Bizans’ın Entelektüel Tarihi

Anthony Kaldellis ve Niketas Siniossoglou’nun yayına hazırladığı, konusunda uzman bilim insanlarının makalelerinin yer aldığı Bizans’ın Entelektüel Tarihi (Çev. Ercan Ertürk / Yapı Kredi Yay. / 488 s.) başlıklı çalışmada, Eski Yunan’dan Bizans’a geçişin, iki dönem arasındaki aktarımın, entelektüel bağlamda ne kadar kalıcı ve sağlam gerçekleştiği ortaya konuluyor. Geç Antikçağ’dan on beşinci yüzyıla uzanan süreç anlatılırken Yunan düşünce dünyası ile Bizans arasındaki bağlantının kavramlar, teoloji ve politika ekseninde nasıl kurulduğu inceleniyor.

Kaan Egemen

YUNAN KANONUNU KORUYAN BİZANS!

Anthony Kaldellis ve Niketas Siniossoglou’nun yayına hazırladığı ve uzman bilim insanlarının makalelerinin yer aldığı Bizans’ın Entelektüel Tarihi’nde (Çev. Ercan Ertürk / Yapı Kredi Yay. / 488 s.), yazarların odaklandığı temel nokta, bilginin aktarımı.

Bu bağlamda retorik, sanat, felsefe, edebiyat, hukuk, astronomi, tıp, politika, tarih gibi disiplinlerin Eski Yunan’dan Bizans’a geçiş sürecinde nasıl bir değişim ve dönüşüme uğradığı gözler önüne seriliyor.

Kaldellis ve Siniossoglou, Bizans’ın hem tarihteki hem de entelektüel anlamdaki yerini anlatırken önemli bir not düşüyor:

“Bizans, Yunan klasikleri kanonunu muhafaza etmiş, bir seçki hâline getirmiş ve biçimlendirmiştir. Bugün sahip olduğumuz Antik Yunan literatürünün neredeyse tamamını koruma sorumluluğunun Bizanslılar tarafından üstlenildiği -kerhen de olsa- genellikle kabul edilir. Diğer dillerdeki çevirileri, taş yazıtlar veya papirüsler vasıtasıyla günümüze ulaşan bazı metinler de vardır ancak bunlar, Bizanslı kâtipler tarafından bin yıllık süreçte çoğaltılan eserlerle kıyaslandığında çok az sayıdadır (...) Günümüze ulaşan modern-öncesi Yunan edebiyatının bütünselliği bakımından klasik kütüphanelerimiz, bizzat Bizanslılar tarafından yazılan eserleri zorlama bir yaklaşımla ‘Klasik Yunan edebiyatı’ külliyatımızın dışında bıraktığımız hâlde onların bu çalışmalarının yanı sıra muhafaza etmeyi seçtikleri eserlerin bir bölümünden ibarettir (...)

Bizanslılar, antik edebiyatı daha fazla aydınlanmış Batı toplumunun gelecekteki âlimlerinin kullanabilmesi için değil, kendi kullanımları ve yararları için muhafaza etmiştir.

Üstelik, antik edebiyatı muhafaza etmekle kalmamış, neyi muhafaza edeceklerine karar verirken tercihlerde bulunmuş ve bu amaçla teknolojiler geliştirmişlerdir. Böylece kanonun biçimlenmesinde etkin bir rol üstlenmişlerdir.”

ORTODOKS GELENEK

Yazarların ortaya koyduğu bağlamlardan biri de, Ortodoks geleneğin yarattığı Bizans’ın Antik Yunan’la bağlantı kurmamızı sağladığı.

Dahası, Bizans’ın entelektüel geleneklerin bileşimi olduğunu belirten araştırmacılar, onların Yunancayı hem yazı hem de konuşma dili olarak kullanmasının, Hellenistik metinlere ulaşmasını sağladığını imliyor.

Aynı zamanda Ortodoks kimliğinin Hıristiyanlık metinlerini el altında tutmasını kolaylaştırdığına, döneminde Romalı başka hiçbir toplum bulunmamasının ise Bizans’ı kültürel ve entelektüel kaynaşma noktası hâline getirdiğine dikkat çekiyor.

KLASİK VE PATRİSTİK MİRAS

Bizans’ın entelektüel tarihine yoğunlaşmanın, Antik Yunan’dan alınan kavram, bilgi ve fikirlerin nasıl yorumlandığını, oradan da sonraki dönemlere nasıl aktarıldığını araştırma anlamına geldiğini de ifade ediyor yazarlar.

Geç Antikçağ’ın parlayan yıldızı Bizans, Antikçağ eserlerini çoğaltan kâtipler yetiştirerek, Eski Yunan’ın felsefe ve siyaset mirasını sırtlanarak, sözel ve metinsel geleneği sahiplenerek bir entelektüel tarih oluşturuyor.

Kaldellis ve Siniossoglou, bu noktada bir parantez açıyor:

“Metinlerimizin çoğu, gerçek anlamda güç sahiplerinin hemen altındaki hizmet sınıfından geliyor. Bu sınıf mensupları, nüfusun çoğunluğuna kıyasla birçok ayrıcalığa sahip olsa da sağlam güvenceler altında değildi. Himaye edilmemelerinin ve gelirlerini yitirmelerinin onlar için çok ağır sonuçları olabilirdi.

İkincisi, metinlerimiz çoğunlukla kurumlar için üretilmiyordu. Kuşkusuz Bizans Kilisesi, entelektüel tarihle ilgili metinlerin ve belgelerin üretilmesinde muhtemelen en önde gelen kurumdu zira belirli düşünce alanlarında otoritenin korunmasında Kilise’nin menfaati bulunuyordu (...)

Özetle, konumuzu oluşturan metinlerin büyük kısmı, yazarlar tarafından muhtemelen kendi insiyatifleriyle, yalnızca kişisel çevreleri, bağlı bulundukları kurumlar veya hamileri tarafından desteklenerek üretiliyordu.”

Çalışmanın ana ekseni, Bizans’ın entelektüel tarihinin sınırlarını belirlemeye dayanıyor. Daha önce Bizans’ın siyasi, askeri, diplomatik, sosyal, ekonomik ve dinî tarihine odaklanan araştırmaların aksine bu çalışmada, metinlere yönelen bilim insanları, entelektüel kimliğin, sosyal ya da dini kimlikten farklı olabileceğine dikkat çekiliyor.

Bu anlamda başta teoloji olmak üzere felsefe metinlerine, Bizans’ın entelektüel yaşamına yön veren klasik ve patristik miraslara odaklanıyor yoğunlaşılıyor.