Konya'nın ilçe nüfusları kaç? Konya ilçe belediyeleri hangi partiden?
Türkiye'nin Konya ilinin merkezi olan şehirdir. 1875'te kurulan Konya Belediyesi, 1987'de çıkarılan 3399 sayılı yasa gereğince "büyükşehir" statüsüne kavuşmuş olup 1989'dan beri belediye hizmetleri bu statüye göre yürütülmektedir. 2014'te 6360 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları olmuştur.Konya ilçeleri; Ahırlı, Akören, Akşehir, Altınekin, Beyşehir, Bozkır, Cihanbeyli, Çeltik, Çumra, Derbent, Derebucak, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Hadim, Halkapınar, Hüyük, Ilgın, Kadınhanı, Karapınar, Karatay, Kulu, Meram, Sarayönü, Selçuklu, Seydişehir, Taşkent, Tuzlukçu, Yalıhüyük ve Yunak'tır.
cumhuriyet.com.tr
Ahırlı
İlçe merkezi Seydişehir-Bozkır karayolu üzerinde kurulmuştur. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Çarşamba Suyu başlıca akarsuyudur. Başlıca tarım ürünleri nohut ve tahıldır. Ovalık kesimin sulanabilen kısmında sebze ve meyve yetiştiriciliği yapılır.
Bozkır ilçesine bağlı bir bucak iken 9 Mayıs 1990'da 3644 sayılı kânunla ilçe oldu. Belediyesi 1962'de kurulmuştur.İlçemizin tarihi M.Ö. 2000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bölgede bulunan tarihi eserlerden de anlaşılacağı üzere Türklerden önce burada, Bizans İmparatorluğu hüküm sürmüştür. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu’ nun kapısının Türklere açılması ile birlikte Anadolu’ ya Türk akınları yapılmıştır. Büyük Selçuklu Hükümdarı Melihşah döneminde Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu’ ya akınlar düzenlemiş ve bu akınların sonuncunca İznik’ e kadar ilerlemiştir. Süleyman Şah Konya’ ya geldiği zaman burasını fethetmiş, ilçemizin bulunduğu bölgeye de akıncılarını göndererek buranın fethini de sağlamıştır. Bu tarihten itibaren İlçemiz bölgesi Türk hakimiyeti altına girmiştir. Konya’ nın Türkleştirilmesi esnasında bu bölgeye Orta Asya’ dan Horasan Türk aileleri gelerek yerleşmişlerdir.
Akören
Akören civarındaki yerleşimin MÖ. 7000-6500 yıllarına kadar gittiği tahmin edilmektedir. Akören'e 49 km. uzaklıktaki Çatalhöyük'te yapılan kazılarda neolitik çağa ait kalıntılar bulunmuştur. Bölge Hitit, Roma ve Bizans döneminde de bir yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. "Gavurlar Hamamı" ve "Horozun Tepesi" olarak bilinen yerlerdeki kalıntılar Hitit ve Roma döneminde de burada yerleşim olduğunu göstermektedir. Yine Akören'e 3 km. uzaklıktaki Orhaniye köyünün Ertaş boğazında antik dönemde adı "Dinorna" olan ve Bizans döneminden kalma bir kent vardır.
MS. 11. yüzyıldan itibaren ise bölgeye Bayındır ve Kayı Türk boylarının yerleştikleri söylenmekle birlikte şu anda bölgede yaşayan halkın 200 yıl önce buraya gelmiş olduğu da belirtilmektedir.Millî mücadele döneminde komşu ilçe Bozkır'da çıkan Bozkır isyanı sırasında ilçe bir süre isyancıların kontrolünde kalmıştır.
Akşehir
İlçenin yüz ölçümü 1442 km²'dir. Denizden yüksekliği 1.050 metredir. Konya - Afyon kara yolu üzerinde olup Konya iline 135 km, Afyonkarahisar iline 90 kilometre mesafededir. Akşehir ilçesinde 55 mahalle bulunmaktadır.Nasreddin Hoca gençliğinden itibaren burada yaşamıştır. Türbesi Akşehir'de bulunmaktadır. 2007 yılında Nasreddin Hoca Derneği, Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'ye göre, "Dünyanın Ortası Akşehir" şeklindeki tescil belgesini almıştır.
24 Ağustos her yıl Akşehir Onur Günü olarak kutlanır. Türkiye'de Lady Diana'nın yediği söylentileriyle bilinen ve Akşehir-Eber Gölleri arasında oluşan mikroklima etkisiyle aromasını kazanan Napolyon Kirazı meşhurdur. Bu kiraz 2004 yılında Akşehir Kirazı adıyla tescil ettirilmiştir.
İlçede bulunan Nasreddin Hoca'nın maya çaldığı Akşehir Gölü harita üzerinde yüz ölçümü olarak Türkiye'nin en büyük 5. gölüdür. Akşehir Gölü, bilinçsiz sulama ve küresel ısınmanın etkisiyle her yıl yok olmaya bir adım daha yaklaşmaktadır. Toplam 350 km² sulak alan, 2004 yılında 95, 2005'te ise 35 km²'ye 2009'da ise 5 km²'ye daha gerileyerek 30 km²'ye ulaşmıştır. Gün geçtikçe iyice düşen su seviyesi, gölde yaşayan canlı türlerini de olumsuz etkilemektedir. Uzmanlar tarafından 1970'li yıllarda 30 çeşit olduğu belirtilen balık türünün sayısı 3'e kadar düşmüştür. İlçede yerel televizyon bulunmamakta, 1953 yılında kurulan Pervasız Gazetesi en eski yerel gazete olarak yayın hayatına devam etmektedir. Bunun yanı sıra İstasyon Gazetesi 2002'den, Akşehir Postası Gazetesi ise 2011 yılından beri yayımlanmaktadır.
Altınekin
İlçenin tarihi oldukça eski devirlere kadar uzanmaktadır. Anadolu Selçukluları döneminde önemli bir ticaret merkezi olan ilçe en parlak dönemini bu devirde yaşamıştır. Şehir merkezinde bulunan Zıvarık Hanı bu devirden kalan en önemli yapıdır.
Fakat arazinin kıraç oluşu ve tarihi İpek Yolu'nun eski önemini koruyamaması sonucu, Anadolu ticaretinin düşüşüne paralel olarak ilçedeki ticaret hayatı da sönükleşmiştir. Osmanlı Dönemi'nde ise tarım ve at yetiştiriciliği konusunda ünlenmiş bir bölgedir.
Cumhuriyet Dönemi'nde ise tüm kamu kuruluşlarıyla birlikte gelişmiş bir yerleşim merkezi haline gelmiştir. Ancak bu kurumların bilahare diğer ilçelere kaydırılmasıyla birlikte küçük bir nahiye halini dönüşmüştür. Sonraki süreçte ise Altınekin kasaba iken, 4 Temmuz 1987 gün ve 19507 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanın 3292 Sayılı Kanunla ilçe olmuştur.
Beyşehir
Coğrafi konum; fert, toplum ve devlet hayatını şekillendiren en etkili faktörlerden biridir. Beraberinde birçok avantaj veya dezavantajı da getirebilir. Beyşehir bu açıdan oldukça iyi bir konuma sahiptir.
