Vitrindekiler... (06 Mart 2022)

Edebiyat, yakın tarih, inceleme, sanat, karikatür... Cumhuriyet Kitap Dergi’den haftanın okuma önerileri...

Cumhuriyet Kitap Eki

Sevgilerde - Bütün Şiirlerinden Seçmeler / Behçet Necatigil / 320 s.

Behçet Necatigil’in 1935-1972 yılları arasında yayımladığı şiirlerinden hazırladığı bir ‘seçme şiirler’ kitabı Sevgilerde. Şairin 1935-39 yılları arasında dergilerde kalmış ilk şiirleriyle Kapalı Çarşı, Çevre, Evler, Eski Toprak, Arada, Dar Çağ, Yaz Dönemi, Divançe, İki Başına Yürümek, En/Cam ve Zebra kitaplarından seçilmiş şiirleri kapsıyor. İlk baskısı, şair hayattayken, 1976’da yapılan kitap, Doğan Hızlan’ın “Türk Şiirinin ‘Saklı Su’yu: Behçet Necatigil” yazısıyla açılıyor. Sevgilerde yıllar sonra, şairin elinden çıkan baskıya uygun biçimde, yeni bir düzenlemeyle ve yine Necatigil’in arşivinden hazırladığı bibliyografyayla birlikte okuruyla buluşuyor.

Çiğiltepe: Miralay Reşat - Vatan Savunmasında 27 Yıl / Cihangir Akşit / Alfa Yay. / 764 s.

Ordu Kumandanı Sakallı Nurettin Paşa: “Miralay Reşat Bey! Yarın 12.00’ye kadar tepe alınacak. Alamazsanız, ben sizin yerinizde olsam yaşamam!”.. Tümen Kumandanı Reşat Bey: “Benim yerimde olmanıza lüzum yok, ben zaten yaşamam!”.. Balkanlar’dan Çanakkale’ye, Doğu Cephesi’nden Filistin’e ve esarete kadar giden 27 yıllık askerlik yaşamı hep savaşarak geçen bir kumandan Miralay Reşat Bey. Aldığı ölümcül yaralara rağmen muharebe meydanlarından ayrılmayıp her defasında Mehmetçiklerinin yanında olmayı seçer. Son durağındaysa çetin bir tepeyle karşı karşıya kalır: “Çiğiltepe.” Dr. Cihangir Akşit’in, araştırma ve yazım yazım süreci 26 yıla varan, olayların son tanıkları hayattayken yüz yüze görüşerek, yurt içi ve yurt dışında çok sayıda kaynak tarayarak, kişisel dosyası da dahil çok sayıda devlet arşiv belgelerini dikkate alarak kaleme aldığı Çiğiltepe romanı, gelecek kuşaklara bugünlere nasıl gelindiğini haykıran bilgi yüklü bir Cumhuriyet tarihi romanı.

Gördesli Makbule ve Demirci Akıncıları / Serra Menekay / Galeati Yay. / 278 s.

Serra Menekay, kurtuluş tarihimizin kahramanlarından Gördesli Makbule’nin ölümünün 100. yıldönümünde yayımlanan tarihi romanında; kısacık ömründeki varlığını vatanının bağımsızlığına armağan eden Gördesli Makbule’yi, Halil Efe’yi, Pehlivan Ağa’yı, İbrahim Ethem’i ve nicelerini anlatıyor. Romanında ihanette, haksızlıkta kaybolan ruhlara dürüstlüğün, mertliğin, cesaretin ve vatan aşkının yönünü gösterirken yüz yıl önce bize bu toprakları armağan edenleri minnetle anıyor.

Clive’ın Koğuşu / John Berger / Çev. İrem Sağlamer / Sia Kitap / 168 s.

