'Yüzde 42 bize neden 'hayır' dedi?'

Başbakan Erdoğan, muhalefetin referandum sonrası tutumunu eleştirerek parti içinde yeni anayasa için görevlendirmeyi gerçekleştirdiklerini açıkladı.

cumhuriyet.com.tr

AKP Genişletilmiş İl Divan Toplantısı'nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 12 Eylül öncesinde miting meydanlarında söylenen sözlerin, verilen vaatlerin milletin hafızasında olduğunu belirterek, AKP olarak bu anayasa değişikliğine büyük önem veren kesimlere de ''yetmez ama evet'' diyenlere de onlarla birlikte tüm millete yeni anayasa çalışmalarına 12 Eylül'ün hemen ardından başlayacakları sözünü verdiklerini hatırlattı.

Erdoğan, 12 Eylül akşamı yaptığı konuşmada yeni anayasa için hazırlıkların startını verdiğini belirterek, ''Başta ana muhalefet Partisi olmak üzere tüm muhalefet partilerinin de meydanlarda dile getirdikleri, vadettikleri sözlerin arkasında durmaları, bu sürece, altını çizerek ifade ediyorum, samimi şekilde katkı vermeleri, sadece katkı değil, samimi şekilde sürecin içinde olmaları çağrımı yineliyorum. Samimiyet kavramını dile getirdiğimizde bazıları buna bozuluyor, kızıyor, öfkeleniyor. Daha önce de söyledim. Siyasetçinin samimiyet testini biz yapmayız, siyasetçinin samimiyet testini millet yapar, seçmen yapar, seçmenin hafızası yapar'' diye konuştu.

''Baş örtüsü sorununu çözeriz'' diye her gittikleri yerde millete vaadde bulunanlara, ''Nasıl çözeceksiniz?'' diye sorduklarında ''Arkadaşlar üzerinde çalışıyor'' yanıtını verdiklerini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: ''Samimi olmalarını umduk, gerçekten samimiyetle bu meselenin çözümüne katkı sağlamalarını umut ettik. Çünkü bizim meselemiz bağcıyı dövmek değil üzümü yemek. Meselenin üzerinde çalışan arkadaşların meselenin tasarım boyutu üzerinde yoğunlaştığını gördüğümüzde de umutlarımızı kaybetmedik. Ama maalesef dün, meselenin üzerinde çalışan arkadaşların nasıl bir sonuca ulaştıklarını gördük ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadık.Ortaya çıka çıka Pakistan İslam Cumhuriyeti modeli çıktı. Ortaya çıka çıka İran İslam Cumhuriyeti modeli çıktı. Yıllarca, toplumu kışkırtmak için, ayrıştırmak için, sanal korkularla toplumu tehdit etmek için Türkiye İran oluyor korkusunu pompalayan CHP bugün döndü dolaştı Türkiye'nin baş örtülü kızlarına İran modeli örtünmeyi tavsiye eder hale geldi. Her türlü hak arayışı karşısında, inanç özgürlüğüne yönelik her türlü ifade karşısında 'mollalar İran'a' diyen CHP şimdi İran modeli örtünmeyi Türkiye'nin kızlarına dayatma noktasına geldi. Bir özgürlük meselesini, bir insan hakkını, bir inanç özgürlüğü meselesini kakül meselesine, perçem meselesine indirgediler. Samimiyet bunun neresinde, tutarlılık, tutarlı siyaset, ilkeli siyaset bunun neresinde? Meseleyi sadece bir türban, baş örtüsü şeklinde kavram meselesi olarak görenler, meseleyi sadece bir perçem, zülüf, kakül meselesi olarak görenler, milletin değerleriyle, inançlarıyla üniversite kapısı önündeki genç kızların ciddi meseleleriyle istihza ettiklerinin farkına varmalıdırlar.''

