Her şey mümkün!

Provaları yaptığımız kültür merkezinin emektarı, bina görevlisi Peter’ı gördüm. “Peter sen emekli olmamış mıydın? Hâlâ çalışıyorsun!” demiş bulundum. Demez olaydım. “Bir dokun bin ah işit!” misali içini döktü: “Emekli olan tamirciydi. Ben 60 yaşındayım. Artık dayanamıyorum. Erken emekli olacağım” Böyle bir yanıtı beklemiyordum. Kibarlık olsun diye sormuş kendimce hoşluk yapmıştım. Peter anlattıkça Belçika’nın “uçuk ama gerçek” vaziyetleri ortaya çıkıyordu.

ERDİNÇ UTKU Belçika (Brüksel)

“Yüzde kaç sözleşmeyle çalışıyordum biliyor musun?”. “Yarım zamanlı mı yoksa?” yanıtını verdim. Meraklı bakışlarıma alaycı bir şekilde “Yüzde 66. Yüzde 66’lık sözleşmeyle çalışıyorum yıllardır” diyerek karşılık verdi. Tamirci emekli olunca onun işlerini de Peter yüklenmiş. Onun adına sevindiğimi görünce “Tam zamanlı sözleşme yapmadılar. Yüzde 30 eklediler. Sözleşmem şimdi yüzde 96’lık. Yani yüzde 4 işsizim. Böyle saçmalık mı olur? Yüzde 4 işsiz!”. “Burası Belçika, sürrealizm ülkesi. Brüksel sürrealizmin başkenti” diye yanıtladım. Gülümsedi ama “Artık burama geldi, seneye emekli oluyorum” diye tekrarladı.    

TATİL GÜNLERİ SORUNU 

Dil temelinde üç toplumlu (Flaman, Frankofon ve Alman) coğrafi olarak üç bölgeli (Flaman Bölgesi, Valon Bölgesi ve Brüksel Bölgesi) bir federal ülke olan Belçika’da, Brüksel her zaman çıban başı oluyor. Meclis anayasa komisyonunda bölgelerin federal bayram olan 21 Temmuz’a ek olarak kendi bayramlarını resmi tatil yapabilmeleri tartışılıyor. Flaman Bölgesi’ninki 11 Temmuz; Valon Bölgesi’ninki eylülün üçüncü pazar günü ve Brüksel Bölgesi’ninki ise 8 Mayıs. Flaman olup Flaman Bölgesi’nde çalışanlar ya da Valon Bölgesi’nde çalışan Frankofonlar için sorun yok. Ya iki dilli Brüksel’de çalışan Flamanlar ya da Frankofonlar ne yapacak? Oturdukları yer mi, çalıştıkları bölge mi dikkate alınacak? Resmi tatil için çalışılan kurumun bulunduğu bölgenin bayramı kullanılabilecek. Bu durumda, ırkçı partinin itirazına rağmen eğer düzenleme kabul edilirse Brüksel’de çalışanların, Brüksel’de oturmasalar bile 8 Mayıs’ta resmi tatil yapması bekleniyor. Yıllar önce Belçikalıların Brüksel probleminden nasıl kurtulacaklarını anlatmıştım. Skecin kahramanı Türk, Flaman ve Valon Belçikalıya öneride bulunuyor, yanındaki Faslı da onaylıyordu. “Flaman ve Valonlar olarak çoktan ayrılacaksınız ama Brüksel’i ne yapacağınıza karar veremediniz. İşte size çözüm: Türkleri de Faslıları da sevmezsiniz. Ama ülkeden de gönderemiyorsunuz. Brüksel’i Türklerle Faslılara verin, hem onlardan hem de Brüksel sorunundan kurtulun!“ 

Zaten polis ve Brükselliler arasındaki ilişkiyi iyileştirme çabalarına rağmen arpa boyu yol alınamadığı görülüyor. Etnik profilleme hâlâ önemli bir sorun olmaya devam ediyor.  

René Magritte, ülkesinin başkentinde yetkililerin bir taraftan güvercin yakalamayı ve öldürmeyi yasaklarken diğer taraftan kentte sürekli artan güvercin varlığını insani bir şekilde azaltmak için güvercinlere toplu olarak doğum kontrol amaçlı mısır dağıttığını yadırgamazsınız sanırım. 

‘ROTASYON USULÜ’  

Dilenciliğin başkenti Brüksel’de başkent belediyesinin Belçika’nın diğer büyük kentlerinden esinlenerek 1993’ten beri Belçika’da suç sayılmayan dilenciliği de düzenlemeye çalıştığını belirteyim. Kentin turistik merkezinde dilenciliğin tamamen yasaklanmansından “rotasyon usulü” dilenciliğe varan seçenekler tartışılıyor.  Brüksel Kuzey istasyonu yakınlarındaki caddelerde “alkol yasaktır” levhalarını görenler “Şeriat mı geldi yoksa?” diye geçirdiler içlerinden.    

Belçikalı Türkler Belçikalıları cebinden çıkarıyor uçuklukta. Biz kimseye benzemez, kendimize benzetiriz. Belediyede 100 Avro vererek “hallettirdiğimiz” yangın denetim belgesi işini artık kolay alamıyoruz. Rüşvete alıştırdığımız görevli işinden olmuş. “Daha bu ne ki Erdinçciğim. Zamanında mahalle polisini bile işinden ettik. Adama Türkiye’den daha Brüksel’e gelmemiş olan kişi için Brüksel’de kalıyor tutanağı tutturduk” diyen büyüğümüzün anlattıklarından bir mizah kitabı çıkar. Brüksel yöneticileri gerçeküstü ressamları René Magritte’in, Belçikalı Türkler de kentteki Nasrettin Hoca heykelinin hakkını fazlasıyla veriyor. Yaşasalardı, Brüksel’i görünce Magritte sürrealizmi, Hoca da mizahı bırakırdı!  

erdincutku@binfikir.be