Klişe düşmanı deha, yaratıcılıkta öncü bir isim: Hitchcock sinemasından izlemeniz gereken 10 klasik

cumhuriyet.com.tr

Tüm zamanların en iyi yönetmenleri listelerinde baş sıraları çeken Alfred Hitchcock, sinema dünyasında klişe düşmanı bir deha olarak kabul ediliyor.

Görsel anlatımın sınırlarını zorlayan Hitchcock, gerilim ve korku filmlerinin ustası olarak biliniyor. Kendine has anlatım tarzı, yaratıcı kamera oyunlarıyla neredeyse her filminde kadrajın kıyısından köşesinden filme dahil olan Hitchcock, yarattığı filmleriyle sinema dünyasında birçok tabuyu kırmış, kendinden sonraki nesillere örnek olarak gösterilmiştir. Hatta Hitchcock’un uyguladığı teknikler, düşünce yapısı artık sinemada teorileşmiştir.

Hitchcock’un filmlerini eşsiz kılan elbette sadece görüntü konusundaki ustalığı değildir. Ünlü yönetmen, filmlerinde izleyici sıkı sıkıya kavrayacak bir tema işlemesi ve bilinçaltı unsurlarını iyi kullanması sebebiyle de sinema dünyasında çok başka bir yerde konumlandırılır.

1) Notorious - Aşktan da Üstün (1946)

Hitchcock'un dahi yönetmenliği ve Ingrid Bergman ile Cary Grant'in müthiş performansları ile kendinizi bu filmi tekrar tekrar izlerken bulabilirsiniz.

Notorious filmi, gerçek bir klasik tadını yudumlamayla eşdeğer. 

Konusu: İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikası’ndayız… Savaş döneminin en önemli olaylarından biri kuşkusuz ki ajanlık ve casusluk olaylarıdır. Savaş sırasında suçu kanıtlanmış bir Nazi casusunun Amerikalı kızı olan Alicia Huberman, bir hükümet görevlisi olan T. Devlin tarafından görevlendirilir. Bu görev İkinci Dünya Savaşı sonrası Brezilya’da tekrar eyleme geçen Nazilerin planlarını öğrenmeye yöneliktir. Büyük bir sorumluluk alan genç kadın birlikte Brezilya’ya gittiği Devlin’a aşık olmuştur. Ancak genç kadın bu görev esnasında türlü kirli oyunlara alet edilecek, ihanet ve sadakatsizliğe maruz kalacaktır.

Sinema dehası Alfred Hitchcock'un en önemli yapıtlarından olan Notorious'un başrollerinde Cary Grant ve sinema tarihinin en güzel kadınlarından Ingrid Bergman yer alıyor.

2) Vertigo - Ölüm Korkusu (1958)

Vertigo, Hitchcock’un teknik ve işlediği konu itibariyle sinema tarihinin en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir. Film Pierre Boileau ve Pierre Ayraud tarafından yazılan "D'Entre Les Morts" isimli bir kitaptan sinemaya aktarılmıştır. Film çıktığı dönemde pek olumlu yorumlar alamasa da daha sonradan özellikle de film eleştirmenlerince sinema tarihinin en önemli filmleri arasına girmiştir ve AFI En İyi 100 Film Listesi'nde 1988 yılında 62. sırada iken 2007 yılındaki listede 52. sıraya yükselmiştir.

Konusu: Bir suçluyu kovalarken çatıdan düşen ortağını kurtaramayan dedektif Scottie Ferguson’da, bu olayın ardından yükseklik korkusu başgösterir. “Vertigo” hastalığına dönüşen bu korku nedeniyle mesleğini bırakıp emekli olan dedektir, eski bir arkadaşı tarafından, ruhsal sağlığından şüphe ettiği karısı Madeleine’ni izlemesi için kiralanır. Scottie de kadını daha yakından izledikçe bir şeylerin yolunda gitmediğini fark eder; dahası kadının intihara meyilli olduğunu görür. Artık işleri yoluna koymak için uzaktan takip etmek yetersiz kalacak, Scottie’yi kendi korkularıyla da yüzleşeceği bir mücadelenin içerisine sürükleyecektir.

