Yükselişin ve çöküşün anatomisi!
Nazi Almanyası: Yeni Bir Tarih, Üçüncü Reich’ın 19. yüzyılın sonlarından başlayarak çöküşüne kadarki askeri, sosyal ve siyasi tarihini kapsayan, Klaus P. Fischer imzalı yetkin bir inceleme.
Mustafa K Erdemol / Cumhuriyet Kitap Eki1933 ile 1945 yılları arasında sadece 12 yıl
sürmüş olmasına rağmen Nazi Almanyası herhalde tarihçilerin hakkında en çok
kalem oynattıkları bir dönem. İncelenmeye elbette değer birçok tarafı var. Her
şeyden önce büyük bir soykırıma yol açmış, dünyayı birbirine düşürmüş uğursuz
bir dönemdi. Nazi Almanyası’nın kendisine özgü “estetiği”, “sanatı”, örgütlenme
becerisi, propaganda yöntemleri o kadar çok araştırmaya konu oldu ki, bu konuda
artık yazılmamış ne var diye sorası geliyor insanın.
Klaus P. Fischer’in Nazi Almanyası: Yeni Bir Tarih adlı kitabı işte bu “yazılmamış ne
var” sorusunun yanıtı bana sorarsanız. Çünkü Yavuz Alogan’ın son derece özenli
çevirisiyle kendisini zevkle okutturan kitap Nazi Almanya'sının tarihi,
totaliterliğin kökenleri ve Nazi Partisinin tarihsel köklerini anlatıyor.
Kitap, Üçüncü Reich’ın 19. yüzyılın sonlarından başlayarak çöküşüne kadarki
askeri, sosyal ve siyasi tarihini kapsayan çok iyi bir inceleme.
Fischer Nazilerin kitle desteğinin tarihsel arka
planına yoğunlaşıyor kitabın ilk bölümlerinde. Hitler’i iktidara getiren siyasi
/ kültürel bir yapı olduğunu, Nazilerin o kültürel yapı üzerinden güç
kazandığını anlatıyor. Alman toplumunun dirlik, düzenlik, otorite düşkünlüğünü
toplumda yaygın bir söylem olan “insan ırkı teğmenle başlar” cümlesini
anımsatarak gösteriyor Fischer.
HİTLER’İN YÜKSELDİĞİ ZEMİN
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıktıktan sonra
savaşın galip ülkelere her anlamda kaybettirdiklerini tek başına ödemek zorunda
bırakılmış Almanya'da halkın haksızlığa uğramışlık duygusunu, hastalıklı Yahudi
düşmanlığıyla birleştirerek ustaca kullanan küçük bir askerin nasıl büyük bir
muktedire dönüştüğü de ayrıntılı biçimde veriliyor.
Hitler’in kişisel özelliklerinin, normal olmayan
davranışlarının analizinin yapıldığı bölümler kayıtsız kalınacak gibi değil.
Hitler’in sıradan bir askerken, önce kendisinden daha eğitimli askerleri daha
sonra halkın neredeyse tamamına yakınını adeta büyülercesine nasıl peşinde
sürüklediğini okurken, bunun sadece bir kişinin karizmasıyla olmayacağı
gerçeğini de anlayabiliyor okuyucu.
Birinci Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonrasında
Almanya’da Sovyetler Birliği’nin ardından Sovyet cumhuriyetinin ilan edildiği
bir Almanya anlatıyor Fischer. Rosa Lüxemburg’u, Karl Liebnicht’i
izleyebiliyorsunuz ilgili bölümlerde son derece canlı ifadelerle. Lenin’in
Hitler’le bir dönem aynı sokakta oturmuş olmaları gibi bilgiler de çıkıyor
karşısına okuyucunun.
Hitler’in aslında somut hiçbir nedeni olmayan
Yahudi düşmanlığının, kendisinden önceki antisemitlerin konuşmalarından,
çıkardıkları yayınlardan etkilenerek oluştuğunu, sonraysa Hitler’in,
destekçilerinin önüne çoktan “şeytanlaştırdığı” Yahudi’yi attığını ayrıntılı
biçimde veriyor.
PEŞİNE DÜŞÜLEN FANTEZİ
Hitler’in “sağlam temeli”nden söz eden Fischer’e
göre bu temel Sosyal Darwinizm, antikomünizm ve antisemitizm’e dayanır.
