'Yakın vadede zam görünmüyor'

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, yakın vadede doğalgaz ve elektrikle alakalı bir zam görünmediğini hesap ettiklerini bildirdi.

cumhuriyet.com.tr

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, TKİ tesislerinde enerji sektöründe 2010 yılı değerlendirmesi ve 2011 yılı beklentilerine ilişkin düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir basın mensubunun akaryakıt fiyatlarına dönük bir çalışma olup olmadığı ve 2011 yılında doğalgaz ve elektrikte zam yapılıp yapılmayacağını ilişkin sorusu üzerine Yıldız, primer enerji kaynaklarından petrol ve doğal gaza bakıldığında yurtdışında ciddi bir hareketlenme olduğunu gördüklerini, yılbaşında 75 dolarlar civarında olan ham petrol fiyatlarının şu anda 95 doları bulduğunu söyledi. Ulaşım sektörüyle ilgili dengelenebilecek bir kısım varsa bunu Maliye Bakanı ve Hazineden sorumlu Başbakan Yardımcısı ile konuşmanın daha doğru olacağını belirten Yıldız, enerji açısından bakıldığında da kendilerinin 2010 yılında yerli üretimle dengeleyerek balans ettikleri bazı kısımlar olduğunu söyledi.

Fiyatlara siyasi bir müdahalenin söz konusu olmadığını vurgulayan Bakan Yıldız, şöyle devam etti: ''Kamu karlarının bir kısmının vatandaşın hakkı olduğu gerekçesiyle, biz yerli kaynaklardan ürettiğimiz üretim karlarının bir kısmını enerjinin bazı kalemlerinde karşıladık. Enerjideki fiyat yükselmesine gerekçe gösterilecek bir rakamı yine enerji girdileriyle balans ettik. Ama vergi ile kısmı bana sormanız doğru olmayabilir onu ilgili Bakan arkadaşlarımızla görüşmeniz daha doğru olur. 8 yıl içerisindeki yatırımlarda kamuya yük olmadan; enerji sektörünün kendi yapılanmasına sağlamaya dönük çalışmalar yaptık. Başbakanımızdan, Maliye Bakanımızdan, enerji sektörü olarak artı hiç bir ödenek istemedik. Özel sektör 2010 yılı için çok iyi bir performans gösterdi, 2011 yılında da umuyorum ki daha az performans göstermeyeceklerdir.''

Bakan Yıldız, enerji sektörü içindeki kalemlere bakıldığında da özellikle yakın vadede doğalgaz ve elektrik ile alakalı bir zam görünmediğini hesap ettiklerini belirtirken, fiyatların 3 aylık tarifelere göre belirlendiğini, bu fiyatlamalara, tarifelere müdahale etmelerinin mümkün olmadığını kaydetti. Yıldız, ''ancak enerji kalemlerinden kamunun kazandığı kazançları vatandaşlarımızla paylaşmak bizim en temel görevlerimizden biridir'' dedi.
 

Nükleer enerji konusu

Nükleer santrale dönük görüşmelerine ilişkin bir soru üzerine de Bakan Yıldız, Japonya ile görüşmeler yaptıklarını, Fransa ile de nükleer güç santralleri ile ilgili görüşme yaptıklarını söyledi. Bu çerçevede Fransa'nın Türkiye'de nükleer santral yapma talebi olduğunu bildiren Yıldız, bunu değerlendirdiklerini, 3 ekip kurduklarını, Rusya, Japonya ve Fransa masası oluşturduklarını, Fransa ile alakalı da bir çalışma başlatıklarını kaydetti.

Şu anda Japonya ile görüşmeleri ağırlıklı olarak sürdürdüklerini belirten Yıldız, Fransa'da hangi şirketlerin istekli olduğuna ilişkin bir soru üzerine de, Fransa'da Areva, GDF ve EDF gibi önemli enerji şirketlerinin bir kısım tekliflerinin olduğunu ifade etti. Bakan Yıldız, Japonya ile görüşmeleri öne almak kaydıyla bunu değerlendirdiklerini sözlerine ekledi.


