Yurt ve Dünya dergisinde Darwin
1940'lı yılların başlarında yayınlanan Yurt ve Dünya dergisi, 1 Şubat 1944 tarihli 39. sayısında Darwin'i ve evrim teorisini kapak konusu yapmıştı.
cumhuriyet.com.trPertev Naili Boratav tarafından yayımlanan ve yazıişleri müdürlüğünü Adnan Cemgil’in yaptığı Yurt ve Dünya dergisi, Ocak 1941’de Ankara’da yayımlanmaya başlamıştı.
Aylık siyasi düşünce dergisi olan Yurt ve Dünya’nın başlıca yazarları arasında Niyazi Berkes, Mediha Berkes, Behice Boran, Sefer Aytekin, Hüsamettin Bozok, Rıfat Ilgaz, Sabahattin Ali, Muzaffer Şerif Başoğlu vb. yer alıyordu.
Yurt ve Dünya dergisi, Darwin’in doğumunun 135. yıldönümü münasebetiyle, onun hayatını, eserlerini ve etkilerini inceleyen yazıları derginin 39. sayısının ana konusu yaptı. Derginin “Darwin’in Ölüm Yıldönümü” başlıklı sunuş yazısında şunlar söylenmektedir:
“Bu sayımızda büyük ilim adamı Darwin’in doğumunun 135. yıldönümü münasebetiyle onun hayatını, eserini ve tesirlerini inceleyen yazıları okuyucularımıza sunuyoruz. Bu yazılarda geri cereyanların ve emperyalist propagandaların Darwinizm’i kendi hedefleri için kullanmak isteyişlerinin temelsizliğini de belirtmeye çalışacağız. Bazı kimseler Darwin’i Nietsche’cilikle ve faşizm ideolojileriyle karıştırmak hatasına düşüyorlar. Mesela Dr. Sadi Irmak, vaktiyle çok methettiği ve faşizmin esası saydığı Nietsche felsefesinin iflasını haber veren yazısında bile bu hataya düşmektedir. Onun sandığının aksine olarak Darwin, “üst insan” felsefesinin dayandığı temelleri daha Nietsche bu felsefeyi icat etmeden önce reddetmiş bulunuyordu. İnsanın Ceddi kitabının beşinci faslında Darwin’in Nietsche’den ne kadar ayrıldığını görmek mümkündür. Burada harbin insanlar arasında bir tabii ıstıfa (doğal seçilim) vasıtası olmadığını da belirtmektedir.”
Dergide Dr. M. Şenyürek’in “Charles Darwin: Hayatı ve Eserleri” (s.84-89) ve Niyazi Berkes’in de “Darwinizm Karşısında İleri ve Geri Düşünüşler” (s.90-95) başlıklı yazıları yer almaktadır. M. Şenyürek yazısında, evrim teorisinin kısa bir tarihçesini verdikten sonra, “Darwin’in ilme yaptığı en büyük hizmet tabii ıstıfa nazariyesini formüle etmiş olması değil, tekamülün bir gerçek olduğunu isbat etmiş olmasıdır” demekte ve şunları eklemektedir:
“Darwin’in tabii ıstıfa nazariyesini kitabının başına koymuş olmasının sebebi, tekamülü kabul ettirebilmek için bunun sebeplerini makul bir tarzda anlatabilmek ihtiyacını duymuş olmasıdır. Bu nazariye tekamül olayının sebebinin ilahi müdahale olmayıp, görebildiğimiz, müşahede ve tecrübe ile deneyebildiğimiz tabii sebepler olduğunu göstermek bakımından da ilme yapılmış büyük bir hizmettir.”
Modern biyolojinin Darwin’in eseri üzerine bina edildiğini söyleyen Şenyürek yazısını şöyle bitiriyor: “Darwin’in eserinin din ve ilim sahalarındaki tesiri çok büyük olmuştur. Darwin insanın ve hayvanların çamurdan bugünkü şekillerinde yaratılmayıp tekamül yolu ile meydana geldiklerini göstermek suretiyle bir kâinat telakkisini değiştirmiş ve batıl itikatları yıkarak ilmin ilerlemesi için yolu açmıştır. Darwin’in muvaffakiyetinin sırrının ne olduğu sorulabilir. Bu muvaffakiyetin sırrını Darwin’in otobiyografisinden aldığımız şu cümlede aramak lazımdır: ‘Ne kadar benimsemiş olursam olayım, bir hipotezi (her mesele hakkında bir tane kurmaktan kendimi alamıyorum) vakıalarla çatıştığı sabit olduğu zaman terk etmekte hiç tereddüt etmedim.’ İşte onun muvaffakiyetinin sırrı bu ilmi bitaraflığı ve ilim namuskârlığıdır.”
Niyazi Berkes ise yazısında esas olarak evrim teorisinin düşünce tarihindeki yeri üzerinde durmakta ve “Darwin nazariyesi kadar fikir tarihinde büyük çarpışmalara yol açmış pek az fikir vardır” dedikten sonra, bunun sebebini, Darwin’in fikirlerinin yalnız fikir alanında kalmayıp çok başka alanlarda ve kurumlarda yaratacağı değişikliklerin anlaşılmış olmasıyla açıklamaktadır. Berkes, Darwin’in evrim teorisini karalayanlara karşı yürütülen mücadelelerden ilginç örnekler verdikten sonra Darwin’in düşünce tarihindeki yerini şöyle özetlemektedir:
“Darwin insanı tamamiyle uzvi âlemin içine koymakla insanın tanrı tarafından yaratıldığı imanını altüst etti. İnsanın eşref-i mahlukat, eşsiz bir ruhani mevhibeye sahip bir varlık olduğu kanaatinin yanlışlığını gösterdi. Hıristiyanlığın insanın cennetten kovulduğu ve günahkârlığı efsanesini yıktı. Mucize, peygamberlik, duaya karşı beslenen itikat yerine aklın, tabii illiyetin ve maddenin kuvvetini gösterdi. Ruh, Allah gibi din inanışlarının ve âdetlerinin menşe ve tekamüllerinin ilmi olarak tetkik edilmesine yol açtı.
Darwin’in belki en büyük tesiri insanın menşe ve tekamülünü araştıran antropoloji alanında olmuştur. İnsana doğru uzvi tekamülde, henüz tamamıyla keşfedilmemiş olan bağlayıcı halkaların bulunması gerektiğini, insan fosillerinin bulunacağını tahmin etmiş, bunların geniş ölçüde gerçekleşmesi suretiyle insanın uzvi tekamülü ilmi manada tespit edilmiştir. Darwin’in görüşleri, ırkların mukayeseli anatomisi, fizyolojisi, ırk karışması, veraset, muhit ıstıfasının tesirleri üzerindeki araştırmalara yol açmıştır.
Psikoloji, Darwin’den sonra ilmi bir mahiyet alabilmiştir. Mukayeseli psikoloji, genetik psikoloji ve hayvan psikolojisi Darwin’den sonra başlamıştır. Darwin biyolojik tekamül ile psikolojik tekamül arasında bir bağ olduğunu göstermiş, bunun için de insiyaklar (içgüdüler) üzerinde durmuştur. Doğuştan gelerek muhite intibak ettirilen aksülamellerin, insiyak ve heyecanların tetkiki psikolojiye yeni bir istikamet vermiş, zihin ve şuurun bir antite (varlık) değil, psikolojik bünyelerin fonksiyonları olduğunu kabul eden modern psikolojinin meydana gelmesine yolu hazırlamıştır.”