Ziya Bandırmalıoğlu neden yargılandı? Susurluk Davası nedir? Davada neler yaşanmıştı?
Susurluk davasında ceza alan eski özel harekat polisi Ziya Bandırmalıoğlu ile eski bir polis İstanbul Kadıköy'de bir restoranda çıkan silahlı çatışmada öldürüldü. Bunun üzerine Susurluk Davası'nın ne olduğu ve davada neler yaşandığı merak konusu oldu. Peki Ziya Bandırmalıoğlu kimdi ve Susurluk'ta neler olmuştu?
cumhuriyet.com.trİstanbul'da, Fenerbahçe Mahallesi'ndeki bir restoranda pazartesi akşam saatlerinde iki grup arasında tartışma çıktı. Kısa sürede büyüyerek silahların da kullanıldığı kavgada Susurluk davası hükümlüsü eski özel harekat polisi Ziya Bandırmalıoğlu ve meslekten ihraç edilen Nihat Şahin isimli eski bir polis ile 4 kişi silahla yaralandı. Olayda ağır yaralanan Bandırmalıoğlu ve Şahin hayatını kaybetti.
Bunun üzerine hem Bandırmalıoğlu'nun hayatı hem de Susurluk Davası tekrar gündeme geldi. Peki Susurluk Davası nedir? Susurluk Kazası nedir? Susurluk'ta ne olmuştu? Susurluk Kazası'nda hayatını kaybedenler kimlerdi? Abdullah Çatlı'nın öldürüldüğü Susurluk Kazası'nda kimler vardı?
SUSURLUK KAZASI NEDİR? SUSURLUK'TA NELER YAŞANMIŞTI?
Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük skandallarından biri olarak görülen Susurluk Kazası, 3 Kasım 1996'da saat 19:25 sularında Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana geldi. Yaşanan bu trafik kazasının detaylarının araştırılması sonucu, devlet ve mafya ilişkileri kamuoyunun gözleri üzerine serildi. Olay sonrası kurulan komisyonlar tarafından yayımlanan raporlarda, devlet görevlileriyle mafya arasındaki "menfaat ilişkileri", çarpıcı bir şekilde medyaya yansıdı.
MİLLETVEKİLİ, POLİS OKULU MÜDÜRÜ, ÇATLI AYNI ARAÇTA
DYP Şanlıurfa milletvekili Sedat Edip Bucak, İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ ve "Mehmet Özbay" sahte kimlikli Abdullah Çatlı ile 1970 doğumlu manken ve Çatlı’nın sevgilisi Gonca Us'un yer aldığı ve Bucak'a ait otomobil, İstanbul'a gitmek üzere yola çıktı.
3 Kasım 1996 günü saat 19.25 sıralarında Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde benzin istasyonundan yola çıkan Hasan Gökçe yönetimindeki 20 RC 721 plakalı kamyona çarptı. Bu kaza, basına "Susurluk skandalı" veya "Susurluk kazası" olarak geçti.
DGM SORUŞTURMA AÇMIŞTI
Kazada, aracı kullanan Hüseyin Kocadağ, üzerinde Mehmet Özbay kimliği bulunan Abdullah Çatlı ve Melahat Özbay sahte kimlikli Gonca Us öldüğü, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak yaralı olarak kurtulmuştu.
Olay sonrası, 2004 yılına kadar varlığını sürdüren ve görev tanımında “Cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya Devletin iç ve dış güvenliğini ilgilendiren suçlara bakmakla görevli” olduğu söylenen Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), Kazayla ilgili bir soruşturma başlatmıştı.
DGM’de hazırlanan iddianamede, Sedat Edip Bucak hakkında 2 yıl hapis cezası istenmişti.
SUSURLUK RAPORLARI
Olayla ilgili kurulan çeşitli araştırma komisyonlarınca birçok rapor hazırlandı. Bunlardan en çarpıcı olanı DGM tarafından hazırlanan savcılık fezlekesi ve TBMM Komisyonu'nda hazırlanan, "TBMM Susurluk Komisyon Raporu"ydu.
Raporlarda, Susurluk Kazası'nda yer alan Çatlı, Bucak ve Kocadağ, Türkiye'de "Derin Devlet" denen oluşumun aktörleri olarak gösterildi.
MEHMET AĞAR
Olayla ilgili hazırlanan raporlarda, birçok kez tutuklanan, yurt dışında uyuşturucu ticaretine adı karışan, hakkında kırmızı bülten çıkarılan Çatlı’ya, sahte kimlik, silah taşıma belgesi ve hususi yeşil pasaportun o dönem İçişleri Bakanı olan Mehmet Ağar’ın, Emniyet Genel Müdürü olduğu yıllarda verdiği ortaya çıktı. Ardından Ağar, 8 Kasım 1996 tarihinde görevinden istifa etti.
ZİYA BANDIRMALIOĞLU KİMDİR?
1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler ve Susurluk soruşturmasından aranan eski Özel Harekat polisi Ziya Bandırmalıoğlu, 25 Ocak 2013'te Bilecik’te yakalanarak cezaevine konmuştu. Bandırmalıoğlu’nun savcıya verdiği iki saatlik ifadede cinayetlerle ilgili soruya "Hatırlamıyorum" cevabını verdiği öğrenilmişti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından yürütülen 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler ve Susurluk soruşturması kapsamında aranan eski Özel Harekat polisi Ziya Bandırmalıoğlu Ocak 2013'te memleketi Bilecik’te yakalandı. Cep telefonunun kısa bir süre sinyal vermesi üzerine operasyon düzenlenen Bandırmalıoğlu, Ankara Terörle Mücadele şubesine götürülerek sorgulandı. Eski özel harekatçı, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’ye iki saat ifade verdi.