'2010 yılı kazanç yılıydı'

Sektördeki 2010 yılı gelişmelerini anlatan Yıldız, enerji sektörünün Türkiye'de sağlanan siyasi istikrarın faydasını gördüğünü, yerli ve uluslararası sermayenin sektöre güveniyle birlikte, önemli yatırımlar yapıldığını, dağıtım ihalelerinin tamamlandığını ve sektörde rekabetin arttığını söyledi. 2010 yılının bir çok anlamda ''kazanç yılı'' olduğunu belirten Yıldız, global krize rağmen 2010 yılında, 210 milyar kilovatsaat düzeyinde elektrik tüketiminin gerçekleştiğini bildirdi. Türkiye'nin özellikle enerji sektöründe gördüğü rakamlarla krizi çoktan aştığını ve daha büyük tüketim alanlarına ulaştığına işaret eden Yıldız, muhalefet tarafından çok fazla ifade edilen ''zam yapıldı, zam yapılacak, zam kapıda'' söylemlerine rağmen, 2010 yılında zam yapılmadığını söyledi.

Türkiye'nin su, rüzgar, jeotermal yerli ve yenilenebilir kaynaklarının ağırlığının 2011 yılında daha da artacağını belirten Yıldız, nükleer enerjinin de yenilebilir enerjiden farklı olmadığını,bu kaynakların birbirinden ayrılmaz parçalar olduğunu ifade etti. 2010 yılında hedefin daha üstünde gerçekleştirdikleri işler olduğu gibi, maden kazalarıyla oldukça üzüldüklerini anlatan Yıldız, bunlarla ilgili Çalışma Bakanlığı ile tedbirler aldıklarını, mevcut maden, kömür ocaklarının yarıya yakın kısmını kapatıp, gerekli şartları yerine getirdikten sonra açtıklarını bildirdi.

Enerjide performans açısından memnun olduğu işletmeler olduğu gibi memnun olmadığı işletmeler de bulunduğuna işaret eden Yıldız, 2011 yılında bu işletmelerin performansını daha da artıracaklarını, TBMM Genel Kurulu'nda sırada bekleyen, Enerji KİT'lerinin kendi içerisinde mahsuplaşmasına dönük Kanunun çıkartılmasıyla birlikte, daha dinamik sektör aktörlerinin oluşacağını kaydetti. Üretimde son 8 yılda yapılan özel sektör kanalıyla yapılan girişimler ile özel sektörün payının yüzde 34'lerden yüzde 51-52'ler seviyesine çıktığını anlatan Yıldız, ''Bu rakamların yüzde 65'lere çıkmasıyla beraber artık daha hissedebilir daha rekabetçi, daha çok tüketiciye yansıyan bir özel sektör yapısı göreceğiz'' dedi. Serbest tüketici limitlerinin düşürüldüğünü, 100 bin kilovatsaat civarında ve daha üzerinde elektrik kullanan tüketicilerin istediği tedarikçiyi seçme hakkı bulunduğunu hatırlatan Yıldız, yüzde 18'lik bir kesimin bir başka deyişle Türkiye'de her 5 enerji kullanandan birinin elektriği yaklaşık yüzde 25 civarında ucuz kullandığını ifade etti.
 

Elektrikte kayıp kaçak oranları

Elektrikte 8 yıl önce yaklaşık yüzde 25 civarında olan kayıp kaçak oranın yüzde 15'e gerilediğini bildiren Yıldız, bunun iyi bir gelişme olduğunu ancak yeterli olmadığını söyledi.
Özel sektöre devredilen dağıtım şirketleriyle beraber 5 yıl içerisindeki kayıp kaçak oranında hedefin yüzde 10'lar civarında olduğunu belirten Yıldız, şöyle devam etti: ''Bunun karşılığını özel sektör alacaktır. Her ne kadar düşürdüyse, o düşürdüğü rakam kadar bunun karşılığını kendi bilançolarında görecektir. Düşürmediği kadar da onun bedelini ödeyecektir. Şu anda kamu düşürmediği kısmın bedelini kendi içerisinde ödedi. Ama bu kamunun bir cebinden alıp, diğer cebine koyması gibi çok fazla hissedilmeyebilir. Özel sektör bunu hissedecek, o yüzden bu performansı göstermek zorunda.''

