Cumhuriyet'e konuştu: Ali Türkkan'dan kariyer itirafı!
Ali Türkkan, 2005 yılında 6 yaşındayken karting ile motor sporlarına giriş yaptı. Uzun yıllar karting ile ilgilenmesinin ardından 2015 yılında genç pilotlar için önemli bir fırsat olan V2 Challenge ve V1 Challenge şampiyonalarında boy gösterdi.
2019'da ralliye geçiş yapan Ali Türkkan 2019 Türkiye Ralli Şampiyonası'nda start aldığı yarışlarda 3 kez Genç Pilotlar birinciliği ve 3 kez iki çeker ikinciliği elde etti.
2023 yılında Dünya Ralli Şampiyonası'nda yarışan Ali Türkkan hayallerine giden yolda ilk adımı attı.
2023 Türkiye Ralli Şampiyonası'nda şampiyon olan Ali Türkkan 'En genç şampiyon' ünvanının sahibi oldu.
Türkiye'nin en genç ralli şampiyonu Ali Türkkan, Cumhuriyet'e verdiği özel röportajda şu ifadeleri kullandı:
Türkiye Ralli Şampiyonası’nın en genç şampiyonu oldun. Bunun hakkında ne düşünüyorsun?
“Çok özel bir başarı. En genç kısmını önce ayırayım. Türkiye Ralli Şampiyonu olmak benim her zaman hedefim ve isteğimdi. Hayatta bir iz bırakmaktı. Yani ben bu hayatta ne yapıyorum? Ben otomobil sporlarını yapıyorum. O zaman burada bir iz bırakmalıyım. Arkamdan bir yol açmalıyım. Unutulmayacak işlere imza atmalıyım. Eğer ben masa tenisi oynuyor olsaydım orada da aynı motto geçerli olurdu. Burada da Türkiye Ralli Şampiyonası listesine baktığınızda o kadar önemli isimler var ki. Onların arasında yer almak ve bir şekilde Türkiye ralli tarihine adını yazdırmak çok önemli oldu.
‘En Genç Şampiyon’ kalıcı bir şey değil. Ben nasıl Yağız Avcı'dan aldıysam yarın öbür gün biri de benden alabilir. Hatta ben de eğer buna şahitlik edersem çok mutlu olurum. Arkadan birilerinin geldiğini, sporun devam edeceğini görürsem. Dediğim gibi yıllarca ehliyetim yokken Murat abiyi izliyordum, Yağız abiyi izliyordum ondan önce Volkan Işıklar, Serkan Yazıcılar çok efsane bir kadro ve onların şampiyonları olarak listeye adlarını yazdırdı. Şu an benim de bir şekilde onlarla aynı listede bulunmam bence tarif edilemez bir gurur. Ben öldükten 2 yüzyıl sonra da o liste duracak ve benim adım her zaman orada olacak. O yüzden daha da özel.”
Zorlandığın ve keyifle yarıştığın pistler hangileri? Hangi zeminde yarışmayı seviyorsun?
“Yabancı yarışların parkurları biraz daha renkli oluyor, hem de daha uzun oluyor. Ama Türkiye'deki parkurlarıda çok seviyoruz. Çünkü yıllardır aşağı yukarı benzer yerlerde yarıştığımız için artık neredeyse ezbere gidiyoruz. O da hızı arttırıyor. Yani bildiğin virajlarda, hatırladığın yollarda gitmek çok daha tempolu ve çok daha keyifli hale geliyor. O yüzden yerli yarışlar her zaman tercihim olur.
Hiçbir zemin birbirinden daha az korkutucu değil. Sonuçta eğer otomobilin içinde korkmuyorsak, az da olsa bile yeteri kadar hızlı gitmiyoruz demektir. Ama bunun zeminle bir alakası yok. Benim tercihim topraktan yana. Toprakta kullanmayı daha çok seviyorum.”
Co-pilotun Burak Erdener 52 yaşında. Kendisiyle senin aranda jenerasyon farkı var. İlk beraber çalışmaya başladığınızda iletişiminiz nasıldı? Şu anda nasıl?
“Yaşlara baktığınız zaman fark var. Anlaşılması çok kolay değil gibi geliyor ama Burak abi aslında genç kafalı biri. Hala yaşadığı hayatta pek yaşının adamı değil. Kendisi de fiziksel olarak dinç, aklı da dinç. Çok da anlayışlı bir insan. Anlaşmak adına da kolay. O yüzden bence aramızda başından beri iyi bir iletişim var. Şu an ikinci sezonumuz bitirdik. 20'den fazla 20'ye yakın yarış yaptık, 20'den fazla deneyim. Çok iyi bir iletişimimiz var.”
