Kobane’de hayat inadına yeşeriyor
IŞİD her şeyi yaktı, yıktı, öldürdü ama şimdi savaşa karşı hayat ele geçirdi Kobanê'yi. Çocuklar molozların arasında koşuyor, oynuyor. Dükkanlar açılıyor, düğünler yapılıyor, arkadaş sofraları kuruluyor. Hayat yeşeriyor kalleşliğe inat...
Muhammed beyaz gömleğini giymiş, Fehime saçları yapılı, makyajlı, birbirlerini sıkıca kavramış, elele yürüyorlar. Bir yaz günü, deniz kıyısında yürür gibi... Barut tozunun toprağa karıştığı, yıkılmış ağaçlarla dolu parkın, taş üstünde taş kalmamış evlerin, dükkanların, Qada Azadi’nin (Özgürlük Meydanı) yanından geçip gidiyorlar. Her şeyin yolunda olduğu sıradan bir pazar günü gibi, Kobanê’de savaşın kıyısında yürüyorlar...
O pazar Dilovan ve Azeddin de çocuklarla gezintide. IŞİD çetelerinin Kobanê’ye ilk giriş yaptığı Halep karayolu boyunca vurulmuş tankların, intihar saldırısında kullanılmış kamyonların, tank tamirhanelerinin yakınlarında, terk edilmiş hastanenin yanındaki boş alanda piknik yapıyorlar. Hurda tankın üzerinde çocuklar oynuyor.
Dilovanlar’ın evi yok artık ama hemen bitişiğinde bir süredir kaldıkları akraba evi, oturma odasının aynasındaki ve duvarlarındaki bariz mermi izlerine rağmen sağlam. Dilovan endişeli, dizilerden öğrendiği özenli Türkçesiyle “Ya yine gelirlerse, bu bir kabus, bunu tekrar yaşamak istemiyoruz” diyor. Biraz ileride, devasa minaresi sokağa devrilmiş caminin karşısındaki tamirhanede yatıp kalkan Ermeni komşuları, geceleri ateş yakarak ısınıyor.
Halep yolunda, kentin giriş kapısının üzerindeki “Hûn bi xêr hatin Kobanê” (Kobanê’ye hoş geldiniz) yazısı düşmüş, yol kenarına dağılmış. “Kobanê” bir yerde, “Hoş” bir yerde, “geldiniz” bir başka köşede. Hemen yolun karşısındaki kulübede bir adam, boşaltılmış hayalet hastaneye doğru güvercinlerini uçuruyor. Tekerlekli sandalyeler, sedyeler, hasta yatakları, doktor, hemşire önlükleri, yurt dışından gelmiş yepyeni ortopedik malzemeler hepsi enkaz halinde.
Burası aynı zamanda şehitliğin yolu. Savaşçı cenazeleri şehir merkezinden kaldırılıp konvoylarla ilerlerken, her kilometrede katılımla birlikte acı ve öfke de artıyor. Cenazeyi duyup gelenlerin sıralandığı, her iki tarafı da yerle bir olmuş yol, burada alabildiğine yıkıcı bir savaş olduğunu hatırlatıyor. Şehitliğe gün boyu mezarları sulayan, yapma çiçeklerle süsleyen birileri gelip gidiyor. Acılı aileler bir taraftan ağıt yakarken bir taraftan da ziyaretçilerin ceplerini şeker ve kurabiyeyle doldurmaktan geri kalmıyorlar.
Kobanê merkez özgürleştirilmiş, geri dönüşler başlamış. YPG/ YPJ güçleri kentin merkezinden çekilmiş ancak cephelerde savaş devam ediyor. Kentte kayda değer bir hayata dönüş çabası ve isteği var. Fırınlarda sıcak pide çıkıyor, hatta önlerinde kuyruk oluyor. Sade pide de değil, peynirlisi, zahterlisi... Artık her gün gelinlikçi, haliyle de kuyumcu açıyor, renkli çamaşırlar yıkıntılara karşı kurutuluyor, çocuk bisikletlerinin tekerleri dönmeye başlıyor, atölyelerde mermiler temizleniyor, savaş mühimmatı bakkallarda enerji içecekleriyle yan yana süs olarak sergileniyor, patlamış havan topu mermileri kapı ağırlığı ya da saksı olarak kullanılıyor... Demokratik Gençlik Merkezi’nden Cemile yıkık kültür salonlarını yeniden hayata geçirmek için gençleri toplantıya çağırıyor. Toprakla doldurup çiçek diktikleri havan toplarını suluyor, savaştan geriye kalan hiçbir şeyi atmıyor, yaşananları unutulmaması gereken ve umuda dönüştürecekleri lanet bir hatıra olarak hayatlarına kazıyor Kobanêliler.
Savaş nedeniyle kentte üç yıldır elektrik yok ve ancak jeneratörü olup karaborsa mazot almaya gücü yetenler elektrik kullanabiliyor. Çarşıda dört kardeşin işlettiği baklavacı dükkanı, ışıl ışıl vitriniyle sanki savaş sırasında bile tatlı üretimini durdurmamış izlenimi veriyor. Geceleri sokak aralarında ateş yakılmasa, araçların farları olmasa kent zifiri karanlık. Karanlığa rağmen herkes umutla yeniden sokaklarda. Kobanêli esnaf kapısız, penceresiz dükkanının başında. Fotoğraf Sinan Kesgin Belgeselci Reyan Tuvi Berber, baklavacı, bakkal, humusçu tam kapasite çalışıyor. Hiç boş durmayanlar da tamirhaneler. Araba galerisinin yıkıntısı içinde oturan genç, molozlar altında ezilmiş, sıfır arabalarına bakarak çayını içerken söyleniyor: “Onca yaşam yitti gitti, dükkanım yıkılmış ne fark eder.”
Mücadele sadece yetişkinlerin değil çocukların da işi. Lime lime olmuş binalardan sarkan kabloları salıncak yapmış sallanıyor çocuklar. Birkaç adım ötede çürümüş IŞİD’lilerin uzuvları ve kaldırımlarda ne kadar silinse de çıkmayan kan izleri var. Duvarlarda Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, iki kat arasında sıkışmış bir tencere, molozların arasında bir sahilde çekilmiş yırtık birkaç fotoğraf, cephesi yıkılmış evin iç duvarında yan yatmış resimsiz çerçeveler...
Parmak kadar bir çocuk kendine hurdadan yaptığı kızağı saatlerce kentin sokaklarında sürükleyerek hurda topluyor. Eviriyor çeviriyor, ne işe yaradığını anlamaya çalışıyor, eline aldığı, üzerine bastığı patlar mı bilmiyor, umursamıyor. Hurda olmuş kentte savaştan arta kalan ne hurda varsa.
Muhammed tavanı ve duvarları patlatılmış, yıkık okulu Mekteb- i Reş’te tek başına dolanıp siperlerden bakıyor, yerdeki mermileri topluyor. Duvarda kimin yazdığı belirsiz İngilizce bir yazı: “Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir”. Şehit Osman Okulu’nda ise mermilerin delik deşik ettiği sınıfta, savaşın başlamasıyla son anlatılan ders tahtada kalmış, yeni bir başlangıç için öğrenciler öğretmenlerin gözlerinin içine bakıyor. Okulun koridorlarına yerleştirilmiş siperler, etrafa saçılmış kimisi artık hayatta olmayan öğrenci ve öğretmen kimlikleri, kırık bir maket iskelet, bir çocuğun çizdiği Fırat kıyısında Kobanê resmi öylece duruyor. Okulun bahçesinde yapılan beden eğitimi sırasında arkalarında eski IŞİD karargahı yer alsa da, savaşı geçmiş bir felaket olarak unutturmak için öğretmenlerde büyük gayret var.
Kentin yıkıntıları arasında IŞİD’in girip müzik aletlerini paramparça ettiği kültür merkezi Çand u Huner’den kırık sazlar, tefler, erbaneler, gitarlar getirilip artık kullanılmayan banka binasına yerleştirilmiş. Dolap dolusu evrakların arasında çocuklar zaman geçirip müzik eğitimi görüyorlar. Yan odada bir öğrenci Kobanê resmi yapıyor, kent yıkık ama çimenler yeşil. Kobanê’nin sevilen müzisyeni Şahin her gün çocukları burada topluyor. Çocuklar şarkılarını hem doğalarından gelen militan bir tonda hem de bir süredir üzerlerine çöken bir hüzünle söylüyorlar. Kobanê’de şarkıcıyken savaşa giden Delila ve Nergiz’in hikayesi kulaktan kulağa dolaşıyor. Şarkıları herkesin ve çocukların dilinde: “Kobanê bugün kederlidir. Yanıyor canı, yaralıdır. Gözyaşlarını akıtıyor. Ah Kobanê! Gençleri silahları kuşandı. Topla, tüfekle saldırdılar. Yüreklerinde kurşun deliği açtılar. Yaşayın siz savaşçılar. Ah Kobanê!”
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza