YARSAV'dan 'mermi' açıklaması
Yargıçlar ve Savcılar Vakfı (YARSAV) Yönetim Kurulu'ndan, hakim ve savcılara mermi ve benzeri şeyler gönderilmesi ''tehdit'' olarak nitelendirilerek, bunun ''şiddetle kınandığı'' belirtildi.
cumhuriyet.com.trYargıçlar ve Savcılar Vakfı'ndan (YARSAV) yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
''Yargısal görev ifa eden yargıç ve Cumhuriyet savcılarının, kanımızca aynı karanlık ve belli merkezlerden yönlendirilen kampanyalar, gönderilen menşei belirsiz tozlar, elektronik postalar ve hatta son örnekte olduğu gibi mermiler ile tehdit edilmesi yargıçlar ve Cumhuriyet savcıları üzerinden yargının kurumsal kimliğine yapılan açık saldırılar olup, şiddetle kınıyoruz.''
Açıklamada, Yargıtay'da boşalan üyeliklerin bir an önce tamamlaması istenerek, ''buna bağlı olarak terfi incelemesi bekleyen yargıç ve Cumhuriyet savcılarının durumunun da belirsizliğini koruduğu'' görüşüne yer verildi.
"Bazı çevreler, HSYK'ya siyasilerce üye seçilmesine zemin hazırlıyor"
YARSAV'dan yapılan açıklamada, "Yargıtay Yasası'nın 29. maddesi uyarınca Yargıtay'da boşalan üyelik sayısı en çok 10'u bulunca en geç 2 ay içinde seçim yapılması zorunlu olmasına rağmen, söz konusu seçim işleminin tıpkı adli yargı güz kararnamesi gibi henüz sonuçlandırılamadığı anlaşılmaktadır" denildi.
Açıklamada, güz kararnamesinin çıkartılamaması nedeniyle belirli bölgelerde görev süresini tamamlayan ve atama bekleyen yargıç ve cumhuriyet savcılarının "ağır mağduriyet" altında olduğu kaydedildi.
Yargıtay'da bugün itibariyle 34'e ulaşan üye eksikliğinin de bir an önce tamamlanması gerektiğinin vurgulandığı açıklamada, üye eksiği yüzünden dairelerde heyetlerin oluşturulamadığı, sorunun diğer dairelerden yapılan geçici üye görevlendirmeleri yoluyla aşılmaya çalışıldığı ifade edildi.
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'in "üye eksikliği nedeniyle müzakere yapamıyoruz..." sözlerinin de hatırlatıldığı açıklamada şöyle denildi:
"Yargıtay ve dolayısıyla da adli yargının çalışamaz hale gelmesi, hangi çevreleri memnun eder? Yurttaşların dava dosyalarının sürüncemede kalması, ceza davalarının zamanaşımına uğraması, gecikme nedeniyle adaletin adalet olmaktan çıkması kimin işine yarar? Bu soruların yanıtı verilmelidir.
Yaşananlar göstermektedir ki, Yüksek Kurulun bu şekilde çalışamaz hale getirilmesi, bazı çevrelerin Yüksek Kurul'a TBMM'ce, yani siyasilerce üye seçilmesi yolundaki uğraşılarına zemin hazırlamak amaçlıdır. Ancak, Yüksek Kurula doğrudan siyasilerce üye seçilmesinin yaratacağı sakıncaları ortaya koyması bakımından da dikkat çekicidir.
Siyasi bir kimliği olan Adalet Bakanın ve müsteşarının Yüksek Kurul'da olmaması gerektiği yolundaki itirazlarımızın, ne yazık ki, bir kez daha haklılığı ortaya çıkmıştır. Sayın Adalet Bakanını, yürütme gücünü yargı üzerinde kullanmaktan vazgeçmeye ve sorumluluğa davet ediyoruz."