İzmir İlk Film Projesi Geliştirme Kampı, tamamen ücretsiz olarak yapılacak

Oyuncu, yönetmen ve senaristler seçilecek beş projenin sahiplerine 19-23 Temmuz tarihleri arasında eğitimler verecek.

Orhun Atmış
Başarılı ve ödül getiren bir “ilk film” çekmek yönetmenliğe yeni adım atmış herkesin hayali. Ancak ortada iyi bir senaryo veya fikir olsa da bunu hayata geçirmek genellikle çok kolay olmuyor. Çoğu zaman en başta maddi imkânsızlıklar devreye giriyor. Bu sorunu aşmak için yurtiçi ve yurtdışındaki fonlara başvurmak gerekiyor, ancak nasıl başvurulacağı ve projeyi nasıl anlatmak gerektiği konusunda yeterli bilgi sahibi olmamak iyi bir fikrin filme dönüşmesine engel oluyor. İş bununla da bitmiyor; yönetmenlik ve senaryo konusunda sorun olmasa da bu¨tc¸eleme, yapım, dağıtım gibi konuları da bilmek gerekiyor...
 
İzmir’de bütün bu konularda alanında uzman kişilerin eğitim vereceği İzmir İlk Film Projesi Geliştirme Kampı yapılacak. Konaklama ve eğitimlerin tamamen ücretsiz olduğu kamp 19-23 Temmuz tarihlerinde K2 Urla Nefes Alanı’nda gerçekleşecek. Kampta başvurular arasından seçilen beş projenin yo¨netmen, yapımcı ve senaristleri yogˆun bir proje geliştirme egˆitimine katılacaklar.
 
Yapılan açık çağrıya başvurular 1 Temmuz’a kadar sürecek ve katılımcılar bas¸vuran projeler arasından sinema alanında uzman bir sec¸ici kurul tarafından belirlenecek. Başvurular İzmir Sinema Ofisi web sitesinden (izmirsinemaofisi.org) yapılıyor.
 
Önemli bir not: Kampa, İzmir’de yaşayan veya geliştirdiği projeyi İzmir’de çekmeyi planlayan sinemacılar başvurabilecek. Organizasyonun başında İzlem Oktay ile birlikte yapımcı Müge Özen bulunuyor.
 
Özen’den İzmir İlk Film Projesi Geliştirme Kampı’nı dinledik.
 

‘İLK DENEME ÇOK BAŞARILIYDI’

 Her şeyin salgın sürecinde verdikleri çevrimiçi eğitimlerle başladığını söyleyen Özen, şöyle anlattı: “İzlem'le beraber ikimiz de uzun yıllar zaten festivaller, marketler, dağıtım vs. bir takım alanlarda bulunduk. Ben zaten uzun metraj film ve dizi yapımcısıyım uzun zamandır. Pandemi sırasında bu bilgiyi nasıl kullanabiliriz derken online eğitimlere başladık ve benim şirketimin çatısı altında İzlem’le birlikte Solis Cinema Sessions diye bir marka yarattık. Burada da eğitimler vermeye başladık. İlk denemelerimizden birisi oldukça yoğun geçen bir proje kampıydı. İlk filmlerini yapacak yönetmen, yapımcı ve senaristlere haftalar süren bir eğitim verdik. O kadar iyi bir dönüş aldık ki, o ekiplerden bazıları kısa filmleriyle bakanlıktan destek aldı, bir tanesi (Yeryüzü) geçen sene Antalya Film Forum’da yabancı jürinin verdiği ciddi bir ödül kazandı. Bizim bu kampta gördüğümüz şu oldu: biz gerçekten de vadettiğimiz gibi ekipleri bakanlık, hem yurtiçi hem yurtdışındaki marketler ve potansiyel yapımcılarla buluşturabilecek şekilde hazırlayabiliyoruz.
 
Şimdi de İzlem’le ‘Bunu fiziksel yapmalıyız’ dedik. Çünkü dünyadaki örnekleri ve benim katılıp mezun olduğum eğitimler de fizikseldi. Fiziksel olmasının insanların ağ kurması ve birbirini tanıması açısından yararları var.
 
