Claire Hanım’ın işleri... Özdemir İnce’nin yazısı... (15 Kasım 2022)

“Claire Lajus kadar Türk şiirini öğrenmeye ve sevmeye bilinçle hevesli bir insan tanımadım. Türkçeyi çok iyi öğrendi, şiir yazacak kadar iyi öğrendi ve öğrenmeyi sürdürüyor. Çağdaş, bir özgür şiir yazıyor Lajus’nun Kulağı Kirişte’deki (VeYayınevi) şiirleri de böyle.. Başı ve sonu olan; sözcük ve dizelerin yılkı atları gibi bozkırda dolaşmadığı bir şiir. Yalın ve bilge... Kendisi ile, ötekileştirmeden başkası ile de boğuştuğu, çok sesli, som kütleli şiirler. Aytekin Karaçoban’ın çevirisi de fırından yeni çıkmış ekmek gibi mis gibi kokuyor.”

Özdemir İnce

Claire Lajus kadar Türk şiirini öğrenmeye ve sevmeye bilinçle hevesli bir insan tanımadım. Türkçeyi çok iyi öğrendi, şiir yazacak kadar iyi öğrendi ve öğrenmeyi sürdürüyor.

Claire Lajus’ü tanıdığım zaman Samsun Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde iki yıldır öğretim görevlisiydi. Fransızca bilmeyen Türklerle Türkçe konuşuyor, benimle birlikte davetli olan Fransız şair Lionel Ray’e gerektiğinde çevirmenlik yapıyordu.

Onu izlerken, başta futbolcular olmak üzere yıllarca Türkiye’de yaşayıp da tercüman aracılığıyla konuşan yabancılar geldi aklıma. Bir de Türkiye’ye gelmesinden üç yıl sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’nde derslerini Türkçe yapan ve Türk Ticaret Kanunu’nu Türkçe yazan, Hitler rejimi kaçağı Prof. Ernst Eduard Hirsch geldi aklıma.

TÜRK ŞİİRİ İÇİN ALKIŞLIYORUM!

Claire’in Türkçe şiir yazması çok yakın. Yazarsa türkofon bir şair olacak. Türk şiirini tanıtmak ve öğretmek amacıyla Türkçe / Fransızca Ayna adlı elektronik dergiyi kurdu. 2020’de Ayna dergisine aynı adla bir dernek ekledi. Amacı Türk şairleri Fransa’ya davet edebilmek için maddi olanak yaratmak.

Ayna dergisi adına Şiir festivallerine (Marché de la poésie [Paris], Moins les Murs [Hagetmau], Voix Vives [Sète], Brüksel’de Europalia) katıldı ve Çağdaş Türk Şiiri’ni tanıttı.

Haydar Ergülen, Müesser Yeniay, Metin Celal ve Özdemir İnce’den çevirdiği şiirler Fransa’da kitap olarak yayımlandı; sırada Salih Bolat ile Metin Cengiz’in kitapları var. Ayrıca Nilay Özer, Nurduran Duman, Gülseli İnal, Gökçenur Çelebioğlu, Hasan Erkek ve Ataol Behramoğlu’ndan çevirdiği şiirler Fransız dergilerinde yayımlandı.

Türk şiiri ve edebiyatı için (Hayır Kurumu gibi) yaptıklarından dolayı Claire Lajus’a şükran duyuyor ve alkışlıyorum.

KULAĞI KİRİŞTE, ÖZGÜR BİR ŞİİR

Şimdi elinize tuttuğunuz şiir kitabına gelelim: Sadece hisseden kalbin, düşünen beynin yazdıklarını sevmem ben. Benim beğendiğim şiiri düşünen yürek ve hisseden beyin birlikte yazar. Bu şiirin öyküsü vardır ama onu öykü olarak yazamazsınız.

