Öğretmen eğitiminin 100 yıllık serüveni! Yüksek itibardan statü kaybına...

1921 yılında Ankara’da toplanan Maarif Kongresi eğitim tarihimizde bir dönemin başlangıcı olarak görülür. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın en hararetli günlerinde bu kongreyi toplayarak yeni kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim politikalarının zeminini hazırlamış, öğretmenlerin toplumsal konumuna, önemine ve değerine dikkat çekmiştir.

Öğretmen eğitiminin 100 yıllık serüveni! Yüksek itibardan statü kaybına...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.06.2023 - 05:00

Atatürk, kongrenin açılışında yaptığı tarihi konuşmasında milletimizin Milli Mücadele’de silahıyla gösterdiği gücü, beyniyle mücadele ederek de göstereceğine olan inancını vurgulamıştır. Milleti yetiştirmek gibi kutsal bir görevi üzerine alan değerli öğretmenlerin bu görevinin çok önemli ve yaşamsal olduğunu, her türlü güçlüğe rağmen öğretmenlerin bu yolda sarsılmadan yürüyeceklerinden kuşku duymadığını belirtmiştir. Gösterdiği bu yolda öğretmenlerin kutsal görevinin, yeni kuşağa yeni bir sanat ve bilim göstermek ve yeni kuşağı o yolda yürütmek için onlara önderlik etmek olduğunu vurgulamıştır.

CUMHURİYETİN İLK YILLARI

Atatürk’ün Maarif Kongresi’nde yaptığı konuşmanın etkisi Cumhuriyetin ilk yıllarında kendisini hissettirmiştir. Öğretmenliğe ve öğretmenlik mesleğine verilen değer Mustafa Necati’nin milli eğitim bakanı, Nafi Atıf Kansu’nun ise müsteşar olarak görev yaptığı dönemde zirvededir. Öğretmenlerin protokoldeki yeri valinin yanı olarak belirlenmiş, özlük hakları genişletilmiş, kadın öğretmenlere saygılı davranmayan yöneticiler kusurlu sayılmıştır. Harf Devrimi’nin gerçekleştirildiği, Millet Mektepleri’nin kurulduğu bu dönem Köy Enstitüleri felsefesini yeşertecek zemini hazırlamıştır. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un inşa ettikleri Köy Enstitüleri sistemi; bilimin ışığında, yaşamın içinde, uygulamaya, işe ve üretime dayalı bir öğretmen eğitimini hedeflemiştir. Köy Enstitüleri, Cumhuriyetin büyük devrimlerini ülkenin her köşesine yaygınlaştıran, sadece çocukları değil geniş halk kitlelerini eğiten, Aydınlanmaya öncülük eden, eleştirel düşünen, sorun çözen, toplumsal yaşama kalite katan öğretmenler yetiştirmiştir. Köy Enstitülü öğretmenler, Cumhuriyet’in köydeki temsilcileri ve Atatürk Devrimleri’nin köydeki uygulayıcıları olmuşlardır. Ezilmiş, sömürülmüş, yüzyıllar boyunca ihmal edilmiş Anadolu insanının, insan onuruna yakışır bir yaşam hakkına kavuşmaları için öğrenen, öğreten, üreten ve mücadele eden önderler olarak eğitim tarihimizde derin izler bırakmışlardır. İşte bu mücadele feodal yapının devlet ve köylü üzerindeki gücünü ve etkisini giderek zayıflatmış, bu durumu kendileri için ciddi bir tehdit olarak gören feodal çevrelerin baskıları sonucu Köy Enstitüleri kapatılmıştır.

KÖY ENSTİTÜLERİ SONRASI

İzleyen yıllarda öğretmenlik herkesin yapabileceği bir iş olarak görülmüş; yedek subay öğretmenlik, mektupla öğretmen yetiştirme, hızlandırılmış programlarla öğretmen yetiştirme gibi uygulamalarla öğretmenlik, bilimsel kimliğinden ve toplumsal hedeflerinden hızla uzaklaştırılmıştır. 1982 yılından itibaren öğretmen yetiştiren programlar üniversitelerin bünyesine alınmış olsa da öğretmen yetiştirmede nitelik sorunu giderek artmıştır.

CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI

2002 yılında iktidara gelen AKP, yirmi yılı aşkın bir süredir uyguladığı eğitim politikaları ile eğitimde birliği ve laikliği esas alan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu adeta yok saymaktadır. Eğitim üzerindeki din etkisi artmış, devletin eğitim kurumları üzerindeki denetimi ve kontrolü yok edilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olmayan çok sayıda kurum, kuruluş, dernek ya da vakıf gibi oluşumlarda eğitim verme adına çocuklarımız öğretmen olmayan kişilerin kontrolündedir. Son yirmi yılda bir taraftan eğitim fakültelerinin sayısı hızla çoğaltılırken diğer fakültelerin mezunları için de yaygın bir şekilde pedagojik formasyon programları düzenlenmiştir. Öğretmen yetiştirme politikasının olmayışı ve plansızlık sonucunda ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısı bir milyona ulaşmış, ihtiyaç ve istihdam arasındaki uçurum pek çok sosyal sorunu da beraberinde getirmiştir. Öğretmenlik, herkesi öğretmen yapma yaklaşımıyla itibarını yitirmeye başlamış; kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen ayrımıyla meslek olma nitelikleri erozyona uğramıştır. Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlik mesleğini güçlendirmek bir yana ciddi sorunlara yol açmıştır. Kariyer basamakları sınavı kapsamında öğretmenler derleme niteliğinde olan tek kitaptan sorumlu tutulmuş, sınav kapsamında ilkokul düzeyinde soruların yöneltilmesi öğretmenliğin itibarını iyice yok etmiştir. Öğretmenlerin özlük haklarında ve maaşlarında mesleğin gerekliliklerine ve sorumluluklarına uygun bir iyileştirme yapılmamıştır. Özetle, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında öğretmenlerimizin sahip olduğu toplumsal sorumluluk ve sosyal statüden Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında söz edemiyor olmak oldukça acı bir gerçektir


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler