YARSAV: “Hukuk dışı ara rejim yaşıyoruz”
YARSAV (Yargıçlar ve Savcılar Birliği) Yönetim Kurulu’nun bir ay önce yaptığı “Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik Türkiyesi İçin Çağrı” başlıklı bildiri, sosyal medyada yeniden gündeme geldi.
KEMAL GÖKTAŞHakim ve savcıların kurduğu ilk dernek olan YARSAV’ın bildirisinde, yargı mensuplarına “duygusal ya da milli hislerle değil, evrensel hukuk anlayışıyla” terörle mücadelenin hukuk içerisinde yapılmasını sağlamakla görevli oldukları hatırlatılıyor. “Hukuk dışı bir ara rejim” yaşandığı tespiti yapılan açıklamada devlet görevlilerinin suç işlemeleri yönündeki emirlere uymamaları gerektiği ifade edilerek “insanlığa karşı suçlarda” zaman aşımı süresinin olmadığı vurgulanıyor. Açıklamada “Mevcut siyasal iktidar, idari görevliler ve askeri makamlar, sivil ölümlerin hesabının yargı önünde er ya da geç verileceğini bilmelidir” ifadesi yer alıyor.
Bir ay önceki bildiri
YARSAV Başkanı Murat Arslan, bildirinin 23 Aralık 2015 tarihinde yayınlandığını ve derneğin internet sitesine konulduğunu, ancak medya kuruluşlarına iletmekte sorun yaşanmış olabileceğini söyledi. Arslan, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, bildirinin içeriğindeki görüşlerin haklılığının bir ay içinde ortaya çıktığını ifade ederek “Ancak sosyal medyada bir ay sonra gündeme gelmesinin nasıl geliştiğini bilemiyoruz. Akademisyenlere yönelik linç kampanyasından sonra bazı odaklar bunu fark edip harekete geçmiş olabilir. Her şeye karşın biz olaylar bu kadar büyümemişken uyarımızı yapmıştık. Bu çağrıyla Türkiye’nin barışa ne kadar ihtiyacı olduğunu belirtmek istemiştik” dedi.
Savcılar komuta merkezlerinde
Arslan, bildiride geçen “yapılan operasyonların hiçbir aşamasında savcıların komuta eden veya gözlemci olarak komuta merkezinde bulunmasının bu görev ile bağdaşmadığı” ifadesine ilişkin olarak da şunları söyledi:
“Oradaki arkadaşlardan aldığımız bilgilere göre savcılar, oradaki komutanlarla ve emniyet yetkilileri ile birlikte operasyonların yürütüldüğü komuta merkezlerinde görev alıyor. Örneğin, operasyon jandarma komutanlığında yürütülüyor ise savcı gidip oradan takip ediyor. Bunun gerekçesi olarak da devletin terörle mücadelede koordinasyonu sağlaması olarak sunuluyor. Esasen böyle bir uygulama yargı bağımsızlığına ciddi bir engel teşkil eder.
“Devlete sadakat onu hukuk içinde tutmaktır”
Yargının görevi ve tek saiki, yasama ve yürütmeden bağımsız olarak, adaleti sağlamak olan bir unsur olmasıdır. Operasyon merkezinden bu işi takip edersen operasyonun bir parçası olursun, bağımsız bir yargılama faaliyeti yürütemezsin.
Bazı arkadaşlar bunu ‘devlete sadakat’ olarak açıklıyor. Unutulmamalıdır ki, yargı mensupları için devlete sadakat, devleti tüm yurttaşlar için hukuk ve adalet sınırları içinde tutmaya yönelik meslek icra etmektir.”