Motor sporları ülkemizde çok meşhur değil. Bu popülerliği siz değiştirebilir misiniz?
“Tabii ki değiştirebiliriz. Bence her sporun bir kahramana ihtiyacı var. Bir hikayeye ihtiyacı var. Çok bilmediğimiz sporlar. Mesela okçuluk. Mete Gazoz olmasaydı hiçbirimizin ne olduğundan haberimiz olmayacaktı. Sporu öne çıkartmak yerine hikayeleri ve kişileri öne çıkardığımızda insanlar bu hikayeleri sahipleniyor. Bizim de çok güzel bir hikayemiz var. Bugün oturduğumuz Maslak'ta bütün dünyaya kafa tutan bir takımın parçasıyız biz. Castrol Ford Team Türkiye olarak buradan dünya şampiyonluğuna uzanan bir yolculuğun henüz ortasındayız. Bu bence anlatılmaya değer, kıymetli bir hikaye. Çünkü Türk sporunda daha önce yapılamamış bir şeyin peşinden gidiyoruz. Bu noktada da eğer insanlara bunu doğru anlatabilirsek ki bu konuda da çalışmalarımız var, doğru şekilde aktarabilirsek zaten çok seveceklerdir ama kolay değil, izlemesi de zor, takip etmesi de zor bir spor.
Her şeyden önce anlamak gerekiyor. Yani bu sporu takip edecek birinin, düzenli olarak izleyecek birinin neredeyse benim kadar spora hakim olması gerekiyor. Bu da bir özveri ve ilgi istiyor. Yeter ki biz insanlarda bu ilgiyi uyandıralım. Zaten 80'ler, 90'lar, 2000'lerde Türkiye'deki futboldan sonra en popüler spor ralliydi. Bütün gazetelerde önce futbol, sonra ralli anılırdı. Zamanla bu düşüşe geçti. Sebebini bilmiyorum ama düştüğü gibi tekrar düştüğü yerden kalkmayı da bilir.”
Bir futbol takımına yapılan stat gibi size bir destek verilmiyor. Daha önceki dönemlerde pistlerin bile verilmediği zamanlar oldu. Sponsor bulmak konusunda nasıl zorluklarla karşılaştınız?
“Aslında bu spordaki en büyük zorluk şu; mesela futboldan örnek vereyim. Bir şort, bir tişört, zaten hali hazırda olan saha, takımla birlikte sahaya çıkarsın, kendini gösterirsin ve bunun için maddi destek ihtiyacında değilsindir yani. Ya Galatasaray'a gidersin, hadi Galatasaray'a gidemedin. Kendi köyünden bile Galatasaray takımına, oradan Arda Güler'in yaptığı gibi Fenerbahçe'den Real Madrid'e gidebilirsin ve bunu yaparken kendi potansiyelini sahaya yansıtmak için bir maddi desteğe ihtiyaç duymazsın. Çünkü bir şort, bir tişört, bütün gün antrenman yaparsın ve potansiyelini gösterirsin.
Burada öyle değil. Burada o sahada olabilmenin bir maddi bedeli var ama kimse de potansiyelini daha göstermemiş sporcuya da destek olmaz. O yüzden sporcunun kendini kanıtlayan kadar arkasında ekonomik bir güç olması gerekiyor. Ancak sporcu kendini kanıtladıktan sonra destek bulabilir. Burada da ben aslında biraz şanslıydım. Çünkü babam bu sporun içindeydi. Benden önce onun bir sürü kontağı vardı. Kurduğu dostluklar vardı. Ben de buraya gelene kadar onun dostları ve kendi yarattığı imkanlar sayesinde ufak ufak ilerledim. Evet, hiçbir zaman hayalimdeki büyük desteklere ulaşamadım. Ta ki bugüne kadar. Şu an ben öyle ya da böyle düşe kalka bugüne geldim. Artık Türkiye'nin en büyük ralli takımının pilotuyum. Aynı zamanda devlet desteğinden bahsettiniz. Devlet desteği de alıyoruz. Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu da bizi destekliyor. Red Bull gibi bir dünya devi arkamda aynı zamanda Castrol Ford Team Türkiye'nin gücü var. Şu an eksiğimiz değil, fazlamız var. Ama dediğim gibi buraya gelmek ve bu destekleri alabilecek kıvamda olmak hiç kolay olmadı.”
