"Yolsuzluk tüm dünyanın sorunu"

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'de yolsuzluk sorununun sadece iktidarla ya da kamu görevlileriyle özdeşleştirilmemesi gerektiğini söyledi. Bağış, Türk hukukunun, yolsuzluğu zamanın şartlarına uygun biçimde belgeleyip, soruşturup en hızlı biçimde yargılayarak, gerekli adil cezayı verme noktasına gelmesi gerektiğini bildirdi.

cumhuriyet.com.tr

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB Komisyonu ve AB Genel Sekreterliği işbirliğiyle düzenlenen "Yolsuzlukla Mücadele ve Yolsuzluğu Önleme Yöntemleri" konulu seminerin açılışında konuştu.

Yolsuzluğun sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada kamuoyunun gündemini kaplayan önemli bir sorun olduğunu ifade eden Bağış, toplumun kalkınma düzeyi ve sosyal yapılarını etkileyen yolsuzluk olgusuyla hep birlikte mücadele edilmesi gerektiğini kaydetti. Bağış, "Yolsuzluk sorunu, hiçbir ülkenin tek başına çözemeyeceği kadar önemli bir konu. Hiçbir ülkede tek bir kurumun çözemeyeceği kadar da önemli bir konu" diyerek, Türkiye'de 120'nin üzerinde kurumun yolsuzlukla mücadeleyle sorumlu olduğunu bildirdi.

Bütün bu çalışmaların Ulusal Programda da yer aldığını kaydeden Bağış, bunun hükümetin bu konudaki kararlılığının en önemli göstergesi olduğunu ifade etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Yolsuzluk ve yasaklar bu milletin makus talihi değildir" sözlerine atıfta bulunan Bağış, hükümetin bu konudaki çalışmalarından rahatsızlık duyan bazı kesimler bulunmasına rağmen kararlılıkla bunların üzerine gideceklerini kaydetti.

Bağış, "Türkiye'ye dürüst siyaseti getirmiş olma özgüveniyle söylüyorum. Ülkemizdeki dezenformasyon kampanyaları bizim kararlılığımızdan geri adım atmamıza sebep olmayacak. Medya içinde de bu tür kampanyalara bilinçli ya da bilinçsiz destek verildiğini görmekteyiz" diye konuştu.

 

Yolsuzlukla mücadele

Yolsuzlukla mücadelenin iki önemli unsuru bulunduğunu söyleyen Bağış, bunların yolsuzluğun önlenmesinde sosyal ve ahlaki sistemin rolü ile yaptırım uygulanması olduğunu kaydetti.

Bağış, Türkiye'nin sosyal ve ahlaki yapısının aslında yolsuzluğa karşı en büyük güvence olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin yüksek ahlak standartları bulunduğunu, din, aile, anne baba, okul ve asker ocağının hep yüksek ahlak ve iyi yurttaş olmanın erdemini vurguladığını, ancak sosyal yapı yapanın yanına kar kaldığı izlenimi verirse ve yaptırımları uygulayacak hukuk sistemi güçlenmiş olmazsa, eksiklikler görüleceğini bildirdi.

Egemen Bağış, yolsuzluğun adil biçimde cezalandırıldığının sergilenmesinin çok önemli olduğunu söyleyerek, "yapanın yanına kar kalmadığını" gösterecek hukuk düzenini kurmak gerektiğini, bunun da çağdaş AB standartlarındaki bir hukuk sistemiyle yapılabileceğini kaydetti.

Bağış, "Türk hukuku, yolsuzluğu zamanın şartlarına uygun biçimde belgeleyip, soruşturup en hızlı biçimde yargılayarak, gerekli adil cezayı verme noktasına gelmelidir" diyerek, Türkiye'de "Rüşvetin belgesi mi olur" sözünün tarihe geçtiğini hatırlattı.

Bakan Bağış, "çamur at izi kalsın" anlayışından da, haksız yargılama ve yargısız infazdan da uzak kalmak gerektiğini bildirdi.

