"Yunanistan'daki kriz Türkiye'nin ihracatını olumsuz etkileyecek"

TİSK ekonomiye ilişkin bir iyi, birçok da kötü haber verdi. Türkiye ekonomisinin krizden çıkış yönündeki işaretlerin güçlendiğine işaret eden TİSK, özellikle sanayi üretiminde baz etkisi ile de olsa ortaya çıkan artışın geleceğe ilişkin umutların tazelenmesine neden olduğunu vurguladı.

cumhuriyet.com.tr

TİSK, Mayıs ayı ekonomi bülteni yayımladı. Türkiye ekonomisinde krizden çıkış yönündeki işaretlerin güçlendiği ifade edilen bültende, özellikle sanayi üretiminde baz etkisi ile de olsa ortaya çıkan artışın geleceğe ilişkin umutların tazelenmesine neden olduğu kaydedildi. 2010 yılı Mart ayında sanayi üretim endeksinin bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 21.1 yükseldiğinin vurgulandığı bültende, sanayi üretimine paralel olarak sanayi ciro endeksinin de 2010 yılı Mart ayında yüzde 20.2 arttığı, bir önceki aya göre de yüzde 21.3 yükseliş gösterdiğine dikkat çekildi. Yunanistan'daki krizin derinleşmesiyle Türkiye'nin ihracatının olumsuz etkileneceği uyarısında bulunan TİSK, önümüzde süreçte Türkiye'nin ihracatını olumsuz etkileyebilecek en önemli gelişmenin Yunanistan'daki krizin derinleşmesi olacağını ifade etti. Krizin kurlar üzerindeki ve faiz oranları üzerindeki etkisi nedeniyle Türkiye'nin Yunanistan'daki gelişmelerden etkilenmesinin temel nedeni olacağına dikkat çeken TİSK, Yunanistan'daki krizin derinleşmesi euronun dolar karşısında değer yitirmesini de beraberinde getireceğini belirtti. Bunun da ihracatın yarısını euro üzerinden yapan Türkiye'nin ihracatının dolar cinsinden düşmesi sonucunu doğuracağına işaret eden TİSK, krizin faiz oranlarını yükseltmesi ile uluslararası piyasalarda faizlerin yükseleceğini, bu yükselişin doğal olarak Türkiye'deki faiz oranlarını da aynı yönde etkileyeceğini bildirdi. TİSK bülteninde ayrıca ekonomiye yönelik şu sıkıntılara da dikkat çekti:

"Büyüme dönemlerinde ekonominin kronik sorunları olan bütçe açığı ve cari açığın hızla artması, kriz sürecinde yapısal sorunları çözme konusunda kalıcı politikalar üretilememesi, özellikle enflasyon oranındaki artışın kaynaklarına bakıldığında ekonomide sektörler arasında bağlantıların kurulmada başarısız olunması."
 

İstihdamdaki artışra öncül rol tarım sektörünün

2010 yılı Şubat döneminde, Türkiye'de kurumsal olmayan nüfus ile çalışma çağındaki nüfus artış gösterdiğine dikkat çekilen bültende, istihdamdaki artışta öncü rolü tarım sektörünün üstlendiği vurgulandı. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısının 662 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısının ise 826 bin kişi arttığı vurgulandı.
 

Hayvansal ürün üretimindeki düşüşler arz eksikliği kaynaklı

Et fiyatlarındaki artışın nedeni özellikle 1994 ve 2001 krizleri sonrası uygulanan tarım ve hayvancılık politikalarının bir sonucu olduğuna değinilen Raporda, büyük ve küçükbaş hayvan sayısının ciddi bir biçimde azaldığı vurgulandı. Hayvansal ürün üretimindeki düşüşlerin fiyatların talep baskısından değil, arz eksikliğinden kaynaklandığını açıkça gösterdiğine işaret edildi.
 

Türkiye'de kişi başına düşen tarımsal üretim azaldı

Bültene göre tarım sektörünün GSYH'daki payı 2002 yılında yüzde 11.9 iken 2009'da yüzde 9.7'ye düştü. İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki artışın asıl nedeni arz noksanlığı yani üretim yetersizliğinden kaynaklantı. Bu dönemdeki nüfus artışı da düşünüldüğünde Türkiye'de kişi başına düşen tarımsal üretim azaldığı görüldü.
 

Gıda fiyatlarındaki artış Merkez Bankası'nın beklentisini zora sokuyor

Türkiye'de enflasyon beklentisnin yükseldiğine dikkat çekilen bültende, beklenen enflasyon ile hedeflenen enflasyon oranı arasındaki farkın arttığı vurgulandı. Merkez Bankası'nın gıda fiyatlarındaki yıllık fiyat artışı beklentisini yüzde 7'den yüzde 9'a yükselttiğine işaret edilen bültende, "Bu revizyon enflasyonun yılın son çeyreğinde düşeceği yönündeki TCMB beklentisini de zora sokuyor. TCMB enflasyon belirsizliğinin artması halinde parasal sıkılaştırmaya gideceğini, yani faiz oranlarını yükselteceğini söylemekte. Buna karşın faiz oranlarındaki düşüşün ekonomide neyi değiştirdiğinin yanıtını vermemekte. TCMB şu anda bulunduğu nokta itibari ile enflasyonu sadece talep yönlü algılamakta, maliyet ve arz yönünü geri plana itmekte" denildi.
 

Mali kuralın uygulanması izlenmeli

Nisan ayında bütçe açığının artmayı sürdürdüğünün vurgulandığı bültende şu noktalara dikkat çekildi:

"Nisan'da bütçe açığı 2009'un aynı ayına göre yüzde 370.6 artarak 4.5 milyar TL olurken, Ocak-Nisan 2010 dönemindeki bütçe açığı 15.8 milyar TL düzeyine çıktı. Nisan ayında bütçe gelirleri yüzde 3.3'lük artışla 20 milyar 718 milyon TL iken, bütçe giderleri yüzde 19.8'lik artışla 25 milyar 173 milyon TL oldu. Faiz dışı fazlanın yüzde 24.2 artarak 2 milyar 597 milyon TL'ye yükselmesine rağmen, merkezi yönetim bütçesi net borçlanıcı konumunu korudu. Nitekim yılın ilk üç ayında merkezi yönetim borç stoku 12 milyar 327 milyon TL'lik artışla 453 milyar 834 milyon TL'ye yükseldi. Enflasyon hedeflemesi ve bütçe açığı bu durumuna bakıldığında Hükümet, Merkez Bankası'nın para politikasına destek amacıyla Mali Kural düzenlemesine gitme kararı aldı. Böylece artık sıkı maliye politikasına geçileceği gösterilmek istendi. Mali kural düzenlemesi popülist maliye politikalarından çok zarar gören Türkiye ekonomisi için isabetli bir düzenleme olmakla birlikte, uygulanmasını da izlemek gerekmekte."