Baban Burak Türkkan eskiden Formula 3'te yarıştı ve eski ralli sürücüsü. Dünya Şampiyonası performansını eleştiriyor mu?
“Hiç demiyor. İlk başladığım zamanlarda babam hem menajerim hem koçumdu. Ama ben zaman içinde hem olgunlaştıkça onun üzerinden bazı yükleri aldım hem de artık bir takımın parçası olduğum için beni destekleyen insanlar oldu. Bu noktada hem efsane Serdar Bostancı hem de Murat Bostancı ile çalışıyorum. O zaten Dünya Şampiyonası'nda defalarca yarıştı. O yüzden şu an onun tecrübelerinden ve onun çizdiği yoldan ilerliyorum. Babam da bu durumdan son derece mutlu. Çünkü tek isteği “ben bir an önce seni doğru ellere emanet edeyim ve tribüne çekilip seyirci olayım”dı. Şu an hayalini gerçekleştirdi. Yarışlara geliyor, sadece izliyor, keyfini çıkartıyor ve gidiyor. Kalan bütün çileyi, bütün zorlukları Murat Abi çekiyor. Babamın üzerindeki yükleri aldık. Tabii ki her zaman onun desteğine ihtiyaç duyduğumda onun arkamda olduğunu bilmek çok özel bir güç ama mümkün olduğunca onu şu an dinlendiriyoruz.”
Bu işte mesela futbolda olduğu gibi altyapı sistemi nasıl? Nasıl başlamalı bu işe?
“Bir sürü karting okulu var, bir sürü karting takımı var. Gidip başlayabilir. Ama bunun için dediğim gibi bir finansman lazım. Çünkü 5 yaşındaki bir sporcunun daha hiçbir şey ortaya koymadan bir destek alması mümkün değil. O noktada ya ailesi ya bazı ilişkilerle bağlanmış desteklerle karting başlamanın en doğru yolu. Kartingden sonra motokros, rallikros olabilir, pist olabilir. Ardından ralliye geçiş on sekiz yaşında mümkün.
Şu an Castrol Ford Team Türkiye, Türkiye'nin hatta belki dünyanın en genç yaş ortalamasına sahip takımdır. Ben 24 yaşında takımın en yaşlı pilotuyum. Daha on sekiz yaşında pilotumuz var. Benden ay olarak küçük bir pilotumuz var. Yaş ortalaması 21 falan. O yüzden 18'ine kadar başarılı bir şekilde karting ve belli otomobil tecrübeleriyle bu motokros, rallikros olur. Gelen bir insan eğer potansiyelini gösterdiyse, yatırım yapılmaya değer bir pilot haline geldiyse zaten ona yatırım yapacak takım ve takımlar illa çıkacaktır.”
Formula’da ya da MotoGP’de startta yan yana yarışıyorlar. Ancak rallide böyle olmuyor. Bunun nasıl bir avantajı ya da dezavantajı var?
“Psikolojik olarak daha zor bence tek başına olmak, kendine bir hedef çizmek. Diğer tarafta konsantrasyonunu yüksek tutman adına sürekli bir dış etmen var. Sağdan biri geliyor, soldan biri geliyor, önündeki kovalıyorsun ya da arkanda birinden kaçıyorsun. Sürekli işin içindesin ve yarışın nasıl bittiğini anlamıyorsun bile o heyecanla. Bu da insanı ayakta tutuyor ama rallide öyle değil.
Sardunya Adası’nın dağlarının içindeki ormanda pilot ve co-pilot olarak tek başımıza orada sportif bir etkinlik yapıyoruz. Yüzde yüzümüzü vermek zorundayız. Burada birbirimizden başka bizi motive edecek kimse yok. Dakikalarca bir etabın içinde motive kalmak, hiç başka birini görmeden. Arada seyirci noktalarından geçerken seyirciler bizi selamlıyor. Bu noktada bence biraz daha konsantrasyonu yüksek tutmak zor. Ama güzel tarafı da şu; pistte de yarıştım. Pistte bazen hızlı olan kazanmıyor, bazen biri bir şekilde öne geçiyor, iki kişi öne geçiyor. Biriyle bir temas yaşıyoruz, tampon kırılıyor. Belki kazanacağımız yarışta beşinci oluyoruz. Rallide öyle bir durum yok. Rallide pilot kazanacaksa kazanır. Hiçbir dış etken onu kolay kolay etkileyemez. Ben de aslında rallinin bu yönünü seviyorum. "
Bir yarışa hem psikolojik hem fiziksel olarak hazırlanma sürecin nasıl oluyor?
