Yalanlarken doğruladı
Adalet Bakanlığı, birinci sınıfa ayrılmış olan hâkim ve savcıların Yargıtay'da yargılanmasına gerektiği yönündeki yasa hükümlerini yok sayarak bu kişilerin Ergenekon savcılarınca soruşturulması gerektiği yönünde 'görüş' bildirdiğini kabul etti.
cumhuriyet.com.trAdalet Bakanlığı, bakanlığın Ergenekon savcılarına “Birinci sınıf yargıç ve savcıları davaya dahil edin” talimatını içeren yazıyla ilgili yaptığı dığı ileri sürülaçıklamada, Bakanlığın siyasi baskı oluşturmak amacıyla yargıç ve savcıları soruşturmaya dahil edilmeleri yönünde talimat verdiği iddiasının kesinlikle gerçeği yansıtmadü.
Evrakın mahalline gönderildiği belirtilen açıklamada, “Bu işlem, CMK’nin ‘Görev ve Yargı Çevresinin Belirlenmesi’ başlıklı 250. maddesinin 3. fıkrasında açık bir şekilde düzenlenen şu hüküm uyarınca yapılmıştır: ‘Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim hali dahil askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır’. Kanunun doğru uygulanması yönünde yapılan bu işlemin dışında Adalet Bakanlığı’nın yargı üzerinde siyasi baskı oluşturmak amacıyla yargıç ve savcıları soruşturmaya dahil edin şeklinde talimat verdiği iddiası kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır” denildi.
Bakanlık açıklamasında, talimat verilmediği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yazısına görüş bildirildiği ileri sürüldü.
‘Talimat skandal’
YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da, Adalet Bakanlığı’nın Ergenekon savcılarına “birinci sınıf yargıç ve savcıları davaya dahil edin” talimatı vermesini bir “skandal” olarak nitelendirdi. Söz konusu belgeyle soruşturmanın savcılığa, yargının da yargıya bırakılmadığının ortaya çıktığını kaydeden Eminağaoğlu, “Adalet Bakanlığı, belgeyle ortaya çıktığı üzere doğrudan savcılar üzerine baskı kurmaya ve anayasaya aykırı emir vererek yargıyı baskı altına almaya çalışıyor. Siyasi irade, kendi beklentileriyle örtüşmeyen yargıç ve savcıları etkisiz kılmak anlamında belli bir soruşturmanın içine sokmaya çalışıyor. Bu bir skandal belgedir. Yargıya baskının en açık belgesidir. Yargıda görev yapan tüm yargıç ve savcılar üzerinde bu yetkinin kullanılabileceğini göstermektedir” dedi.
Eski İstanbul Barosu Başkanı ve Avukat Turgut Kazan, Adalet Bakanlığı’nın Ergenekon Savcılığı’na gönderdiği yazıda izlenilen yolun yasadışı olduğunu belirtti. Kazan, “Böyle bir yolu işletemezler. Birinci sınıf yargıç ve savcılar için özel bir yargılama sistemi vardır. Ne kadar başına buyruk ve keyfi hareket ederlerse etsinler bu değiştirilemez” diye konuştu. Kazan, Adalet Bakanlığı’nın yazısıyla AKP iktidarının ne kadar antidemokratik ve hukuka aykırı bir yaklaşım içerisinde olduğunu belirtti. Ergenekon savcılarının asla birinci sınıf yargıç ve savcıları soruşturamayacağını belirten Kazan, Adalet Bakanlığı ve AKP iktidarının hukuka aykırı yaklaşımların peşinde olduğunun anlaşıldığını belirtti. Adalet Bakanlığı’nın izlediği yolun yasadışı olduğu vurgulayan Kazan, “Parlamento bakandan hesap sorabilir. Bakanlık kural dışı hareket etmiştir” dedi.
CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise söz konusu belgenin yargının siyasallaştığını gösterdiğini belirterek “Bu durum, siyasal iktidarın o veya bu şekilde yargıyı baskı altına alarak diktatörlük kurmasının ayak sesleridir. Hatta bu işi o kadar ileri götürmüştür ki Ergenekon savcıları ‘Bu işi yapamayız’ demesine karşın ‘sen yap’ diye ısrar ediliyor” dedi. İktidarın “cahil faşist” olduğunu kaydeden Mengü, “Yetki var, her şeyi yaparım mantığındalar. Şu talimatı verme cesaretini gösteren bir zihniyetle nasıl bir anayasa değişikliği yaparsanız, kafa yapısı bu. ‘Çok çirkin, iğrenç’ başka bir tabir kullanamıyorum. Bu iktidardan hesap sormak daha sonra gelecek iktidar partisinin görevidir. Bunlar demokratik ortamda Yüce Divan’a gidecekler. Bu bir anayasal suçtur aynı zamanda” görüşünü dile getirdi.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da, bu belgenin hükümetin cüretkâr bir şekilde her türlü hukuk dışı yol ve yönteme başvurmaktan kaçınmayacak anlayışını gösteren vahim bir tablo olduğunu belirterek “Adalet Bakanlığı, adalet müfettişliği kurumunu kullanmıştır. Hukuk ve yasadışı telefon dinlenmesi yolunda fiilen talimat vermiştir, o kurumu kullanmıştır. Hazırlık soruşturmasına, yargıya, Ergenekon soruşturmasına doğrudan müdahale etmiştir. Bütün bu süreçte Silivri soruşturması ve yargılamasından mutlaka mahkûmiyet çıkması gerektiği mesajını vermiştir. Tipik faşizan sürecin, bu soruşturma sebebiyle uygulamaya sokulduğunu görüyoruz. Hükümet aleyhine sonuç yaratan soruşturma ve kararlara tamamen hukuk çerçevesinde imza atan yargıç ve savcıları da bu işin içine katmak, ithal etmek istemiştir” dedi.