İlçe, Batı Toroslar arasında yer alan, çukur alandadır. Bu çukurun büyük kesimini Beyşehir Gölü kaplar. Çukurluk gölün güneydoğusunda Beyşehir ovası devam eder. Toroslar, batıdan ve güneybatıdan yüksek sarp dikliklerle ovaya inerler. Beyşehir'deki düzlük alanlar bozkırlar halinde uzanır. Çevredeki dağlar ise, ormanlarla kaplıdır. Topraklar verimlidir.
Akdeniz Bölgesi'nin Göller Yöresinde yer alan Beyşehir, önemli bir geçit noktasında da bulunmaktadır. En güney ucu baz alındığı zaman Akdenize olan uzaklığı 65 km civarındadır. Bir set misali araya giren Toroslar, yöreye Akdeniz'den ayırmıştır.
Doğusunda Konya, kuzeyinde Doğanhisar, Hüyük ve Ilgın, kuzeydoğusundan Derbent, kuzeybatısından Şarkikaraağaç ve Eğirdir, doğusunda Meram, güneyinde Seydişehir ve Derebucak ilçeleri bulunur.
Bozkır
Bozkır, Konya Ovası’yla Toros Dağları arasında engebeli bir arazi üzerinde bulunmaktadır. Orta Torosların eteğinde kurulan ve eski bir yerleşim yeri olan Bozkır, tarih sahnesinde yerini aldığından bu yana bünyesinde değişik toplumları barındırarak birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İsauralılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve Osmanlılar gibi farklı devletlerin hüküm sürdüğü bir yerleşim yeridir.M.Ö. 6000'li yıllarda İsauria Bölgesi'nin başkenti olan Bozkır'ın bilinen ilk adı İsaura Veus’tur. Bizans döneminde ise şehrin adı Leontopolis Aslanlar Kenti olarak anılmıştır. Şehir bu dönemde Bizans komutanlarının dinlence yeri olarak kullanılmıştır. 1400’lü yılların başında ise Yalıhüyük ve çevresinde yaşayan Bozkır Bey, Leontopolis’e gelerek kendi adını verir.İlçe konum olarak Akdeniz Bölgesi'nde yer almaktadır. Toros Dağları geçit vermediği için tipik İç Anadolu iklimi yaşanmaktadır, yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlı geçmektedir.Bozkır ilçesi Konya iline 120 km uzaklıktadır. Karatay Otobüs Terminalinden Bozkır otobüslerinin saat başı seferleri ile ulaşılabilir. Karatay Otobüs Terminali Eski Garaj olarak da geçer. Eski Garaja Ulaşım Konya Şehirler Arası Otobüs Terminalinden Cumhuriyet, Binkonut ve Bosnahersek dolmuşlarıyla sağlanabilir.Devlet Hastanesi ve diğer resmi dairelerle birlikte, Bozkır Lisesi, İmam Hatip Lisesi, Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Lisesi, Sağlık Meslek Lisesi ve Kız Teknik ve Meslek Lisesi olmak üzere 6 lisesi vardır.
Cihanbeyli
Bölgede daha önce göçebe olarak yaşayan ve Osmanlı idari sisteminde aşiret kazası olarak tanımlanan Yörük Atçeken Aşireti bulunmaktaydı. İlçe şimdiki adını 18.yy’da Urfa yöresinden buraya gelen Canbegli Kürt aşiretinden alır. Kaza merkezi eskiden Böğrüdelik köyünde iken, 19.yy’da şimdi bulunduğu İnevi mevkiine taşındı.Cihanbeyli, tarihi gelişimi, coğrafi yapısı ve sosyal yaşantısı yönünden Konya ünitesinin bir parçasıdır.
Cihanbeyli'nin ilk adı Esbikeşan'dır. Daha sonraları "İnevi" adını almış ve uzun yıllar İnevi adını taşımıştır. Esbikeşan, ilçelikten bucaklığa, bucaklıktan ilçeliğe çok kez yer değiştirmiştir. 1866 yılında Kulu Köyü, Esbikeşan adı ile ilçe olmuştur ve Cihanbeyli ile Şereflikoçhisar, Kulu köyüne bağlanmıştır. Ancak Cihanbeyli ve Koçhisar'ın Aşair beyleri Kulu'ya bağlanmak istememişler ve Ankara'ya baskı yapmışlardır. Bunun üzerine Kulu'nun ilçe teşkilatı kapatılmış ve Cihanbeyli ile Koçhisar Kulu'dan ayrılmıştır. Kulu'da Konya'nın Sille Bucağına bağlanmıştır.Cihanbeyli'nin doğusunda Tuz Gölü ve Aksaray ili, batısında Sarayönü ve Yunak ilçeleri vardır. Güneyi Altınekin İlçesi, Kuzeyi Kulu ve Ankara'nın Haymana ilçeleriyle çevrilmiştir. Yüzölçümü yaklaşık 4.109 km²'dir. Bağlı olduğu Konya ilinin 100 km kuzeyinde, Tuz Gölünün batısındadır. Cihanbeyli, kuzeye doğru uzanan Konya Ovası'nın devamı gibidir. İlçenin bulunduğu kesimler, geniş yayla özelliği gösterir. Ova-yayla özellikleri Ankara'ya doğru Kulu ilçesi komşusunu da alarak sürer. Ovaların, deniz yüzeyinden yüksekliği genellikle 950 ile 1000 metre arasındadır. Yayla kısımlarının deniz yüksekliği 1000 metreyi aşar.Karasal iklim görülür ve kuraktır.
Çeltik
Konya il merkezine uzaklığı 220 km olup Türkiye'de il merkezine en uzak 2.Anamur'dan sonra; 239 km ilçe konumunda bulunmaktadır. Ayrıca Konya ilinin bir ilçesi olmakla birlikte Afyon, Eskişehir, Ankara'ya sınırı bulunmaktadır.
İlçenin kuruluşu 11. ve 12. yüzyıla kadar uzanmaktadır. İbrahim Hakkı Konyalı’nın "Konya Tarihi" adlı eserine göre Çeltik’in geçmişi Karaman Eyaletine bağlı Akçaşehir'e dayanmaktadır.Çeltik yakınlarındaki İbanın Kuyusu denilen yerde kurulan Akçaşehir 1902’de ilçe kimliği kazanmış, ancak bataklığı ve sivrisinek çokluğu sebebiyle ilçe sıfatıyla önce Hatırlı'ya verilmiş, Daha sonra da Cihanbeyli’ye aktarılmış ve 1990 yılında ilçe olmuştur.
Konya’nın kuzey batısında yer alan Çeltik, Doğuda Polatlı, batıda Emirdağ, Güneyde Yunak, Kuzeyde ise Sivrihisar ile çevrilidir. İç Batı Anadolu üzerinde kurulmuş Çeltik’te karasal iklim hüküm sürmekte, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçmektedir. Çeltik 2 kasaba ile 7 köye sahip bulunmaktadır.Sosyal yönden ilçe halkı köy yaşantısıyla şehir yaşantısı arasında geçiş safhasındadır. Konutlaşmada bu durum özellikle dikkat çekmektedir. İlçe nüfusunun % 30’a yakını Trabzon, Afyon, Malatya, Elazığ Emirdağ ve Konya Doğanhisar gibi yerleşim birimlerinden gelen ailelerle karışık bir toplum oluşturmaktadır. İlçe nüfusu Türk, Kürt ve Müslüman’dır. Çoğunluğu Hanefi Mezhebinden olmakla, Şafi Mezhebinden de mevcuttur.
Çumra
M. Kemal Atatürk trenle Adana'ya giderken Çumra'da verdiği mola esnasında Çumra istasyonundan etrafı seyredip sulama tesis ve lojmanlarını gördükten sonra; "Bu şirin beldeyi geliştirmek, buraya önem vermek lazımdır. Çumra ilçe olmaya layıktır." demiştir. Atatürk'ün emri ile 26 Haziran 1926 yılında, 30 Mayıs 1926 tarihli 404 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan, 877 sayılı kanunla Çumra İlçe merkezi haline getirilmiştir. 1936 yılında Balkanlardan Anadolu'ya gelen 300 göçmen ailesi Çumra'ya yerleşmiştir. Çumra'ya yerleşen göçmen ailelerinin önceden Avrupa'ya 'Karaman ve Konya'dan' göç ettiği de bilinmektedir.1936 ve 1950 yıllarında Balkanlardan gelen soydaşlarımızın yanı sıra son yıllarda Hadim, Bozkır, Ermenek gibi ilçe ve köylerden Çumra'ya olan göçler ilçe nüfusunu hızla artırmıştır.1961 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan MÖ 8000 yıllarına tarihlenen Çatalhöyük ören yeri ile Çumra'nın tarihi 9000 yıl öncesine dayanmaktadır. Çatalhöyük'ten başka Çumra ve çevresinde Neolitik devirden kalma birçok Höyük mevcuttur. Çumra merkezde bulunan Sırçalıhöyük ve farklı mahallelerinde bulunan Seyithanhöyüğü, Karahöyük, Karkın hüyüğü, Dedemoğlu hüyüğü, İçeriçumra hüyüğü, Alibeyhöyüğü, Abditoluhöyüğü, Üçhöyük bunlardan bazılarıdır.
Derbent
Derbent Konya'ya 78 km mesafede 1930 yılında kasaba, 1990 yılında ilçe olmuş küçük bir yerleşim birimidir.
Konya'ya uzaklığı Beyşehir yolundan gidilip Ilgın sapağından ulaşım sağlanırsa 78 km olup ana yolu bu istikamettir. Fakat yine Beyşehir yolu istikametinde giderken Altınapa barajına inmeden sağa girilir ve Başara kavak yolu kullanılırsa mesafe 55 km dir fakat bu yol çok dar ve virajlıdır.
Yüzölçümü 300 km² olup, bunun yaklaşık 10 km² si sulanılabilir vaziyette olan toplam 156 km² lik alanı tarım arazisidir. Kalan kısmı ise yerleşim yerleri ile orman ve mera arazisidir. Osmanlı Döneminde, “derbent” kelimesi teşkilat anlamında kullanılmıştır. Bu anlamda, dağlar üzerindeki geçitlerde ve boğazlarda kullanılan karakollara “derbent” denilmiştir.
Derbent, Selçuklular döneminde “Eşrefoğulları Beyliği” sınırları içinde kalmıştır. Eşrefoğulları Beylik sınırları; Beyşehir ve Seydişehir'den sonra, Ilgın, Bolvadin ve Akşehir sınırlarını içine alır. Bozkır, Şarkîkaraağaç, Yalvaç, Gelendost, Kıreli, Doğanhisar ve hatta Çal gibi şehirler de zaman zaman beylik sınırlarına dâhil olmuştur.
Derebucak
Derebucak İlçesinin ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemekle beraber eldeki mevcut bilgilerden; Bayramyeri, Yukarıköy, Balat, Çukurlar ve Seniryeri adlı mevkilerden aşiretler halinde gelip toplanarak 1200 ile 1300 yılları arasında bu günkü Derebucak' ı kurdukları sanılmaktadır.
Önceleri Antalya İli Alanya İlçesine bağlı iken sonradan Akseki İlçesine bağlanmış, 1900 yıllarında Akseki'den ayrılarak Konya İli Seydişehir İlçesine bağlanmıştır. 1967 yılında Belediye teşkilatı kurularak Beyşehir İlçesine bağlanmıştır.
1987 Yılında çıkan 3392 Sayılı '103 İlçe Kurulması Hakkında Kanun' ile İlçe olmuş ve Ağustos 1988 tarihinde Beyşehir'den ayrılarak fiilen İlçe hüviyetini kazanmıştır.
Doğanhisar
Doğanhisar ilçe merkezi, Sultan Dağları'nın kuzeydoğuya bakan eteklerinde kurulmuştur. Konya il merkezine 122 km uzaklıkta bulunmaktadır. Doğuda Ilgın İlçesine, güneyde Hüyük ilçesine, batıda Isparta ili, kuzeybatıda Akşehir ilçesine, kuzeyde Ilgın ilçesine ve Argıthanı kasabasına komşudur. İlçenin yüzölçümü 519.5 km2 olup, denizden yüksekliği 1220 metredir.Bölge iklimi ve bitki örtüsü, Akdeniz iklimi ve Karasal iklim arasında bir geçiş koridoru olma özelliği göstermektedir. Ancak Karasal iklim ağır basmaktadır.İlçede bir adet devlet hastanesi bulunmaktadır.Doğanhisar İlçesine bağlı toplam 24 mahalle bulunmaktadır.2018 TÜİK verilerine göre nüfusun %58,62'sini oluşturan 15-64 yaş arası nüfus grubu en yoğun grubu oluştururken, hemen ardından %27,79 ile 65 yaş üstü nüfus gelmektedir, 0-14 yaş aralığı grubu ise %13,58 ile en düşük yoğunluklu grubu oluşturmaktadır. En yoğun nüfus grubu 55-75 yaş arası nüfustur. Bu veriler, ilçe nüfusunun büyük kısmını yaşlıların oluşturduğunu göstermektedir. İlçedeki iş sahalarının yetersizliği nedeniyle istihdam amaçlı dışarıya yoğun göç verilmekte olduğundan ilçe nüfusu azalma eğilimindedir.Doğanhisar kili; seramik, tuğla, kiremit, çanak ve çömlek üretimi için uygun bir topraktır. Geçmişte toprağının yapısı nedeniyle testicilik ve çömlekçilik Doğanhisar'da önemli bir geçim kaynağı konumundaydı. Doğanhisar'ın nitelikli ve verimli kil yatakları, 9000 yıllık geleneksel terakota üretimini mümkün kılmıştır. İlçenin armasında bulunan testi, ilçenin bu geleneğini simgelemektedir. Günümüzde bu gelenek unutulmaya yüz tutulsa da bu alanda önemli bir potansiyeli bulunmaktadır.
Emirgazi
Yöredeki ilk yerleşimin Hititler döneminde başladığı, Eski Kışla Dikilitaş - Yukarıkışla ile Arısama Belkaya’da yapılan kazılarda ele geçen çivi yazılı tabletlerden anlaşılmaktadır. İlçenin kuzeyindeki Kötü Dağ Arısama Dağı, tarihi öneme sahip kale, kaya oyması, kilise ve büyük yeraltı şehirleri barındırmaktadır. Dağın batı yamaçlarında bulunan Eskikışla yerleşkesinde, dağın tarihî değerini Hitit hiyerogliflerine benzerlik gösteren fakat değişik bir hiyeroglif yazısı ile yazılmış 2 adet sunak ve 3 adet kitabe bulunmuştur. Yazıtların tercümesi tartışmalıdır. Sunak ve kitabeler İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Hitit dönemine ait olduğu sanılan ve Eski Kışla olarak isimlendirilen yerleşim merkezi üzerindeki kale ve yer altı şehrini Roma ve Bizanslılar da kullanmışlardır. Anadolu’ya Türk boylarının yerleşmesinden sonra bu kaleye ve bugünkü Emirgazi’nin bulunduğu yerler Anadolu Selçukluları'nın egemenliğine girmiştir.İç Anadolu Bölgesi’nde, Konya İli’ne bağlı bir ilçe olan Emirgazi; doğusunda Niğde ili, güneyinde Ereğli İlçesi, batısında Karapınar İlçesi ve kuzeyinde Aksaray İli ile çevrilidir. İlçe toprakları bazı bölümleri engebeli olmasına rağmen genellikle ovalık ve bozkır görünümündedir. İlçenin güneyindeki Karacadağ’da ormanlık alanlar bulunmaktadır. İlçe içerisinde akarsu veya gölet gibi su kaynakları bulunmamaktadır. İl merkezine 140 km. uzaklıktaki ilçe, deniz seviyesinden 962 m. yüksekliktedir. Yüzölçümü 829 km2, toplam nüfusu ise 10500’dir.
İlçede karasal iklim hüküm sürmekte olup, kışlar soğuk ve sert, yazlar da sıcak ve kuraktır. Emirgazi ilçesi İç Anadolu’nun en az yağış alan bölgesidir.
Ereğli
Tarih boyunca Hitit, Asur, Kimmer, Frig, Lidya, Pers, İskender İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu ve Bizans idaresinde bulunmuş Ereğli, 9 asırda Bizans ile Abbasiler arasındaki mücadeleye sahne oldu. Anadolu Selçukluları zamanında Türklerin idaresine giren ve 1211 ve 1216 yılları arasında Kilikya Ermeni Krallığı işgalinde kalan Ereğli, Anadolu Beylikleri zamanında Nure Sufi Bey'in kurduğu Karamanoğlu Beyliğinin 1250 ve 1256 yılları arasındaki ilk başkenti olmuştur. İlçe, Fatih Sultan Mehmet devrinde Osmanlı topraklarına katıldı. 1553'te Kanuni Sultan Süleyman İran seferi dönüşünde çadır kurup konaklamış ve oğlu Şehzade Mustafa'yı Ereğli'de boğdurtmuştur. Bağdat Demiryolu'nun ilçeden geçmesi ile Ereğli'nin önemi daha da arttı. Osmanlı Devleti'nin son döneminde Konya vilayetine bağlı bir kaza merkezi olan Ereğli, Cumhuriyet döneminde de ilçe olma durumunu devam ettirdi.Deniz seviyesinden 1054 m yüksekte bulunan Ereğli'nin nüfusu 148.161'dir 95.734'ü merkezde. 2260 km² yüzölçümüne sahip ilçenin 6 belde belediyesi, 44 köyü ve 36 mahallesi bulunmaktadır. İlçe halkının yarıdan fazlası geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır. İlçenin en önemli akarsuyu İvriz Çayı üzerinde kurulu olan İvriz Barajı, Ereğli'de hem tarım alanlarını sulamakta hem de içme suyu ihtiyacını karşılamaktadır. İlçede baklagiller, sanayi bitkileri, meyve, sebze ve yem bitkileri yetiştirilmektedir. Ereğli’de yetiştirilen kirazların bir bölümü ihraç edilmektedir.
Güneysınır
Konya ilinin bir ilçesidir. Konya'ya 75 km uzaklıkta, Konya-Karaman D715 karayolunun 11 km batısında yer alan ilçe merkezini oluşturan iki yerleşim yeri, Osmanlı döneminde Karasınır ve Elmasun olarak bilinen köyler idi. Her iki köyle ilgili kayıtlara, 1531 tarihli Muhasebe Defteri'nde ve 1584 tarihli tahrir defterlerinde rastlanmaktadır. Ayrıca Elmasun, 19. yüzyılda Batılı coğrafyacılar tarafından hazırlanan çeşitli haritalarda, örneğin Tallis tarafından yayınlanan 1851 tarihli Asia Minor haritasında gösterilmektedir. Her iki köy cumhuriyet döneminde önce Bozkır ilçesine bağlı iken, 1955 yılında Çumra ilçesine bağlanmıştır. 9 Mayıs 1990 tarihinde ise Güneybağ ve Karasınır kasabaları ile Emirhan köyünün birleşmesiyle "Güneysınır" adını alarak ilçe statüsüne kavuşmuştur. İlçe, idare binalarının Karasınır ve Güneybağ mahallelerinin arasındaki alana taşınmasıyla bugünkü görünümüne kavuşmuştur.Halk arasında "Gavur Hüyüğü" ve "Güdelesin" diye bilinen hüyükten ve civardaki bazı köylerden, eski çağlara ait topraktan yapılmış çanak, çömlek, tuğla ile madenî eşya kalıntılarının ortaya çıkmış olması; ilçede yerleşik hayatın çok eski zamanlarda başlamış olduğuna işaret etmektedir. Bilge Umar'ın Türkiye'deki Tarihsel Adlar kitabında Elmasun adının etimolojisi Hititlerden önce Orta Anadolu'ya hakim olan Luwi diline dayandırılmaktadır.
Hadim
Konya ilinin 31 ilçesinden biri. Konya'nın güneyinde yer alan ilçe; güneyde Taşkent, kuzeyde Bozkır ilçeleriyle doğuda Karaman ve batıda Antalya ile çevrilidir.Hadim, 16. ve 17. yüzyıllarda Aladağ Kazası’nın bir köyü iken, 18. yüzyıldan itibaren gelişmeye başlamıştır. Bu gelişme süreci Ebû Sa’îd Muhammed el-Hâdimî ile başlamıştır. Hâdimî’nin derin bilgisi ve ünü kendisine Osmanlı sarayında devlet adamları arasında dostlar edinmesini sağlamıştır. Hadim’e Şehdî Osman Efendi tarafından bir de kütüphane yaptırılmıştır. Hadim, 1850’lerden sonra Konya Sancağı’na bağlı bir kaza merkezi hâline gelmiştir. 1881 senesinde Aladağ Nahiyesi Hadim’den ayrılarak Karaman’a bağlanmıştır. 1926’da ilçe merkezi olmuştur.37° K, 33° D koordinatlarında yer alan ilçe, Orta Toroslar'da bir vadi üzerine konumlanmıştır. Konya il merkezine 128 kilometre uzaklıkta bulunan ilçe, Akdeniz Bölgesi'nde yer almakta olup Akdeniz'e kuş uçuşu 70 kilometredir. Hadim coğrafi olarak Akdeniz Bölgesi'nde yer almasına rağmen Akdeniz ikliminin karakteristik özelliklerini tam olarak göstermez. Bu bakımdan Karasal iklim ve Akdeniz iklimi arasında geçiş özelliği göstermektedir. İlçe Karasal iklimin hakim olduğu yörelere oranla daha fazla yağış almaktadır. Ayrıca en yağışlı mevsim kış, en kurak mevsim yazdır.Hâdimî için her yılın 4-12 Eylül tarihleri arasındaki hafta; Hâdimî Hazretleri'ni Anma Haftası olarak belirlenmiştir. İlçede Hâdimî adına inşâ edilmiş bir de türbe bulunmaktadır. Türbeye ziyaretler; yoğunluk yaz aylarında olmak üzere yılın her vaktinde görülmektedir.