İzmir Sinema Ofisi birkaç yıldır çok aktif çalışıyor. ‘Ayak İşleri’ dizimizi biz İzmir’de çektik. Çok destek oldular bize. Onlarla konuşmaya başladık. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Vakfı, İzmir Sinema Ofisi, İZELMAN, Tunç Soyer, herkes bize destek oldu. Böylece proje vücut buldu. Bunu da İzmir bölgesine özel yapalım diye düşündük. Bizim sektör biraz fazla İstanbul odaklı. Ben hep bana danışan yeni sinemacıdan İstanbul’da olmamanın getirdiği zorlukları dinliyorum. O yüzden de başvuru koşulu olarak yapımcı, yönetmen veya senaristten birinin İzmir ikametli veya çekilecek projenin ana mekânının İzmir olmasını şart koştuk ki yapılabilir hale geldiğinde bölgeye de bir katkısı olsun.”
 

PROJE SUNUMU EĞİTİMİ...

Özen, eğitim programının nasıl olacağını da şöyle açıkladı: “Öncelikle yapılan başvurulardan 5 tanesini seçeceğiz ve bu projelerin sahipleriyle onların konaklama ve ulaşımlarını karşılayarak bir hafta boyunca ücretsiz bir eğitime tabi tutacağız. Burada sırf ben değil, oldukça geniş ve alanının uzmanı eğitmenler de olacak...
Önemli olan, çok küçük bir grup olarak bu insanlarla rahatça konuşulabilecek, paylaşım yapılabilecek, rahat soru sorabileceğimiz ve kendi kaygılarımızı da paylaşabileceğimiz bir ortam yaratmak. Bu sektöre girerken en önemli şey özgüven ve ağ kurmak. Özgüven de bilgiyle birlikte gelmeyebiliyor. Bazen zaten özgüvene giden bilgiyi nasıl edinebileceğimiz bir problem oluyor. Biz aslında hem bunu sağlamak hem de normalde gittiğiniz etkinliklerde bir dakika görebileceğiniz insanlarla sizi uzun uzun bir arada tutmak istedik. Onlarla paylaşıma girmek, birlikte vakit geçirmek, bizim sunduğumuz bu.
 
Çok önemli bir şey daha yapıyoruz. Proje sunumu (pitching) dediğimiz bir şey var. Biz fon alırken bunların yarışmalarına girmek zorundayız. Bu iş dünyada ve Türkiye’de böyle yürüyor. Proje kampının önemli ve ilginç yanlarından birisi de bir hafta boyunca çok yoğun bir şekilde ekipleri ‘pitching’e hazırlamak olacak. Birinci haftanın sonunda ekipler, sektörden bazı isimler, ben, İzlem ve İzmir Sinema Ofisi’nden arkadaşlara ‘pitching’ yapacaklar. En iyi olduğunu düşündüğümüz projenin yapım sürecine İzmir Sinema Ofisi destek verecek.
Bu aslında bir proje danışmanlığı değil, kariyer danışmanlığı da olacak. Benim aldığım eğitimlerden en büyük geri dönüşüm hep psikolojik gelişim oldu. Kendimizi yapmak istediğimiz işe psikolojik olarak hazırlamak da önemli. Çünkü oldukça çetin bir sektör. Sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da bu böyle. En iyi yapımcılar bile her yeni film için fon bulmak amacıyla çaba sarf ediyor. Nasıl aradan sıyrılıp projelerimizi doğru ifade edebiliriz, aslında yapmaya çalıştığımız bu. İzmir’in buna destek vermesi de bizim için çok büyük avantaj. 5 projeye en fazla 15 kişi katılabilecek. Yapımcı-yönetmen, senarist varsa senarist de eklenebilir. Bu 15 kişi K2 Urla Nefes Alanı isimli muhteşem bir yerde konaklayacaklar, eğitimler de orada olacak. Oranın doğasıyla uyumlu bir şekilde rahat rahat çalışacaklar. Tabii ki eğitimlere katılmak zorunlu. Çok yoğun bir eğitim, onu söyleyeyim.”
 

ÖZGÜVENİN AZ OLMASI DA FAZLA OLMASI DA SORUN

 “İlk filmini çekecek yönetmenlerin en büyük sorunu ne” sorusuna da yanıt veren Özen, şunları söyledi: “Özgüvenin az olması da fazla olması da sorun. Bana zaman zaman filmler geliyor ve hepsini izliyorum. Bazıları gerçekten Flash TV canlandırması gibi oluyor. Bu da fazla özgüvenin sonucu. Bazılarında çok şaşırtıcı örnekler oluyor. Kendimi dahil ettiğim de oldu, daha uygun yapımcılara yönlendirdiğim de oldu.
 
