'Yetkiyi silah zoruyla aldılar'

Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, Alevilerin asimilasyona maruz bırakıldığına dikkat çekerek, inanmanın bir hak olduğunu söyledi.

cumhuriyet.com.tr

Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı öncülüğünde Alevi örgütlenmeler Büyük Alevi Kurultayı'nda bir araya geldi. Kurultay'da hükümetin 'Alevi açılıma' tepkiler gösterilirken "Devletin dinden elini çekmesi ve bunun için de Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kaldırılması" mesajı verildi.

Anadolu Gösteri Merkezi'nde düzenlenen Büyük Alevi Kurultayı'na CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP Parti Meclisi Üyesi Ercan Karakaş, Adana Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner, Devlet Bakanı Faruk Çelik'in Danışmanı Nejdet Subaşı ve bunun yanı sıra 300 Alevi örgütlenmenin temsilcileri katıldı. Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez Kurultay'da yaptığı konuşmada Türkiye'de farklı etnik gruplara yapılan muamelenin hakaret boyutlarına ulaştığına dikkat çekerek "Ülkemizde Kürt olmak, Alevi olmak Ermeni olmak, öteki olmak hakaret sayılmaktadır" dedi.

Alevilerin sorunlarının Alevilerden kaynaklanmadığına dikkat çeken Geçmez, Alevilerin sadece inançlarını yaşamak istediklerini, Devletin elini üstlerinden çekmesini ve sivilleşmesini istediklerini belirtti. Kurultay'da zorunlu din derslerinin kaldırılması, Madımak'ın müze yapılması, Dergahların iade edilmesi mesajlarının yanı sıra Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kaldırılması mesajları da verilirken, vakıf Başkanı Ercan Geçmez "Diyanet İşleri Başkanlığı biran önce kaldırılsın istiyoruz. Diyanet siyaset üreten bir kurumdur" dedi. Geçmez ayrıca, Türkiye'de sadece Sünni ve Hanefi grupların haklarının savunulduğuna vurgu yaparak, "Alevi Çalıştayı kadar Sünni Çalıştayına da ihtiyaç var. Bunların da bilinçlenmeye ihtiyacı var" dedi.

 

'Paralar kimin parası?'

Anadolu Gösteri Merkezi'nde devam eden 1. Büyük Alevi Kurultayı'nda çeşitli Alevi örgütlerinin başkanları da konuşma yaptı. Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız konuşmasında, kimsenin kimseye bu devirde vereceği, en ufak bir hak olmadığını söyleyerek, hükümetin Alevi Çalıştayına yönelik eleştirilerde bulundu. Alevi çalıştayında dile getirilen isteklerin hepsinin, tersinin hayata geçirildiğine dikkat çeken Balkız, "Biz 'Diyanet kaldırılsın' dedik, Temmuz'da çıkartılan kanunla daha güçlü bir Diyanet yarattılar. Diyanet mensuplarına dokunulmazlıklar getirdiler. Memurlar işçiler 3 kuruş için devletle pazarlık yaparken, Diyanet çalışanlarının kıdem ve tazminatları yüzde 50 ila 75 oranında artırıldı. O bütçe kimin bütçesi? Paralar kimin parası? Müslümanlar haram yer mi" diye konuştu.
 

'Miktarına karşı'

Son günlerde TAPDK Yasası'nın değiştirilmesi ile gündeme gelen alkol tartışmaları ve Başbakan Erdoğan'ın "tıksırıncaya kadar içiyorlar" sözlerine de değinen Balkız, "Sayın Başbakan alkole karşı değildir miktarına karşıdır. Siz yolda devrilmiş ayyaş bir dede gördünüz mü? Herkes kendi kapısının önüne baksın o zaman" diye konuştu.

