"Yaz tatilinde askerlik yapılmaz"

Başbakan Erdoğan, CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun askerlik önerisine grup toplantısından cevap verdi.

cumhuriyet.com.tr

Partisinin TBMM Grup Toplantısında konuşan Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı'nın bir kaset komplosuyla gittiğini belirterek, ''Bunu yeterli bulmamışlar ki yeni kaset komploları için görüşmeler yapıyorlar, komplocuları teşvik ediyorlar. Bunlar ortalığa dökülünce de mazeretlerinden daha büyük özürler beyan ediyorlar. Bizzat kendileri gazeteci kimliği altında bir takım şahısları komplolarda kullanıyor, bunun arkasından da çıkıp 'Türkiye'de basın özgürlüğü yok' diyorlar'' diye konuştu.

 

Erdoğan, ''Türkiye'de basın özgürlüğü yok'' denilerek başlatılan kampanyaya, CHP'nin gayretleriyle uluslararası boyut kazandırma gayreti içinde olduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:

''Hele hele Avrupa'daki Türk kökenli milletvekillerine sesleniyorum; dikkat edin yanlış oynuyorsunuz. Oynadığınız oyunun içinde ezilip gidersiniz. Bakın devam eden bir yargı süreci var. Gelen haberler, öyle zannedilen haberler değil. Bu, düşünceyle, kitapla ilgili değil. Bütün bunların hepsi, bakıyorsunuz çıkıyor ve bakıyorsunuz ya Ergenekon ile ya anayasal düzeni değiştirmekle ilişkisi var ya terör örgütüne üye olmakla ilintili bütün bunlar ya da görüyorsunuz çeşitli seks kasetleri, vesaire ortaya çıkıyor, bunlarla ilişkileri var. Uluslararası çevrelerde, uluslararası basında, Avrupa raporlarında Türkiye, adeta bir diktatörlük, demirperde ülkesi gibi lanse ediliyor. Bu minvalde yazılar, eleştiriler, analizler arka arkaya sıralanıyor. Bu uluslararası kampanya, çok acıdır ulusal bir kampanya tarafından da destekleniyor ve körükleniyor. Birileri, o malum medya kuruluşları, kendi hırsları uğruna bir kez daha Türkiye'nin yurtdışında karalanmasından, Türkiye'nin imajının zedelenmesinden rant sağlama gayretine giriyorlar.
Bu, arkasına sığındıkları Batı veya diğer ülkelerdeki görsel ve yazılı medyayı karıştırın, acaba kaç tane görsel, kaç tane yazılı medya var? Türkiye'de ise kaç tane görsel, kaç tane yazılı medya var? Araştırdığınızda göreceksiniz ki onlardan çok daha fazlası Türkiye'de faaliyet göstermektedir. Türkiye, bu denli özgürlükçüdür. Yazarken de bunlar sınırsız yazmaktadırlar. Hakaret, eleştiri, bütün bunların boyutu ortadadır. Bütün bunlar rahatlıkla yapılmaktadır.''


''Onlara rağmen geldik''

Erdoğan, yollarına aynı kararlıkla devam edeceklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz özgürlüğün, basın özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasinin olmadığına inanan bir partiyiz. Bizi bunlar istedikleri kadar karalamaya çalışsınlar. Hep konuştular; eğer AK Parti ile ilgili olumlu tavır takınan bir kaç gazete veya televizyon varsa, hemen onlara 'yandaş medya' dediler ama kendileriyle beraber hareket eden, onları destekleyen ve AK Parti'ye bel altı her türlü saldırıyı yapan candaş medyayı ise hiç görmediler, görmemezlikten geldiler. Biz onlara rağmen geldik. Niye? Çünkü biz milletin rotasında hareket ettik, milletle beraber hareket ettik. Bunların anlayışı şu; AK Parti kaybetsin de Türkiye'ye ne olursa olsun ama biz buna izin vermeyeceğiz.
Uluslararası basını, uluslararası çevreleri, Türkiye'de yaşanan hadiselere daha objektif ve daha tutarlı değerlendirmeye, gelişmeleri daha yakından takip etmeye herkesi davet ediyoruz. Türkiye'de gazeteci kisvesi altında on yıllardır ne tür kirli senaryoların uygulandığını, medyanın nasıl müdahalelere çanak tuttuğunu, medyanın terör örgütlerinin değirmenine nasıl su taşıdıklarını görmelerini istiyoruz.''