John Berger’in bu romanının merkezinde cinayet değil, bir katil var: Bir banka soygununda bir polis öldürülünce Jack House adlı kişi tutuklanır, ancak o kadar kötü yaralanmıştır ki, yargılanıp asılmasına zaman kalmadan ölebileceği düşünülür. En yakın hastaneye götürülür ve genç-yaşlı, yoksul-zengin, dindar-modern altı hastanın kaldığı sıradan bir koğuşa yerleştirilir. Clive’ın Koğuşu, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ama altmışların baş döndürücü pop-tüketim patlamasından önce, hemşireleri, doktorları ve düşük maaşlı hastabakıcıları, görünmez ‘otoritesi’ ve altı hastasıyla bir hastane koğuşuyla İngiliz toplumunun yetkin bir tasviri. Ve koğuşu, gelenekleri sorgulanamaz katı ve konformist kültürün ezberlerini bozan bir katilin hikâyesi.

Uyku Ülkesi / Gürsel Korat / Everest Yay. / 168 s.

Rüya bu ya, Eski İstanbul suyun altında yaşamayı sürdürüyordu. Sayısız otomobil Sirkeci Garı yönünde ilerliyor, araba vapuruyla Harem’e gidecek olanlar ise iskelede sıraya giriyordu. Tramvaylar farlarını yakmış boğuk boğuk tınlıyor, kâğıt toplayıcıları, seyyar tatlıcılar ve turşucular arabalarını itiyordu. Mısır Çarşısı’nın ışıl ışıl olduğunu, altın dolu vitrinler önünde balıkların yüzdüğünü hissedebiliyordunuz. Yeni Cami önündeki güvercinler, vatoz balığını andırarak kanat çırpıyor, motorların bacasından çıkan dumanlar, denizin içinden yukarılara doğru bir suluboya izi gibi yükseliyordu. Uyku Ülkesi tüm zamanlar için yazılmış bir roman. Tıpkı rüyaların zamansız olması gibi. Gürsel Korat romanında Doktor Sevda Kül’ün rüyalarıyla karışan ve bir kâbustan farksız görünen yaşamını anlatıyor. Gerçek ile düşü harmanlayarak yirmi birinci yüzyılın distopyasını ortaya koyuyor.

A'dan Z'ye Dinler Tarihi - Yahudilik'ten Şitoizm'e / John Renard / Çev. Funda Sezer / Say Yay. / 568 s.

Davut Yıldızı nedir? Bu kadar çok farklı Hıristiyan kilisesi nasıl ortaya çıktı? Ahiretle ilgili İslami kavramlar nelerdir? Taoculukta cennet ve cehennem inançları var mıdır?Dalay Lama kimdir ve neden Budistlerin gözünde büyük önem taşır? John Renard, yanlış bilgileri ve yanlış anlamaları ortadan kaldırarak, kültürel ve tarihsel farklılıkları açıklamaya yardımcı olarak okuyucuya büyük dinler hakkında kapsamlı bir kavrayış sağlamayı amaçladığı kapsamlı incelemesinde, sekiz büyük dini geleneğin (Yahudilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık, Budizm, Hinduizm, Taoculuk, Konfüçyüsçülük ve Şinto) tarihi, inançları, sembolleri, ritüelleri, liderleri ve gelenekleri hakkında 1000’i aşkın soruya yanıtlar getiriyor.

Olasılıklar Kıyısı / Eser Kuru / Notos Yay. / 144 s.

Eser Kuru’nun Olasılıklar Kıyısı’nda kadınlar, erkekler, sevgililer, terk edilenler ve yaşamın kötü sürprizleriyle kavrulan ailelerin hikâyeleri var. Bir türlü olamayan ya da oldurulamayan ilişkiler, terk edişler, geride kalanlar, hiç gerçekleşmeyecek hayaller... Olasılıklar Kıyısı’ndaki öykülerin içinden ince bir sızıyla geçeceksiniz. Sanki bir olasılıklar uçurumunun kıyısında yürüyorsunuz. Tam da dengenizi sağlayamıyorsunuz. Aşağıya bakmamaya çalışsak da Eser Kuru uçurumun dibindekileri apaçık gösteriyor bize. Bakalım tutunabilecek miyiz? Ya da şöyle sormalı: Öykülere tutunabilir mi insan? Olasılıklar Kıyısı Eser Kuru’dan dikkate değer bir ilk kitap.