Halkapınar
MÖ 3000 ile MÖ 2000 yılları arasında Anadolu’da kurulan şehir devletlerinden birisi de Ön Hititler tarafından kurulan ve merkezi İlçenin 4 km güneyindeki Aydınkent İvriz mahallesinde bulunan Tuvana Krallığı Tyana Herekleia şehir devleti olup, bu devlet merkezi Aydınkent İvriz olmak üzere MÖ 1200 ile MÖ 742 yılları arasında hüküm sürmüştür.Bu krallıktan günümüze Aydınkent mahallesinde bulunan Kral Warpalavas'a ait İvriz Kaya Kabartması kalmıştır.Tuvana Krallığının yıkılmasından sonra Asurluların egemenliğine geçen Halkapınar pek çok savaşa sahne olmuştur.MÖ 64 yılında bütün Anadolu ile birlikte Romalıların eline geçmiş olan Halkapınar, 395 yılında Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu'nun sınırları içerisinde kalmıştır. Arapların Doğu Roma İmparatoru Herakleios'u yenilgiye ugrattıkları Yermük Muharebesi'nden sonra Adana ve Tarsus'tan Toroslar'a kadar ilerleyen Araplar, Bizans akınlarına mukabil İç Anadolu Bölgesi'ne yapılan akınlar sırasında Bizans'a; Halkapınar'ın bir kısmı ile Ereğli'nin gelirini Beytülmal'a gönderilmesini kabul ettirmiştir. Abbasi Devletinin zayıflamasıyla tekrar tamamen Bizans hakimiyetine geçen Halkapınar civarındaki kaleleri Bizanslıların bir üs olarak kullanmışlardır.Halkapınar, Malazgirt savaşından 6 yıl sonra 1077 Kutalmışoğlu Süleyman Şah zamanında Anadolu Selçuklu Hanedanının eline geçmiştir. 1276 yılında Karamanoğlu Mehmed Bey'in Konya'yı almasıyla Karamanoğulları Beyliği'nin egemenliğine geçen Halkapınar, 1398 yılında Ereğli ile birlikte Osmanlılar'ın egemenliğine geçmiştir. Daha sonra tekrar Karamanoğulları Beyliği'nin ve Memlüklülerin idaresinde kalan Halkapınar, 1468 yılında Fatih Sultan Mehmet'in Konya'yı almasıyla tamamen Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içerisinde kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında bölge askersiz bir saha haline getirilerek, İstanbul'da oturan Darüsseade Ağası tarafından idare edilmiştir.
Hüyük
Hüyük İlçesi 1210 yıllarında Horasandan Konya'ya göç eden Şeyh İdris ve kardeşi Şeyh Bahri tarafından kurulmuştur. Bu isimleri geçen zatlara ait türbeler halen İlçe merkezinde bulunmaktadır. Ayrıca bölgenin yontma taş devrinden beri iskana tabi tutulduğu, muhtelif yerlerde bulunan çeşitli tarihi eşyalardan anlaşılmıştır.Dokuz köyü ve on beldesi bulunmaktadır. Belediyeler: Burunsuz, Çamlıca, Çavuş, Göçeri, İlmen, İmrenler, Köşk, Kıreli, Mutlu, Selki. Hüyük ; 1943 yılında bucak, 1955 yılında belediye, 04.07.1987 tarih ve 3392 Sayılı Kanunla ilçe olmuştur.Konya il merkezine uzaklığı 90 km'dir. Kuzeyinde Doğanhisar 30 km, güneyinde Beyşehir 35 km, batısında Beyşehir Gölü ve doğusunda Şarkikaraağaç 38 km'dir.
İlçenin kuzey ve doğusu dağlar ile çevrilidir. Batısında Beyşehir Gölü ve güneyi engebeli ve yayvan sırtlarla çevrilidir.
Köyleri:Tolca, Budak, Kıreli, Göçeri, İlmen, Yenice, Çukurkent, Çavuş, Değirmenaltı, Görünmez, Pınarbaşı, Köşk, Suludere, Mutlu, Burunsuz, Başlamış, Selki, İmrenler, Çamlıca. En kuzeydeki köy İlmen, en batıdaki köy Tolca, En doğudaki köy Çamlıca, en güneydeki köy Yenice ve Köşk'tür.
Ilgın
Ilgın'da 3.500 yıl önce M.Ö . 1500- 1200 yılları arasında şimdiki ilçe merkezinin 25 km. kuzeydoğusunda Hititler tarafından Yalburt adında bir şehir kurulmuştur. Ilgın ve çevresi tarih boyunca, sırasıyla Hitit, Frig, Lidya, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı yönetiminde kalmıştır. 1077 yılından 1308 yılına kadar Anadolu Selçuklu bağlısı olan Ilgın, Anadolu Selçuklu'nun yıkılmasıyla Eşrefoğulları Beyliği bağlısı olmuştur. Daha sonra Hamitoğulları Beyliği'nin himayesine geçen Ilgın, 1381'de Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. Osmanlı- Karaman mücadeleleri sonrasında Karamanoğulları'nın eline geçmiştir. Emir Timur, Ankara Savaşı’nda sonra Kara Tatarları beraberinde götürmüşse de tamamını buna dâhil edememiştir. Geride kalan Kara Tatarlar'ın bir bölümü bu bölgede kalmıştır. Kara Tatarlar tarafından yerleşim görmüş Ilgın, daha sonra bu topluluğun komşuları olan Türkmenlere asimilasyonu neticesinde Türkmen yerleşimine dönmüştür.Ancak Ilgın'da günümüzde bile kendini Kara Tatar olarak bilen asimile olmamış kişilere de rastlanmaktadır. 1467'de II. Mehmed tarafından yeniden Osmanlı himayesine alınmıştır. II. Bayezid zamanında Ilgın kaza olarak gösterilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk Büyük Taarruz öncesi bir süre Ilgın'da kalmıştır.Eylül 2016'da, FETÖ'ye yardım ve destek verdiği gerekçesiyle 1 Eylül'de tutuklanan belediye başkanı Halil İbrahim Oral'ın yerine 1 Eylül 2016 tarihinde yürürlüğe giren 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca kayyum olarak belediye meclisi üyesi Mehmet Karahan atandı.