'Gelin YÖK'ü kaldıralım'

Erdoğan, YÖK meselesinin de gündemde tutulduğunu dile getirerek, geçmişte eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile yaptığı görüşmeyi de anımsattı. Baykal'ın ''YÖK meselesi rejim meselesidir'' dediğini ifade eden Erdoğan, CHP'nin yeni genel başkanının ''Gelin YÖK'ü kaldıralım'' dediğini söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti: ''CHP de herhalde devamlılık esas değil. AK Parti fanilerin egemen olduğu değil, ilkelerin egemen olduğu bir partidir. Bizim ilkelerimiz var. Biz onunla yürüyoruz. Biz bugün varız, yarın yokuz, faniyiz. Ama koyduğumuz ilkeler çok önemli. Biz dedik ki; 'Biz YÖK'ü tartışırız, konuşuruz. Şu andaki YÖK'ün mevzuatından bizim de şikayetimiz var. Biz rahatız. 12 Eylül'den sonra işte bu yeni Anayasa'da YÖK de var. Gelin orada YÖK'ü de konuşalım. YÖK'ü bu konuda nasıl ele alacağımızı, şimdiden şifreleri vermeyelim ne olur, ne olmaz, orada bunların hepsini konuşuruz ve çok daha farklı bir YÖK ile yolumuza devam ederiz. Ben bazı bağımsız kurumları da oturalım konuşalım diyorum. Bunların üzerinde de durmamız lazım. Niye? Çünkü Türkiye'de reforme edilmesi gereken kurumlar var. Yeter ki muhalefetle bu konuda el ele olalım, omuz omuza olalım, bir konsensüs sağlayalım. Bizim sıkıntımız yok. Zira 30-40 sene öncekilere el dokundurtmayanlar bizden 7-8 yıl öncesinin kurumlarıyla ilgili el dokundurtmayı bekliyorlar. Biz ona da varız. Çünkü, dünya hızla değişiyor, hızla gelişiyor. Eğer hıza ayak uyduramazsanız, olduğunuz yerde patinaj yaparsınız, diğerleri alır gider, siz geri geri gitmeye başlarsınız. Biz bunu da başaralım istiyoruz. Bunu başarmaya da mecburuz.''
 

'Hükümetimiz çok çile çekti'

Başbakan Erdoğan, son 8 yılda yaşananlara da işaret ederek, ''Şu 8 yılda hükümetimiz çok çile çekti, çok acı çekti. Nerelerde bizi nasıl engellediklerini biz aslında sizlerle tam paylaşamıyoruz. O fırsatı bulamıyoruz. Eğer o sorunları aşabilseydik, şu anda Türkiye çok daha farklı bir yerde olurdu'' dedi. Bazı kurumların reforme edilmesinin çok önemli olduğunu ve 2011 seçimlerinin de bunların önemli bir sıçraması olacağını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: ''Biz gelin, konuşalım ve istişare yapalım diyoruz. Şunu unutmayalım, AK Parti'nin dili, milletin dilidir, sizin dilinizdir. Gönül dilidir, samimiyet dilidir. Biz dün söylediğimizi bugün unutanlardan değiliz. Biz dün ne söylediysek arkasında durduk. Bugün ne söylüyorsak dimdik arkasında duracağız. Siyaseti bir göz boyama sanatı olarak görmedik, görmüyoruz ve siyaset de zaten bizim ilkelerimize göre bir göz boyama sanatı değildir. Kandırma sanatı değildir. Siyaset korkutarak, aldatarak, kışkırtarak, istismar ederek oy toplama sanatı da değildir. Siyaset hizmet etme sanatıdır, eser üretme sanatıdır, milletle gönül bağı kurma, milletle gönül köprüleri inşa etme sanatıdır. 12 Eylül 2010'da aziz milletimiz demokrasiye 'evet' dediği kadar, özgürlüklere 'evet' dediği kadar, büyük Türkiye'ye 'evet' dediği kadar, tüm siyasetçilere, tüm siyasi partilere de kendi lisanı halleriyle çeşitli mesajlar vermiştir. CHP'nin de, MHP'nin de, BDP'nin de, Meclis içinde olan ya da olmayan diğer tüm siyasi partilerin de hatta sivil toplum örgütlerin de milletin bu mesajını doğru okumalarını, doğru analiz etmelerini temenni ediyoruz. Bu milletin kışkırtmaya, öfkeye, bölücü, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı bir dile pirim vermediği 12 Eylül'de bir kez daha görülmüştür.''

Ama buna rağmen bazılarının aynı dili kullanmaya, aynı tavrı sürdürmeye devam ettiğini de belirten Erdoğan, samimiyetsiz tavırlara, tutarsız açıklamalara, boş vaatlere inanmadığını milletin 12 Eylül'de bir kez daha gösterdiğini, ama niçin aynı yolda devam edildiğinin anlamanın mümkün olmadığını söyledi.
 

