Yüksekdağ: Darbeyi anlamak isteyenler bir yıl önce bugüne baksın

ŞANLIURFA’nın Suruç İlçesi'nde geçen yıl 20 Temmuz’da IŞİD üyesi canlı bombanın kendini patlatması sonucu ölen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi 33 genci anma töreninde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Eğer Suruç’taki karanlık el açığa çıkarılmazsa, katliamın sorumluları ortaya konulmazsa Türkiye’de darbe ve cunta tehlikesi hiçbir zaman bertaraf edilemeyecektir" dedi.

DHA
<video:571101>

Suruç'ta geçen yıl 20 Temmuz'da IŞİD üyesi canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün vücuduna infilak ettirdiği bombanın patlamasıyla ölen 33 SGDF üyesi için anma töreni düzenlendi. Polisin barikatlarla yoğun önlem aldığı Suruç'taki olayların birinci yıl dönümü dolayısıyla Şanlıurfa Valiliği 10 gün boyunca kent merkezinde ve ilçelerinde her türlü basın açıklaması, eylem ve yürüyüş yasaklanmıştı. Bunun üzerine yurdun birçok ilinden gelenler ilçeye alınmazken, sadece HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ile bazı milletvekillerine izin verildi.

Patlamanın olduğu alanda toplanan grup saygı duruşunda bulundu. Grup adına konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, ölen gençleri özlemle andıklarını belirterek, "Aradan bir yıl geçti. Bizler onların çıktığı düş yolculuğunun ayak izlerinin peşindeyiz. Burada 33 can yoldaşımızın gördüğü düşü ne yazık ki karanlık güçler kaldıramadı. Aradan bir yıl geçmesine rağmen bizler inadına aynı düşlerin izinde gitmeye devam ediyoruz" dedi.

Suruç katliamında yaşamını yitirenler anıldı

Geçen yıl Türkiye’de çok karanlık bir sürecin fitilinin ateşlendiğini öne süren Yüksekdağ, "Eğer bugün Türkiye’de yaşanan darbe ve cunta girişimini, yaşanan ölümleri, yıkımı, kriz ve kaos ortamını anlama ve var olan sorunları çözmek istiyorsak; özellikle siyasi iktidar, bu kaos ve darbe zemininin ortadan kaldırmak istiyorsa bir yıl önce bugün yaşanan Suruç katliamına yüzünü dönmelidir. Eğer Suruç’taki karanlık el açığa çıkarılmazsa, eğer Suruç katliamının sorumluları, ortaya konulmazsa Türkiye’de darbe ve cunta tehlikesi hiçbir zaman bertaraf edilemeyecektir. Bu çok net bir gerçektir. Bu gerçek görülmediği müddetçe bu darbe paniği kesinlikte durmayacaktır" diye konuştu.

Suruç katliamını gerçekleştiren zihniyetin Türkiye’nin demokrasisini de ayrıştırdığını iddia eden Figen Yüksekdağ, şöyle konuştu:

"Bu bütün Türkiye halkalarına yapılmış bir kötülüktür. O günden bu yana Suruç’ta patlayan o bomba yüreğimizde derin bir acıya sebep verdi. Ardından her gün yeni planlar, yeni ölümlere şahit olduk. En sonunda bir darbe cunta saldırısına karşı karşıya geldik. Bugün bütün Türkiye bu gençlerin mücadelesinin arkasında dursaydı, belki bugün darbe ve cunta gibi ağır karanlık bir gün yaşamayacaktı. Onlar silah ve bomba taşımıyorlardı. Biliyorsunuz bu topraklarda silahları geçirmek serbesttir. Bu toparlaklarda göz açıp kapayıncaya kadar birileri darbe yapabiliyor. Birileri silahlarla bombalarla halkların yaşam alanlarına ve geleceklerine müdahale edebiliyorlar. En bariz örneği ellerinde oyuncaklar bulunan 33 sosyalist gençler katledildi. Bugün bütün Türkiye halkları bir çılgınlığa sürükleniyor. Ölenlerimizi anmak yasaksa, onların anısı etrafında buluşmak yasaksa ama zülüm, ölüm şiddet serbestse hiçkimse hiçbir iktidar kendini güvende hissedemez. İster sarayınız olsun, ister köşkünüz, ister karargâhınız, karakolunuz olsun şiddetle ve savaşla güvenlik sağlanamaz. Bizler bütün saldıralar rağmen bu canlarımız arkasındayız" diye konuştu.

Konuşmaların ardından patlamanın meydana geldiği yere mum yakıp karanfil koyan HDP'liler daha sonra Kültür Merkezi'nden ayrıldı.

PATLAMADAN SANİYELERLE KURTULAN ENGELLİ GENÇ HÜZÜNLENDİ

Suruç’ta 33 kişinin öldüğü ve 104 kişinin yaralandığı canlı bomba saldırısında patlamadan saniyeler önce alandan ayrılan engelli İsmail Denum, anma töreninin yapıldığı alana geldi. Burada gözyaşlarına boğulan ve o günün dehşetini yaşayan Denum, "Geçen yıl bende buradaydım. Basın açıklamasında bulundum. O gün hava fazla sıcaktı. Sıcakta vücudum fazla dayanmadığı için başıma su dökmek için grubun arasından ayrıldım. Daha ben grubun yanından birkaç saniye ayrıldıktan sonra aşırı bir gürültüyle bir patlama meydana geldi. Birkaç dakika ne olduğunu anlayamadım. Vücudum ve saçlarım yanmaya başladı. Her tarafta cesetler vardı. O anı anlatacak bir kelime yoktu. Buraya gelenler Kobani’deki çocuklara defter kalem götüreceklerdi. Silah götürmeyeceklerdi. Gencecik okumuş insanlar öldü. Ben bu olayı hayatım boyunca unutmayacağım" diye konuştu.