Doğayı, gerektiği zaman, üstgerçek olarak algılar; üstgerçek tasarımları gerçekliğin tarlasında yetiştirir. Bu şiire çağdaş ve çağcıl şiir denir, yani çağının çağdaşı şiir. Özgür şiir! Claire Lajus böyle bir şiir yazıyor: Başı ve sonu olan; sözcük ve dizelerin yılkı atları gibi bozkırda dolaşmadığı bir şiir.

Şair yapıtını bir jeolojik katmanlar bütünü olarak düşünmeli. Düşünmeye ne kadar erken başlarsa o kadar iyi. Her dönem temalar hâlinde bir inşaat, planlı.. Gecekonduların planı yoktur. Yabanıl ilham perisini ehlileştirmek gerek. Şimdi Claire Lajus’ün şiirini bu mihenk taşında değerlendireceğiz.

İkinci Yenici olarak bilinen Türk şairleri İkinci Yeni’den kurtuldukça şair olabildiler. İkinci Yeni’nin ad babası ve kuramcılarından olan Muzaffer Erdost yönettiği Pazar Postası dergisinin 16 Aralık 1956 tarihli sayısında söyle yazar:

"Şiiri kelimelerle yapmak, bir konuya, bir düşünceye, bir duyguya bağlanmaksızın kelimelerle mısra kurmak, yanyana gelen kelimeler arasındaki olanakları deneyerek yeni bileşkelere, yeni sözlere varmaktır. Bugün ozanlarımızın çoğu bunu deniyor."

Ama atılan zar düşeş gelmedi. Türk şiiri yıllarca zehirlendi ve genç Türk şiiri hâlâ bu afyonun etkisi altında.

İkinci Yeni’nin bir başka kuramcısı olan İlhan Berk de Arthur Rimbaud’nun izinden gittiğini, tıpkı onun gibi aklı ve anlamı hor gördüğünü, önemsemediğini ve 12 Ekim 1958 tarihli Pazar Postası’nda yazdı. ¹ Ama bunları yazan İlhan Berk, Arthur Rimbaud’nun poetikasını özetleyen “Kahinin Mektupları”nı okumamıştı, daha sonra da okumadı. Okusaydı yazılarında anardı.

ÜÇ BÖLÜMDEN OLUŞUYOR

Beyin başta olmak üzere insan vücudunda şiir salgılayan, şiir yazdıran bir salgı bezi yoktur. Şiir imgelemle; duyu(ların) ve aklın bilinç ve idrak (anlak, kavrayış) ortamında yazılır. Bu eylemin içinde elbette başka kimyalar hatta simyalar vardır. Günümüz çağdaş şiirini bu mihenk taşına vurmamız gerektiğini düşünüyorum, yoksa geçmişin el yordamıyla değil.

Claire Lajus’ün şiirini betimlemeye çalışıyorum. Claire Lajus eğitim görmüş bir Fransız olarak Rimbaud’yu, Mallarmé’yi, Valéry’yi, Antonin Artaud ile André Breton’u yanlış anlamamış, şiire sözcüklerden değil somut dünyadan, insan bireyinden ve toplumundan başlamıştır. Kuşkusuz bu işi bir işlevi ve görevi olan sözcüklerle yapmıştır.

Elinizdeki kitap üç bölümden oluşuyor:

Eşiklerde: 2011-2018 yılları arasında dergilerde yayımlanan yalın ve bilgece şiirlerden oluşuyor. Şairin dünya içindeki yerini irdeleyen soru şiirleri. Gölge mi yoksa kabartma (rölief) mı? Yaşam yabancılaşmaya dayanabilir mi?

El yazmasını okurken "Vinç İşçisi" adlı şiirin yanına “Vinç işçisi için şiir yazmak kimin aklına gelir?” diye yazmışım şaşkınlıkla. "Deniz Manzarası"nın yanına, bütün bölümü kapsayacak niyetle, şöyle yazmışım:

“Nesneleri, olan ve olmayan nesneleri, adlandırmayı biliyor. Bir ad koyuyor şiire sonra inşaat başlıyor. Tasarıma ve ruhsata uygun olarak inşaat yapıp yapıyı kuruyor. Kaçak yok, rant yok! İşyerinde disiplin hâkim. Doğanın yarasından ders almayı öneriyor insana: Yenilme, düşme, düştüğün yerden kalk ve tekrar başla çünkü doğada her şey bittiği yerden tekrar başlar.”