3) Psycho - Sapık (1960)

İncelik, zarafet ve sanatla çekilen Hitchcock başyapıtı bir korku filmi olan Psycho, Hitchcock'un siyah beyaz çektiği son konulu sinema filmidir. Hitchcock filmi siyah beyaz çekmesinin nedenlerinden birinin, renkli çekildiği takdirde bir gerilim filminden çok kanlı bir korku filmi görünümünde olacağı endişesini taşıması olduğunu belirtmişti. Asıl neden ise filmi mümkün olduğunca ucuza mal etmek istemesiydi. Ona göre siyah beyaz çekilmiş ucuz B-film'ler gişede çok iş yapıyorsa, yine siyah beyaz çekilmiş, ucuza mal olmuş ama kaliteli bir film kimbilir nasıl bir gişe yapardı. Nitekim tahmininde yanılmadı ve 1 milyon doların altında bir maliyetle tamamlanan film tam 40 milyon dolar hasılat yaptı.

Konusu: Marion Crane’e patronuyla iş yapan zengin bir adam para emanet eder ve ardından Marion yola koyulur. Polisler Marion’un şüpheli davranışları üzerine peşine takılır. Ancak Marion’un peşine takılan sadece polisler değil, aynı zamanda tanıdıkları da Marion’un peşindedir. Sevgilisi ile buluşmayı planlayan Marion geceyi bir otelde geçirmeye karar verir. Otelden içeri girer girmez garip şeyler olduğunun farkın varan Marion uyumadan önce otel sahibi Norman Bates ile biraz sohbet eder. Norman ın kişiliğinde sorunlar olduğunu, annesine ve kuşlara karşı bir takıntısı olduğunu öğrenen Marion, odasına gidip duş almaya karar verir.

 

4) Rear Window- Arka pencere (1954)

Hitchcock'un en başarılı filmlerinden olarak değerlendirilen bu yapıt, 4 dalda Oscar ödülü adayı olmuştur. Film, Cornell Woolrich'in It Had to Be Murder adlı kısa hikâyesinden uyarlanmıştır.

Konusu: İş kazası geçirerek ayağını kıran ve evinden dışarı çıkamayan bir foto-muhabiri gazeteci L. B. Jefferies'in (James Stewart) canı çok sıkılmaktadır. Kendisi haftalarca yerinden kıpırdayamayacağından dolayı yan apartmanlardaki komşularını fotoğraf makinesiyle izlemeye başlar. Bu sayede insanların özel hayatlarını dair birçok bilgi edinir. Sık sık gördüğü bir komşusunu artık göremeyince bir şüpheye kapılır ve araştırmaya başlar.

5)  The Birds – Kuşlar (1963)

Daphne du Maurier'in aynı adlı kısa hikâyesini sinemaya dünyası ile birleştiren Hitchcock, sinema tarihinin en ünü filmlerinden birine imza atmış olur. Bu film kendisinden sonra gelecek doğanın insandan öç alması temalı filmleri büyük ölçüde etkilemiş ve bir klasik haline gelmiştir.

Konusu: Filmde Bodega sahiline saldıran farklı türlerden kuşların yol açtığı dehşet konu ediliyor. San Francisco'da bir evcil hayvan dükkanında başlayan ve bir aşk üçgeniyle ilerleyen film, bir doğumgünü esnasında kuşların saldırıya geçmesiyle devam eder.

6) Rope - Ölüm Kararı (1948)

Hitchcock'un ilk renkli filmi olma özelliğini taşıyan Rope, tek bir mekânda geçer ve kesintisize yakın çekim tekniği ile tiyatrovari bir havası vardır.

Aynı zamanda Alfred Hitchcock 'un hem yönettiği hem de yapımcılığını üstlendiği ilk ve tek filmidir. Gerçek bir olaydan esinlenilen film, 1940'ların New York'una uyarlanarak Alfred Hitchcock tarafından sinemaya aktarıldı. 

Konusu: Brandon ve Philip, New York'ta yaşayan iki genç arkadaştır. Macera peşindeki iki kafadar yakın arkadaşları David Kentley'i öldürüp evlerindeki bir sandığa kapatırlar. Amaçları aynı gece evde bir parti vermek ve maktül yemek masası olarak görev yapan sandığın içindeyken insanları ağırlamaktır. Üstelik misafirler arasında David'in babası Henry Kentley ve kız arkadaşı Anita Atwater da vardır. Hiçbir şeyden habersiz bu insanlar partinin tadını çıkarmaya çalışırken, konuklar arasında bir isim ortamda bir şeylerin yolunda gitmediğini fark etmeye başlar.

7) Rebecca (1940)

1941 yılında 9 Oscar adaylığı, 2 Oscar ödülü kazanan film, İngiliz yazar Daphne du Maurier'in 1938 tarihli romanı Rebecca'dan uyarlanmıştır.

Konusu: Esrarengiz bir şekilde hayata veda eden Rebecca’nın ölümünün altındaki giz de kendisiyle birlikte toprağa gömülmüştür. Kocası Maxim de Winter birkaç ay sonra yeniden evlendiğinde yeni eşi Rebecca’dan bihaberdir. Genç kadın Maxim’e deliler gibi aşıktır ve kocasından da aynı şekilde karşılık bulduğuna inanmaktadır. Ta ki Rebecca’yı ve başına gelenleri öğrenene kadar... Rebecca’nın varlığının, evden ve kocasının zihninden silinmediğini gören kadın evin hizmetçisi tarafından bile kabul edilmeyecek, yabancı muamelesine maruz kalacaktır.

8) Shadow of a Doubt - Şüphenin Gölgesi (1943) 

Hitckcock'un psikolojik gerilim alanında en dikkat çeken yapımlarından biri olan film, bir genç kızın, çocukluğunun kahramanı olan dayısıyla ilgili derin hayal kırıklığını anlatır. Ayrıca yapıt, Hitchcock'un kişisel olarak en sevdiği filmidir. Hitchcock bu filmi için, "Cinayet ve şiddeti evlerimize, gerçekten ait oldukları yere geri getirdi." demiştir.

Konusu: Genç bir kadın, kendisini ziyarete gelen Charlie Amca adındaki kişinin, göründüğü gibi biri olmadığını keşfeder. Söz konusu kişi aslında ülkenin her yanını dolaşırken kanundan ustaca kaçabilen biridir. Aynı isme sahip kuzen genç Charlie, kısa sürede şüphelenmeye başlayacaktır. Onun katil olma ihtimalini anlayınca aralarında bir kaçıp kovalamaca ortaya çıkar. Genç kuzen gerçeğe yaklaştıkça, psikopat katilin en sevdiği akrabasının ölümünü planlamaktan başka seçenek bulamaz.

9) 39 Basamak - The 39 Step (1935)

Film, Hitchcock'un uluslararası başarıyı yakaladığı ilk film olarak kabul edilir. Başrollerini Robert Donat ve Madeleine Carroll'un paylaştıkları bu politik entrika yapıtı, Hitchcock'un 24. filmiydi ancak bu filmle beraber yönetmen ustalığının doruğuna erişmiş ve bundan sonra çekeceği filmlerin karakteristik yapısını yakalamıştır. 

"39 Basamak" Hitchcock'un bundan sonraki filmlerinde sıklıkla başvuracağı 'suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışan, başı tesadüfen belaya girmiş adam' temasını işlediği ilk filmidir.

Konusu: Kanada'da yaşayan Richard Hannay tatil amaçlı İngiltere'ye gider. Londra sokaklarında bir müzik salonunda bir şov izledikten sonra Annabella Smith adında, gizli ajanlardan kaçtığını söyleyen bir kadınla tanışır. Richard çaresiz kadını dairesinde saklamayı kabul eder. Ancak gecenin ilerleyen saatlerinde bu kararı onu büyük bir kaosun içine sürükleyecektir. Annabella'nın gizemli bir şekilde öldürülmesi Richard'ı olayın tek şüphelisi haline getirmeden bu davayı çözmesi gerektiğine karar verir.

10) Trendeki Yabancılar- Strangers on a Train (1951) 

Kışkırtıcı ve yaratıcı bir yaratım olan film, Hitchcock'un zekasının ve kamera ustalığının yansıdığı en güçlü yapımlardan biri olarak öne çıkıyor.

En İyi Sinematografi kategorisinde Oscar'a aday gösterilen film usta yönetmen Alfred Hitchcock'un en önemli filmlerinden biri.

Konusu: Ünlü tenisçi Guy (Farley Granger), şiddetli geçimsizlik yaşadığı eşinden boşanıp sevgilisi Anne (Ruth Roman) ile birlikte olmak ister. Ancak karısı para yüzünden boşanmayı istemez. Trende karşılaştığı Bruno (Robert Walker) ise babasını aradan çıkarmak istemektedir. Bruno, her ikisinin de isteğini gerçekleştirecek bir plan hazırlayacaktır.