'Yetkiyi silah zoruyla aldılar'

Balkız konuşmasında Alevilerin asimilasyona maruz bırakıldığına dikkat çekerek, inanmanın bir hak olduğunu söyledi. "Benim bir inancım varken, beni ben olmaktan çıkarmak beni kendine benzetmek hükümete, devlete, Kenan Evren'e Erdoğan'a hakmıdır, yetkimidir" diyen Balkız, "bu yetkinin 12 Eylül'de silah zoruyla alındığını söyledi. Öğretim kurumlarında Alevi öğrencilere ayrım yapıldığını öğretmenlerin 'kimler Alevi' sorusunu öğrencilere yönelttiğini ve okullarda zorla namaz kıldırıldığını öne süren Balkız, "Çocuklarımıza hakaret ediyorlar. Çocuklarımızı diğer çocuklardan ayrı tutuyorlar" dedi.

Müsekkin Bakan

Federasyon Başkanı Balkız, Kars'ta yaşanan anıt olayına ve Kültür Bakanı'nın açıklamalarına da göndermelerde bulundu. Bakan Ertuğrul Günay'ın Başbakan'ı sakinleştirmeye çalıştığını söyleyen Balkız, "Bundan sonra Kültür Bakanına Müsekkin Bakan desek bana kızar mı acaba" diye konuştu. Alevi köylerine zorla camiler yaptırıldığını dile getiren Balkız şunları söyledi: "Genç bir İmam'ı bu camiye atıyorlar. Okuyor ezanını, kılıyor namazını bakıyor kimse yok. Köyün kahvesine gidiyor. Gençlerle kağıt oynamayı öğreniyor. Gençlerle birlikte şarap içiyor. Bu imama yazık değil mi. Buna verilen eğitime yazık değil mi? Ucube ise, işte ucube olan budur. Bu ucubeyi değiştirip dönüştürmekte bizim boynumuzun borcudur."

İran benzetmesi

Kurultayda konuşan Avrupa Alevi Federasyonu Başkanı Turgut Öker ise, Alevi vatandaşların asimile edilmeye çalışıldığını belirterek, "Kerbela'dan bu yana bizi yakıyorlar, eskiden bizi öldürerek yok ederlerdi. Şimdi çalıştaylarla inancımızı katletmeye çalışıyorlar" dedi. Türkiye'de Tayyip Erdoğan zihniyetinin çok şey değiştirdiğini dile getiren Öker, İran'da da aynı şeyin olduğuna işaret ederek, AKP hükümetini İran benzeri bir rejimle ülkeyi yönetmekle suçladı.

Alevi Enstitüsü Başkanı Cengiz Güleç ise Alevilerin taleplerinin sadece Alevileri ilgilendirmediğine dikkat çekerek "Biz bir özeleştiri yapalım. Biz taleplerimizde içine kapanık, sadece Alevileri ilgilendiren sorunlarmış gibi sunuyoruz. Bu toplumun sorunudur" dedi.

Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Fevzi Gümüş de Kurultay'da yaptığı konuşmada Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Alevilerin 'İslam dinine tehdit olarak' görüldüğünü ileri sürerek, "Aleviler olarak tehdit olmaya devam edeceğiz" dedi.

 

Büyük Alevi Kurultayı'nın Sonuç Bildirgesi

Alevi dernekleri tarafından düzenlenen Büyük Alevi Kurultayı'nın Sonuç Bildirgesi'nde Alevi vatandaşların istekleri açıklanarak hükümete "Alevilere yönelik politikaların ve uygulamaların takipçisi olacağız" mesajı verildi. Hükümetin Alevi Açılımı kapsamında düzenlediği Çalıştay'ın da sonuç raporunun bir an önce açıklanması istenildi. Ankara'da iki gün süreyle devam eden Büyük Alevi Kurultayı'nın ikinci gününde hazırlanan sonuç bildirgesinde Alevi vatandaşların beklentileri bir kez daha yinelendi. Bugüne kadar birçok kişi ve kurumun Alevilerin sorunlarını tespit etmek ve çözüm getirmek iddiasıyla yola çıktığının vurgulandığı sonuç bildirgesinde kimsenin Alevilere ve Alevi kurumlarına samimiyetle kulak vermediği vurgulandı. 'Alevilerin haklarını Alevilere teslim edenlerin kurultayı' olarak adlandırılan Kurultayda Dünya Alevi Kurultayı'nın gerçekleştirilmesi hedefi vurgulanırken, "Kurultayımız toplumsal eşitsizliğin arttığı mahalle baskısının yaygınlaştığı siyasette gerilimin ve çatışmanın yaşandığı sanatın değil politikacıların ucubeleştiği, Türkiye'nin huzursuzluğa mutsuzluğa ve kutuplaştırılmalara maruz kaldığı bir ortamda toplanmıştır. Bunun bilincinde olan aleviler, aynı zamanda Türkiye'de, siyasal İslamcı hegemonyanın, gerek kamusal alanda, gerek özel alanda, cemaatler ve AKP iktidarının işbirliği ile kurduğu sosyal ve politik baskı mekanizmalarını, farklı olanları mağdur haline getirdiğine tanık olmaktadır" denildi.

Bildirgede temel isteklerin barınma, sağlık ve eğitim hakkının kamusal bir hizmet olarak görülmesi ve ücretsiz, nitelikli ve herkese eşit olarak sunulması olduğu vurgulanırken, şu ifadelere yer verildi: "Ülkemizde Aleviler tarih boyunca yoğun baskı ve ayrımcılığa maruz bırakılmış ve katliamların, sürgünlerin hedefi olmuşlardır. Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Malatya, Sivas Ümraniye ve Gazi katliamlarının utancıyla yüzleşilmesi ve Alevilerin acılarının paylaşılması Türkiye'de yurttaşların farklılıklarına rağmen barış içinde bir arada yaşamalarının gereğiyken resmi ağızlardan katliamları onaylayan seslerin yükselmesi, Alevilerin acılarını gün geçtikçe daha da derinleştirmektedir. Aleviler yakın tarihte Sivas'ta yakıldıklarında dönemin başbakanı bu eylemi gerçekleştirenlerin burnunun dahi kanamadığını övünçle ilan edebilmiştir. Ne acıdır ki, katliamı gerçekleştirenlerin avukatlığına soyunan bir şahıs daha sonra bu ülkenin adalet bakanı olmuştur. Öte yandan Alevilerin sorunlarını çözme iddiasıyla çalıştay düzenleyen mevcut hükümet, adı Alevi katliamlarına karışmış bir şahsı Alevilerin sorunlarını tartışmak üzere çalıştaya davet etme cüretinde de bulunmuştur. Bu da yetmezmiş gibi ülkenin bugünkü başbakanı, 1980 yılında büyük bir Alevi katliamına sahne olmuş olan Çorum'da gerçekleştirilen bir mitingde, fetvalarıyla Alevi katliamlarını kutsamış olan şeyhülislam Ebu Suud'un adını Çorum'un gururu diye anabilmiştir. Başbakanın Alevilere yönelik açık nefret ifade eden bu söylemi, geride bıraktığımız anayasa referandumu öncesinde yaptığı konuşmalarda doruk noktasına çıkmıştır. Bu konuşmalardan birinde başbakan, Siirt'te okuduğu şiir nedeniyle aldığı hapis cezasının Yargıtay'ın Alevi hakimlerin bulunduğu bir dairesi tarafından onandığını ileri sürmüştür. Ülkenin başbakanının dahi Alevilere yönelik söylemlerinde ortaya çıkan ve Alevileri toplumun diğer kesimleri karşısında açık hedef haline getiren bu tutum, çeşitli topluluklara yönelik olarak yaratılan ve yeniden üretilen kin ve nefret duygularının, kardeşlik ve hoşgörü gibi içi doldurulamayan afakî kavramlarla ortadan kaldırılamayacağını gözler önüne sermektedir."

'Kürt sorunu demokratik yöntemle çözülmeli'

Kurultay Bildirgesi'nde Alevilerin kendisi için talep ettiği tüm hak ve taleplerin tüm farklı; etnik, inançsal, kültürel kimlikler içinde eş değerde talep edildiği belirtilirken "Bu nedenle kurultayımız, ülkemizin en önemli gündemlerinden birini oluşturan Kürt sorununun, demokratik, barışçıl ve şiddetten arındırılmış yöntemlerle çözülmesini talep etmektedir.
Kürtlerin kültürel kimlik haklarını ve anadillerini kullanma özgürlüğünü evrensel bir insan hakkı olarak görmektedir"
denildi.