YABANCILAŞMA VE ÇATLAK!

Devinir Gölge: 2015-2016 yılları arasında yazılmış; sadece kendisinin değil yakın çevresinin de dünya ile çarpışma ve çatışmasını temalaştırmış şiirler: Epeyce gölgeli, sert şiirler. İnsan varlığının sınırları... sınırlar mı yoksa sınırların iç bölgesi mi önemli?

Şair 'çatlak' sözcüğünü seviyor: İnsan bir çatlaktır. Bütün anlamlarıyla çatlak ve şair bu çatlakları sıvamıyor, lehimlemiyor. Çelişkiler çarpışıyor; yokluğun varlığı / varlığın yokluğu. Al başına belayı. Gene yabancılaşma ve gene çatlak.

Okuma notları devam ediyor: Kendisi ile, ötekileştirmeden başkası ile boğuşuyor. Avuçlarımızın içinde iki fındık faresi: Biri kaygı, öteki umut! Metamorfoz geçirecek materyalist bir dünya. İnsan bedeni dış dünyanın donuna (rengine) giriyor.

Benim yavuklum olan düz şiir bu: Dildeki elektrik yükü uzun dizeler zaman zaman kontak yapıyor.

DİRENÇ

Direnen Şarkı: Paris’teki Harmattan Yayınevi tarafından kitap olarak yayımlanmış. Çok sesli, som kütleli bir şiir. Tiranlık ve İslamcı paralı askerlerin karşısında kurbana dönüşen Suriye halkının ve yıkılan Palmyra kentinin şiirsel öyküsü.

IŞİD’in yıkıcı ve insanlık dışı barbarlığı karşısında sessiz kalan uygar dünyanın suçlu sessizliği... Klasik tragedya biçiminde: Koro, haberci ve kaderlerinin kurbanı insanlar... Olayların ve şeylerin geçiciliği, unutma ve unutmaya karşı kararlı bir direnç...

Arthur Rimbaud, Comte de Lautréamont ya da René Char için bir önsöz, bir tanıtım yazısı yazmak şair ailesi içinde, hiç de güç değildir çünkü bol bol başvuru kaynakları vardır. Ama genç bir şair söz konusu olunca iş değişir. Çünkü onlar karpuz ya da kavuna benzemez; elle okkalayarak, koklayarak anlayamazsınız.

Genç şairler, belki, ilk yarışlarına hazırlanan taylara benzerler. Biri ilk yarışını kazanır, öteki koşarak, pişerek kazanır. İlk yarışlarını kazananların efsanesi epeyce yaşar.

Daha önce de yazdım: Tarih boyunca şairler arasında iki dâhi vardır: Rimbaud ve Lautréamont. Üçüncüsü çıkar mı? Hiç sanmam! Öteki şairler yük hayvanıdır, maden işçisidir: Pek azı yükten kurtulur, madenden kurtulur! Ancak, bir Everest vardır ama ona yakın başka tepeler de vardır. Her iyi şair Pantheon’a kendi koltuğuyla birlikte gider; onlar binmeden tren kalkmaz!

Claire Lajus’ü Çukurova’da pamuk toplayan bir emekçiye benzetiyorum ama belki de şu anda Bordeaux’da bağbozumlarında üzüm toplamaktadır.

Gelelim çevirmene: Şiirleri çift dilli (Türkçe-Fransızca) şair Aytekin Karaçoban çevirdi. Çeviri fırından yeni çıkmış ekmek gibi mis gibi kokuyor. Kutlarım.

Kulağı Kirişte / Claire Lajus / Çeviren: Aytekin Karaçoban / VeYayınevi / 72 s.