Yaban Yaşamı Can Çekişiyor...

cumhuriyet.com.tr

Her yılın mayıs veya haziran ayları, yaban yaşamının fermanının yazıldığı aylardır. Bu aylarda önemli doğal sorumlulukların paylaşılması gerekirken kaç gün yaban yaşamını oluşturan hayvan türlerinin avlanacağı ve günde kaç adet avlanacağı belirleniyor.

Oysa bu aylar doğal sorumluluğun mutlaka taşınması gereken dönemdir, çünkü Çevre-Orman Bakanlığı Merkez Av Komisyonu’nu toplar ve o av sezonunu şekillendirici kararlar alınır. İşte bu bağlamda 18 Mayıs 2010 tarihinde toplanan Merkez Av Komisyonu 2009/2010 av sezonu için aldığı kararlarla Türkiye yaban hayatını yok etmeye yönelik bir uygulamanın önünü açmıştır.

Türkiye’nin yerli ve göçmen kuş türlerinin nüfus durumunu belirten “Red data Book” veya “Kırmızı Listeleri” hazırlayıp ilgililerin kullanımına sundum. 2008 ve 2009 yılları için şunu tüm açıklığı ile söyleyebilirim ki artık Türkiye’de yabani kuşları avlama dönemi bitmiştir.

Çünkü onların nüfusu son yirmi yılda üzülerek belirtmek gerekir ki yarı yarıya inmiş, hatta bazı türlerde tükenmeye ramak kalmıştır. Bu nedenle artık avlanma yerine, bu kuş türlerinin korunma dönemi başlamıştır.

4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nu inceleyecek olursak, av hayvanı kavramı altında avlanan, korunan ve Bakanlıkça belirlenen listede yer alan hayvanlar anlaşılmakta ve bu hayvan türleri de EK-II ve EK-III gibi listelerde verilmektedir. Korunan hayvan denince de Bakanlık ve Merkez Av Komisyonu’nca avı yasaklanan av ve yaban hayvanlarını, yani EK-I ve EK-II’de verilen türleri kapsar. 2008-2009 yılları için MAK kararları çerçevesinde EK-II ve EK-III’te verilen, yani avlanabilir olan bazı hayvan türlerinin şu andaki nüfusunu verirsek, işin acıklı boyutu ortaya çıkar.

Örneğin Türkiye genelinde tüm keklik türlerinin soyu tükenme tehlikesi altındadır, mutlaka korunmaları gerekir; çünkü nüfusları populasyon oluşturamaz duruma inmiştir.

Eğer av yapılırsa keklik diye kuş türleri kalmayacaktır. Bıldırcın için de aynı durum söz konusudur. Hele göçmen olan üveyik, yok olmaya ramak kalmıştır.

Bu türlerin bu yılki toplantı ile artırılan günlük limitlerde avlanmaları demek, seneye avlanacak hayvan kalmayacağı anlamına gelecektir.

Efendim bunların bazı bölgelerde avlanma izni yoktur gibi bir gerekçeye sığınmak da gerçeği görmezden gelme anlamına gelir.

Avlanabilme veya avlanamamaları bazı bölgelerle sınırlı olsa da bu türlerin günlük limitlerinin arttırılması ve avlanma gününün üç günden dörde çıkarılması tam bir faciaya yol açacaktır.

Çünkü adı geçen türler yok olacaktır. Üveyik, gökçe güvercin, keklik türleri ve bazı ördek türleri koruma altına alınacakken (örneğin karaördek, altıngöz, karatavuk, çulluk, sakarca kazı -küçük-) bir günde avlanacak sayılarının arttırılması onların yok olmaları demektir.

Ayrıca kılkuyruk, yeşilbaş, bozördek, fiyu, kırik, Macar ördeği, tepeli patka, karabaş patka, elmabaş patka, çıkrıkçın gibi türlerin günlük limitlerinin mutlaka bir adede indirilmesi gerekmektedir.

Sayın Bakan Prof. Dr. Veysel Eroğlu’dan ivedilikle bu uygulamalara izin vermemesini ve yeni bir değerlendirme yaptırılmasının sağlamasını; avlanma günü sayısını en fazla ikiye (mümkünse bire) ve avlanma limitlerini de (o da sadece bazı geleneksel av ördek türlerini kapsayacak şekilde) mutlaka bir adetle sınırlandırmasını umuyorum.

Gelecek kuşaklara karşı hepimizin doğal varlıkları koruma kollama sorumluluğunu, Sayın Bakanımızın da taşıdığını biliyorum…

Onun bu önerimizi dikkate alacağını umuyor, büyük bir katliamın yaşanmadan önlemesini hassaten rica ediyorum.

* Hacettepe Üniversitesi, Çevre Eğitimi, Kuş Araştırmaları ve Halkalama Merkezi Müdürü