Bir Yaz Akşamında / Kemal Nur / İkinci Adam Yay. / 220 s.

Kemal Nur’un Bir Yaz Akşamında isimli romanı işlemedikleri bir suçtan dolayı beklemedikleri anda hüküm alıp tutuklanacaklarını öğrenen üç üniversiteli gencin yaşadıklarını anlatıyor. Telaş ve kaygıyla şehirden uzaklaşıp kırsal bir bölgeye sığınan bu üç üniversiteli gencin amaçları bir süreliğine orada kalıp sakin kafayla neler yapabileceklerini düşünerek karar vermektir. Ancak çok geçmeden yabanıl hayatın ne kadar zor olduğunu öğrenen gençler her şeyi göze alarak geri dönmeyi düşündükleri bir sırada dağ yamacındaki kulübede yaşayan bir adamla karşılaşırlar...

Güneş Tutkunları / Rahime Henden / Artshop Yay. / 232 s.

12 Eylül 1980 darbesinin hemen sonrasında, İstanbul'da sağlıksız, uygunsuz zor koşullarda, sendikal hakları ellerinden alınan, sermaye karşısında savunmasız kalmış işçilerin mücadelelerini anlatırken, işçi bir kadının ayakta kalma ve anne olma isteğinin nasıl elinden alındığını içtenlikle gözler önüne seriyor. İş yasalarının, örgütlenmenin iyice zora koşulduğu günlerde dostluğun, yoldaşlığın ne kadar zorlaştığını anlatıyor. Yalnızlaşmanın bedellerini, sevginin ve dostluğun gücünü duyumsatıyor. Kadın erkek ilişkilerini yeniden düşünmemizi sağlıyor.

Ben Tituba Salem’in Kara Cadısı / Maryse Condé / Çev. Şirin Erkan Leitao / Bilgi Yay. / 240 s.

Barbados adasında doğan Tituba, doğaüstü güçlere sahip Man Yaya tarafından şifacılık ve büyücülük konularında yetiştirilmiştir. Evlendiği Kızılderili John’la birlikte bir din adamına köle olarak satılır ve Boston’dan sonra Salem kasabasına sürüklenir. Bu kasabada yaşayan püriten cemaatin histerik ortamında, 1692’deki ünlü Salem Cadıları davasında cadılıkla suçlanan ilk kadın olur, özgürlüğe kavuşabilmek için büyük mücadeleler verir. Maryse Condé’nin Grand Prix Littéraire de la Femme’yi (Kadın Edebiyatı Büyük Ödülü) aldığı, kölelerin çektiği acılar, ırkçılık, kadınlara yönelik cadılık suçlamaları, kadın dayanışmasının ve feminizmin ilk kıpırtıları, ölüm sonrası yaşama bakışla örülü romanı cadılıkla suçlanan kadınların simgeleşen ismi Tituba’nın mücadelelerle dolu yaşamını anlatıyor.

Çizmeye Değer / Hicabi Demirci / Desen Yay. / 104 s.

Hicabi Demirci'nin Çizmeye Değer isimli albümünde, sekiz ana başlık altında toplam yüz karikatür yer alıyor. Sanatçı, bilimden iklim krizine, insan hakları ve savaştan eğitime kadar pek çok temayı merkeze aldığı karikatürlerinde toplumun nabzını tutuyor, yeni dünya düzenine ilişkin çizgilerini konuşturuyor. Yaşama ayna tutarken çölleşme tehdidi, robotlaşma, engelliler için engelsiz yaşam, hayvan hakları, değişen aile yapısı, afetler, adalet, ekonomik kriz, çocuk işçiler, küresel salgının “yerel” etkileri üzerine çarpıcı gerçeklerle de yüzleştiren Demirci, insan eliyle gelen felaketlere karşı farkındalık yaratmanın gerekliliğine işaret ediyor.