''Bırakalım yargı görevini yapsın''

Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu, ileri demokratik standartlara ulaşmayı önüne hedef olarak koyduğunu anlatan Erdoğan, bu hedefleri gerçekleştirmek için 8 yılda tarihi nitelikte reformlar yapıldığını, aynı şekilde reformlara devam edeceklerini, ileri demokratik standartları Türkiye'ye kazandırmak için mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.
Erdoğan, ''Bırakalım yargı görevini yapsın, bırakalım yargı en hızlı şekilde kararını versin. Kimsenin yargının işini zorlaştırma çabası içinde olmasın. En önemlisi de hiç kimse kendi ülkesinin imajını zedeleyecek bir gayretin, böyle bir mücadelenin içine girmesin. Biz, o malum medyaya rağmen, milletimizin takdiriyle buralara geldik. Bundan sonra da rotamızı medya değil millet çizecek. Bundan kimsenin endişesi olmasın'' dedi.

''Yağmura rağmen...''

Geçen hafta yaptığı temaslar, ziyaretler ve açılışlarla ilgili bilgi veren Erdoğan, Hatay'da havaalanı terminal binası başta olmak üzere 72 eser ve hizmeti açtıklarını hatırlattı. Yağmura rağmen havaalanında toplanan 10 binlerce vatandaşla birlikte açılışları gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, İskenderun'da da adalet sarayı ve çevre ilçelerdeki 20 adet eser ve hizmetin toplu açılışını yaptıklarını söyledi.
İskenderun'da da yağmur ve fırtınaya rağmen vatandaşların tören alanını hınca hınç doldurduklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Yola çıktığımız andan itibaren adeta marşımız haline gelen 'Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda' dizelerini Hatay ve İskenderun'da müşahhas bir şekilde hissettik'' dedi.
Erdoğan, İskenderun'da Türk ve Rus ortaklığı olarak 2 milyar dolarlık yatırımla gerçekleşecek olan, 1500 kişinin istihdam edileceği demir çelik tesisinin açılışını yaptıkları, İsdemir'i de ziyaret ettiklerini anımsattı.
Sırbistan Başbakanı ile Ankara'da bir araya geldiklerini, AK Parti Gençlik Kollarının düzenlediği Üçüncü Gençlik Şurası'nın açılışını yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, dün de Değişim Liderleri Zirvesi'nin açılışını gerçekleştirdiklerini, zirve dolayısıyla Türkiye'de bulunan bazı devlet ve hükümet başkanlarıyla birebir görüşmeler yaptıklarını kaydetti.
Bugün grup toplantısının ardından geniş bir heyetle İkinci Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantısını gerçekleştirmek üzere Rusya'ya gideceklerini ifade eden Erdoğan, perşembe günü de Tataristan'ın başkenti Kazan'a geçerek temaslarda bulunacağını bildirdi.

"Akif'i kuru kuru anmayacağız''