Kadınhanı
Konya il merkezinin 58 km kuzeybatısındadır. Güney ve kuzey kesimleri dağlık, orta kesimleri genelde ova özelliği gösteren sahada en yaygın olarak, Miosen-Pliosen yaşlı karasal çökeller ve göl kireçtaşları görülür. Sahanın ana morfolojik ünitelerini ise, özellikle ovalık sahalar, aşınım yüzeyleri ve dağlık alanlar oluşturur. Başlıca akarsuları; Kestel Deresi, Yeniçıktı Deresi, Çaldere Suyu, Kökez Deresi, Suçıktı Deresi, Bostanlık Deresi, Kolukısa Deresi ve Çubuk Deresi'dir. İnceleme sahasında görülen başlıca toprak tipleri; kırmızı kestane renkli topraklar, kahverengi topraklar, alüvyal topraklar ve kırmızı kahverengi topraklardır. Sahanın hakim bitki örtüsü ovalık kesimleri kaplayan steplerdir. Dağlık kesimlerde ise kara çam, ardıç ve meşe ağaçlarına rastlanır.İlçe halkı geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır.Kadınhanı ilçesi, Konya'nın batısında Konya-Afyon karayolu üzerindedir. İlçenin doğusunda Sarayönü ilçesi, güneyinde Selçuklu ve Derbent, batısında Ilgın ve Yunak ilçeleri kuzeyinde ise Yunak ilçesi bulunmaktadır. İlçenin güneyi dağlık (Sultandağları), kuzeyi ovalıktır. Konya'ya yaklaşık 50 km mesafededir.
Karatay
Konya ilinin üç merkez ilçesinden birisidir. Karatay ilçesinin yüzölçümü 2780 km², denizden yüksekliği ise 1015 metredir.
Karatay'da Mevlânâ Müzesi bulunduğundan çok yoğun bir şekilde yerli ve yabancı turist ilçeye gelmektedir. Karatay İlçesi, Konya metropolünde bulunan 3 merkez ilçeden biridir. Karatay İlçesi Konya İli Merkezinde 20.06.1987 tarih ve 3399 sayılı Üç İlçe Kurulması Hakkındaki Kanunla kurulmuş, daha sonra bu Kanunda değişiklik yapan 10.11.1988 tarih ve 3495 sayılı Kanunla İlçemizin bu günkü sınırları belirlenmiştir. Adını Selçuklu Emiri Celalettin KARATAY´dan almıştır. Güneybatı´da Meram, Kuzeybatıda Selçuklu, Kuzeyden Altınekin, Kuzeydoğudan Aksaray ili, Doğudan Karapınar ve Güneyden Çumra ilçeleri ile çevrelidir. Yüzölçümü 2780 km2, denizden yüksekliği 1015 metredir. 2007 yılı genel nüfus sayımına göre nüfusu 248 bin 826´dir. 4 kasabası, 25 köyü ve 63 mahallesi vardır. 1486 metre yükseklikteki Bozdağ´da koruma altında barındırılan yaban koyunları doğal yapı içerisinde seçkin bir değer taşımaktadır.
Kent merkezinde Büsan, Matbaacılar, Toptancılar, Kuruyemişçiler ve Bakliyatçılar, Büyük ve Orta Ölçekli Sanayiciler ve Kobiler dahil pek çok sanayi ve Ticaret kuruluşu vardır. Konya merkezinde süt ürünlerinin % 80´i Karatay´daki Süt Fabrikalarında üretilmektedir.
İlçe merkezinde Yeni Meram Gazetesi ve Kon TV bölgesel ve ulusal boyutta yayın yapan medya kuruluşlarıdır. 1 Üniversite, 3 Anaokulu, 77 İlköğretim Okulu, 18 Lise eğitim öğretime devam etmektedir. 4 adet dershane, 1400 öğrencinin barındığı 15 öğrenci yurdu bulunmakta, 2 özel hastane, 1 Ana Çocuk Sağlık Merkezi, 1 adet diş sağlığı merkezi ve 15 Sağlık ocağı vardır.
Karapınar
Meke Tuzlası bu ilçede yer almaktadır. Karapınar toprakları %60'lara varan oranda kireçli bir yapıya sahiptir. İlçede birçok obruk mevcuttur. Meke Tuzlası, Acıgöl, Meyil Gölü, Çıralı Gölü gibi gölleri meşhurdur. Ayrıca birçok yeraltı şehri de mevcuttur.
En önemli özelliği ise yeryüzündeki en büyük rüzgâr erozyonunu önleme sahasının bu ilçede Karapınar kumullarına yönelik yapılmış olmasıdır. Proje 13.000 ha alanda, 1962 yılında Toprak Su Genel Müdürlüğünce başlamış, 1999 yılında tamamlanmıştır. Bu proje yeryüzünde uygulanan en başarılı 10 projeden birisi kabul edilmiştir.
2.623 km2'lik yüzölçümü ile Konya'nın büyük ilçelerinden biridir. İl merkezinin 94 km doğusundadır. Batısında Konya, Karatay ve Çumra, güneydoğusunda Ereğli ve Adana, güneyinde Karaman, kuzeyinde Aksaray vardır. Ova üzerine kurulu olan ilçenin çok eski yerleşim yerlerinden biri olduğu bilinmektedir. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması, ilginç jeolojik yapısı, suları farklı özellikler içeren ve dünyada bir benzeri daha bulunmayan krater gölleri ile Türkiye'nin de sayılı turizm alanlarından biri olarak tanınan Karapınar ayrıca erozyonun da önüne geçebilen nadir bölgelerden biridir.
Kulu
Tarihi Cilali Taş Devri'ne dayanan, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Galat, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerini yaşamış bir ilçedir. İlçe adını kurucusu olan Kuluboğlu Mustafa Bey'den Kulu Bey alır. Kuluboğlu, Afyonkarahisar-Karabağ dolaylarından gelen bir Yörük beyidir.
1923 yılında belediye ve 1954 yılında ilçe statüsü kazanmıştır. İlk Kulu belediye başkanı İsmail Efendi Özbaran’dır. 1926-1932. İsmail Hakkı efendinin torunu olan Mehmet Yıldız 1968-1977 yılları arasında iki dönem Kulu Belediye Başkanı seçilmiştir.
İsveç'te kalabalık bir Kululu toplumu yaşamaktadır. 1965 yılında İsveç’e giden ilk Kululu göçmen işçilerin ülkesine yerleşmesine izin veren ve 1986’da bir suikastta hayatını kaybeden İsveç Başbakanı Olof Palme'nin adı, Kulu eski belediye başkanı Mehmet Yıldız tarafından 1972 yılında yaptırılan ilçenin tek “yeşil parkına” verilmiştir.Kulu Ankara ile Konya’nın arasında konumlanmıştır. Ankara’nın 100 km güneyinde ve Konya’nın 150 km kuzeyindedir. Kulu, Ankara'ya 1 saat,Konya il merkezine 1,5 saat uzaklıktadır. İlçeye bağlı Kozanlı ve Karacadağ kasabasında, Altılar ve Yaraşlı mahallesinde tarihi mağaralar bulunmaktadır. Ayrıca ilçenin 3 km doğusundaki Düden Gölü 183 çeşit kuşu barındıran bir doğa harikasıdır. Kozanlı yakınlarındaki Gökgöl de hem çok sayıdaki kuş türünün gözlenebildiği doğal bir güzellik, hem de her yıl yapılan şenlikleriyle halk- açık bir uğrak ve mesire yeridir. Samsam Gölü Haymana sınırı yakınındaki sulak alandır.