'Alevi Çalıştayı Sonuç Raporu açıklansın'

Alevilerin istekleri Bildirgede şu şekilde sıralandı: "Ötekileştirilen tüm diğer gruplarla birlikte Alevileri de hedef alan nefret suçları yasal müeyyidelere bağlanmalıdır.
Türkiye toplumunun utancı olarak görülmesi gereken tüm Alevi katliamlarıyla yüzleşilmeli ve bu bağlamda; Madımak Oteli utanç müzesi yapılmalıdır.  Zamanaşımına uğratılan Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarının dosyaları yeniden açılmalı ve failleri ortaya çıkarılmalıdır. Dersim katliamıyla ilgili devlet arşivleri kamuoyunun bilgisine sunulmalı, Seyit Rıza'nın mezarının yeri açıklanmalı ve mezar Seyit Rıza'nın ailesine teslim edilmelidir. Aleviliği siyasal amaçlar çerçevesinde yeniden tanımlama ve inşa etme girişimlerine son verilmelidir. Eğitim, öğretim başta olmak üzere tüm kamu hizmeti alanlarında ve bürokraside Alevilere yönelik ayrımcılık iddiaları, hukuk devleti ilkesine inanan tüm yurttaşların adalet duygusunu tatmin edecek biçimde soruşturularak aydınlatılmalıdır. Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır. Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmelidir.  Alevi köylerine zorla cami yapılmasına son verilmeli, şimdiye kadar yapılmış bulunan camiler kaldırılmalı veya köy halkının talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda cemevine dönüştürülmek üzere mimari yapı ve donatılarında gerekli değişikler yapılmalıdır. Hacı Bektaş Dergâhı, dergâhın gerçek sahipleri olan Alevilere teslim edilmelidir. Keza, Karacaahmet ve Şahkulu gibi, ancak kira karşılığı kullanılabilen dergahlarda Alevilere teslim edilmelidir. Alevilerin kutsal mekânlarına yönelik yağmaya son verilmelidir. Abdal Musa türbesinin yanı başında taş ocağı yapılmasına müsaade eden yapım ruhsatı iptal edilmelidir. Munzur vadisine, Alevilerin kutsal mekânlarının yok olmasına yol açacak biçimde yapılması planlanan barajların yapımı durdurulmalıdır. Antakya ve çevresinde yaşayan Alevilerin, kutsal günü sayılan 'Gadiri Hum' resmi tatil olarak kabul edilmelidir. Toplumun önemli bir kesiminde Alevilere karşı içselleştirilmiş bir nefret ve önyargının bulunduğu kesindir. Bu nefret ve önyargılar, kuşaktan kuşağa aktarılmaya devam etmektedir. Tam da bu nedenle, sıraladığımız tüm taleplerimize temel teşkil eden ayrımcılık tek başına bir yasa ve hukuk sorunu değildir. Öte yandan söz konusu nefret ve önyargılar yalnızca Alevilere yönelik de değildir. Bu anlamda Alevilerin sorunları, farklılıklarıyla hakim inanç ve anlayışların dışında kalan ve ayrımcılığa uğrayan tüm grupların sorunudur. Hükümet zorunlu din derslerini dayatmak yerine eğitim müfredatının içeriğini ayrımcılığa karşı farkındalık yaratacak biçimde şekillendirmelidir.
Alevilerin talepleri açık ve nettir. Talepleri dinlemek ve karşılamak iddiasıyla Alevi açılımına girişen hükümet, Alevi Çalıştayı adı altında düzenlediği toplantıların tutanaklarını ve sonuç raporunu bir an önce kamuoyuna açıklamalıdır. Bugün burada Büyük Alevi Kurultayı'nda bir araya gelen biz Aleviler, bundan sonra gerçekleştireceğimiz kurultaylarla da AKP iktidarının ve genel olarak da iktidarların Alevilere yönelik politika ve uygulamalarının takipçisi olacağımızı beyan ederiz."