İstiklal Marşı'nın kabulünün 90. yıl dönümünün kutlandığını hatırlatan Erdoğan, merhum Mehmet Akif'i ve marşı kabul eden Meclisteki üyeleri rahmet ve minnetle yad ettiğini dile getirdi.
2011'in, Ersoy'un vefatının 75. yılı olduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, 2011'in ''Mehmet Akif Yılı'' olarak kabul edildiğini kaydetti. Erdoğan, şunları söyledi:
''Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle yıl sonuna kadar Mehmet Akif'i, onun ruhuna, hatırasına, ideallerine yakışır şekilde anmanın yoğun gayreti içerisinde olacağız. Bu çerçevede 12 Martta Ankara'da Taceddin Dergahı'nda iki önemli eserin açılışı yapıldı. Mehmet Akif Müze Kütüphanesi ve İstiklal Marşı Anıtı hizmete açıldı. İstanbul'da 12 Mart dolayısıyla Ümraniye Belediyemizin düzenlediği bir törende İstiklal Marşı beste yarışmasına katılmış 11 farklı eseri, tanınmış sanatçılarımızın yorumlarıyla dinleme fırsatımız oldu. Yıl sonuna kadar eserlerle, yayınlarla, bilimsel toplantılarla Akif'i anmaya devam edeceğiz. Akif'i kuru kuru anmayacak, O'nun ruh dünyasını gelecek nesillere aktarmak için de samimi çaba içinde olacağız. İstiklal Marşı, öğrencilerimiz için ezberlenmesi gereken 10 kıta olmaktan çıkmalıdır, bir ev ödevi sınırında kalmamalıdır. İstiklal Marşı törenlerde, okulların açılışında, kapanışında okunan, manası ıskalanan bir marş olmamalıdır. İstiklal Marşı bizim tarihimiz olduğu kadar geleceğimizdir, gelecek tasavvurumuzdur ve gelecek ideallerimizin, hedeflerimizin adeta amentüsüdür. Akif'in İstiklal Marşı'nı hangi şartlar altında ve hangi hissiyatla yazdığını her an hatırda tutmak zorundayız.''
Mehmet Akif'in, bir cihan devletinin parçalanışını, yıkılışını, çöküşünü görmüş bir mütefekkir olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Ama anı tespit eden değil geleceği şiirleştiren bir mütefekkirdi'' dedi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Osmanlı cihan devletinde kopan her bir devlet parçası Akif'in yüreğinden bir parça olarak kopup gitmişti. Hayatı boyunca gözü, kulağı, kalbi hep Osmanlı coğrafyasında oldu. Hicaz, Mısır, Irak, Filistin için samimi gözyaşları döktü. Balkanlar'dan gelecek her bir habere pür dikkat kesildi. Pakistan'dan, Bangladeş'ten sevindirici bir haber aldığında, inanın onlardan çok fazla Akif sevindi. Üstat Necip Fazıl'ın dediği gibi; Akif, mürekkep yerine adeta damarlarından kalemine kan çekerek, gönül diliyle şiirlerini yazdı. Gönül diliyle İstiklal Marşı'nı yazdı. Akif'in kardeşlik tanımını, hissiyatını anlamak ve tatmak, gerçekten önemli. Son derece samimi bir insandı. İnsan sevgisiyle donanmış, insanlığın hüznüyle hüzünlenen, sevinciyle sevinen, heyecanıyla heyecanlanan bir insandı. Akif, çöküşü gördüğü kadar kuruluşu da gördü, bizzat yaşadı. Hatta Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda bizzat rol aldı ve yoğun emek sarfetti. Kastamonu'da, Burdur'da, Ankara'da kalabalıklara yönelik hitapları, gözyaşlarının adeta sel olup akmasına neden oldu. Bir milletin kazmasıyla, küreğiyle, istiklal ve hürriyeti için seferber olmasında Akif'in gerçekten büyük gayretleri oldu.''