O BİLDİRİ
YARSAV’ın internet sitesine koyduğu ve YARSAV Başkanı’nın “hala arkasında olduklarını” belirttikleri bildiride şöyle deniliyor:
“Doğu ve Güneydoğuda askeri güvenlik bölgeleri adı altında hukuk dışı ara rejimde vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin kalmadığı, eğitim hakkının engellendiği, halkın zorunlu olarak göç ettiği, sivil ölümlerin olağanlaştırılarak sorgulanmadığı, bu konuda etkin soruşturmaların yapılamadığı, cenazelerin dahi kaldırılmasına izin verilmediği, şiddet politikası üzerinden şekillenen ortamın adeta iç savaş görüntüsü verdiği bir süreci yaşıyoruz. Valiler tarafından yasal yetkileri olmadığı halde sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği, halkın haber alma özgürlüğü ile bilgiye erişiminin bizzat devlet eliyle engellendiği, gerçeğin karartılarak örtbas edilmeye çalışıldığı böyle bir sansür ortamı aynı zamanda hukuk güvenliği ile ilgili de ciddi endişeler yaratmaktadır.
“Devlet hukuka bağlı olmak zorunda”
Devlet, terörle mücadele konseptinde hukuka bağlı olmak zorundadır. Aksi halde devlete devlet vasfını kazandıran hukuk ortadan kalkarsa, devletin meşruiyetini yitirmesi ve toplumu terörize eden bir hâle bürünmesi söz konusu olur ki; bu durum tüm toplumu ürkütmektedir.
“İnsanlığa karşı suç” uyarısı
Devletin idari ve kolluk görevlileri ile askeri makamlarına, kanunsuz emirlere uymak zorunda olmadıklarını, bu türden emirlere uymanın kendi sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağını, gerek Türk Ceza Kanunu ve gerekse uluslararası sözleşmelerde “insanlığa karşı suç” olarak değerlendirilebilecek bu türden eylemlerin zaman aşımı süresinin olmadığını hatırlatmak isteriz.
“İktidar, kamu görevlileri ve askerler er geç hesap verecek”
Yıllar sonra derin bir yara gibi geçmişin OHAL öyküleri ardındaki faili meçhul cinayetleri bugüne taşıyan mevcut siyasal iktidar, idari görevliler ve askeri makamlar, sivil ölümlerin hesabının yargı önünde er ya da geç verileceğini bilmelidir.
Akan kanın bir an evvel durdurulması, kuşatma altına alınan ilçelerde halkın can güvenliğinin kalmadığı gerçeği ile kamu otoritesini hukuk sınırları içerisinde hareket etmeye davet ediyoruz.
“Adliye hizmetleri durdu”
Diğer yandan bölgedeki meslektaşlarımızdan edindiğimiz bilgilere göre, bazı bölgelerde adliye hizmetleri durmuş olup, meslektaşlarımız da evlerinde mahsur durumda bulunmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki; halkın ve bununla birlikte meslektaşlarımızın güvenliği ve adalet hizmetlerinin sağlanması devlet olmanın asgari gereğidir.
Yargıya uyarı: “Güçlüden değil, hukuktan yana olun”
Her koşulda özveriyle görev yapan yargı mensupları da, güçlüden yana değil hukuktan yana olmanın varlık nedenleri olduğunu, yapılan operasyonların hiçbir aşamasında savcıların komuta eden veya gözlemci olarak komuta merkezinde bulunmasının bu görev ile bağdaşmadığını, terör ile mücadelenin hukuk içerisinde gerçekleşmesini sağladıkları ölçüde yargıya güveni sağlayabileceklerini, varlık nedenlerinin yalnızca adaleti sağlamak olduğunu unutmamalı ve soruna duygusal ya da milli hislerle değil, evrensel hukuk anlayışıyla yaklaşarak terörle mücadelenin de hukuk içerisinde yapılması için yargısal denetimini gerçekleştirmelidir.
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik…
Gerek yurt içinde, gerekse de içinde yer aldığımız jeostratejik bölgede, şiddet ve savaş dilinden uzaklaşmayı öncülleyen ve barış için mücadele vermeyi göze alan tüm demokratik kitle örgütlerinin ve hareketlerin, kararlı bir şekilde hukuk çizgisinde kalarak ve toplumsal barış dilini kullanarak sorunlara çözümler üretmek üzere seslerimizi birleştirmeye olan gereksinimimiz bugün her zamankinden fazladır. Bugün susma günü değildir. Savaşa karşı barış, güçlüye karşı hukuk talebimizi en gür sesle dile getirelim; eşitlik, özgürlük ve kardeşlik Türkiyesini hep birlikte yeniden kuralım.”