 

Türk hukuk sisteminde reform ihtiyacı

Türk hukuk sisteminin de ciddi reforma ihtiyacı bulunduğunu ifade eden Bağış, bu yüzden de AB sürecinin çok önemli olduğunu kaydetti.

Bağış, Türkiye'de bu alanda çok sorun bulunduğunu, özelleştirme ihalelerinin durdurulması, iktidar partisinin kapatılması davaları açılması, yabancı yatırımlara karşı uygulamalara kadar pek çok konuda sıkıntılar görüldüğünü, bu nedenle hukuk düzeninin elden geçmesi ve bu yapılırken eş güdüm içinde yapılması gerektiğini kaydetti ve şunları söyledi:

"Türkiye'de hukuk sistemini hukukçularımızın da söylediği gibi vicdanla cüzdan arasında sıkışmış bir olgudan kurtarmamız gerekmektedir. Kendisi cüzdanla vicdan arasında sıkışmış bir hukuk sisteminin Türkiye'de yolsuzlukla ilgili hukuki düzenlemeleri gerçekleştirmesi konusunda da sıkıntılar olacağını kabul etmeliyiz."

Yolsuzlukla mücadelenin yolunun adil bir adalet sisteminden geçtiğini belirten Bağış, "Türkiye'de bazı dönemlerin hala aydınlatılmadığını, çok önemli süreçler yaşandığını, hâlâ üzerine gidilmesi gereken dönemler bulunduğunu" anlattı.

Bağış, "Bir zamanlar bankaların nasıl boşaltıldığı, Türkiye'nin nasıl fakirleştirildiği, bir gecede yüzde 8 bin faizle insanların mal varlıklarının yarı yarıya nasıl indiği ve kimilerinin de mal varlıklarının nasıl iki katına çıktığı unutulmamalıdır" diyerek, bütün bunların üzerine gidilmesi gerektiğini bildirdi.

Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz geçmişte 'Aç ve açıkta olanlar bizden değildir' diyerek hükmedenleri bugün yanlış buluyoruz. Bu ülkede kimsenin aç ve açıkta kalmaması için çalışıyoruz. Yolsuzlukla mücadele konusundaki kararlılığımız da bu konudaki hedeflerimizin gerçekleşmesini sağlayacak. Türkiye'de yolsuzluk sorunu sadece iktidarla ya da kamu görevlileriyle özdeşleştirilmemelidir. Maalesef Türkiye'de hesabını veremeyen muhalefet de görülmüştür, görülmektedir. Maalesef iş dünyamızın da bu konuda gerekli hassasiyeti göstermediği görülmektedir. Bu hep beraber ortak mücadele vermemiz gereken bir konudur."

Enflasyonun da bir çeşit yolsuzluk olduğunu belirten Bağış, devletin ekonomiden mümkün olduğu kadar çekilmesinin önemine işaret etti.

Bağış, Türkiye'nin yolsuzlukla mücadele alanında şu anda AB üyesi olan Polonya ve Litvanya ile aynı düzeyde, AB üyeleri Romanya ve Bulgaristan'dan daha iyi durumda olduğunu ifade ederek, bunun yeterli olmadığını, Türk halkının en iyisine layık olduğunu bildirdi.

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Tibor Varadi de konuşmasında yolsuzlukla mücadelenin demokrasinin sağlıklı işlemesi ve hukukun üstünlüğü açılarından çok önemli olduğunu söyleyerek, bu nedenle AB mevzuatlarında bu konuya geniş biçimde yer verildiğini kaydetti.

Türkiye'nin de bu AB ilkeleri ve mevzuatına uygun biçimde kendi stratejisini oluşturması gerektiğini belirten Varadi, ideal olanın yolsuzluk kavramının tamamen ortadan kalkması olduğunu bildirdi.

Varadi, Türkiye'nin bu alanda attığı adımları ve kaydettiği gelişmeleri yakından takip ettiklerini de söyleyerek, devletin kararlılığını göstermesi ile sivil toplum ve medyanın da bu mücadeleye destek vermesinin önemli olduğunu ifade etti.