Akif'in alçak gönüllü, mütevazı, tam bir gönül insanı olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, merhumun, İstiklal Marşı için açılan şiir yarışmasına ödüllü olduğu için katılmayı reddettiğini ve ''Ben para karşılığı şiir yazmam' dediğini hatırlattı.
Ancak ödül kaldırıldıktan sonra İstiklal Marşı'nı bu coğrafyaya, millete armağan ettiğini belirten Erdoğan, sonrasında da hiçbir hediyeyi, imkanı kabul etmediğini söyledi. Erdoğan, ''İstiklal Marşı'nın şairi çayına şeker bulamayan, bulduğu bir avuç üzümü çayına şeker olarak kabul eden bir insandı. Tevazusu, İstiklal Marşı'nın sahipliği konusunda da örnek teşkil eder. 'Onu kimse yazamaz, onu hiçbir şair yazamaz. Onu ben bile yazamam. İstiklal Marşı benim değil milletindir' diyordu'' şeklinde konuştu.
27 Aralık 1936'da vefat ettiğinde koca, muhteşem şairin, tarihin yetiştirdiği eşsiz mütefekkirin, kimsesiz bir garip gibi defnedildiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
''Beyazıt Camisinin avlusunda tabutu yerleştirildiğinde etrafta sadece birkaç kişi vardı. İstanbul Üniversitesinden bir öğrencinin tabutun üzerindeki küçük notu görmesiyle acı haber dalga dalga esnaf ve öğrenciler arasında yayıldı ve bir anda mahşeri bir kalabalık toplandı. Yakındaki Emin Efendi Lokantasının bayrağı emanet alındı. Topkapı Sarayından Kabe'nin örtüsü getirildi ve merhumun tabutu üzerine örtüldü. Bütün hayatı gibi cenazesi de son derece mütevazı oldu. Ancak yazdığı şiir, bu ülkenin tarihine, bu milletin derin hafızasına hiç silinmeyecek şekilde kaydoldu.''

''Libya'nın acısını yüreğimizde hissediyoruz''

Başbakan Erdoğan, Libya'nın ''her zerresinde yaşanan acıyı yüreklerinde hissettiklerini'' ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
''Bizim tarafımız bellidir. Bizim tarafımız son derece nettir. Biz haktan yanayız, hukuktan yanayız. Adaletten, barıştan, özgürlükten, demokrasiden, kardeşlikten yanayız. Biz petrol kuyularından yana değiliz, bunun bilinmesi lazım.
Bizim adımıza uydurulan yalan yanlış haberler karşısında ister istemez bugün bir şey daha ifade etmek durumundayım. O da şudur: Biz, kardeşler arasındaki vuruşmada hiçbir zaman silah tüccarlarının yanında yer almadık, alamayız. Bunun da bilinmesi isteriz.
Utanmadan, sıkılmadan, ülkemizle alakalı bu tür haberler uyduranlara, Libya halkının asla kulak asmaması gereğini de buradan ifade etmek isterim. Hiçbir zaman Türkiye, kardeşler arasındaki bir sıkıntıda silah tüccarlarının yanında yer almadığı, alamayacağı gibi onlara destek vermesi de asla düşünülemez.
Mısır için, Tunus için; Filistin, Lübnan için bugüne kadar ne söylediysek Libya için de aynısını hiç tereddüt etmeden söylüyoruz. 'Kardeş kardeşi vurmasın' diye haykırıyoruz. İnsanlar insanlık onuruna yaraşır şekilde yaşasın istiyoruz. 'Zulm ile abad olunmaz, kan üzerine medeniyet kurulmaz' diyoruz. 'Libya, kendi meselesini kendisi bir an önce çözsün' diyoruz. 'Libya kucaklaşsın ve kendi istikametini tayin etsin' istiyoruz. Arap Birliğinin, Afrika Birliğinin Libya'nın istikbali, huzuru, refahı için aldığı kararları bizler de tüm kalbimizle destekliyoruz. Türkiye bölgedeki her meselede, her anlaşmazlıkta, tüm taraflarla diyalog kurabilen, tüm taraflarla konuşabilen bir ülke olarak üzerine düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getiriyor.
Türkiye, bölge meselelerinde ilkeli davranıyor, tutarlı davranıyor; duygusallıktan ziyade ilkelerle hareket ediyor. Libya meselesinde de biz ilkelerimizi ortaya koyduk. Taraflara hiç çekinmeden gerekli uyarıları yaptık, gerekli tavsiyelerde bulunduk. Bundan sonra da biz dik durmaya, ilkeli davranmaya, ilkeler üzerinden politika üretmeye devam edeceğiz.''