Meram
Konya ilinin merkez ilçelerinden olup, şehrin güneybatı kısmında yer alır. Ankara-Konya, Isparta-Konya, Antalya-Konya, Mersin-Konya ve Adana-Konya olmak üzere beş önemli yolun geçtiği merkezdedir.Evliya Çelebi, seyahatnamesinde gezip gördüğü yerler arasında bağ, bahçe, bostanlardan söz ederken bağlık-bahçelik bu yerlere her defasında "Bağ-ı Meram" Meram Bağı ifadesini kullanmaktadır . Hatta buraların Konya’nın Meramı gibi olduğunu ifade etmektedir. Konya'nın son kilisesi olan Aziz Pavlus Kilisesi burada bulunmaktadır.Tarımsal alanların çok olduğu ilçenin büyük bir bölümü sit alanı kapsamında olduğundan, birçok bölgede yapılaşmaya izin verilmemektedir. Altınapa’dan gelip, tarihi Meram Köprüsü’nden, Meram Eski Yol'u takip ederek tarımsal alanları sulayan Meram Çayı da adından da anlaşılacağı üzere ilçede bulunmaktadır.Konya Üniversitesi Eğitim Fakültesi başta olmak üzere, İlahiyat Fakültesi ve Tıp Fakültesi bu ilçenin sınırları içindedir.Altınapa Barajı'ndan gelen Meram Deresi etrafındaki çamlıklar, çay bahçeleri, piknik alanları ve dinlenme tesislerinden oluşan bir mesire yeridir. Yazın en sıcak günlerindeki serin, esintili ve çam kokulu havası, akarsuyu, gül bahçeleri ve ormanlık alanlarıyla yerli ve yabancı misafirlerin dinlenme yeri olmuştur.
Sarayönü
İlçemizin kuruluşu hakkındaki tarihi bilgilere göre, şehrin batısındaki Saiteli (Kadınhanı) ve güneyindeki Lâdik dağları eteğinde Bozok ili öziçi adı ile bilinen iki kasaba halkı, haçlı ordularının geçiş yolu üzerinde oldukları için bu orduların yağmasından kurtulmak istediler. Bu sebeple inlerin bulunduğu bugünkü yukarı mahalle Tolobası denilen yere göç ettiler. Çünkü inlerde emniyet ve saklanabilme imkanları mevcuttu. İşte bu yüzden kasabalarından göç edenler Sarayönü’nün kuruluşunda öncü olmuşlardır.
“Tolobası” adı ile anılan bu inlerin o zamanlar hem sığınak, hem de mesken olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. İlçemizin ismi de bu inlere bağlanır. Büyüklüğü, konforu ve kullanışlı olması bakımından saraya benzetilen bu inlerden dolayı buraya “Sarayini” ismi de denilmiştir. Zamanla bu isim “SARAYÖNÜ” olmuştur. Bir rivayete göre de ilçenin ismi inlerin yanında bulunan saraya bağlanır. İlçenin toprakları ve yerleşme merkezi bu sarayın önünde olduğu için “SARAYIN ÖNÜ” denilmiştir. Bu zamanla “SARAYÖNÜ” olmuştur. Yukarıdaki iki görüşte ilçemizin ismi hakkında akla yatkın bilgi verir. Bugün inler kapalı durumdadır.Sarayönü önceleri Pir Hüseyin Cami çevresinde gelişmiştir. Bugünkü şehir merkezine kayması ise, II. Abdülhamit zamanında; Anadolu-Bağdat-Hicaz Demiryolları yapımı projesi çerçevesinde demiryolunun geçmesi ile sağlanmıştır. 1896 İlçeden geçen demiryolu ve binası bir Alman firmasına yaptırılmıştır.
Demiryolu' nun geçmesi ile ilçeye hareketlilik gelmiş bu durum milli mücadele yıllarında kendini göstermiştir. Halk da yeni yerleşim yerine 'İskele' demeye başlamıştır.
Seydişehir
Ankara-Konya-Antalya karayolu üzerinde, Torosların kuzey eteklerinde, Çarşamba Çayı boyunca uzanan verimli bir vadi olan Suğla Ovası'nda bulunur. İlçe merkezinin denizden yüksekliği yaklaşık 1120 m.dir. İlçe merkezi, Konya'ya 85 km, Antalya'ya ise 215 km. uzaklıktadır. 2.207 km2'lik ilçe toprakları, kuzeydoğuda Konya Meram, doğuda Akören, güneyde Ahırlı, Yalıhüyük ve Akseki Antalya, batıda Derebucak, kuzeybatıda da Beyşehir ile çevrilidir. Kuzeybatıdaki Beyşehir Gölü ile güneydoğudaki Suğla Gölü arasındaki geniş ve uzun arazinin büyük kısmı verimli Suğla Ovası'dır. Bu ova, Beyşehir ve Suğla Gölleri arasında uzanan Çarşamba Çayı ile sulanır. Bölgedeki en yüksek noktası 2.500 metreyi aşan Geyik Dağları, kuş uçuşu mesafesi 100 km.'den az olan Akdeniz'in ılıman ikliminin ilçede de hissedilmesine mani olur. İlçenin iklimi, Akdeniz ve karasal iklimlerinin geçiş özelliğini taşır.Bunun yanı sıra kış mevsimlerinde ilçede her yıl yoğun kar yağışları da görülmektedir.Cumhuriyet dönemine kadar Seydişehir’in nüfusu 3000 civarlarında seyrederken, 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında ilçe merkezi nüfusunun 3779 olduğu görülmüş, 1965’e kadar nüfusta çok yavaş bir artış olurken 1969 yılında Alüminyum Fabrikasının faaliyete geçmesiyle çok hızlı bir nüfus artışı gözlemlenmiştir. TÜİK 2020 nüfus sayımına göre nüfus 65.385'tir.
Selçuklu
Konya merkezin kuzeyinde yer alan Selçuklu, Sarayönü, Kadınhanı, Derbent, Altınekin, Meram ve Karatay ilçeleriyle komşudur.
Selçuklu bir göl tabanı olan ovada kurulmuştur. Hemen batısında Takkeli ve Loras dağları yükselmektedir.
Selçuklu kurak bir iklime sahip olup, yazları çok sıcak, kışın kar, ilkbaharda bol yağmur yağar. Yağış ortalaması çevre illere göre daha düşüktür. Bununla birlikte kurak geçmeyen yıllardaki yağış, ziraat için yeterli olmaktadır.
Sulama amacıyla kullanılan Sille Barajını ve kısmen Altınapa Barajını bünyesinde bulunduran Selçuklu, genel konumu itibarı ile ovalık, batı tarafı kısmen dağlıktır. Bitki örtüsü, bozkır iklimi özelliklerindedir.
Selçuklu ilçesi Konya'daki GSYİH'nın yani üretimin %25’ini karşılamaktadır. Bu nedenle Konya’da katma değeri en yüksek olan yer Selçuklu’dur. Şehirleşme oranı %80’in üzerindedir. Selçuklu’da önemli belediyecilik hizmetleri planlanmış ve uygulanmış, şehrin geleceğine yön veren ve planlı gelişmesini öngören çalışmalar yapılmıştır.
