Sinemanın karamsar dahisi Ingmar Bergman'ın kaçırılmaması gereken 10 filmi

cumhuriyet.com.tr

İsveçli oyun yazarı ve film yönetmeni Ingmar Bergman, (1918- 2007) bir Protestan rahibin çocuğu olarak İsveç’te doğdu. Karamsar filmleriyle tanınan Bergman, modern sinemanın en büyük yönetmenlerinden biri olarak kabul edilir.

Tarkovski, Woody Allen, Nuri Bilge Ceylan gibi yönetmenlere de sanatıyla ilham veren İsveçli yönetmen; filmlerinde yarattığı eşsiz estetikten, izleyiciye verdiği mesaja kadar sinema dünyasını büyülemeyi başarmış nadir isimlerden biri.

2005 yılında Time dergisi tarafından dünyanın yaşayan en büyük yönetmeni olarak nitelendirilen Bergman, filmlerinde edebi inceliği de ustaca kullanan bir sanatçıdır. Ingmar Bergman'ın kapsamlı üretimin içinde; sinema ve TV için yaklaşık 60 film, 172 tiyatro yapımı, yaklaşık 300 yazı ve makale bulunuyor. 

20. yüzyılın en büyük sanatçılarından biri olan Bergman’ın filmleri karamsar bir tema üzerinden aşkın kurtarıcı olasılığı, ölüm, hastalık, inanç, ihanet, kasvet ve delilik gibi konularla ilişkilendirilir.

Oscar ve BAFTA gibi prestijli ödüllerin de arasında bulunduğu sayısız başarıya sahip Ingmar Bergman’ın kaçırılmaması gereken 10 filmi...

1-Persona (1966)

Bibi Andersson ve Liv Ullmann’nın başrollerde oynadığı 1966 yılı yapımı Persona, sinema tarihine damga vuran yapımların başında geliyor. Bergman bu filmi yönettiği en önemli filmler arasında kabul eder. Drama türündeki filmin 7 ödül ve 1 adaylığı bulunmaktadır.

Filmin konusu ise bir hemşirenin konuşmayı reddeden ve herhangi bir psikolojik rahatsızlığı olmamasına rağmen çevresiyle iletişimi tamamen kesmiş bir aktrisin bakımını üstlenmesidir.

IMDb: 8.1/10

2) Yaban Çilekleri – Wild Strawberries (1957)

Ingmar Bergman’ın başyapıtlarından biri olan film, kafkavari rüya sahneleri ile doludur. Yaban Çilekleri filmi, yüzyılın belki de en etkileyici yapıtları arasında yer alıyor.

Filmin konusu ise, kazandığı onur ödülünü almak üzere yolculuğa çıkan Profesör Isak Borg’un, bu seyahat boyunca, geçmişiyle yüzleşmek, yaşam boyu sürdürdüğü bazı hataları idrak etmek ve yaklaşan ölümünü kabullenmek kalması yolculuğudur.

IMDb: 8.2/10

3) Yedinci Mühür – The Seventh Seal (1957)

Yedinci Mühür, ilk planlarından itibaren kamerayı gökyüzüne çevirmesi ile metafiziğe yönelen yönetmen Ingmar Bergman'ın 3. dönem filmlerinden ilkidir. Film, 1957 Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü kazanmıştır. Bergman, Yedinci Mühür için şunları söylüyor:

‘’Yedinci Mühür, serbestçe kullanılmış Orta Çağ malzemeleriyle sunulan modern bir şiirdir. Filmimde Şövalye, bugünün askerinin savaştan dönmesi gibi, Haçlı Seferi'nden dönüyor. Orta Çağ' da insanlar vebadan ölesiye korkarlardı. Bugün de atom bombası korkusuyla yaşıyorlar. Film, teması hayli basit bir alegoridir: İnsan, onun ebedi Tanrı arayışı ve tek mutlaklık olarak ölüm.’’

Filmde savaştan bıkmış bir Orta Çağ şövalyesi, yanında bayraktarı ile Haçlı Seferi'nden dönmektedir. Vebanın kasıp kavurduğu Avrupa'yı gördükçe Tanrı'dan kuşku duymaya ve onun yolundan sapmaya başlayan şövalye, çok geçmeden ölümün eşiğine gelir. Ancak ölüme meydan okuyarak Ölüm'ü satranç oynamaya davet eden şövalye, kaybederse canını vermeye razıdır.

IMDb: 8.2/10

4) Aynanın İçinden - Såsom i en spegel (1961)

1961 yılının En İyi Yabancı Film dalında Oscar ödülü kazanan film Aynanın İçinden, bir dram yapıtıdır. Bergman, filmi kişisel deneyimleri ve ilişkilerinden yararlanarak üç perdelik bir oyun olarak yapılandırmıştır. Ayrıca film, görüntü yönetmeni Sven Nykvist'in tavsiyesi üzerine Fårö adasında çekildi.

Aynanın İçinden, şizofreni hastası bir genç kadının (Andersson) ailesiyle uzak bir adada tatil yaptığı ve sonunda kendisine canavarca bir örümcek şeklinde görünen Tanrı ile tanışma hikayesini anlatıyor. Andersson'ın filmdeki babası hastalığını işinde kullanmaya çalışmakta ve erkek kardeşi de cinsel hüsranla boğuşmaktadır.

