Yine hapı yuttuk iyi mi!
Sürpriz değil aslında. Her yıl aynı süreçlerden geçiyoruz. Önce maaşlara zam gelecek diye sevindiriyorlar sonra yeni vergilerle zammın fazlasını geri alıyorlar. Piyasadaki zamlar ayrı. Sinemaya, tiyatroya, kahveye, ekmeğe, peynire, süte, sözün kısası yiyecek içecek ne varsa her şeye zam. Ne hikmetse enflasyon da hep düşük. Öyle diyorlar. Bana soran yok tabii.
OSMAN İKİZ /İsveçEmekli maaşlarına birazcık zam geldi. Maaşa göre 100-200 kron (10 kron 1 Avro) dolayında. Bozdur, bozdur harca. Yeni yılla birlikte yürürlüğe giren yasaya göre her birey televizyon vergisi ödemek zorunda. Bir evde bir televizyon var ama evde kaç kişi yaşıyorsa herkes TV vergisi ödemekle mükellef. Vergi miktarı aşağı yukarı emeklilere gelen zammı götürüyor. Metro, otobüs, banliyö ulaşımına gelen zamlar da kemerler biraz sıkılarak karşılanacak.
Adaletsiz vergi
Televizyon vergisi Çevreci Parti’nin baskısıyla yasalaştı. Toplanan vergiler küresel ısınmayı durdurmak amacıyla alınacak önlemler için harcanacak. Önlemler için verilecek paralara kimsenin itirazı yok ama, insanlar vergi verince adaletli mi diye düşünüyor. Küresel ısınmaya yol açan nedir? Sorumluları kimlerdir? Diye bir dizi soru gündeme geliyor.
Çevre Partisi’nin baskısıyla daha önce de “Uçuş vergisi” diye bir yasa çıkarılmıştı. Böylece uçak biletlerine 500 kronun üzerinde bir zam gelmişti. Atmosfere salınan zehirli gazların yüzde 8’inin uçaklardan yayıldığı biliniyor. Seyahat çılgınlığı yüzünden artan hava ulaşımıyla bu oranın daha da büyümesinin kaçınılmaz olduğu belli. Peki “Uçuş vergisi” çözüm mü ve de adaletli mi? İsveç Televizyonu’nun çevre sorunlarıyla ilgili yorumcusu Erika Bjerström bu soruna değinirken ilginç bir olayı örnek alıyor, aktarıyorum: “Rus oligarklarından biri ailesiyle Fas’a uçuyor. Lüks jetleri havaalanına inipde aile tam uçaktan çıkacağı sırada anne bebeklerinin odasına koyacakları alarmı Moskova’da unuttuklarını fark ediyor. Fas’ta bebek alarmı aramaktansa Moskova’ya dönüp unuttukları bebek alarmını almak üzere geriye uçuyorlar, bebek alarmını alıp tekrar Fas’a dönüyorlar.”
Hikâye inanılır gibi değil ama görgüsüzlüğün sınırı olmadığını da biliyoruz. Bjerström’ün uzmanlardan aldığı bilgiye göre, oligarkın lüks jetinin bu seyahatte atmosfere saldığı zehirli gaz 49 ton. Bu da bir İsveçlinin beş yılda saldığı atık gaza tekabül ediyor.
Sarı Yelek uyarısı
Bjerström, buradan hareketle çevre vergilerindeki adaletsizliğe dikkat çekiyor ve bir noktaya daha işaret ediyor. “Dünya nüfusunun yüzde 10’unu oluşturan zenginler, atmosfere salınan atık gazların yüzde 50’sinin sorumlusu” diyor. Bunlar bildiğimiz gerçekler ama tekrarında fayda var. O da güncel örnekten hareketle uyarıyor: “Küresel ısınmayı frenlemek için 30 yıl boyunca her yıl 3 trilyon dolar harcanması gerekiyor. Bu faturayı kimler ödeyecek. Politikacılar bu adaletsiz vergi uygulamalarına bir çözüm bulmazlarsa, Paris’teki Sarı Yelekliler neler olacağını gösterdi.” İsveçli politikacıların uyarılara kulak asıp ayılacağı yok. Anlayacağınız yine hapı biz yuttuk.
Irkçılık tehdidi
Birileri dünyanın çivisini oynattı, sonuçları ortada. Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişe geçmesinin nedeni göç dalgaları. Sokaklar Romanyalı, Bulgaristanlı dilencilerden geçilmiyor diye kaç kez yazdım. Bu yaz güney kentlerinden birinde geceleri parkta uyuyan, ruh sağlığı tam yerinden olmayan bir Romanyalıyı 15-16 yaşındaki çocuklar kafasına vura vura öldürdü. Mahkeme görüldü. 16 yaşındaki evde göz hapsinde, diğerleri yaşları küçük olduğundan serbest...
Irkçılık sinsi sinsi yayılıyor. İsveç Tabipler Birliği yabancı kökenli doktorlara İsveçli hastaların ırkçı davranışlarıyla ilgili kapsamlı bir araştırma yaptı. Hastaların hakaretine maruz kalan yabancı doktorların sayısı her geçen gün artıyor. Gazetelerde yabancı kökenli doktorların başından geçen olaylara yer verildi. İsveç’te doğmuş yabancı kökenli genç kadın doktor acil serviste başından geçen olayı şöyle anlatıyor. “Gece aort damarı kan sızdırmaya başlamış olan bir hasta geldi. Ölüm riski vardı, hemen müdahale etmek gerekiyordu. Beni görünce ‘Türk ellerinle bana dokunma’ diye haykırdı. Donup kaldım. Hemşireler ve hastabakıcılar da şok oldu. Müdahale etmek zorundaydık. Hastayı kurtardık.”
Benzer örnekler çok. Toplum mühendisliğiyle çok kültürlü toplum kuracaklarını zanneden politikacılar, İsveç gibi hoşgörülü bir milleti bile çıldırttı.
osman.ikiz@gmail.com