Bandırmalıoğlu’na savcılık sorgusunda eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın’ın ve MİT Kontraterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür’ün beyanları soruldu. Savcı ayrıca 1996 yılında kaçırılan MİT muhbiri Tarık Ümit’in cesedinin yerini bilip bilmediğini sordu. Bandırmalıoğlu ise kaçırıldığı gün Tarık Ümit ile görüştüğünü doğruladı. Ümit ile tesadüfen karşılaştıklarını öne süren Bandırmalıoğlu, “Bunu o dönemde hem komisyona hem mahkemeye anlattım. Hal hatır sorduktan sonra vedalaştık. Sonrasında yaşananlarla ilgili bilgi sahibi değilim” dedi.
Bandırmalıoğlu’na 1994 yılında Ankara’da gözaltına alınan dört üniversite öğrencisinin akıbeti, Ankara’da 1994’te öldürülen Avukat Yusuf Ekinci, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Namık Erdoğan, Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın ve Avukat Faik Candan, işadamları Savaş Buldan ve Behçet Cantürk cinayetleri de soruldu. Bandırmalıoğlu, tüm bu iddialarla ilgili olarak Susurluk davasında yargılandığını hatırlattı ve üç sayfalık ifadesinde DHKP-C, Hizbullah ve PKK’ye yönelik operasyon yaptıklarını anlattı. Bazı faili meçhul cinayetlerle ilgili İstanbul’da yer göstermelerde de bulunan Ayhan Çarkın’ın ifadelerinin dikkate alınmamasını istedi. Çarkın’ı kokain kullanmakla suçlayan Bandırmalıoğlu “Zaten psikolojik sorunları da var. Olayların üzerinden 19 yıl geçti. Dolayısıyla hiçbir şey hatırlamıyorum” dedi.
Suç örgütü üyesi olmak ve tasarlayarak adam öldürmek suçlamasıyla mahkemeye sevk edilen Bandırmalıoğlu, "Özgürlük Hakimliği" tarafından tutuklandı ve Sincan Cezaevi’ne kondu.
Tutuklama gerekçelerinde “Elde bulunan dijital materyaller ve CD”ler ifadesi dikkat çekti. Bandırmalıoğlu, Kumarhaneler Kralı olarak bilinen Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesinin ardından aralarında Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Yusuf Yüksel, Seyfettin Lap ve Enver Ulu ile birlikte sorgulanmış, ifadeleri kayıt altına alınmıştı.
ÇOCUKLARININ SÜNNETİNİ ÇATLI KARŞILAMIŞ
Konuya ilişkin TBMM Genel Kurulun'da 12 Kasım 1996 tarihli 16’ncı Birleşiminde 472 No'lu karar ile kurulan komisyonun gerekli incelemeler neticesinde hazırlanan rapor Komisyonun 3 Nisan 1997 tarih ve 43'üncü Birleşiminde alınan 21 sayılı karar ile sonuçlandırılmıştı.
TBMM Komisyonunda hazırlanan bu rapora göre, Susurluk Kazası'nda yaşamını yitiren Abdullah Çatlı'nın, polis memurları Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'nun çocuklarının sünnetinde kirvelik yaptığı ve sünnet masraflarını karşıladığı ortaya çıktı. Buna göre, Bandırmalıoğlu'nun çocuğunun sünnet masraflarının (700-800 Milyon Lira) tamamının Çatlı tarafından ödendiğinin bizzat Bandırmalıoğlu tarafından itiraf edilmişti.
Öte yandan hazırlanan raporda, "700-800 milyon TL tutarındaki düğün masraflarının Abdullah Çatlı tarafından karşılanmış olması ve en üst düzeyde bir Emniyet görevlisinin bu şahıs ile aynı düğünde kirveliği üstlenmiş bulunmaları, bu kişiler arasındaki mutat arkadaşlık ilişkileri ile izah ve kabul etmek mümkün bulunmamaktadır. Aksine, bu kişiler arasındaki büyük menfaat ilişkileri bulunduğunu göstermektedir" ifadelerine yer verildi.
DGM BİNASINDAN KAÇMIŞTI
Bandırmalıoğlu’nun adı Ayhan Akça ile birlikte Tarık Ümit’in kaçırılması olayına karımıştı. 8 Ekim 1997’de silah kaçakçılığı ile ilgili olarak yargılandığı bir davadan beraat eden Bandırmalıoğlu, 14 Ocak 1997’de Susurluk davası kapsamında tutuklanacağını anlayınca dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) binasından kaçmıştı.
Yakalanan Bandırmalıoğlu, yargılama sonunda 4 yıl ceza aldı. 194 gün cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Ancak daha sonra çeşitli suçlara daha karıştı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 17 sanıkla birlikte “Suç işlemek amacıyla örgüt kurdukları ve örgüte üye oldukları” iddiasıyla yeniden yargılandı. Bu suçlardan da 7 yıl 6 ay 15 gün hapis cezası aldı ancak 2009’da tahliye edildi.