalmıştır.
- Tunceli'de çamaşır makinesi dağıtılan bazı mezralarda su şebekesinin dahi olmamasını gözönünde bulundurarak bu yardımların bir "sosyal devlet niteliği" gereği olduğundan bahsetmek mümkün müdür?
CS: Fakir ve muhtaç durumda olanlara yapılan sosyal yardımlar, yardım edilen kişinin kısa süre içinde yeniden çalışabilme, gelir sağlayabilme olanağına kavuşturarak, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir hale gelmesini sağlamaya dönük olmalıdır. Yasa gereği bir hak olarak yapılmalıdır. Yardım edilen kişinin şeref ve onurunu incitecek, her türlü yöntem ve istismardan uzak durulmalıdır. AKP iktidarı sosyal devletin gereklerini yerine getirmediği gibi sosyal yardımları da amacı dışına çıkararak seçimlere dönük bir istismar aracı haline getirmiştir. Bu nedenle de "sosyal yardımlar"ın Sosyal Güvenliğin primsiz ödemeler sistemi içerisinde yer almasına karşı çıkmış ve yardımları SYDTF aracılığıyla kendi amacı doğrultusunda rahatça yönlendirmeyi tercih etmiştir. En son Tunceli’de yapılan beyaz eşya yardımları da bunu kanıtlar niteliktedir. İşi, aşı olmayan, evinde elektriği, suyu bulunmayan ailelere beyaz eşya yardımı yapılması adeta hakaret niteliği taşımaktadır.
- YSK'nin uyarısı üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yardımlar konusundaki suç duyurusuna karşın yardımların sürmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
CS: AKP birçok konuda olduğu gibi bu konuda da her türlü uyarıya rağmen hukuk tanımazlığını fütursuzca sürdürmektedir. Yüksek Seçim Kurulu Anayasa ve yasalardan aldığı yetkiyle hareket ederek, seçmen vatandaşlara yasada belirtilen amacı aşar biçimde mobilya ve beyaz eşya dağıtılmasının, seçmen oyunu etkilemeye yönelik olduğunu ve Anayasanın 67. maddesinde öngörülen seçimlerin serbestliği ve eşitliği ilkelerine uygun düşmediğini karar altına alarak suç duyurusunda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin, seçim propagandasına ilişkin olarak bir başvuruyu değerlendirdiği 1987/14 sayılı kararı da bu konuda, "sosyal devletin gereğini yapıyoruz", "seçim var diye devlet faaliyetlerine ara mı verilecek" gibi söylemleriyle konuyu saptırmaya çalışan başta Başbakan olmak üzere Hükümet üyelerine ders verici niteliktedir. Demokrasinin en belirgin özelliği ve yüz akı olan seçimlerin taşıdığı yadsınmaz önem, oyların kutsal sayılan değerleri, serbestliği etkileyecek yanlı girişim ve eylemlere karşı önlem alınmasını zorunlu kılmıştır. Seçimlerin dürüstlük kurallarına uygun biçimde yapılması, Devletin başta gelen yükümlülüğüdür. Bu konuda gösterilecek özen rejimin sağlıklı yaşamı için temel koşuldur. Seçimler, demokratik düzenin başlıca kaynağı ve geçerlik göstergesidir. Bu bakımdan genel seçimle ara seçim arasında hiçbir fark yoktur, ister tüm yurt düzeyinde, ister yurdun bir ya da birkaç bölgesinde olsun seçmenlerin tek yanlı etkilenmeleri, baskı altında tutulmaları seçimin hukuksal niteliğini gölgeler. İktidar partisini ayrıcalıklı kılıp seçime katılan öbür partilere göre daha güçlü biçimde siyasi yarışmaya sokmak eşitlik ilkesini zedelediği gibi dürüstlük ilkesine de uygun düşmemektedir. Seçim, propaganda olanaklarından seçim güvenliğine değin uzun bir çizgiyi kapsayan, doğal olarak özgür ve etkisiz oy kullanmayı da içeren demokratik bir kurumdur. Eşitlik, genellik, serbestlik ve dürüstlük bu "kurumun ödün verilmez, vazgeçilmez temelleridir" denilmektedir.
- CHP'nin "sosyal yardım-dayanışma" politikasını anlatır mısınız?
CS: Partimiz programını 2008 yılında güncelleştirerek "sosyal yardımlaşma-dayanışma" politikasına "Yoksullukla Mücadele" başlığı altında ayrıntılı bir biçimde yer verilmiş ve bu konudaki somut çözüm önerilerini ortaya koymuştur. Hedefimiz, sadaka dağıtan devlet yerine, insan onuruna saygılı güçlü bir sosyal refah devleti yapılanması sağlayarak, ülkemizde açlığa ve yoksulluğa son vermektir. Yoksulluk, sadece kişilerin gelir düzeyinin yükseltilmesi veya gelir bölüşümünün iyileştirilmesi ile ortadan kaldırılacak bir olgu değildir.. Yoksullukla mücadele, cemaat ilişkileri ve kayıt dışı sektör desteklenerek de sürdürülemez. Taraf olduğumuz Avrupa Sosyal Şartı ilkeleri çerçevesinde, ülkemizde açlığa ve yoksulluğa son vermeye odaklanmış gerekli kurumsal yapılanmaları gerçekleştirmek ve Avrupa Sosyal Şartı'na Hükümetçe konulan gereksiz rezervleri kaldırmak hedefimizdir. Her ihtiyaç sahibi yurttaş sosyal yardım alma hakkına sahiptir. Bu yardım kişinin toplumda, insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşaması için verilir. Yoksullukla mücadele bu anlayışla sürdürülecek; bireyin ve ailenin onuru korunacak, insanın yoksulluğu teşhir edilmeyecek; yoksulun yoksulluğu, ona yapılacak yardımlar siyasi istismara alet edilmeyecektir. Eğitim, sağlık, asgari sosyal güvenlik hizmetleri ödeme gücüne göre sunulamaz: Eğitim, sağlık, asgari sosyal güvenlik gibi devletin temel hizmetleri çalışma hayatı üzerinden değil, vatandaşlık hakkının doğal kapsamı içinde, yurttaşın ödeme gücüne endeksli olmadan, ayrımsız olarak sağlanacaktır. Hedefimiz ülkemizde sıfır açlık koşullarını sağlamaktır: Sosyal Refah Devleti sorumluluğu altında, Aile Sigortasının, ilk aşamada büyük kentlerde, sonra koyu ve beldesiyle tüm Türkiye'de, Vatandaşlık Hakkı Ödemesinin ise, Aile Sigortasının tüm ülkede kurumsallaşması surecinde, kırsal kesimde, uygulamaya konulmasıyla, yoksulların ve yoksulluğun sömürülmediği, Sıfır Açlığın sağlandığı, kişilerin ve ailelerin insan onuruyla bağdaşır nitelikte sosyal yardım alma haklarını kullanabildikleri bir çağdaş düzen kurmaktır. Türkiye'nin 102 sayılı ILO Sözleşmesi kapsamında bugüne kadar uygulamaya geçirmediği tek sigorta kolu olan Aile Sigortası oluşturulacak, sigorta kapsamındaki her aileye asgari gelir güvencesi sağlanacak, Yoksullara eksiksiz sosyal güvenlik sağlanacak: Yoksulların sosyal güvenlikleri, diğer yurttaşlarla eşit konuma getirilecektir. Kırsal kesimde yoksul ve işsiz ailelere yönelik "vatandaşlık hakkı" ödemesi yapılacak. Vatandaşlık Hakkı Ödemesi öncelikle doğrudan ailenin, öncelikle annesinin banka hesabına yatırılarak yapılacak, uygulama objektif kriterlerle Sosyal Refah Devleti'nin temel bir sorumluluğu olarak sürdürülecektir. Proje, muhtarların, sosyal hizmetler kurumunun ve bağlı sosyal hizmetler uzmanlarının yakın gözetiminde uygulanacaktır. Bu uygulama ile aynı zamanda kadının, evde daha güçlü konuma getirilmesine destek olunacaktır. Böylece gerçek anlamda sosyal devlet, varlığını yurttaş nezdinde hissettirecek, insan ve ailenin onuru güvence altına alınacaktır.
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Bir sonraki ve en büyük ekonomik patlama...
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti