Radio Sarajevo: Trajediden umuda uzanan bir hikaye
Mobil ve sokak fotoğrafçılığının Türkiye'deki önde gelen isimlerinden Engin Güneysu yeni kitabı Radio Sarajevo’da, Bosna’da yaşanan acıların günümüze uzanan izlerini sürmüş. Kederli, hüzünlü, kayıplarını özleyen ama geleceğe umut besleyen insanların ve mekânların fotoğraflarını on yıllık bir süreçte bir araya getirmiş.
Engin Güneysu, Radio Sarajevo kitabında tarihe not düşen fotoğraflarının yanında unutulmaması gereken dip notlar ile savaşın tüm trajedesini hatırlatıyor. Belgesel ve sokak fotoğrafçılığını da işte bu yüzden yapıyor.
Kitabına ismini veren Radio Sarajevo da ilk yayın yaptığı 10 Nisan 1945’ten, yani II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden dört gün sonradan bu yana Spiker Dorde Lukic'in “Burası Saraybosna Radyosu... Faşizme ölüm, halka özgürlük!” mottosuyla hâlâ yayında. İşte Engin Güneysu’nun anlattıkları.
- “Radio Sarajevo” çok özel bir proje. Nasıl başladınız, kitabın üretim süreci olan on yılda neler yaşadınız, neler gördünüz ve onları nasıl bir düzene soktunuz?
İlk olarak 2012 yılında Türkiye’den bir vakfın 11 Temmuz Srebrenitsa anmalarına katılmalarını belgelemek üzere Bosna’yı ziyaret ettim. Ziyaretim sırasında kayıp anneleri ve savaş mağdurlarının rehabilite edildiği bir merkezi görme fırsatım oldu. Bu yerin adı kitabımın da dördüncü bölümünde yer alan “Duje”. Burada iki yıl art arda çalışma yaptım. İlk düşüncem mekânı belgelemekken burada insanların bulunma sebeplerini kendime sorunca kitabım da şekillenmiş oldu.
Rehabilitasyon merkezindeki insanlar Yugoslavya’da farklı etnik kökenlerine rağmen barış içinde yaşıyorlardı ve kitabıma başlamak için 1984 Sarajevo Kış Olimpiyatları’nın iyi olacağını düşündüm. Sonrasında ise 1992-1995 savaş ve ateşkesi, Dayton Anlaşması’na rağmen Srebrenitsa katliamının gerçekleşip 12 bin küsür insanın katledilmesi ve bu olayların etkisiyle ortada kalan insanların barınmaya ihtiyaç duyup 1999’da Duje’nin açılması sürecini araştırdım.
Son olarak günümüz Bosna halkının yaşam alanlarını belgeledim. Bu olayların geçişlerini ise kitabın adından da anlaşılacağı üzere yıllar içinde fotoğraflara eşlik eden kısa metinlerle Radio Sarajevo’nun haber sunumlarından alıntıladım.
- Çekimleri ve araştırmaları yaparken sizi en çok neler sarstı?
Bosna’da 21. yüzyılın en büyük savaş suçları yaşandı. Tek kanallı televizyon ekranlarında çocukken gördüğüm görüntüler Bosna’ya adım atınca netleşti. Binaların üstündeki bomba, duvalardaki kurşun izleri, insanların yüzlerine asılı kalmış hüzünleri beni bu projeyi yapmaya itti. Bu kadar trajedinin yaşandığı bu yerde çok şeye tanık oldum. Pek çoğu bende saklı, çalışmam içimde kalanların bir yansıması.
-Kitabın son bölümünde yaşanan yıkımdan sonra başlayan yeni hayatı da fotoğraflamışsınız. Şimdi orada hayat nasıl?
Günümüz Bosna’sını fotoğraflamak için ülkenin birçok şehrine seyahat ettim. Özellikle savaştan sonra büyük bir göç yaşandığından dolayı gençler özellikle Bosna’da çok barınamıyorlar. Etnik çatışmalara çok fazla sahne olduğunu söyleyemem keza insanlar artık o eski kötü günleri hatırlamak istemiyor. Ülkedeki yaşlı sosyalistler ise “Tito Yugoslavyası” özlemiyle günlerini geçiriyor.
Instagram: @enginguneysu
SOKAK FOTOĞRAFI DÜŞSEL BİR EYLEM
- Savaş karşıtı ve özgürlük düşkünü bir fotoğrafçı olarak sokağın dilini de biliyorsunuz. Günümüz Türkiye’sinin sokaklarında neler var?
Türkiye’nin sokaklarında umut, umutsuzluk, öfke, sevgi, aşk, kasvet, keder, hepsinden çok fazla var. Tüm bunları insanların yüzlerinden görebiliyorum. Zamanın acımasızlığına inat bir yaşam savaşı sürüyor sokaklarda. İşin teknik kısmında ise sokak fotoğrafı özellikle günümüzde kolay ulaşılabilir dijital fotoğraf makinalarının çoğalması ile çok daha fazla insan tarafından üretilmeye çalışılıyor. Fakat büyük bir yanılgı var ki sokak fotoğrafı belgesel fotoğrafla düşünsel fotoğrafın birleştiği, ince bir noktada özel bir alan.
Hatta zihinsel ve düşsel bir eylem! Ciddi okumalar, araştırmalar yapmadan girilecek bir alan da değil. Sokak fotoğrafını daha iyi anlayabilmek için. Samih Rıfat’ın “Akla Kara Arası”, Henri Cartier Bresson’un “Karar Anı”, Haluk Çobanoğlu’nun “Bu fotoğrafları neden çekiyoruz” kitaplarının okunması gerekir.
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği