Boğaziçi akademisyenlerinden çağrı: Öğrencilerimiz serbest bırakılsın, polis şiddeti son bulsun
Direnişin 82. günününde Boğaziçi Üniveristesi Akademisyenleri, her işgünü olduğu gibi bugün de öğlen 60. nöbetlerinde bir kez daha arkalarını rektörlük binasına döndü. Akademisyenler her hafta Cuma olduğu gibi bu haftada da düzenledikleri basın açıklamasında atanmış Rektör Melih Bulu’nun ve atanmışların istifasını istedi. Akademisyenler bu hafta, öğrencilerin serbest bırakılmasını ve polis şiddetinin son bulmasını da talep etti.
cumhuriyet.com.tr
Akademisyenlerin açıklamasının tam metni şöyle:
“Bugün 26 Mart Cuma. Üniversitemiz ve öğrencilerimiz dün öğleden sonra dehşet verici bir polis saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Güney Kampüsten Kuzey Kampüse yürüyen öğrencilerimiz, sırf ellerinde LGBTİ+ bayrağı olduğu gerekçesiyle polis tarafından kuşatıldı, 4 öğrencimiz GBT kontrolü bahanesiyle alıkondu. Arkadaşlarının bırakılmasını isteyen öğrenciler zorla kampüs içine itildi, 12 öğrencimiz haksız ve hukuksuz şekilde göz altına alındı. Kampüs içindeki 200’e yakın öğrencimiz polis tarafından gözaltına alınmakla tehdit edildi. Açıkça görülüyor ki bu durum LGBTİ+’lara bizzat iktidar tarafından uygulanan sistematik ayrımcılığın, nefret dilinin ve şiddetin sonucudur. Üniversitenin atanmış rektörlük kurulunun görevi, iktidardan aldığı icazetle öğrencilerini polis şiddetinin ortasına atmak değil; onların haklarını korumak ve güvenliğini sağlamaktır. Üniversitemizde din, dil, ırk, etnik köken, fikir, cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, bedensel engel ve benzeri özellikler nedeniyle ayrımcılık ve önyargıya yer vermeden herkese adil ve eşitlikçi davranılması esastır. Atanmışları işgal ettikleri pozisyonların gereğini yapmaya, üniversitemizin etik ilkelerine uygun davranmaya çağırıyoruz.
GECE YARISI KARARNAMELERİ DEĞİL; ÇOĞULCU, KATILIMCI MÜZAKERE SÜREÇLERİ
Tüm bu şiddet ortamına rağmen, demokratik toplum ve demokratik üniversite değerlerini pek çok farklı mecrada savunmaya devam ediyoruz, edeceğiz. Hukuksuz rektör atamasına karşı açtığımız davanın ardından; üniversitemizde kurulması öngörülen iki yeni fakülteye karşı Danıştay’a başvurduk. Daha önce defalarca dile getirdiğimiz üzere; bu karar üniversitemizin akademik kurullarının ve senatosunun hiçbir talebi ve hazırlığı olmadan alınmıştır; yasanın şart koştuğu şekilde YÖK tarafından herhangi bir planlamaya ve müzakereye de tabi tutulmamıştır. Siyasal sadakate değil meslekî liyakate dayalı bir akademik kadroya sahip olmaya devam etmek için hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz. Üniversitelerde bilimsel üretimin ve akademik öğretimin kalite ve verimliliğini belirleyecek kararlar, gece yarısı kararnameleriyle değil, çoğulcu, katılımcı müzakere süreçleri ile alınmalıdır.
Bu hususu, üniversitemizin atanmış Rektörlük Kuruluna da bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Rektörlük Kurulu, göreve geldiğinden beri antidemokratik uygulamalara, iyi niyetli olduğu şüphe götüren, acemice yöntemlerle devam ediyor. Seçilmiş dekan ve enstitü müdürlerimiz atanmazken rektör yardımcıları pek çok pozisyona aslen veya vekaleten getiriliyor, bir gün, yapılacak tüm seçimlerin askıya alındığı bildiriliyor; diğer gün “tercih belirleme” adı verilen ancak bir seçimle hangi noktada, ne şekilde ilgisi olabileceğini çözemediğimiz bir yöntem uygulanacağı duyuruluyor; ardından bu yöntemin de askıya alındığı açıklanıyor. Bu tutarsız, ilkesiz, mantık dışı süreçler; üniversitemizin kurumsal yapı ve işleyişini tahrip etmekte; akademik çalışmalarımıza zarar vermektedir.
Bütün bunların sorumlusu olan atanmış Melih Bulu, Gürkan Kumbaroğlu, Naci İnci, Fazıl Önder Sönmez ve bir gecede kurulan Hukuk Fakültesi’ne atanmış Selami Kuran’ın istifasını bir kez daha talep ediyoruz.
Son olarak; gözaltına alınan ve tutukluluğu devam eden öğrencilerimizin derhal serbest bırakılmasını ve üniversitemiz ve çevresinde sürmekte olan polis şiddetinin sonlandırılmasını talep ediyoruz.
Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz.”