Aslında her şey içinde bulunduğumuz sektörü doğru değerlendirmekle başlıyor. Sadece yönetmen diyemeyeceğim, benim için yapımcı ve yönetmen bütün gibiler. Sektörü doğru değerlendirmek ve kendine dışarıdan bakabilmek çok önemli. İlk filmini çekecek bir yönetmenin ihtiyacı olan şey, doğru yapımcı. O doğru yapımcı açık yüreklilikle bir projenin eksilerini artılarını değerlendirip masaya koyacak ve yönetmene ‘Burada eksiklerimiz var, sen bunları tamamla, ben artılarımıza yoğunlaşıp para bulmaya çalışacağım’ diyecek. Basit bir şekilde böyle özetleyebilirim. Mühim olan yönetmenin filmi çekmeden önce ‘Ben seyirciyi filmin sonunda şu duyguda bırakmak istiyorum’ demiş olması ve filmden sonra seyircinin o duyguyla salondan çıkması, başarı oradadır. Onun dışında para, ödül kazanmak da tabii ki önemli.”
 
Ortaya çıkacak projelerin arkasında duracaklarını vurgulayan Özen, “İlk olarak çevrimiçi yaptığımızda sanal olmasına rağmen inanılmaz işbirlikleri ortaya çıktı. Sinema sonuçta birlikte üretmekten geçiyor. Kafa yapınızın uyduğu insanları tanımaktan geçiyor. Mesela o ilk kamptaki insanlar birlikte kısa film çektiler, birlikte senaryo yazanlar var. Amaç burada bir topluluk oluşturmak. İlla orada ele alınacak projeler için değil, daha sonraki projeler için de bir tanışma alanı yaratmak. Bizim bu proje kampı için amacımız bunu Akdeniz Bölgesi’ne de yayıp uluslararası bir hale getirmek. Çünkü gereken altyapımız ve ağımız var. Sadece zaman ve paraya kalıyor iş. İlkinden iyi bir işbirliği çıkarsa umuyorum daha da büyüyerek devam edeceğiz” dedi.
 

‘SİNEMA ASLINDA OTOPARK VE MAZOT PARASIDIR’

 Özen, İstanbul’da film çekmenin kaos haline geldiğini dile getirerek şöyle konuştu: “Mekân konusunda İzmir çok ciddi şeyler öneriyor. İstanbul’da film çekmek şu an bir kaos. Yerel belediyelerin izin bedelleri çok yüksek, işgaliye çok yüksek, zaten en ufak sete bile 15 araçla gidiyorsunuz, bunları park etmek, ekibin yemek yiyeceği bir alan bulmak... Şöyle bir şey söyleyeyim: sinema kreatif bir şey gibi gözükür ama sinema aslında otopark ve mazot parasıdır. Bunlar varsa filminizi çekebilirsiniz.
Bir yandan İstanbul açık bir plato. Çok fazla film ve dizi çekildiği için çok fazla aynı mekânı görüyoruz. İzmir o anlamda bakir. Hem şehri var hem çok muhteşem bir doğası var, hem de tarihi eserleri var. Biz ‘Ayak İşleri’nde bir kısmını kullandık. Şu anda İzmir keşfedilmeyi bekleyen bir plato. İzmir Sinema Ofisi de bu konuda çok ciddi çalışmalar yaparak bunu önplana çıkarmaya çalışıyor.”
 

EĞİTİM VERECEK İSİMLER

 Eğitimler, yapımcı Müge Özen ve yönetmen / senarist Ali Vatansever’in yürütücülüğünde yönetmen Çağıl Bocut, yapımcı/dağıtımcı Ersan Çongar, oyuncu Nezaket Erden, yapımcı Armağan Lale, yönetmen/senarist Tunç Şahin, festival direktörü Azize Tan ve yapımcı/senarist Emine Yıldırım’ın yer aldığı uzman bir eğitim kadrosu tarafından verilecek. Eğitmenlerin yanı sıra, yapımcı Zeynep Atakan ve yönetmen Pelin Esmer de Ustalık Sınıfı konuşmalarıyla katılımcılarla deneyimlerini birebir paylaşmak ve alanlarıyla ilgili konuşmalar yapmak için kampa katılacak.