AB ile senkron enterkonnekte sistem

Elektrik dağıtım iletim hatlarına da değinen Yıldız, genel manada arıza sayıları bakıldığında başarı sağlandığını, bu başarının en önemli göstergesinin Avrupa enterkonneksiyonu olduğunu söyledi. 2010 yılındaki en önemli gelişmelerden birinin enterkonnekte sistemin Yunanistan ve Bulgaristan ile beraber senkron çalışması olduğunu bildiren Yıldız, ''2011 Mayıs-Haziran ayında da bütün AB üyesi ülkelerle senkron çalışacak enterkonnekte sistemimiz olacak'' dedi. Bunun kesintisiz, kaliteli enerji sağlanması açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Yıldız, hak edilmeyen siyasi gerekçelerden dolayı enerji faslının açılmamış olmasına rağmen, Türkiye'nin enerji kalitesi açısında AB üyesi ülkelerin seviyesini çoktan aştığını savundu.
 

Nükleer enerji

2010 yılının en önemli konulardan birinin de nükleer enerji olduğuna dikkati çeken Yıldız, nükleer güç santralleriyle ilgili 40 yılda gelinemeyen seviyeyi, proje şirketinin kurulmasıyla aşmış olduklarını kaydetti. Nükleer enerji için Akkuya'da sahaya indiklerini anlatan Yıldız, ''Akkuya'da artık lisanslamalarla, orman izinleri, ÇED ve çevre ile alakalı hassasiyetlerin bizzat sahada giderilmeye çalışıldığı bir noktaya gelindi'' dedi. En son Japonya ile ikinci nükleer santral ile alakalı görüşmelerin de çok olumlu yönde seyrettiğini anlatan Yıldız, nükleer güç santrallerinin yanlızca elektrik temini ile alakalı değil aynı zamanda sanayide bir sınıf atlamayla ilgili bir problem olduğunu söyledi.

Bakan Yıldız, ''bunu yapmış olduğumuz takdirde yüzde 65'inin neredeyse yerli kaynaklardan sağlayacağımız bir nükleer güç santral yapımının, Türkiye'de farklı bir kültür, heyecan, farklı bir istihdam oluşturacağına inanıyorum'' diye konuştu.
 

Doğalgaz alım fiyatları

Bakan Yıldız, konuşmasının ardından gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı.
Doğalgaz alım fiyatlarına ilişkin bir soru üzerine de Yıldız, 2010 yılında Rusya, İran, Azerbaycan, Nijerya gibi gaz alınan ülkelerle bu tip görüşmelerini olduğunu, fiyat konusunda başarı sağladıkları bazı ülkeler olduğunu ifade etti. Rusya ile yapılan görüşmelerde 2010 yılından başlamak üzere bir indirim aldıklarını hatırlatan Yıldız, doğal gaz fiyatlarının ve petrol fiyatlarının artmış olmasına rağmen bunun vatandaşa yansıtılmamış olmaması arkasında yatan en temel gerekçelerden bir tanesinin yapılan ''ciddi enerji diplomasisi'' olduğunu vurguladı. Bu kapsamda yarın İran'a gideceğini ve bu gezide fiyat indirimi dahil bir çok konunun gündeme geleceğini anlatan Yıldız, ''Sonuç alabiliriz ya da alamayız bununla ilgili yoğun çalışma devam ediyor'' dedi.
 

'Al ya da öde' kapsamında hangi ülkeye ödeme yapılacak

Türkiye'nin, ithale dayalı enerji gelirlerini olabildiğince kullanılan miktarla orantılı olarak, en düşük fiyata alma gayretinde olduğunu belirten Yıldız, ''al ya da öde'' kapsamında alınacak doğalgazın parasının anlaşmalar gereği avans olarak ödendiğini, 5 yıl içerisinde de bunu kullanma hakkı olduğunu kaydetti. Bakan Yıldız, konuşmasına şöyle devam etti: ''Şöyle bir yanlış anlama var (biz bu parayı veriyoruz ve bunu unutuyoruz) böyle bir şey yok. 2011 yılında İran'a al ya da öde'den dolayı bir rakam ödemeyeceğiz. Azerbaycan'a çok az bir miktarda ödeyeceğiz, Rusya'ya ağırlıklı olarak al ya da öde'den dolayı bir rakam ödeyeceğiz ama bu rakam bizim kullanmadığımız gaz için ödenen avans rakamıdır. Belki 2 yıl içerisinde tüketimlerimiz arttıkça, belki 3'üncü yılda bu gazı alacağız, o zaman da bedel ödemeksizin alacağız. Al ya da öde bir bağış rakamı, karşılıksız verilen bir rakam değildir. Bir avans niteliğindedir. Bu gazin fiyatını şimdi ödesek de daha sonra kullanmış olacağız.''

Yenilebilir enerji kaynaklarına ilişkin bir soruya karşılık da Bakan Yıldız, rüzgar enerjisiyle ilgili şu ana kadar gelinen kurulu gücün Keban'ın kurulu gücüne eşit olduğunu bildirdi.
2010 yılında elde edilen enerjinin yaklaşık 4'te 1'inin sudan elde edildiğine dikkati çeken Yıldız, ''Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek değerine bu yıl ulaşıldı, 2010 yılında ulaşıldı'' dedi. Çevreye, hassasiyeti kaybetmeden bütün zenginlikleri ortaya çıkartacaklarını belirten Yıldız, bir soru üzerine de metan gazıyla alakalı yapılan çalışmalarda özel sektörle görüştüklerini, özel sektörün işlerini kolaylaştıracak yapılandırmanın içinde olduklarını söyledi. Elektrikli araçlara ilişkin bir soru üzerine Yıldız, elektrikli araçları desteklediklerini ancak bunun da enerji kaynaklarıyla karşılanacağını ifade etti.

Yıldız, düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bakan Yıldız, bir gazetecinin Hidroelektrik santrallerine (HES) ilişkin sorusu üzerine 2011 yılında devreye girecek HES'ler bulunduğunu, şu anda yaklaşık 15 bin 700 megavatlar civarındaki HES kapasitesinin 1-1,5 yıl gibi bir sürede yaklaşık 2 bin megavat civarında artacağını bildirdi.
Bunun önemli bir gelişme olduğunu ifade eden Yıldız, bir diğer önemli gelişmenin ise 22 bin megavatlar civarında olan irili, ufaklı, rezervuarlı ve nehir tipi HES'leri harekete geçirmek olduğunu kaydetti. Yıldız, doğalgaz santrali kurmanın kamu ve özel sektör için kolay olduğuna işaret ederek, özel sektör yatırımcılarından, doğalgaz santrallerinden önce özellikle HES ve RES'lerle ilgili çabalarını yoğunlaştırmalarını istedi.

'Doğalgazda kontrat devirlerini gerçekleştireceğiz'

Doğalgaz kontrat devirlerine ilişkin bir soruya karşılık Bakan Yıldız, doğalgazdaki kontrat devirleriyle ilgili özel sektörün payını artırmaya dönük kararlılıklarının devam ettirdiklerini belirterek, şunları kaydetti: ''Yönetim Kurulu da önümüzdeki hafta içerisinde bu konuyla ilgili kararı alıp, işlemi başlatacak. 6 milyar metreküpü Rusya tarafıyla da anlaşıp, özel sektöre belki 1'er milyar metreküp, belki parçalı belki de bütün halinde devredebiliriz. Biz bunu niçin önemsiyoruz, bir rekabetin artması, iki Rusya'ya ile müzakere edecek, fiyat rekabetini güçlendirecek farklı aktörlerin gelişmesi lazım. Şu anda hem üreticiler, hem de tüketiciler bu gider kalemleri üzerinde çok hoşnut değiller, dünyada böyle oluyor. Bunun altında bir dram var aslında. Elektrik, doğalgaz parası kimsenin ödemeyi istemediği bir konudur. Ancak bunlar refah seviyemizi geliştirmek açısından önemli girdilerdir. 2011 yılı açısından en önemli gelişmelerden bir tanesi bu olacak. Bu 6 milyar metreküplük kontrat devrinin özel sektöre ve piyasaya rahatlık getireceğine inanıyoruz.''

Boğazlardan geçiş konusu

Boğazlardan geçişe ilişkin bir başka soru üzerine de Boğazlarla alakalı Montrö Anlaşmasının yükümlülüklerini yerine getirmeye hazır olduklarını, boğazlardan geçişin bir gönüllülük ilkesine dayandığını belirten Yıldız, Montrö Boğazlar Sözleşmesinden kaynaklanan ve ''altın frank'' olarak adlandırılan yüksek geçiş ücreti hakkına dönük bir maddenin de bulunduğunu, bu uygulamanın önemli bir geçiş ücreti bariyeri oluşturduğunu söyledi.

Yıldız, bunun kullanılmasını ve bu rakama başvurulmasını temenni etmediklerini, ancak zorda kaldıkları takdirde bunu gündeme getirebileceklerini söyledi. Altın frank uygulamasının nasıl bir getiri sağlayacağının sorulması üzerine de bu uygulamanın bir takım komplikasyonları, yan tesirleri bulunduğunu, çünkü boğazlardan geçiş ücretlerini ciddi oranda artırdığını ifade etti. İstanbul'u hukuki ve uluslararası haklardan kaynaklanan gerekçelerle hiç bir şekilde riske atamayacaklarını belirten Yıldız, şöyle devam etti: ''Montrö Antlaşması 1936 yılında şunu söyler (buradan geçmek isteyen herhangi bir uluslararası taşımacılık, buradan geçer). Biz bu anlaşmaya sadığız ve bağlıyız, ama Montrö'nün diğer maddelerine baktığımız zaman orada Türkiye'ye sağlanan bazı haklar var, bu dikkatle uygulanması gereken Ulaştırma, Dışişleri ve Çevre Bakanlıklarımızın beraber yürüttüğü bir koordinasyonla uygulamaya geçecek bir kalemdir. Dikkatli kullanılması gereken bir argümandır.''

Boğazlardan geçişte ücretlerin artırılmasının Türkiye'yi rahatlatacağına, ancak taşımacılık ve üretim yapan bazı firmaların maliyetlerini artıracağına dikkati çeken Yıldız, ''Biz öyle bir optimum nokta bulmalıyız ki hem tarihi hem doğal güzellikleriyle İstanbul riske edilmemeli'' dedi. Gittikçe artan petrol arama faaliyetleriyle birlikte geçişlerin de arttığına işaret eden Yıldız, örneğin BTC petrol hattıyla bugüne kadar taşınan petrol miktarının 1 milyar varili geçtiğini, bu hat yapılmamış olsaydı, bunların hepsinin boğazdan geçeceğini söyledi. Bu konuyu konuşuyor olmalarının nedenini boğazlar konusunda hassasiyetlerinin son noktaya gelmesi olduğunu ifade eden Yıldız, ''o yüzden alternatif çözümleri sunarak, ne geçişleri sıkıntıya sokacak ne de İstanbul'un, Çanakkale'nin güzelliklerini sıkıntıya sokacak bir durum oluşmamalıdır'' dedi. Şu anda Boğazlardan yılda 150 milyon ton petrol geçtiğini ve 150 milyon dolar gelir elde edildiğini anlatan Yıldız, günde ortalama 18 büyük tanker geçişi olan boğazlarda kaza tehlikesi ile karşı karşıya kalmayı istemediklerini belirtti.

TPAO'nun özelleştirilmesi

Yıldız, bir başka soru üzerine de TPAO'nun özelleştirilmesine ilişkin hazırlıkların önemli bir noktaya geldiğini bildirdi. TPAO'nun daha özerk ve insan kaynakları açısından daha farklı kabiliyetlerini ortaya koyabilecek bir yapıyı sağlaması gerektiğini belirten Yıldız, TPAO'nun gerek yurtiçinde, yurtdışında gerekse Karadeniz'de yaptığı çalışmalarla önemli bir aktör olduğunu söyledi. Karadeniz'deki arama çalışmalarına da değinen Yıldız, Exxonmobil'in Karadeniz'deki aramaları için kullanacağı yeni bir platform gemisinin Mart ayında Türkiye'ye geleceğini ve faaliyetlerine başlayacağını bildirdi. Bir diğer soru üzerine de Yıldız, Statoil'in arama çalışmalarına ilişkin kararlılığını bildiklerini ancak bunu somut bir projeyle taçlandırmadıklarını ifade etti.