Taşkent
Konya'nın Taşkent ilçesi, heybetli bir kayalığın üzerinde Taşeli Platosu'nu seyrediyor. Hadim Göksu, Çoğlağı Kapızı içinde "süzek"lerden geçiyor. Suyun yatağına yamaçlardan taşların dökülmesiyle oluşan süzekler, muhtemelen uzun yıllar sonra yerköprüye dönüşecek. Taşkent ilçesi Konya il merkezinin 133 kilometre güneyinde bulunmaktadır. Rakımı 1620 metredir. Coğrafi bölge olarak Akdeniz Bölgesinde yer alan ilçenin, Akdeniz'e kuş uçuşu uzaklığı yaklaşık 100 kilometredir. İlçe Akdeniz Bölgesi'nde yer almasına rağmen, Orta Torosların yüksek rakımlı bir bölgesinde bulunmasından dolayı hem Akdeniz hem de Karasal iklimin özelliklerini gösterir. Taşkent'te genellikle kışlar soğuk ve karlı, yazlar sıcak ve kurak geçer.Taşkent ilçesinin şu anda 5 kasabası, 3 köyü ve ilçe merkeziyle beraber toplam 9 yerleşim birimi mevcuttur. Taşkent'in kasabaları Afşar, Balcılar, Bolay, Çetmi ve Ilıcapınar'dır. Köyleri ise Kecimen, Kongul ve Sazak köyleridir.
Taşkent İlçesi diğer birçok yer gibi ataerkil bir yapıya sahiptir. İlçenin temel geçim maddesi tarım ve hayvancılık olduğu için, sosyal hayat da ona göre şekillenmiştir. Ancak bu durum ilçedeki nüfusun özellikle büyük kentlere gitmesine yol açmaktadır.
Taşkent ilçesindeki çalışabilir nüfusun %55'i tarım ve hayvancılıkla geçimi temin etmektedir. Geri kalan nüfusun %13'ü ticaretle uğraşmakta, %12'si serbest meslek yapmakta ve %20'si diğer sektörlerde çalışmaktadır. İlçenin dağlık ve sarp bir kesimde yer alması tarım alanlarını ve iş sahasını kısıtlamaktadır. Bu nedenle ilçe dışarıya göç vermektedir.
Tuzlukçu
Konya iline bağlı bir ilçedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Akşehir ilçesine bağlı bir köy olan Tuzlukçu, 1929 yılında Aşağı ve Yukarı Tuzlukçu'nun birleşmesiyle nahiye olmuştur. 1949 yılında nüfusunun 2000'i aşması sonucu belediye teşkilatı kurulmuş, 9 Mayıs 1990 tarihinde kabul edilen 3644 sayılı kanun ile ilçe olmuştur.Tuzlukçu ilçesinin , İbrahim Hakkı Konyalı'nın "Konya İli" adlı kitabında Kanuni Devri'nde, 15 hanelik bir oba olarak kurulduğu yazılmaktadır. Tuzlukçu halkının Doğanhisar Ketenli yaylasından gelerek yazla yakınlarında viran veya ören Tuzlukçu adı verilen mevkiinde konakladıkları, daha sonraları bilinmeyen nedenlerle buradan göç ederek bugünkü yukarıda mahallede bulunan Hüyük ismi verilen tepenin çevresinde yerleştikleri anlaşılmaktadır.
Tuzlukçu' ya ikinci bir kafile olarak da Sultandağı eteklerinde, yaşayan hayvancılıkla geçinen Avşar Türkmenler'inden bir boy gelmiş 1450 yılları civarında bu kafile bugünkü aşağı mahallenin çevresinde yerleşmişlerdir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Akşehir İlçesine bağlı bir köy olan Tuzlukçu 1929 yılında aşağı ve yukarı Tuzlukçu' nun birleşmesiyle nahiye olmuştur. 1949 yılında nüfusunun 2000'i aşması sonucu belediye teşkilatı kurulmuş, 9 Mayıs 1990 tarihinde de ilçe olmuştur. 15 Mahallesi bulunmaktadır.
Yalıhüyük
Yalıhüyük'te bulunan birçok eser gün ışığına çıkmayı beklemektedir, birçok tarihî eser de tarihî eser yağmacılarının eline geçmiş ve birçoğu talan edilmiştir. Bazı tarihî eserlerin gayri resmi yollardan kayıt altına alınarak sergilendiği düşünülmektedir. Yalihüyük'te bulunan birçok evin duvarlarında kabartma taş resimler bulunmaktadır. Günümüze kadar korunabilen bazı eserlerin üzerindeki yazılardan ve kabartma resimlerden anlaşılan Bizans dönemi Efes kültürüne ait izler vardır.
Bozkır’a 20 km uzaklıkta bulunan ilçe, Suğla Gölü Trogidis,Trogitis kıyısında bulunan höyükten ismini almıştır. Bu bölge antik çağlarda İsauria Bölgesi olarak anılmaktadır. Bölgenin başkenti ise Bozkır ilçesine bağlı Ulupınar köyünün doğusunda yer alan ve bugün Zengibar Kalesi olarak bilinen İsauria’dır. Kısacası kazı ve sondaj çalışmalarından anlaşıldığı kadarıyla Yalıhüyük ve çevresi tarihinin, Neolitik ve Kalkolitik dönemlere kadar gittiği görülmüştür.
Tarihi, çevre ilçeler ve Konya Tarihi ile ortak özelliklere sahiptir. Yaklaşık 200 yıl öncesi toprak kayması görülmesi üzerine Suğla Gölü yakınına taşındığı bilinmektedir. Yeni yerleşim yerinin seçilmesinde Suğla Gölü alanının daralması ve gölden daha fazla yararlanma arzusunun dikkate alındığı ifade edilmektedir.
İlçe merkezindeki Höyük ve çevresi "Sit Alanı" ilan edildiğinden imara kapatılmıştır.
30 Temmuz 1971'de belediye statüsü alarak beldeye dönüştü.
Yunak
İç Anadolu Bölgesi’nde Konya iline bağlı bir ilçe olan Yunak, doğusunda Cihanbeyli ve Sarayönü, güneydoğusunda Kadınhanı, güneyinde Ilgın, güneybatısında Tuzlukçu, batısında Afyonkarahisar, kuzeyinde Çeltik, kuzeydoğusunda da Ankara ili ile çevrilidir. Konya’nın kuzeybatı kesiminde yer alan Yunak, 2.000 m'yi aşmayan orta yükseklikteki dalgalı düzlüklerden oluşmuştur. Cihanbeyli Platosu ilçenin güneydoğusundadır. Kuzeyde Yukarı Sakarya Ovaları olarak tanınan Turgut ve Eşme ovaları bulunmaktadır. İlçe topraklarından kaynayan Gökpınar deresi ilçe sınırları dışında Sakarya Nehri’ne katılır. Ayrıca ilçedeki Küçükhasan Gölü'nün bir bölümü Çeltik ilçesi sınırları içerisindedir Piribeyli kasabası en büyük kasabasidir. Deniz seviyesinden 1.151.5 m yüksekliktedir.