Kamuoyu araştırması

Başbakan Erdoğan, hiçbir seçim sonrasında vurdumduymaz tavır içinde olmadıklarını da vurgulayarak, ''12 Eylül'de arzu ettiğimiz sonucu almış olmamıza rağmen biz öz eleştirimizi yapıyoruz, kendimizi sorguluyoruz, varsa hatalarımızı masaya yatırıyor, kendi iç muhasebemizi yapıyoruz. Şu anda Türkiye'nin dört bir yanında bilimsel bir kamuoyu araştırması yapıyoruz. Niçin? Yüzde 58'i nasıl aldık değil, yüzde 42 niçin bize 'hayır' dedi, bunun nedenini, niçinini araştırıyoruz. Nerede eksiğimiz var, nerede yanlışımız var bunun üzerinde çalışıyoruz. Bu ay içerisinde yapacağımız milletvekilleri Kızılcahamam istişare toplantımızda bunların orada değerlendirmesini yapacağız'' diye konuştu.

Halk oylaması sonuçlarının sandık sandık masaya yatırılması gerektiğini de dile getiren Erdoğan, ''Evet' diyenlerin niçin bu sürece destek verdiklerini, hangi beklentiler içinde olduklarını da anlamaya çalışalım. 'Hayır' diyenlerin hissiyatını ve sebeplerini de anlamaya çalışalım. 'Hayır' diyenlerle empati kuralım. Neden 'hayır' dediklerini, kaygılarını, korkularını, endişelerini samimi şekilde anlamak için gayret gösterelim. Kimlere ulaşamadık? Neden ulaşamadık? Ulaştıklarımıza Anayasa değişikliğini neden tatmin edici şekilde anlatamadık? Korkuları, kaygıları aşmaları noktasında onlarla aynı dili neden kuramadık? Lütfen bunu sorgulayalım'' dedi.

Toplantının ''İstanbul'a, Türkiye'ye, millete ve demokrasiye hayırlar getirmesini'' dileyen Erdoğan, 5 Eylül'de, Kazlıçeşme'de düzenlenen miting ve bayramın üç günü 25 ilçede yapılan bayramlaşmaların miting gibi geçmesi nedeniyle organizasyonu yapan il örgütüne de teşekkür etti. Halk oylamasında İstanbul'un yüzde 55 oranında ''evet'' diyerek, demokrasiye, özgürlüklere, büyük Türkiye'ye sahip çıktığını gösterdiğini ifade eden Erdoğan, ''Biraz eksiğimiz var. Çünkü yüzde 58'in üzerinde olmamız gerekiyordu. İnanıyorum ki bu açığı 2011'de hep birlikte gidereceğiz. Onun için bu toplantının çok önemi var. Bu toplantı 2011'in adeta startıdır. Ben bu tercihinden dolayı İstanbul'u bir kez daha kutluyorum'' dedi.

Başbakan Erdoğan, referandumda bu sonucun çıkmasında emeği olan teşkilatın tüm mensuplarını, milletvekillerini, il başkanlığını, belediye başkanlarını, il genel ve belediye meclis üyelerini, ilçe ve belde başkanlarını, mahalle-köy temsilcilerini, sandık müşahitlerini, kadın ve gençlik kollarını da kutlayarak teşekkür etti. İstanbul'un, 12 Eylül'de üzerine düşeni hakkıyla yerine getirdiğini vurgulayan Erdoğan, ''Türkiye'nin özeti olan İstanbul, dünüyle, bugünüyle, yarınlarıyla kendisine yaraşanı ve yakışanı yaptı. Gür bir sesle 'evet' diyerek, demokrasiye, milli iradeye, adalete ve hukukun üstünlüğüne sımsıkı sahip çıktığını bir kez daha gösterdi'' dedi.

Halkoylaması öncesinde, 12 Eylül'ün tüm Türkiye için, kentler için, 73 milyon vatandaş için bir milat olacağını ifade ettiklerini hatırlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: ''Anayasa'da, halkımızın tercihi ve takdiriyle değişen 26 madde, elbette yeterli olmadığını söyledik. Biz bunu yeterli olmadığını söylerken, 'seçimler yaklaştı, böyle bir anayasa değişikliğine gerek yok' diyen anamuhalefeti, muhalefeti şimdi görüyorsunuz, 'hadi gelin hepsini değiştirelim' diyorlar. Bu anamuhalefet siyaseti de bilmiyor. Ben beklerdim ki anamuhalefet şunu desin; '26 maddeye, millet size 'evet' dedi. Hemen uyum yasalarını gelin çıkaralım.' Ben onlardan bunu söylemelerini beklerdim. Niye? yapmamız gereken bu. Şu anda bizim millete verdiğimiz söz var. Benim milletim bize görev verdi. 'Bak biz bunu onayladık, (evet) dedik, süratle uyum yasalarını çıkarın.' Zaten deseler de demeseler de biz başladık şimdi. Süratle şimdi uyum yasalarını çıkarıyoruz. Çünkü biz işimizi biliyoruz. Takvimimizi belirledik, yola koyulduk. Şu anda görevlendirmelerimizi yaptık. Çalışmalara başladık. Zira biz ne dedik? 'ne aldatan olacağız, ne aldanan olacağız.' Dürüst olalım, samimi olalım. 'Bir haftada, 15 günde hemen anayasa değişikliğini yaparız' diyenler; daha 1,5 sene varken 'seçim geldi' diye yakınan siz değil miydiniz? Şimdi nasıl oluyor da 15 günde bu işi hallediyorsunuz? Öbür tarafta kendi partisinin tüzüğüyle ilgili, 'bu kadar zamanda tüzük değişikliği olmaz, daha sonra bunu yaparız' diyen de kendileri. Yani Türkiye Cumhuriyetinin Anayasası senin tüzüğünden çok daha basit mi, çok daha tez zaman mı biter? Onlar bunları konuşadursun, biz işimize bakacağız. Verdiğimiz sözlerin arkasında duracağız. 12 Eylül'de milletimizin çizdiği tablo ile Türkiye'de sorunların çözümü daha kolaylaşıyor. 1 Kasım'dan itibaren çok daha farklı bir süreç başlıyor. İnşallah bunu başaracağız.''
 

'Takvimimizi belirledik'

Başbakan Erdoğan, bir taraftan bu çalışma yürürken, bir taraftan da bütçe müzakerelerinin başladığını ve yoğun bir meclis çalışması sürecinin bulunduğunu kaydetti. Burada milleti farklı yerlere doğru kanalize etme gayretlerinin olacağını dile getiren Erdoğan, bu oyuna teşkilat olarak gelmeyeceklerini, kimseye de bu konuda cevap vermeye gerek olmadığını söyledi. Erdoğan, ''Biz takvimimizi belirledik. Şu anda yeni bir Anayasa mı? Evet. Biz de yeni bir anayasadan yanayız. bundan hiçbir şüphemiz yok. Bunu seçim öncesi, seçim akşamı yine söyledik. Ve ne dedik? 'Bütün siyasi partiler hemen hazırlıklarına başlasın.' 2011 seçimlerine kadar hazırlıkları yapalım. 2011 seçimlerinden sonra meclisteki tabloya göre hemen meclis başkanlığına müracaatı yapalım ve diyelim ki, 'daha önce de biz söylemiştik, demiştik ki, '2 mi olur, 3 mü olur, her siyasi parti anayasa komisyonuna üye versin. Sizlerin riyasetinde bu çalışmayı yapalım. Bir konsensüsle anayasayı çıkaralım.' Bunu teklif ettik. Yüzde 65 parlamentoda çoğunluğa sahibiz, biz 2 üye teklif ettik, karşımızda yüzde 35 var onlar 6 üye. Ona bile 'evet' diyemediler. Neden? çünkü dürüst değiller. Uzlaşmadan yana olanın kim olduğu ortada. Ama yine bizi uzlaşmaz gösterdiler. Fakat hiç önemli değil. Biz yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. AK Parti olarak 12 Eylül'de milletimizin bize verdiği yetkiyle verdiğimiz sözün arkasındayız. 2011 seçimlerinin hemen akabinde biz şu anda yeni bir anayasayla ilgili çalışmaları başlattık. Görevlendirmelerimizi yaptık. Şu anda görev verdiğim arkadaşlarım bunu halka halka genişletecekler ve biz 2011'e kadar tüm hazırlıklarımızı bitireceğiz. 2011 seçiminden sonra da adımımızı atacağız. Kim samimidir, kim samimi değildir? bunu o zaman da göreceğiz. Zaten büyük ihtimalle 2011 seçim kampanyası ağırlıklı olarak da yeni bir anayasa üzerine tesis edilecek. Onun için biz hazırlıklarımızı yapıyoruz'' dedi.

Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili çalışmalar

Erdoğan, 13 Eylül sabahı yeni bir Türkiye'ye uyandıklarını, birkaç hafta öncesine kadar 26 maddeden oluşan anayasayla ilgili çalışmaları başlattıklarını ve geçici maddeyle ilgili olarak, yani Anayasa Mahkemesinin oluşumu ve HSYK ile alakalı yoğun bir çalışma bulunduğunu kaydetti. En son 17 Ekim'de bu işin biteceğini ifade eden Erdoğan, parlamentoda barolardan gelen 3 isimden biri ile Sayıştay'dan gelecek 3 isimden birinin Anayasa Mahkemesi'ne seçileceğini ve böylece 17 kişiden oluşan bir Anayasa mahkemesi'nin teşekkül edeceğini bildirdi. Şu anda yedeklerin asıl üye olduğunu, 15'inin teşekkül ettiğini, 2 eksiğin de mecliste yapılacak seçimle bitmiş olacağını aktaran Başbakan Erdoğan, ardından şu anda müraacatları biten ve 17 Ekim'de seçimi yapılacak olan HSYK ile ilgili çalışmalar olduğunu şu anda herkesin kendine göre çalışmasını, kulisini yaptığını söyledi.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, ''Temenni ederim ki HSYK'da da yargımız 17 Ekim'de çok çok demokratik, önyargısız bir gücü yakalar ve böylece o büyük eksiği milletçe gidermiş oluruz. Burada kürsü hakim ve savcılarının üzerinde çok çok demokratik mesuliyet, sorumluluk var. Onlar ilk derece mahkemelerinden seçimleri yapacaklar ve böylece HSYK'da da 22 kişiden oluşan yapı teşekkül etmiş olacak'' dedi. 'Yandaş yargı' eleştirilerine de işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Şu anda bizim orada temsilcimiz durumunda olan Adalet Bakanının yetkileri hiçbir dönemde olmadığı kadarıyla traşlandı. Bizden öncekiler bunu yapmadı. Biz yaptık. Ne kadar samimi olduğumuzu göstermesi açısından bu çok önemli. Biz yetkilerini büyük ölçüde aldık ve burada da samimiyetimizi herkes görsün istedik. Ama tabii gözü olup da görmeyenler var. Onlar yine bildiklerini okuyacaklar. Varsın okusunlar. Biz doğruyu yaptığımıza inanıyoruz. İnanıyoruz ki bugün 11 bini aşkın birinci derece mahkemelerdeki hakimler, savcılar, onlar bu ülkenin hakimi savcısı, bunları biz atamadık. Çok cüzi miktarda bizim yaptığımız atama var. Bizden önce yapılmış olan atamalar var ağırlıklı olarak. Birinci derece mahkemelerde zaten bizim dönemimizde yapılmış atama söz konusu olamaz. Çünkü onların 15 yılı doldurmaları gerekiyor. Bizim daha iktidarda olduğumuz süre 8 yıl. Zaten bizim getirmiş olduklarımızın böyle bir yere gelmesi de söz konusu değil. Ama bunu bile sağa sola kaydırıyorlar. Ama milletim bunları görüyor ve gördüğü içindir ki 12 Eylül'de kararını 'evet' olarak verdi.''

''Evet de kazanacak hayır da kazanacak'' diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bir anda borsa nereden nereye geldi. Biz göreve geldiğimizde 10 binde başladı. Şimdi 66 binin kapısını çaldı. Ben kimseyi damgalamıyorum. Ama o borsada asete olanların büyük çoğunluğu Allahı var 'hayır'cıdır. Ve onlar kazandı işte. Kazandılar. Biz onları çeteleye tabi tutmadık. Derdimiz o değil. 'Hayır' da desen, 'evet' de desen yüreğinle kendini açık şekilde ortaya koy çekinme. Demokrasinin güzelliği bu. Muhalefetinin iktidara katkısının olmadığı bir demokrasi olmaz. Muhalif olursun ama iktidara katkın olur. Batılı demokrasilerde bunu görüyorsunuz ama bizde bunu hala göremiyoruz. Olacak mı bu? Evelallah olacak. Er ya da geç olacak. Niye? başka bunun çıkışı yok. Eğer demokrasiye inanmışsan hele hele 'ileri demokrasi' diyorsan, bunu yapacaksın. Biz buna doğru yolculuğa çıktık, bunu başaracağız. ''