Hitler’n bunlara ulaşması, - iddia ettiği gibi - yoğun araştırmalar,
incelemeler sonucu olmuş değildir. “Hitler’in kanaatleri ya kişisel zaaflarının
akla uydurulması ya da gerçekdışı fantezilerinin güçlü yansımalarıydı” diyor
Fischer.
Bir bireyin gerçekdışı fantezilerinin dirlik,
düzen, otorite üzerinde yükselen katı Alman gerçekçiliğiyle nasıl bağdaştığı
merak edilebilir haliyle. Savaştan yenik çıkmakla hayli örselenen Alman gururu
“akla uydurulmuş zaafların” ya da “güçlü yansımaları olan gerçekdışı
fantezilerin” cazibesine kapılacak bir kendini kaybediş içindedir. Hitler’de,
kendisine yeniden gücünü hatırlatan o “teğmen”i görür. Bedeli elbette son
derece acı olacaktır.
İnanılmaz bir halk desteğine sahip Alman Nazi
Devleti’ne, (Fischer Totaliter Irksal Devlet demeyi tercih ediyor) karşı çıkan
Almanların varlığından da haberdar ediyor bizi kitabında. Bunlar sosyal
demokratlar, dini muhalifler, akademisyenler, komünistler, muhafazakârlar,
nihayet askeri liderlerdi. Hitler’in istihbarat ağıyla muhaliflere göz
açtırmadığı dönemlerde bu muhaliflerin işi kolay değildir. Ama vardılar, yoktu
diyenleri Fischer, neden bir milyondan fazla Almanı toplama kamplarına
hapsettiler sorusuna yanıt aramaya davet ediyor kitabında.
Sıradan Almanların Nazi rejimine nasıl tepki
verdiklerini gösteren iki kaynak olduğunu öğreniyoruz. Biri ünlü Heydrich’in
ajanlarının hazırladığı raporlar, öteki de sosyal demokrat kesimlerin,
sürgündeki Sosyal Demokrat Parti’ye ilettikleri tanıklıkları.
DİRENEN ALMANLAR DA VARDI
Tabii Nazilere muhalefet edenler arasında Münih
Üniversitesi’nde ortaya çıkan Beyaz Gül hareketinin yeri başkadır. Sophie ve
Hans Scholl kardeşlerin liderliğini yaptığı bu küçük direniş grubu filmlere de
konu oldu. Grubun ortaya çıkmasıyla birlikte iki kardeş ile onlara rehberlik
eden Profesör Kurt Huber idam edildiler.
Kitabında Fischer, Almanları maceraya atan
faktörleri çok başarılı bir biçimde vurguluyor. Hitler’in bu faktörlerden nasıl
ustalıkla yararlandığını da gösteriyor. Hitler’i tam anlamıyla anlatabilmiş
midir bilemem ama eğer anlatamadıysa bu Hitler’in ne kadar açıklanamaz bir
figür olduğunu gösterir, yazarın başarısızlığını değil.
Nazi yönetimi sona erdikten, sorumluları
yargılandıktan sonra, kimilerince “Nazilerin yaptıklarından Almanlar daha ne
kadar zaman suçlanacak?” sorusunun da sorulduğunu anlatıyor Fischer. 1950’lerde
yaşanan ekonomik mucizenin Nazilerin sorgulanmasını unutturduğunu belirten, bu
duruma da Kolektif Hafıza Kaybı diyen yazar, Almanların çoğunun Nazi mirasıyla
boğuşmayı reddettiğini de anlatıyor.
Hatta 1960’larda Alman okullarında Nazi geçmişle
yüz yüze gelmenin olanaksız hale getirildiğini de vurguluyor. Almanlar ancak,
toplumsal itiraz hareketlerinin özellikle gençlik eliyle yükseldiği 60’lı
yılların sonunda “yakın geçmişleriyle”, elbette Nazi dönemiyle hesaplaşma içine
gireceklerdir.
Bugüne kadar bu konuda okuduklarım içinde en
doyurucu çalışmalardan biri bu kitap. Sıkıcı olabileceği kanısına kapılanlar
varsa hemen belirteyim, asla sıkılmayacaklar okurken. Çevirmenin başarısı
kitabın rahat okunurluğundan da anlaşılabilir.
Kitaplığınız bu güzel kitaptan mahrum kalmamalı.
Nazi Almanyası: Yeni Bir Tarih / Klaus P. Fischer / Çeviren: Yavuz Alogan / Alfa Yayınları / 879 s. / 2020.