TBMM Başkanı Mustafa Şentop'tan MOBESE açıklaması
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, son günlerin tartışmalı konusu MOBESE ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün görevinden affını isteyerek, koltuğunu Bekir Bozdağ'a bırakmasına ilişkin açıklamalarda bulundu.
cumhuriyet.com.trTBMM Başkanı Mustafa Şentop, CNN TÜRK canlı yayınında Hakan Çelik'in sorularını yanıtlıyor.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün görevinden affını isteyerek, koltuğunu Bekir Bozdağ'a bırakmasıyla ilgili konuşan Meclis Başkanı Şentop, “Hem iyi birer hukukçu hem de görevlerini dikkatle yürüten iki arkadaşımız. Hükümetin bir politikası olur, bakanlar o politikayı icra ederler. Bu değişiklikler gayet normaldir” dedi.
MOBESE AÇIKLAMASI
Meclis Başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kentte kar yağışı sırasında Sarıyer’deki bir balıkçıda İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi ile görüşmesine ilişkin kamuoyuna yansıyan MOBESE görüntüleri hakkında da konuştu. Şentop, “MOBESE kamerası olduğunu kesin olarak teyit etmek gerekiyor” dedi. Şentop, “Bir inceleme süreci yapılacak, bu detayları bilenlerin değerlendirmesi lazım” diye konuştu.
İşte Şentop'un açıklamalarından öne çıkanlar:
Hem iyi birer hukukçu hem de görevlerini dikkatle yürüten iki arkadaşımız. Sayın Gül'e teşekkür ediyorum, sayın Bekir Bozdağ'ı da tebrik ediyorum. Hükümetin bir politikası olur, bakanlar o politikayı icra ederler. Bu değişiklikler gayet normaldir.
(Mobese görüntülerinin paylaşılmasını nasıl yorumlamak gerekir?) Görüntülerin hangi kamerayla çekildiğini bilmek gerekiyor. Mobese kamerası olduğunu kesin olarak teyit etmek gerekiyor. Bir inceleme süreci yapılacak, bu detayları bilenlerin değerlendirmesi lazım.
SİYASETİ VE HUKUKU AYIRMIYORUM
Ben siyaseti ve hukuku birbirinden ayırmıyorum esasen. Eğer siyaset bu zeminden ayrılarak yapılırsa o zaman havada kalıyor. Bundan ayrıldığınız takdirde o zaman ölçü kaçıyor.
Yaşananlardan şüpheli kurumlarımız bir ders çıkarıyorlar. Olayın sıcağı sıcağına yaşananlar bir köpük tartışması. Bunlar zaman gelince yeni tartışmalarla geride kalır. Önemli olan gerekli dersleri çıkarmaktır, bu mutlaka yapılır. Çalışmalar, incelemeler sürüyor.
Siyasetteki dilin, üslubun bu minvalde gideceği gibi izlenim içindeyiz. TBMM'ye de yansıyor kimi zaman tartışmalar fiziki boyuta varıyor. Kutuplaşmanın boyutunu mu gösteriyor? Sizi endişelendiren bir tarafı var mı?
Ben aynı zamanda halkın içindeyim. Tabanda, sahada gerilim, yüksek tansiyon yok. İnsanlar kendi aralarında günlük siyasetin konularını tartışıyorlar ama bu şekilde bir gerginlik yok. Bunun böyle yukarıdan tabana inmemesi sağlıklı bir durum. Çok kalıcı, yerleşmiş bir tablo olmadığını gösteriyor. Seçimlere 1 yıldan biraz fazla bir zaman var, bu uzun bir zaman. Böyle bir tansiyonla konuların tartışılmasının kimseye faydası yok.
Bu yüksek tansiyonla bir sonuç alabilmek mümkün değil. Önümüzde çok ciddi çok önemli sorunlar var. Önümüzde tartışacağımız çok konu var, müzakere edilecek çok sorun var. Herkesin memleket meselelerini bir ciddiyetle tartışması lazım. Eleştirmenlik diye bir uzmanlık alanı vardır, bilhassa edebiyatta, sanatta vardır. Eleştirmenler genelde eleştirdikleri sanat alanının sanatçısı değildir ama eleştirmendir. Siyaset bu şekilde bir eleştirmenlik alanı değildir. Bir siyasetçi sadece eleştirerek sonuç hasıl edemez. Millet hiç kimseye ne güzel eleştiriyor olanı bitiyor diye oy vermez. Üslup meselesi de çok önemli. Çok ağır eleştirileri bile uygun bir dille iç tüzüğümüze göre ifade edebilmek mümkün. Ben 50 yıl öncesine dair Meclis tutanaklarını okuyorum, hiçbir zaman kibarlığı elden bırakmayan milletvekilleri var. İnsanın kişiliğinin bir göstergesidir üslup. Her türlü eleştiri yapılabilir ama bunun nezaket içinde yapılması gerekir. Bu çağrıyı tekrarlamış olayım.
ERKEN SEÇİM TARTIŞMALARI
Erken seçim tartışmaları önceki dönem Türkiye'nin alışkanlıkları. O dönemde parlamento herhangi bir sayı aramadan seçime gidebiliyordu. Bunlardan hareketle seçim tartışmaları olurdu. Burada Meclis'in nitelikli çoğunluğu alması lazım seçim için hukuken veya Cumhurbaşkanı'nın karar alması gerekiyor.
6 PARTİNİN ÇALIŞMASI
Önümüzdeki gerçekleri ortaya koyalım. Gerçek nedir? Türkiye'de bir başkanlık sistemi var. Literatürde başkanlık sistemidir. Biz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye ifade ettik anayasamızda. 1950'den önce mesela President'ın tercümesi Reis-i Cumhur olarak tercüme edilmiş kitaplarda.
"Seçimden önce mümkün değil. Seçime bununla girilecek. Seçilen Cumhurbaşkanı bu sisteme göre ülkeyi yönetecek. İddia nedir? Seçimden sonra sistemi değiştereceğiz. Bu sistemi değiştireceğiz demek yeterli değil. Bu iş anayasa değişikliğiyle olur. Bir referandum gerekiyor veya 3'te 2 alınacak ki değiştirilsin.