“Hazırlanma süreci aslında toplantı salonundan başlıyor. Bütün ekip buraya oturuyor. Kalınacak otelden hangi saatte nerede yemek yeneceğine, otomobilin hangi yedek parçaları, kamyona ne şekilde yüklenecek, ne zaman yüklenecek inanılmaz detaylı bir plan yapılıyor ve artık yarıştan bir buçuk hafta önce bu plan bitmiş oluyor. Otele girip uyuyacağım saate kadar belli. Çünkü bir saat rötar demek orada bir saat uykudan çalmak. Beş saatlik uykum var zaten o dörde düştüğü zaman bütün yarıştaki performansını etkiliyor. Daha çabuk yoruluyorsunuz.
Yorulma demişken tabii ki fiziksel kısmı da oluyor. Fiziksel bir hazırlık. Her zaman fit olmamız gerekiyor. Özellikle yarış haftası yediğime içtiğimi çok dikkat ediyorum. Hiçbir şekilde beni rahatsız etme potansiyeli olacak bir şeyden kesinlikle uzak duruyorum.”
Türkiye'de rallinin eksikleri neler? Nasıl geliştirilebilir?
“Çok kapsamlı bir soru. Bu konuda herkes harıl harıl çalışıyor. Ben işin organizasyonel kısmında yokum. O yüzden eksikleri biraz daha yüzeysel olarak gözlemliyorum. Ama bence bu işin en büyük eksiği izlenebilir olmaması. Bunu ben birebir olarak yaşıyorum. Mesela yarışa gelemeyen bir arkadaşım ‘nasıl izleyebilirim?’ diye sorunca ona izleyemezsin demek beni üzüyor. Bir şekilde izlenebilir olmalı, iyi ya da kötü bir yayın olmalı. Bir şekilde beni izlemek isteyen insanlar televizyon bile olmasa Youtube'dan bir şekilde takip edebilmeli.
Biraz da halkın anlayabileceği dilden. Sporu onlara anlatmak, daha basitleştirmek, sporu değil, sporun takibini basitleştirmek ve halka bunu iyi sunmak gerekiyor. Mesela televizyonda beni izleyebilmeli.
Bazen büyük anneannem arıyor. ‘Nasıl izleyeceğiz’ diye soruyor. Bu bir Türkiye şampiyonası, ulusal bir yarış. Türkiye'nin otomobil sporlarındaki en yüksek mertebesi Türkiye Ralli Şampiyonası. Ama ben bunu oradaki arkadaşlarıma bile izletemiyorum. Bence büyük eksiklerinden biri bu yayın eksiği.
Öte yandan federasyon gerçekten çok büyük bir özveriyle çalışıyor. Eminim benim düşünmediğim şeyleri bile onlar çözmek için şu an düğmeye basmıştır. Sporda zaten yavaş yavaş hak ettiği yerlere gelecek. Önce sporcular yukarı çıkacak ki arkalarından spor da onları takip etsin. Benim düşüncem öyle.”
Hiç başına gelen bir olay oldu mu?
“Ben alaturka tuvalette ilk defa yarışta tanıştım çünkü. Köyün içindeydik geçen sene İstanbul Rallisi’ydi. Mecbur caminin tuvaletine gidiyoruz. Köylerde de her tuvalet alaturka. Tabi hiç kolay bir şey değil. Öyle bir anda camiye giriyoruz. Tuvalet nerede diye soruyoruz. Bakıyor. Dediğim gibi Türkiye'de bu yarış hep benzer yerlerde yapıldığı için artık köylü de mesela oranın imamı da 20 senedir orada Sebastian Ogier bile yarışmış, belki o bile o camide tuvaletini yapmış. Adamlar da alışık orada. Özellikle o bölgedeki insanlar çok alışık.
Zor yani öyle doğada ihtiyaçlarını karşılamak ki ben de böyle çok rahat bir insan değilim. Kamp ruhlu insanlar böyle her yerde her şeyi yapar. Ben de tam tersi biraz pimpirikli bir adamım ama bunu aşmak durumunda kaldım. Çünkü doğada ihtiyaçlarını bir şekilde gidermek zorundasın. Sev ya da sevme Caminin alaturka tuvaleti bile bazen lüks oluyor.”
