"Yankısız İm'ler" sergisi uzatıldı

Candeğer Furtun'un Maçka Sanat Galerisi'ndeki "Yankısız İm'ler" sergisi 5 Şubat'a kadar uzatıldı.

cumhuriyet.com.tr

"Elin dilbilgisi coğrafyadan çoğrafyaya irili ufaklı değişimler gösteren karmaşık bir yapıya dayanır. Tek tek parmakların kullanılışları, açık ya da kapalı, ayrık ya da bitişik apayrı anlam depoları kurar; yumruğun, bir başına ayanın, sarkıtılmış elin, başa dayanmış elin semantiği kültürden kültüre değişir…"

Bu alıntı, Enis Batur’un Gövde’m adlı kitabının ‘Bir El Okuma’  başlıklı bölümünden. Candeğer Furtun’un,  Maçka Sanat Galerisi’nde 05 Şubat’a  kadar uzatılan “Yankısız İm’ler” başlıklı sergisinde, sanatçının kendi elinin beş ayrı halini gördüğümde, aklıma ilk gelen bu kitap oldu. Sergi-el okuması yaparken kitabı kendime rehber edindim. Sanatın görsel dili, elin dilbilgisi ile birleştiğinde anladım ki elin semantiği(anlambilimi) kültürden kültüre değiştiği gibi hayatı anlamlandırma ve sorgulama çabası da, sanatçıdan sanatçıya değişiyor.1980’den itibaren “kitapların en çetrefili gövde”yi irdeleyen Candeğer Furtun, gövde aracılığı ile figürün üstesinden gelmenin yanı sıra hayatlarımızın anlamını da sorgulamaktadır. Zaman içinde, sanatın, zaanatın, tekniğin merkezinde olan el, Candeğer Furtun için tek başına ele alınması gerekli bir unsura dönüşür.

Bu kez galeri mekanına yayılmış, kalıp tekniğiyle çoğaltılmış eller, beş ayrı işaret diliyle, dile gelmek istemektedir. Dilsizlerin, dilsizleştirilenlerin ve henüz konuşamayan çocukların ellerini dillendirdiği gibi. İm’in eşanlamı olan ‘işaret’, aynı zamanda Anadolu’da sessiz ve sözsüz oyunlara verilen bir addır. Eller, sessiz gibi dursalar da sözsüz değildir. Sanatçı kimliği, yaşadıklarımıza tanıktır, tercümandır.

Felsefe terimi olarak ele alındığında im: “Bir başka şeyi gösteren, bir şeyi anlatan, dile getiren şey; algılandığında belli bir şeyin tasarımını bizde uyandıran şey” olarak tanımlanıyor. Bu sergi –el okumasını  bu ışık eşliğinde de yapabiliriz. Türkçe’nin zengin deyim, deyiş, terim ve söz dağarı ilede.Ya da elin metaforik anlamlarıyla. İstersek elin kutsal ile erk arasında gidip gelen anlamlarını esas alabiliriz. Çok sesli kılabiliriz bu okumayı.

Şu işaret parmağını bize uzatan el, henüz konuşamayan bir çocuk gibi göstererek: İstiyorum, istemiyorum ya da şundan korkuyorum mu demektedir!? Gösterilenin daha ötesine bakarsak, kitlelerin karşısına hedef olarak ‘öteki’ni bir korku ögesi gibi çıkaran korku siyasetini de görebiliriz. Biliriz ki insan, kültür üretip, kültürce biçimlendirilmekteyse, korku kültürü ve değerler kültürünü üreten ve onlar tarafından yoğrulan bir varlık halini alır. Belki de eller, buna dikkat çekip sanatçı manifestosuna dönüşmek istemektedir.

Farklı bir okuma yaparak, çok uzağa gitmeden, işaret edilenin hedefine kendimizi yerleştirdiğimizde, elimizi vicdanımıza koyma gereği de duyabiliriz. Borges’in dediği gibi: “Önemli olan etik ve entellektüel içgüdülerdir.”  Candeğer Furtun’un, “Yankısız İm’ler” başlıklı sergisine ikinci ses olarak iç sesinizi katabilirsiniz. İşte o zaman İm’ler yankı bulur, çoğalır.