Zuhal Olcay: Keşkelerle yaşamayı sevmiyorum...

Zuhal Olcay yeni albümü “Aşk’ın Halleri”nde aşka dair hikâyeler anlatıyor. Kendisini başka gözler karşısında “Bende, kim neyi isterse onu görüyor” diyerek tanımlıyor. Sanatçı, bazen her şeyi bırakıp kaçmak düşse de aklına, yaşamaktan hiç korkmuyor. Ona göre hayatın panzehiri çalışmak ve yeni şeyler öğrenmek. Keşkelerle yaşamak da ona uzak mı uzak...

cumhuriyet.com.tr

Zuhal Olcay hep çalışıyor, yeniyi aramanın ve durmamanın hayatın panzeri olduğunu düşünüyor. Albümler, diziler ve tiyatrolar da işte hep bu yüzden. Bunca şeyi hayatına nasıl sığdırıyor? Bunları yaparken sanki hiç acelesi yokmuş gibi görünüyor, hep asude, hep sakin. Olcay bu yorumumu tebessümle karşılıyor ve teşekkür ediyor ama görünenin yanıltıcı olduğunu söylüyor. Onunla söyleşi yapmaya giderken çekinip, sıkılmam, yüz yüze geldiğimizde, ilk andan itibaren sıcaklığını ve samimiyetini hissetmem de görünenin yanıltıcılığını doğruluyor. O, mesafeli, soğuk ve hüzünlü kadın değil şimdi. Elbette tüm hallerini hüznü, neşeyi, tedirginliği, mesafeliliği barındırıyor içinde. Hayatın mayasını sıkı tutmak için de hissettiği gibi olmaktan taviz vermiyor. Olcay, “Bende, kim neyi isterse onu görüyor. Aslımı ben de bilmiyorum. Tek bildiğim pürtelaş ve aceleci olduğum. Hep koşturuyorum. Yetişemeyeceğim yerler var sanki. Bu da beni çok yoruyor. Bazen de hayal kurarım. Her şeyi bırakıp, küçük bir çantaya hayatımı sıkıştırıp gitmek nasıl olur diye” diyor, “Benim mesafem mesafesizliğim mi bilemiyorum; ya da bu kadar çok insan böyle düşünüyorsa, ‘ben öyle değilim’ diyemiyorum kendime. Bunlardan hangisi yalan, içtenliğim mi, uzaklığım mı? Belki ikisi de doğru”.

Olcay’la, önyargılarımı kıran bu ilk karşılaşmanın ısısını attıktan sonra konuşmamızın rotasını yeni albümü “Aşk’ın Halleri”ne çeviriyoruz. Bu isim, albümün proje koordinatörü ve Olcay’ın can dostu Bülent Ortaçgil’e ait. “Ama isim yanıltıcı olmasın” diyor Olcay, “Çünkü albümde aşkın hallerini değil aşka dair olanları anlattık, zira aşkın herkeste hali başka”. Peki ya aşkta huzuru ve mutluluğu aynı anda bulmak mümkün müydü? Cevabından emin Olcay; “Aştaki huzursuzluk, korku, endişe ona heyecanını ve ruhunu veriyor. Huzur ararsanız pusula belki de yalnızlığı gösterir, aşkı değil. Severek de huzurlu olabilirsiniz, ama ona da aşk demek doğru değil”.

Olcay’a göre aşk mantıksızlıklar zinciri. Zaten aşkı kaybedince de aradığımız o delilik hali. O yüzden onda huzur aramak saflık. “Aşk şekil değiştiriyor, yerini sevgiye bırakıyor” ise koca bir yalan. Albümdeki “Aşk Bana Zor Geliyor” şarkısından mısralar da bu soruya cevap veriyor. “Aşk bana zor geliyor, soğuk bir mart havası, güneştir artık özlediğim”. Olcay aşkın her yaşta aynı heyecan ve arzuyla yaşandığına da inanmıyor.