Trafikte nasıl hissediyorsun?
“Trafikte çok rahat hissetmiyorum. Trafik benim alanım değil. Artık sosyal medyada da herkes eline telefon alıp olayları çekmeye başladıktan sonra. İnsanların bir yol kavgası yüzünden ne kadar birbirlerine zarar verdiklerini gördükten sonra çok çekiniyorum.
Trafikte bir tartışmaya girmeye veya ne bileyim korna bile çalmıyorum. Gideceğim yere 5 dakika geç giderim ama trafikteki o stresi ve kavgayı yaşamamam benim için daha değerli. Camları kapatıyorum, müziğimi açıyorum. Geç kalırsam “5 dakika geç kaldım, kusura bakmayın” diyorum ama kimseye sinirleniyorum. Böyle daha mutluyum.”
Ralli sürücüsü olmasaydın ne olurdun?
“Yine sporun içinde yer almak isterdim herhangi bir sporun. Ben otomobilleri çok seviyorum ve doğal olarak da otomobil sporlarını çok severim. Ama motosikleti de çok seviyorum. Motosikletle ilgili bir sporda ya da branşta yer almak isterdim. Motorlu, aksiyonlu işleri ayıralım derseniz, bir spor kulübünde herhangi bir pozisyonda takımın bir parçası olmayı bile çok severek yapardım.
Masa başı bir işten ziyade bir amaca ve bir başarıya koşan herhangi bir takımın veya sportif bir bünyenin içinde olmak ve her gün işime o motivasyonla gitmek beni mutlu ederdi diye düşünüyorum. Bu noktada da tabii ki sevdiğim bir spor olurdu bu daha çok otomobil sporları gibi. Ana akımda yer almayan ve daha büyük hikayeleri sporlarda olmak isterdim.
Öte yandan çok iyi bir kaleciydim. Kartinge başladıktan sonra ufak bir ara verdim. Ama o arada hem yüzmeyle ilgilendim hem de kalecilik yaptım. Çok iyi bir yüzücüydüm Enka altyapısında yüzdüm ama sonra bırakmak zorunda kaldım.
Yüzmenin ardından kalecilik yaptım. İyi olmadığım konuları da bilirim ve onları da söylemekten hiç çekinmem. Ne kadar iyi bir ralli pilotuysam o kadar iyi bir kaleciyim.
Önce okul takımında oynayarak başladım. Sonra evime yakın olduğu için Uskumru Köy Spor Kulübü'ne başladım. Takımda herkes benden iki yaş küçük olduğu için lisanslı müsabakalarda oynayamıyordum. Böyle olunca da bir iki maç ben oynayamadım Benimde oynayabileceğim bir 11 çıkmadı hiçbir zaman. Öyle olunca antrenman yapıyorum. Çok iyi, çok iyi ama maça çıkamıyordum. Eğer rallici olmasaydım ve babam da beni oraya yönlendir deseydi iyi bir kaleci olurdum.”
2024 hedeflerin neler?
“Aslında bu sene hem Türkiye Şampiyonası’nda hem de Dünya Şampiyonası'nda yarıştık. Dünya Şampiyonası'ndaki hedefimiz orada neler olup bittiğini anlamak ve 2024 için cebimizi olabildiği kadar doldurmaktı ve bunu da başardık. Dört yarışta büyük tecrübe edindik ve artık sezon başındaki Ali, sezon sonunda üç, dört seviye daha yukarıda bir pilot oldu.
Öte yandan Türkiye Ralli Şampiyonası'nda da elimiz sıcak kalsın ve otomobilin üzerinde daha çok vakit geçirelim diye bir yola çıktık. Bu yolun sonu Türkiye Ralli Şampiyonluğu oldu. Biz de aslında şampiyon olma amacıyla yola çıkmamıştık ama böyle kısmet oldu. Çok da güzel oldu.
2024 hedefimiz, bu sene dünya şampiyonasını edindiğimiz tecrübeleri orada başarıya çevirmek. Artık geçen sene düştüğümüz, yaptığımız hataları seneye yapmayarak daha iyi puanlar toplamak, daha çok zirve mücadelesine yakın olmak ve seneyi tabi şampiyonlukla tamamlamak. Artık hedefimiz bu.”