Yelpazenin altın çağı

18. yüzyılda yapılmış 70 yelpaze, bu çok tanıdık ama bir o kadar da az bilinen moda ve sanat objesine ışık tutuyor. Her biri bir tablo niteliğindeki resimleriyle bu yelpazeler, bir çeşit ‘18. yüzyıl fotoğrafı’ sunuyor ziyaretçisine.

Aslı Ulusoy-Pannuti/Cumhuriyet

“İşte yelpazelerin en güzeli! (...) Ona dikkatle bakarak keyfini çıkarın; Pont Neuf’ü ya da eski bir arkadaşınızı ziyaret edin. Böylesine güzel bir şey hiç görmemiştim ben!” Fransızların, kızına yazdığı mektuplarıyla ünlü yazarı Madame de Sevigne, 1672 tarihli bir mektubunda böyle diyor.

Gerçekten de Paris’teki çiçek pazarından şehrin en eski taş köprüsü Pont Neuf’e, Louvre Sarayı’nın görkemli Tuileries Bahçeleri’nden, kraliyet ailesinin Versailles Sarayı’ndaki kahvaltısına, yok yok bu yelpazelerde! Paris’teki Cognacq-Jay Müzisi’nin ev sahipliği yaptığı sergide de yelpazelerden kimi Seine Nehri’nde yüzenleri, kimi Fransa’nın askeri zaferlerini ve prens düğünlerini gösteriyor.

Kısacası her biri bir tablo niteliğindeki resimleriyle bu yelpazeler, bir yandan halkın, diğer yandan kraliyetin yaşantısını yansıtarak, bir çeşit “18. yüzyıl fotoğrafı” sunuyor ziyaretçisine. Ayrıca mitolojik sahnelerden, antik ve dini hikâyelere, dönemin önemli teknolojik gelişmelerine, örneğin Paris’te, 1783 tarihli ilk uçan balon denemesine, her şey bu yelpazelerin konusu.

Rönesans döneminde baharat ve ipekler arasında Asya’dan getirilen yelpazenin Fransa’ya girişi, 17. yüzyılda, 14. Louis kraliyetine denk geliyor. Hızla ortaya çıkan yelpaze erbabının 1676’da oluşturduğu meslek örgütü, bir başka deyişle lonca teşkilatı, Fransız zanaatkârların Avrupa’daki üstünlüğünü sağlıyor; Paris 18. yüzyılda bu aristokratik ve sanatsal objenin başkentine dönüşüyor.

Fransız yelpazesinin iddiasında, dönemin gözde ressamları Boucher, Watteau, Lancret, Le Brun, Coypel ve Lemoyne’ın eserleriyle bezeli olmasının da payı var muhakkak! Sergide, yelpazelerde kullanılmak üzere hazırlanmış desen ve taslaklar çerçeveler içinde görülebiliyor.

Yelpazelerin oluşmasında ressamların yanı sıra kâğıt yapımcıları ile fildişinden, ahşaptan saplarını hazırlayan ustaların rolünü göz ardı etmemek gerek. Saplardaki karakterlerin başını fildişinden, elbiselerini ipekten, çiçekleri ve yeşillikleri renkli samandan yapan, kuşları gerçek kuştüyleriyle bezeyen zanaatkârların bu görkemli objeye katkısı büyük.

Kimi “sürgülü”, kimi “katlanabilir” yelpazelerin saplarındaki altın ve gümüş kakma ile değerli taşlar, bu lüks objenin sadece belirli bir seçkin kesime hitap ettiğinin kanıtı. Tam da bu nedenle, teknolojik gelişmeleri yakından izlemiş yelpaze erbabı.

Minyatür parfüm şişelerinin yanı sıra termometre, büyüteç ve cep dürbünü gibi optik ekler yapılmış yelpazelere. Bazen de küçük sürprizlerle süslenmişler. Nasıl mı? Üst üste konan iki yelpaze diliminden biri üzerindeki masum portre, hınzırlık eden sahibinin saptan yaptığı küçük bir hareketle erotik bir sahneye dönüşebilmiş. Hanımefendinin karşısında oturanın vay haline!..

Fransa’daki müzeler ve özel koleksiyonlardan seçilen yelpazelerle oluşturulan sergi, 2 Mart 2014’e kadar açık.

asli@siradisiparisrehberi.com