Olcay’ın albümü “Derinde” isimli bir füzyon parçası ile açılıyor. Dünya müziğine göz kırpan “Derinde” az sözlü, mistik ve buralı tınıları bir araya getiriyor. Gürol Ağırbaş imzalı bu şarkıyı Olcay ilk dinlediğinde çok etkilendiğini ve aradığının aslında bu olduğunu anladığını söylüyor, “Artık yüzümü dünya müziğine çevirmek istiyorum. Bu şarkı da bir işaret fişeği” diyor, “Alışılmış şeyleri yapmak yoruyor. Sizden beklediklerini almak isteyenler de çok; yine de başka suyolları aramak gerek”. Olcay denemekten korkmuyor, çalışmayı çok seviyor. Boşluk onu korkutuyor mu bilinmez ama tecrübenin en büyük zenginlik olduğunu düşündüğü için sürekli yeninin izini sürüyor. “İçim ne isterse o benim için doğrudur. Beni heyecanlandıranın peşindeyim, zaten onu kaybedince hayat bitmiş gibi geliyor. Keşkelerle yaşamayı da sevmiyorum” diyor. Olcay’ın yeni albümünde en çok duyulan ise İstanbul. Sözlerde “İstanbul’un ortasında ağlıyorum halka açık” demesi de değil buna neden, ama gerçek nedeni o da açıklayamıyor, “Burada yaşadım, burada ürettim. Nedeni, nasılını bilmesem de, kanımızda bu şehir var” diye yorumluyor...

 

Söyleyecek sözü olan şarkılar...

Olcay oynadığı rollere kendini verebilmek için de derdi olan hikâyelere ihtiyaç duyuyor.

O yüzden müzikte de söyleyecek sözü olan şarkılardan yana kullanıyor seçimini. Rolü ya da şarkıyı kendi için değil, anlattığı için oynuyor ve söylüyor. Elbette müziğine tav olduğu şarkılar yok değil. En çok da çalıştığı insanlara güveniyor, inanıyor. Albümde birlikte çalıştığı isimler geliyor sonra da; Gürol Ağırbaş, Baki Duyarlar, Nadir Göktürk, Deniz Bayrak, Hüsnü Arkan, Ercüment Ortaçgil. Albümdeki “Düş-Müş” şarkısının sözleri de Olcay’a ait. Sözleri için,“Düş-Müş sayıklama gibi oldu aslında” diyor Olcay, “Çünkü söylerken ve oynarken hissettiklerimi, yazarken hissedemiyorum. Aynı oyun ya da film yönetirken olduğu gibi ruhsuzum bu konuda”. Olcay yorumculuğu seviyor, çünkü onunla doyuyor. En azından şimdilik! Ne de olsa yenilik sevdasının bunu değiştirme ihtimalini göz ardı etmiyor. Hem kendi hem de hayat için soruları ve farkındalıkları var. Bazen konuşurken süslü ve albenili cümleler kurmak zorunda kaldığını ve onlar daha sonra karşısına çıktığında şaşırdığını anlatıyor. “Anlamsızlıklar diyarında kaybolmuş hissediyorum” diyor, bu cümlenin de karşısına bir şaşkınlık olarak çıkacağını unutarak. Kendinden bir adım uzağa çıkıp kendine bakmak önemli onun için. Dışarıdan gördüğü, ne kadar kalabalık, ne kadar yorucu olduğunun yansıması. Bazen de hiç beklenmeyen tepkiler ya da tepkisizlikler verdiğini anlatıyor. Dinginliğinin kandırıcı olduğunu yineliyor, “Ben çocuk gibiyim, her duygum yüzüme yansır, hissedilir. Elbette bunu kontrol etmeyi kanıksadım. Çünkü ne de olsa olgunluk üstümüze yük” diyor.

Sevenlerinin en büyük isteği onu bir müzikalde görmek. Olcay’ın da hayali bu. Sonuçsuz birkaç girişimin burukluğunu taşıyor ama vazgeçmiş değil. Biraz uzak gibi görünse de zamanının geleceğini biliyor. Olcay, çok özlediği tiyatro sahnesine ise önümüzdeki yıl dönüyor. Şu an yeni albümünün konserleriyle meşgul. 14 Şubat’ta Maslak Tim’de, 19 Şubat’ta Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde, 20 Şubat’ta Ankara M.E.B Şura Salonu’nda sahneye çıkmaya hazırlanıyor. Yeni şarkılarının kulaklarda ve kalplerde yer etmesini, seyircilerin de sahnede şarkılarını onunla birlikte söylemesini istiyor.