IMDb: 8/10

5) Fanny ve Alexander (1982)

Ingmar Bergman tarafından yazılan ve yönetilen dram filmi Fanny ve Alexander, En İyi Yabancı Film Oscarı dahil olmak üzere dört Akademi Ödülü; En İyi Film dahil üç Guldbagge Ödülü kazanmıştır. 312 dakikalık film, tarihin en uzun sinema filmlerinden biridir. Ayrıca Bergman, Fanny ve Alexander'ın emekli olmadan önceki son filmi olmasını istemiştir.

Bergman filmde, yirminci yüzyılın ilk on yılında İsveç'teki Uppsala'daki büyük bir aileye odaklandı. Fanny ve Alexander'ın babasının (Allan Edwall) ölümün üzerine anneleri (Ewa Fröling) bir papazla (Jan Malmsjö) yeniden evlenir. Papaz Alexander'ı sahip olduğu canlı hayal gücü yüzünden dövmeye başlar.

Senaryosu yarı otobiyografik olan filmde Alexander, Fanny ve üvey babası sırasıyla kendine, kız kardeşi Margareta'ya ve babası Erik Bergman'a dayanıyor.

IMDb: 8.1/10

6) Güz Sonatı – Höstsonaten (1978)

İsveç-Alman yapımı drama filmi Güz Sonatı, problemli bir anne kız ilişkisini konu alıyor. İsveç sinemasının dünyaca ünlü yönetmeni Ingmar Bergman, bu yapıtında insan ruhunun beklenti, umut, hayal kırıklığı ve sevgi gibi duygularını şiirsel bir akıcılık ve duyarlılıkla anlatıyor. Bergman’la özdeşleşmiş temalardan biri olan “sevginin varlığı ve yokluğu,’’ bu filmde bir anne-kız ilişkisi üzerinden ustaca izleyeciye aktarılıyor.

IMDb: 8.3/10

7) Bir Evlilikten Manzaralar – Scener ur ett äktenskap (1974)

Ingmar Bergman'ın yazıp yönettiği, başrollerini Liv Ullmann ve Erland Josephson'ın paylaştığı 1973 yapımı film, ilk olarak İsveç televizyonunda altı bölüm halinde yayınlanmıştır. Avrupa'da artan boşanma oranları üzerindeki algılanan etkisi nedeniyle yayımlandığı dönem tartışma konusu olan film, En İyi Yabancı Film dalında Altın Küre Ödülü'nü kazandı.

Bir Evlilikten Manzaralar, Woody Allen ve Richard Linklater gibi ünlü yapımcıları da etkilemeyi başarabilmiş, oldukça incelikli bir film olarak biliniyor. Hikâye, boşanma konusunda uzmanlaşmış bir aile avukatı olan Marianne ile Johan arasındaki evliliğin 10 yıllık bir süre boyunca dağılmasını anlatmaktadır.

IMDb: 8.3/10

8) Genç Kız Pınarı – The Virgin Spring (1960)

Bir 13. yüzyıl baladından (Töres döttrar i Wänge) esinlenen siyah-beyaz İsveç filmi Genç Kız Pınarı, yayımlandığı yıl En İyi Yabancı Film Oscar ödülünün sahibi olmuştur. Dönemin sarsıcı filmlerinden biri olan bu yapımda Bergman; ahlak, intikam ve dini inançları sorguladı. Filmdeki tecavüz sahnesi, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki gösterimde sansüre maruz kaldı.

Filmde kökten dinci bir Hristiyan ailesinin kiliseye gönderdiği masum bir kız, yolda bir grup azgın ve acımasız kişiler tarafından tecavüze uğrar ve vahşice öldürülür. Olaydan sonra bir eve saklanan tecavüzcüler, burada kızın ailesi ile karşılaşınca kan gövdeyi götürür.

IMDb: 8.1/10

9) Çığlıklar ve Fısıltılar – Viskningar Och Rop (1972)

Duygu yoğunluğu yüksek olan Çığlıklar ve Fısıltılar filmi, biri Oscar biri de BAFTA olmak üzere toplam 3 ödül, 7 adaylık kazanmıştır. Sessizliğin gücnün vurgulandığı yapım, Bergman’ın en baskın filmlerinden biridir.

Filmde, Karin (Ingrid Thulin) ve Maria (Liv Ullmann), kanser teşhisi konulan ve sayılı günleri olan Agnes’a destek olmak için birlikte yaşamaya karar verirler. Fakat şefkat ve merhamet çerçevesi içinde geçmesi beklenen bu günler, kız kardeşler arasındaki kıskançlık ve kibir ile lekelenir.

IMDb: 8.1/10

10) Kış Işığı – Winter Light (1963)

Kış Işığı, Bergman’ın Aynanın İçinden ve Sessizlik ile beraber oluşturduğu üçlemenin ikinci filmidir. Film, bir kasaba rahibinin, az önce konuştuğu bir balıkçının intihar etmesinin de etkisiyle inancının sarsılmasını konu edinir.

Ailesinin hayalini gerçekleştirerek papaz olmuş, gençliğinde yüksek idealleri olan, karısına aşık, karısı öldükten sonra hayatın ortasında şaşkına dönen ve hayatının anlamını kaybeden karakterin hikayesi, izleyiciye oldukça dokunan bir temada hayat buluyor.

IMDb: 8.1/10